Halil İbrahim Özcan: Hukukun üstünlüğü hak getire!

PEN Türkiye Merkezi 2'nci Başkanı Halil İbrahim Özcan’la konuştuk. Özcan, ülkedeki baskıları ve aldıkları tedbirleri anlattı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - PEN Türkiye Merkezi 2'nci Başkanı ve Hapisteki Yazarlar Komitesi Başkanı, şair ve yazar Halil İbrahim Özcan’la konuştuk. Özcan, PEN'in faaliyetlerini ve geleceğe dair kaygılarını anlattı.

Türkiye’de tutuklu bulunan yazar ve gazeteciler konusunda PEN Türkiye’nin tavrı ve faaliyetleri nelerdir?

PEN Yazarlar Derneği olarak yazarların yazarlık durumlarıyla ilgileneceğimiz yerde, ülkenin hâl ve durumundan dolayı, yazma sürecindeki özgürlük alanlarının daha da genişlemesi için çaba harcıyoruz yıllardır. Keşke bunlara hiç gerek kalmasaydı. Gün geçmiyor ki yeni davalar açılmasın...

Bu konudaki şaşkınlık ve bazen (bizler için asla değil) umutsuzluk kendini durmadan yineliyor. Açılan davaları takip ediyoruz. Özellikle uluslararası alanda diğer merkezlerimizin de farkında olduğu ve desteklerini istediğimiz alanları yaratıyoruz.

Yazar ve gazetecilere ilişkin hukuki süreç hakkında genel bir değerlendirme yapabilir misiniz?

Bu konuda özellikle belirtmek istediğim bir şey var ki bu çok önemlidir. Birincisi, kesinlikle kişisel hakaret ve şiddeti öven, içinde yer alan ve teşvik eden dosyalarla ilgilenmiyoruz ama ne yazık ki bunlar olmadığı halde açılan davalarda karşımıza bu suçlamalarla yazılmış iddianameler çıkılıyor. Yani hukukun üstünlüğü hak getire!

Yılların tecrübesiyle söyleyebilirim ki bazen iddianameleri yazanlara, yani savcılara bile komik gelebilecek bir içeriğe sahip.

halilabirahim1 Halil İbrahim Özcan

PEN örgütünün merkez yönetimi bu davalarda herhangi bir katılım gösteriyor mu? Merkezin bu davalara bakışını özetleyebilir misiniz?

Biz genellikle Düşünce ve İfade Özgürlüğü temelindeki bütün davalara ayrım yapmadan izliyor ve düşüncelerimizi de basında paylaşıyoruz.

15 Kasım PEN Uluslararası Hapisteki Yazarlar Günü’dür. Yıllarca Türkiye Yayıncalar Birliği ve Türkiye Yazarlar Sendikası ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bu günde, dünyada ve ülkemizdeki durumu değerlendirip listemizi yayınlıyoruz. Son yıllarda bu faaliyete diğer gazeteci ve yazar örgütlerini de katarak gerçekleştiriyoruz.

PEN Türkiye dahilinde sizin üstlendiğiniz sorumluluklar nelerdir?

Başta başkanımız Zeynep Oral olmak üzere Biz üstümüze düşenleri bir ekip içinde gerçekleştiriyoruz. Yıllardır da Hapisteki Yazarlar Komitesi Başkanlığı’nı ben yürütüyorum.

'ÖYLE BİR ÜLKEDE NASIL YAŞAYABİLİYORSUNUZ?'

Gazetecilere yönelik davaların dünya genelinde nasıl karşılandığını aktarabilir misiniz? Katıldığınız uluslararası toplantılarda bu konu gündeme geliyor mu?

Batıda ve dünyada bizleri şaşkınlık içinde izleyen dostlarımızın soruları ve bizlere bakışları oldukça endişeli ve hayret dolu; cevap aradıkları birçok soru var.

"Öyle bir ülkede nasıl yaşayabiliyorsunuz" diye soruyorlar. Acı bir tebessümle yanıtlıyoruz tabii. "Çünkü özgürlük bedel ister ve eğer siz bundan kaçarsanız demokratik bir topluma kavuşamazsınız" dediğimizde de şaşırıyorlar tabii.

Daha da ileri giderek ( baktıkları yerden ) "O cehennemde yaşamak zor" diyorlar ve ekliyorlar, "Yurtdışına çıkmayı tartışmıyor musunuz?", "Hayır, tartışmıyoruz" yanıtını aldıklarında (ki bunu uzun uzun ve sebepleriyle anlatıyoruz) bir kez daha şaşırıyorlar.

Önümüzdeki süreçte bu davaların seyrinin ne yönde olacağını düşünüyorsunuz?

Hukukun göreli ve kısıtlı işlediği bir ülkede neyin ne olacağını kestirmek çok zor oluyor. İktidar kendinden olmayan herkese bir bedel biçip onu ödetmeye çalışıyor. Düşünsenize, Cumhuriyet Gazetesi’nden yazarlar aylardır içerideler (Bugün tarihiyle 143 gün) ve daha iddanâmeleri bile hazırlanmadı. Turhan Günay gibi bir insan bile o karanlık hücrelerde tutuluyor.

Hükümetin, gazetecilerin gazetecilikten dolayı değil, farklı suçlardan ötürü yargılandığı görüşü hakkında neler diyeceksiniz?

Dediğim gibi, uluslararası alanda Türkiye’deki mahkemelerin verdiği ve vereceği kararlar hep şüpheli karşılanıyor. Çünkü olmadık suçlamalarla karşı karşıya kalan aydınların durumu gayet iyi biliniyor.

Bu davaların Türkiye’nin uluslararası alandaki imajına dair ne tür sorunlar yarattığını aktarabilir misiniz?

Dışarıdan bakıldığında ülkedeki muhalif ve aydınların olmadık suçlamalarla içeride oluşlarının nedenleri anlaşıldığından, iktidarın bu tavrı açık biçimde ve şiddetle eleştiriliyor. Ayrıca her fırsatta da Türkiyeli yetkililere bu durum hatırlatılıyor ve sorular soruluyor.

PEN Türkiye özelinde bu davalar ne anlama geliyor ve sizin bakış açınızla davalar hukuki ve siyasi açılardan neler ifade ediyor? Bugün Türkiye’de yazmak cesaret işi midir?pen_turkiye_0

Özgür yaratım sürecinde hiç de iç açıcı bir yılı ardımızda bırakmadık. Görüşlerimi aktardığım an itibariyle düşünce ve ifade özgürlüğü hiçe sayılarak şu ya da bu biçimde tutuklanmış veya göz altında bulunan 141 kişi söz konusudur. Bunu, içinde bulunduğumuz durumları biraz olsun gerçekliğiyle ortaya koymak durumunda olduğum için hatırlatma gereksinimi duydum.

Yazar kuşkusuz ki içinde bulunduğu coğrafyadan etkilenendir. Yaşadığı dünyanın içinden yeniden üretime katılırken çevresinde olup bitenleri zihninde yeniden şekillendirirken özgür alana ihtiyaç duymaktadır. Özgürlük alanının genişliği onun hayal gücünü kamçıladığı gibi yaratıcı zihnindeki zincirleri de kırar.

Ne zaman ki bu durum otosansüre denk düşer, o zamanları yaşadığı anların yansıtılmasında yaratıcılığı da büyük bir zedelenme yaşar. Türkiye coğrafyasını göz önüne getirdiğimizde; belki yaşanılanlar ve yaşatılanlar karşısında kimi yazarlar kendi sırça köşklerine çekilip cümlelerini kurarak kitaplarını yazabilirler. Genel olarak baktığımızda ise bu hiç de kolay görünmemektedir.

Kuşkusuz ki yazmak ya da herhangi bir sanat dalıyla uğraşmak özgür düşünceyi gerektirmektedir. Ülkemizde yaşanılanlardan yola çıkılarak ne yazık ki yazarların, yaratıcıların özgür olmadığı görülüyor.

Yazmak, özgürlük arayışındaki olağanüstü hâl durumudur. İnsana has olan dil, kelimelerin özgür cümlelerinden dizeler, paragraflar, metinler yaratır. Her yaratı, özgür zihinlerde beslenip şekillenir. Yazılacak bir metin, inanç, kanaat, tutum veya duygunun barışçı bir yoldan açığa vurulmasının veya dış dünyada ifade edilmesinin özgür olması gerekir. Elbette özgürlük kullanma aracı olarak korunması gereken pek çok ifade biçimi vardır.

Bu geniş anlamıyla ifade özgürlüğü, sözlü ve yazılı anlatım, sanatsal gösterim, kişisel görünüm ve görsel yaratı tercihlerinde hakarete varmadan ve başkasının sınırlarını yok saymadan, içtenlikle vuku bulmalıdır.