Suriye'nin kayıp çocukları-1: Veri bile yok ki çözüm olsun!

Suriye'den göç edip Türkiye'ye sığınan çocukların yaşadığı insanlık skandalı, Ankara'nın göbeğinde geceleri kurulan 'insan pazarı'nda ortaya çıkıyor... Peki bu çocuklar için ne yapılacak? Sayılarının bile net olarak belirlenemediği bir durumda olumlu ve umutlu yanıtlar verebilmek zor görünüyor.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Suriye’de iç savaşa dönüşen rejim karşıtı gösterilerin başlamasının üzerinden tam altı yıl geçti. İç çatışmalarda sayıları yüz binleri aşan Suriyeli öldü; yüz binlercesi de sığınacak yer arayışıyla sınırları aştı, tehlikeli deniz yolculuklarına çıktı. Yeni bir yaşam yolculuğunda Akdeniz’in sularında binlerce Suriyeli yaşamını yitirdi. Üç yaşındaki Alan Kürdi’nin kıyıya vuran cansız bedeninin fotoğrafı “göç olgusunu ve savaşı” Avrupa başkentlerinde görünür ve parlamentolarında tartışılır kıldı. Alan bebek gibi yüzlerce çocuk, deniz facialarında yaşamını yitirdi; kıl payı kurtulanlardan pek çoğu da anne ve babasını kaybetti.

Geçen altı yıl içinde, beş yaşın altında yaklaşık 3 milyon çocuk yaşamsal risk altında, sığındıkları ülkede duygusal ve temel insani ihtiyaçlarından yoksun büyüdü. Türkiye’de halen 1 milyon 500 bini aşkın geçici koruma statüsü almış (18 yaş altı) Suriyeli sığınmacı çocuk yaşıyor. Resmi verilere göre çocuklardan 120 bine yakını aileleriyle birlikte 25 ilde oluşturulan geçici barınma merkezlerinde yaşıyor. Türkiye’ye kaçak yollardan giren ve kayıt altına alınmayanların ise net olarak bilinmiyor. Savaşa tanıklık, ardından sığınma süreci ve kurulmaya çalışılan yeni bir hayat...

Bu durum, ailesini yitirmiş, Türkiye’ye sığınmış “refakatsiz çocuklar” açısından çok daha ağır yaşanan bir süreç elbette. Bir anda yoğun göç dalgası ile karşı karşıya kalan Türkiye, resmi kurumları başta olmak üzere sivil toplum örgütlerinin de desteği ile “Suriyeli sığınmacılar” konusunda yoğun çaba gösterse de, uzmanların “sistem sorunu” olarak nitelediği ve ciddi bir konu olarak önümüzde duran bir başlık Türkiye’ye sığınan “refakatsiz” çocukların durumu. Ne resmi veriler ne de sivil toplum örgütleri bu konuda net verilere sahip değil. Yasa dışı yollarla Avrupa’ya geçmek için Türkiye’deki resmi kayıt sistemine girmeden insan kaçakçıları ile temas eden çocukların hedeflerine ulaşıp ulaşmadıkları, halen hayatta olup olmadıkları da bilinmezliklerden biri.

REFAKATSİZ ÇOCUKLAR YURTLARA YERLEŞTİRİLİYOR

Mevzuata göre, Türkiye’ye sığınan ailelerini kaybetmiş “refakatsiz çocuklar” (unaccompanied children) beraberindeki ikinci, üçüncü derece yakınlarına “vasi atama” suretiyle ya da sığınmacı bir ailenin denetim ve kontrolüne veriliyor. Yanlarında yakınları olmayan, ailesini yitirmiş vasi atanacak bir yakını olmayan “refakatsiz çocuklar” ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı yurtlara yerleştiriliyorlar. Keza bot facialarında anne ve babasını kaybeden çocuklar da hastanelerdeki tedavilerinin ardından devlet korumasına veriliyor. Bu durumda refakatsiz çocukların kayıtları bulundukları illerde yapılıyor. Mülteci mevzuatı ve Çocuk Koruma Kanunu’nun 6. maddesi gereği “refakatsiz çocukların”, “yurtta kalmayı istememe” gibi bir hakkı yok.

DEVLET KORUMASINDAN AYRILAN ÇOCUK SİSTEMDEN ÇIKIYOR

Ancak, devlet korumasına alınarak yurtlara yerleştirilen ya da vasi atanma suretiyle bir yakınının yanına verilen “refakatsiz çocuklar” “şiddet”, “belirsizlik”, “ötekileştirme”, “bir an önce Türkiye’den ayrılma isteği, para kazanmak, ailelerini bulmak gibi gerekçelerle barınma merkezlerinden ya da denetimlerine verilen yakınlarının yanından ayrılabiliyorlar. 18 yaş altı çocuklar, başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere metropolkentlerde yaşamlarını tek başlarına ya da akranları ile sürdürme çabası içine giriyorlar. Keza, kaçak yollardan Türkiye’ye giriş yapan ve yasal kayda girmeden, insan kaçakçıları aracılığıyla bir an önce Avrupa'ya gitmek isteyen çocuklar da göç dalgasının bir gerçeği. Avrupa’ya geçmek için Türkiye’deki kayıt sistemine girmeden insan kaçakçıları ile temas eden çocukların hedeflerine ulaşıp ulaşmadıkları, halen hayatta olup olmadıkları da bilinmezliklerden biri.

IŞIL ERDEMLİ: İDEAL BİR SİSTEM MEVCUT DEĞİL

Uluslararası Çocuk Merkezi uzmanlarından Işıl Erdemli, Türkiye’de bulunan refakatsiz çocuk sayısına ilişkin net bir rakam olmamasının sınırdan giriş sırasında çocukların durumunu değerlendiren “ideal bir sistemin” mevcut olmamasından kaynaklandığı görüşünde.

DOÇ. DR. ERDOĞAN: NET SAYI YOK

muraterdogan Doç. Dr. Murat Erdoğan

yakinerturk Prof. Dr. Yakın Ertürk

Hacettepe Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Murat Erdoğan da aileleri bölünmüş, savaş dehşetini yaşamış, en yakınları gözleri önünde katledilmiş çocukların travmalarının başka yönleri ile Türkiye’de de devam ettiğini belirtirken, “Cinsel istismara maruz kalma riski çok yüksek bir grup ancak bu konuda elde net bir sayı, veri yok” bilgisini aktarıyor.

Doç. Dr. Murat Erdoğan, “devlet denetiminde olmayan ve halen Türkiye’de bulunan çocukların akıbetlerine” ilişkin soruyu yanıtlarken, “Bu konuda sadece istisnai olarak yetiştirme yurtlarında, bir de mülteci kamplarında yaşayan küçük gruplar var. Ama genelde bu sorun çok ortalıkta görünmüyor. Çocuk tacirleri ve istismarcılarının eline düşmeyenler genelde akrabaları ile yaşıyor” bilgisini aktarıyor.

'DOĞRU POLİTİKA İÇİN SİSTEM KONUSUNDA TİTİZLİKLE ÇALIŞILMASI GEREKİYOR'

Sosyolog ve çalışma alanlarından biri de göç olan Prof. Dr. Yakın Ertürk ise Türkiye’de bulunan refakatsiz çocuk sayısının net olarak bilinmemesini “ciddi bir sorun” olarak vurgularken, "Ülkemizde mülteci konusu Suriyelilerin akımı ile bir toplumsal ilgi alanı olmaya başladı. Ancak bu konudaki verilerimizin yeterli düzeyde olduğunu söylemek mümkün değil. Sığınmacılar konusunda doğru politika üretebilmemiz için doğru bilgilere erişimin sağlanması ve bu konuda sistem ve uygulamalar konusunda titizlikle çalışılması gerekmektedir" diyor.

'REFAKATSİZ ÇOCUKLAR İÇİN SİSTEM EKSİK'

Uluslararası Çocuk Merkezi uzmanlarından Işıl Erdemli, refakatsiz çocuklara ilişkin Birleşmiş Milletler çocuk hakları mevzuatında öngörülen ancak Türkiye’de uygulanmayan söz konusu sistem eksikliğini şöyle açıklıyor: “BM çocuk hakları mevzuatında öngörülen çocukların yurtlardan ayrılma ya da refakatsizlik durumunun nedenleri ile çocuğun sağlığı, fiziksel, psikososyal, maddi ve diğer korunma gereksinimleri, ev içi şiddet kaçakçılık veya travma sonucu oluşan durumlar dahil özel güçlükler öncelikle belirlenmelidir. Çocukların özel güçlükleri gözetilerek durumları düzenli olarak takip edilecek bireysel bir bakım sistemi oluşturulmalıdır.”

ÇOCUKLAR BÜROKRASİNİN İÇİNDE KAYBOLUYORLAR

Erdemli, Türkiye’ye ailesinden ayrı düşmüş, refakatsiz olarak giriş yapan çocukların yasal prosedür gereği yurtlara yerleştirildiğini anımsatıyor ve devam ediyor: “Örneğin çocukların yurtlarda şiddet gördükleri için kaçtıklarını duyabiliyoruz. Diğer kurumlardaki durum gibi buralarda da çocukların şikayet edebilecekleri, şiddet gördükleri zaman güvenerek anlatabilecekleri ya da anonim olarak bildirim yapabilecekleri bağımsız bir sistem yok. O zaman bu çocuklar kurum çalışanlarından ya da yöneticilerinden şiddet gördüğünde bu durum nasıl çözülebilir?” sorusunu yöneltiyor. Çocukların, çocuk fuhuşu, çocuk işçiliği, silah altına alınma gibi birçok ekonomik ve cinsel sömürü riski altında olduğunu anımsatan Erdemli, bürokrasinin içinde kaybolan, kaçan, kaçırılan çocukların, statüleri ve deneyimleri nedeniyle polis ya da devlet kurumlarına başvurmayı tercih etmediklerini de vurguluyor. Erdemli, “Tüm bunlar çocukların birçok hakkının ihlal edildiği ve ciddi risklere açık hale getirildiğini gösteriyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

aile11 İskitler'de Suriyeli ailelerin kaldıkları eski atölye...

pgdozel Bölgede kurulan 'eşya pazarı'...

İSKİTLER’DE YAŞANAN ÇOCUK İSTİSMARI

pazar Saat 21.00'den sonra bölgede uyuşturucu ve fuhuş tacirleri ortaya çıkıyor... Tabii kurbanları da...

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 2003 yılında Merkezi İş Alanları projesini yaşama geçirmek için “kentsel dönüşüm alanı” ilan edilen İskitler Sanayi Sitesi son yıllarda en çok “fuhuş” ile gündeme geldi. Pek çok basın yayın organında İskitler’de “seks işçilerinin” varlığı haber konusu oldu.

İskitler eski Sanayi Bölgesi’nin yıkık, ya da yıkılmaya yüz tutmuş binalarında savaştan kaçıp 'son durak' Ankara’ya gelen, çok sayıda Suriyeli aile yaşıyor. Aileler hurdacılık, kağıt toplayıcılığı gibi işlerle geçimlerini sağlıyorlar. Gündüz çocuklar sokaklarda oynuyor, kadınlar kapı önlerinde oturuyor. Hava karardıktan sonra ise bölgede yaşayan Suriyeli aileler evlerine çekiliyor. Ailelerin, doğraması olmadığı için naylonla kaplanan pencerelerinin, geceleri siyah levhalarla kapatılması da dikkat çeken bir ayrıntı.

Gündüzleri “Suriyelilerin yaşam mücadelelerini” sürdürdükleri, Ankara Büyükşehir Belediyesi araçlarının çöp toplama alanında çalıştığı İskitler eski Oto Sanayi Sitesi, hava karardıktan sonra tabiri caizse “insanlık dramı” olarak nitelenebilecek görüntülere ve yaşamlara ev sahipliği yapıyor.

Saatler 21.00’e yaklaşırken, sanayi bölgesinin dar ve ıssız sokaklarından birinde ardı ardına eski, yeni model araçlar diziliyor... “Torbacı” olarak nitelenen ve yaşları en fazla 16-18 olan çocuklar kuyruktaki araçların camlarına yanaşıyor, birkaç saniyelik konuşmanın ardından araca biniyor ve birkaç dakika sonra da araçtan iniyor. Araç sürücüsü de hızla, dar ve ıssız sokaktan ayrılarak, sanayi bölgesi içinde tur atmaya başlıyor.

Torbacılarla temasa geçmeyen, ancak alış-verişin yapıldığı alanda uzakta duran araçlara “şüpheli” yaklaşılıyor. O alanda dolaşan bir takım kişiler, “şüpheli” gördükleri aracın içine uzun uzun “soran gözlerle” bakıyorlar.

Sanayi bölgesinin içlerine doğru girdikçe Türkiyeli, Afgan, İranlı transseksüel seks işçilerinin müşteri beklediğini görüyoruz. Kimi seks işçileri de kendi araçları ile sokak aralarında dolaşarak müşteri arıyor. İki aracın yan yana durup pencerelerin açılması ile kısa süren bir pazarlığın ardından iki araç, dar ve karanlık bir sokağa yöneliyor.

İskitler’de trans seks işçilerinin büyük bir bölümü de toplu olarak müşteri bekliyor.

UCUZ İŞ GÜCÜ, YOĞUN EMEK SÖMÜRÜSÜ

İskitler örneği “cinsel istismara uğrayan” Suriyeli çocuklara ilişkin sadece tekil bir örnek. Çocuklarla konuşabilmemiz mümkün olmadığı için hikayelerini bilmiyoruz. Ancak “refakatsiz çocukların” cinsel istismar dışında, emek sömürüsüne maruz kaldıklarını da gözler önüne sermek için Siteler ve OSTİM’de kaçak olarak çalışan Suriyeli çocuklarla konuştuk. Bu çocukların bir bölümü aileleri ile birlikte yaşıyor. Bir kısmı ise “refakatsiz olarak” geldikleri Türkiye’de baraka olarak nitelenebilecek yerleşimlerde akranları ile birlikte yaşıyorlar. Çalıştıkları işyerinde geceleyenler de var. Bu çocuklar, yurtta kalmayı “kayıp zaman” olarak görüyorlar. Psikolojik ve fiziksel şiddetle karşılaştıklarını da dile getirirken, “belirsizliğin süre gitmesi”nin “aşırı kaygı yarattığını” bu nedenle bir an önce yurtlardan ayrılmak istediklerini dile getiriyorlar

YERİN İKİ KAT ALTINDAKİ MOBİLYA ATÖLYESİNDE ÇALIŞANLAR

11 yaşında Türkiye’ye geldiğinde Kilis’te bir barınma merkezine yerleştirilen sığınmacı C.K. savaşta anne ve babası ile birlikte iki kardeşini kaybetmiş. Şu an 17 yaşında. Dört yıldır Siteler’de mobilya imalat atölyesinde, yerin iki kat altında penceresi olmayan bir alanda haftalığı 100 liraya çalışıyor. Hafta sonlarında da kağıt toplayıcılığı yapıyor. Birleşmiş Milletler’e yaptığı 3. ülkeye gidiş başvurusunun sonucunu bekliyor.

'EVİMİ BIRAKMAK İSTEMEDİM AMA YOKTU Kİ'

16 yaşındaki Suriyeli M.C. de Siteler’de mobilya imalat atölyesinde çalışan çocuklardan biri. Günde 12 saatten fazla çalışıyor. Astım hastası. 2014 yılında Türkiye’ye gelmiş. Evlerine roket isabet etmesiyle o sırada evde bulunan babası, iki kardeşi ve anneannesini kaybetmiş. Ağır yaralanan annesi ise 28 gün sonra yaşamını yitirmiş. M.C., “Evimi bırakmak istemedim, ama evim de yoktu ki. Birkaç akraba ile ben de Türkiye’ye geldim. Önce Van’da bir barınma merkezinde kaldık. Sonra küçük bir ev tutuldu. Evde 11 kişiydik. Orada da kalamadım, olmadı. İki arkadaş Ankara’ya geldik” diyor. M.C. geceleri Siteler’in yakınındaki Önder Mahallesi’nde altı genç Suriyeli ile aynı evi paylaşıyor.

OSTİM’DEKİ SURİYELİLER

M.C. aracılığı ile tanıştığımız L.P. ise 17 yaşında. Dört yıldır Türkiye’de. 2013’te anne ve babasını Rakka’da bir aracın içine yerleştirilen bombanın patlamasıyla kaybetmiş. 2013’te Türkiye’ye sığınmış ve geçici koruma statüsü almış. Bir ablası halen Suriye’de. Ağabeyini çatışmaların ilk günlerinde kaybetmiş. M.C. de BM’ye yaptığı iltica başvurusunun sonucunu bekliyor. OSTİM Sanayi Bölgesi’nde oto tamirhane atölyesinde çalışıyor. Geceleri de iş yerinde kalıyor.

YARIN: KATAR ORTAKLI İHH 'YETİMHANE'Sİ