Dünya Forum: RAF / Kızıl Ordu Fraksiyonu

Avrupa’nın gördüğü en öfkeli ve organize örgütlerin başında şüphesiz ki bir efsane mertebesine ulaşmış olan Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) gelmektedir. Kurucu üyeleri orta sınıf ailelerden gelen örgütün amacı eşitlikçi, sınıfsız ve ortaklaşmacı bir toplumun önderliğini yapmaktı. Küçük bir gruptan hücresel örgütlenme yoluyla geniş bir ağa dönüşen örgüt, yıllar boyunca ABD’li ve Alman oligarklar ve sağ kanat siyasetçilere gerçekleştirdiği saldırılarla, eski Nazi yöneticilerinden oluşturulan Batı Almanya devletinin kâbusu haline gelmişti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Takvimler 5 Eylül 1977’yi gösterdiğinde, tekerlekli sanyalyesinde oturan bir kadın Köln’deki bir sokakta aniden bir arabanın önüne çıktı. Batı Almanya’nın en güçlü sanayicilerinden birinin şoförü son anda frene basarak durdu. Kadın koltuğunun yan tarafından iki adet makineli tüfek çıkardı ve onunla hareket eden militanlar, meşhur sanayici Hanns Martin Schleyer’i arabasından çıkardı. Schleyer’in korumaları olay yerinde öldürüldü ve cesetleri bir ay sonra bir otomobilin ön koltuklarında bulundu.

Schleyer, 1960’ların sonunda başlayan ve Alman seçkinleri ile ABD askeri personeline karşı yürütülen bir kampanya boyunca, Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun (RAF) hazırladığı ölüm listesinde yer alan bir isimdi.

O dönemin radikal öğrenci hareketinden doğan RAF, kendi tabirleriyle “Üçüncü Reich’ın” (Nazi devletinin kuruluşuna öncülük eden Alman İmparatorluğu) yenilenmiş bir modeli olduğuna inandıkları Batı Alman kapitalist devletiyle savaştıklarını ifade eden, çoğunlukla orta sınıf ailelerden gelen gençlerden oluşuyordu.

Şöhretlerinin tepe noktasında ulaştıklarında, genç Batı Almanyalıların yaklaşık dörtte biri bu örgüte duyduğu sempatiyi dile getiriyordu. Birçok insan ise taktiklerini kınasa da yeni düzene duydukları tiksintiyi anladıklarını belirtiyorlardı; zira, Batı Almaya’nın kuruluşunda özellikle de eski Naziler belirgin bir rol oynamıştı.

KÜTÜPHANE FİRARI VE ULRIKE MEINHOFF

Andreas Baader’i savaş sonrası yönetime gelen yetkililerin, yerini almış oldukları kişilerden daha zalim olduğuna ikna eden olay, İran Şahı’nın yaptığı bir ziyaret sırasında Berlin’de düzenlenen bir protestoda genç bir eylemcinin polis tarafından öldürülmesi oldu.

Baader şiddet içeren bir kampanya başlattığını ilan ederek, 1968’de Frankfurt’ta bulunan iki mağazada ev yapımı bombalar patlattı. Bu olayın ardından tutuklanarak hapsedildi. Bir kütüphane ziyareti sırasında sol yayınlarda çalışan gazeteci Ulrike Meinhof’un yardımıyla 1970’de firar etti ve bu olayın ardından Baader-Meinhof ikilisi akıllara kazınmış oldu.

1970 yılında grup üyeleri Ürdün’e giderek Filistin Kurtuluş Ordusu tarafından yönetilen bir gerilla kampında askeri eğitim aldılar. Sonraki iki yıl boyunca banka soygunları ve bombalamalar yapacakları Almanya’ya döndüler.

Baader daha sonra Jan-Carl Raspe ve Holger Meins’la birlikte 1 Haziran 1972 günü Frankfurt’ta gerçekleşen bir çatışmada yakalandı. Baader’in kız arkadaşı Gudrun Ensslin bir hafta sonra tutuklandı ve Meinhof da haziran ortasında yakalandı.

GUDRUN ENSSLIN VE ANDREAS BAADER

RAF ve ana grubu oluşturan Baader-Meinhof’un yıllar içerisinde çok sayıda lideri olduğu düşünülüyor. Araştırmacılar, kurucu üyeler olan Gudrun Ensslin ve Andreas Baader’in grubun oluşumunun ve ardından yapılan operasyonların arkasındaki temel itici faktörler olduğunu belirtiyorlar.

Hem Ensslin hem de Baader’in güçlü komünist inançları olduğu bilinen bir gerçekti ve 1970’lerde Baader-Meinhof ekibi örgütün gerçekleştirdiği birçok operasyonu üstlendi. Baader ve Ensslin, 1970’lerin ortasında Batı Alman polisi tarafından tutuklandı. 1975’te ikili, RAF’ın diğer liderleriyle birlikte, Alman tarihinin en uzun ve davası olan Stammheim Duruşmalarından sonra ömür boyu hapse mahkûm edildi.

Nisan 1977’de diğer RAF üyeleri de hapis cezasına çarptırıldı. Altı ay sonra, Filistinli militanlar, Somali’de bir Lufthansa uçağını kaçırdı ve hapsedilen Kızıl Ordu Fraksiyonu üyelerinin serbest bırakılmasını talep etti. 17 Ekim’de Batı Almanya askerleri Mogadişu’daki uçağa baskın yaptı; rehineleri serbest bıraktı ve militanları öldürdüler. Ertesi gün, Baader ve diğer üç lider, hapishane hücrelerinde, vurularak öldürülmüş halde bulundular. Hükümet yetkilileri bunun bir intihar olduğunu açıklasa da kamuoyunda bu ölümler bir yargısız infaz olarak yankı buldu.

Hazırlanan istihbarat raporlarında, Kızıl Ordu Fraksiyonu 1978’de kurulmuş kabul edilmesine rağmen, kökleri 1960'ların sonlarına kadar uzanır. 1960'lı yılların Almanya’sında, özellikle de Berlin şehrinde geniş kapsamlı öğrenci protestoları düzenlendi. Protesto gösterileri, Vietnam Savaşı’na ve Batı Almanya polisinin uyguladığı saldırgan tutuma karşıydı.

Bu dönemde, Baader-Meinhof Grubu’nun üyeleri, Batı Almanya’nın çeşitli ticaret ve siyasi oluşumlarının yanı sıra ABD’nin askeri hedeflerine saldırılar düzenliyordu. Baader-Meinhof Grubu birkaç liderin tutuklanmasının ardından, 1970’lerin ortalarına doğru gücünü yitirmeye başladı. Grubun birkaç üyesi intihar etti. 1977’de ise tasfiye edildiği iddia edildi. Takipçileriyse, Baader-Meinhof Grubu’nun geri kalan üyelerinin Baader-Meinhof Grubu ile aynı ideolojileri ve felsefeleri takip ettiklerini ifade ederek, 1978’de Kızıl Ordu Fraksiyonu’nu kurduklarını ilan ettiler.

1980’lerde, RAF sayısız bombalama, suikast, kaçırma ve soygundan sorumlu tutuldu. Eylemlerden birisi, 1986’da Batı Almanya’nın Heidelberg kentinde bulunan IBM Şirketi binasının bombalanmasıydı. Hükümet yetkilileri, saldırının RAF üyeleri tarafından gerçekleştirildiğini iddia etti. Bombalama binaya önemli ölçüde fiziksel hasar vermişti. Aynı yıl Batı Almanya hükümeti, RAF üyelerini bir Siemens yöneticisini ve şoförünü öldürmekle suçladı.

1980’lerin sonu da RAF tarafından yapıldığı düşünülen benzer saldırılara tanık oldu. Bunların arasında Deutsche Bank yöneticisi Alfred Herrhausen’in Kasım 1989’da bombalı bir suikastle öldürülmesi de vardı. 1 Nisan 1991’de bir Batı Alman hükümeti yöneticisi olan Detlev Karsten Rohwedder düzenlenen suikastle öldürüldü.

SİYASAL EĞİLİMİ

Kızıl Ordu Fraksiyonu ve öncülü olan Baader-Meinhof Grubu’nun komünist bir ideolojiye sahip olduğu bilinmekteydi. Grubun amacı, Batı Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde sosyalist hükümetler kurulmasıydı. RAF üyeleri, sosyal sınıfları ortadan kaldıracağı düşünülen komünizme ve marksizme dayalı bir felsefeye sahipti. Örgüt üyeleri, siyasal hükümetler ya da herhangi bir başka özel mülkiyet biçimi tarafından yönetilmeyen, sınıfsız bir topluma ulaşmak istediler: Her şey toplum içinde eşit olarak bölünecekti.

RAF, 1970’li ve 1980’li yıllarda Batı Alman makamlarının baskılarını ve şiddetli saldırılarını azaltmayı amaçlıyordu. Grubun hedefleri arasında aynı zamanda ABD askeri operasyonları ve emperyalizm de bulunuyordu. Yayınlanan raporlara göre RAF yalnızca on ila yirmi üyeden oluşuyordu. Ancak, taktiklerinin oldukça ölümcül olduğu biliniyordu. 1970’ler ve 1980’lerde, RAF ve Baader-Meinhof, çeşitli bombalamalar, siyasi cinayetler, iş adamlarını kaçırma olayları ve soygunlar gerçekleştirdi. Bunlar ağırlıklı olarak Batı Alman ve Amerikan hükümetine, ayrıca iş dünyası ve siyasi kuruluşlara karşı gerçekleştirildi. Açıkladıkları kadarıyla, suikastler ve bombalamalar, RAF’ın “tekelci kapitalizm ve emperyalizm” olarak adlandırdığı odaklara karşı protesto olarak gerçekleştirildi.

1970’lerden bu yana, grubun diğer radikal ve militan örgütlerle ittifaklar kurduğu bilinmekteydi. Bu ittifaklardan birisi, Fransa’da kapitalizm ve faşizm karşıtı eylemler gerçekleştiren Action Directe (Doğrudan Eylem) adlı anarşist bir yapı ile gerçekleşmişti. Bunun dışında Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve Filistin Kurtuluş Örgütü ile de bağlantıları bulunmaktaydı.

ABD ve Batı Almanya hükümet yetkilileri, RAF’ın Doğu Almanya istihbarat örgütünden (Stassi) maddi ve lojistik destek, eğitim ve sığınma evleri yardımı aldığını iddia ettiler.

JEAN-PAUL SARTRE VE RAF

RAF, Almanya’da korkulan bir örgüt olmasına rağmen, en tanınmış destekçileri arasında Fransız filozof Jean-Paul Sartre da bulunmaktaydı. Sartre grup hakkında “ilginç bir güç” olduklarını ve “devrim için bir anlam ifade ettiklerini” söylemişti.

Örgüt liderlerinden olan gazeteci Ulrike Meinhof, Satre’ın Baader ile konuşmak istediğini ve bu nedenle Stammheim’daki cezaevinde bir toplantı düzenlendiğini açıklamıştı. Toplantı, gardiyanlar ve polislerin gözetimi altında gerçekleşti.

Sartre’ın yaptığı bu destek görüşmesi sağ kesimler tarafından ağır biçimde eleştirildi. Daha sonralarıysa Sartre’ın Baader hakkında olumsuz görüşler belirttiği iddia edildi.

KAYIP MİLİTANLAR

RAF’ın tarihsel gelişimi üç kuşağı kapsamaktaydı. Baader, Meinhof ve Ensslin birinci kuşağı oluşturuyordu; 1970 ile 1972’de tutuklanmalarına dek bir dizi soygun ve saldırı gerçekleştirmişlerdi.

İkinci nesil birkaç yıl sonra ortaya çıktı ve tutsak liderlerini kurtarmak amacıyla Stockholm’deki Alman elçiliğine yapılan bir saldırı da dahil olmak üzere, birinci kuşağı hapishaneden kurtarmak amacıyla birçok eylem gerçekleştirdi.

Üçüncü nesilse, 1980’lerin ortalarında NATO ve ABD’nin askeri üslerine saldıran anti-kapitalist bir mücadele üzerinde çabalarını yoğunlaştırdı. Grubun son suikasti, bir hükümet üyesi olan Detlev Rohwedder’in 1991 yılında öldürülmesi oldu.

Berlin Duvarı'nın 1989'da yıkılmasıyla grubun ağırlığı zayıfladı. 20 Nisan 1998'de uzun bir sessizlikten sonra grup dağıldığını ilan etti. Açıklamada imza niyetine şu cümle bulunuyordu: “Devrim diyor ki: Vardım, varım, yine var olacağım!”

RAF kendi açıklamasıyla 1998’de dağılışını ilan ettikten sonra, kalan üyeler ortadan kayboldu. Bir yıl sonra bunlardan birisi öldürüldü ve bir tanesi de 1999’da Avusturya polisi ile girdiği bir çatışmada yakalandı.

Ancak yetkililer hâlâ grubun dört üyesini bulamadı.

Kaynaklar:

http://www.bbc.com/news/world-europe-35354812

https://www.thelocal.de/20170905/10-things-you-ought-to-know-about-the-raf-terrorist-organization-baader-meinhof

http://www.history.com/this-day-in-history/red-army-faction-trial-ends

http://www.encyclopedia.com/politics/legal-and-political-magazines/red-army-faction

http://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/09546559108427104