80 fotoğrafçının objektifinden Türkiye'nin kültür kavgası
"İnsan İnsanı Çekermiş”, 80 yıllık bir süreçte, 80 Türkiyeli fotoğrafçı tarafından çekilen fotoğraflardan oluşuyor. Sergi, bir anlamda Türkiye’nin fotoğraf tarihini de yansıtıyor.
Nevzat Çakır [email protected]
Tophane Fındıklı arasındaki inşaat yoğunluğu içinden Modern Müze girişini bulup arabayı park ettiğimde bile süren karmaşadan artık sıkılmıştım. Son bir gayretle geniş rampayı tırmanıp içeri girdiğimde her şey değişti. Bildik müze serinliği birden yüzüme vurmuş, kendime gelmiştim ki karşımda Merih Akoğul'u ve Basın İlişkiler Müdürü Begüm Güven'i buldum.
Merih'i tanıdığım seksenli yıllardan açtık sözü hemen. O zaman on yedi yaşında Akademi Fotoğraf Bölümü talebesiydi. Rahmetli Şahin Kaygun'dan söz ettik. Açılışa gelemediğim için de görkemli sergiyi birlikte gezmeye başladık.
Küratörlüğünü, fotoğraf sanatçısı ve İstanbul Modern Fotoğraf Danışma Kurulu üyesi Merih Akoğul’un üstlendiği sergiyi ağır ağır, keyfini çıkara çıkara, anıları harmanlayarak, ortak tanıdıklarımızdan; ölenleri anarak, sağ olanların kulaklarını çınlatarak dolaşırken 80 fotoğrafçı bir bir geçti gözlerimizin önünden.
İçimden; Türkiye Fotoğraf Sanatı'nı Ara Güler'le başlatıp onunla bitiren sanat dünyasının kulaklarını çınlatmak geçti. Bu tavrı şu anki güzel duygularımın önüne geçmemesi için hemen kovdum belleğimden.
ANADOLU FOLKUNDAN ÇAĞDAŞ PORTRELERE
Merih ise sanki bu duygularımı hissetmiş gibi yaşlısından gencine, kadınından genç kızına, tanıdığım tanımadığım fotoğrafçıların hepsinin üzerinde dura dura, onlarla ilgili özellikleri anlata anlata sürdürüyordu konuşmasını.
80 yıllık süreçte gelişen ve değişen teknikler, yorumları ve sosyo-ekonomik koşullar, fotoğrafçıların kendilerine özgü bakış açıları, izlenimcilikten anlatımcılığa, belgeselden sanata, Anadolu folkundan stüdyonun gelişmiş olanaklarıyla üretilen çağdaş portrelere kadar geniş bir yelpazeyi tartışarak gezdik sergiyi.
İki binli yılların başında Tepebaşı'da Mehmet Kısmet'le birlikte açtığımız "İstanbul Fotoğraf Merkezi"de çalışırken Şakir Eczacıbaşı aradı. İstanbul Modern adlı bir müze açacaklarını, bu müzenin aynı zamandan fotoğraf sanatına da sahip çıkacağını, bu yüzden de önce bir fotoğraf koleksiyonun oluşması gerektiğini ve bunu bizim yapıp yapamayacağımızı sordu.
Sözü uzatmayalım zevkle kabul ettiğimiz bu çalışmayla 41 fotoğrafçıdan topladığımız 312 fotoğrafla gerçekleştirip koleksiyonu yönetime teslim ettik.
FOTOĞRAFÇILAR O ENERJİYİ ÇEKER
Sözü tam burada Merih aldı:
"İşte o 312 fotoğraf bu gün 8 bin adete ulaştı. Ayrıca Şahin Kaygun'un ve Gökşin Sipahioğlu'nun retrospeftif sergilerini de gerçekleştirdik. Farklı dönemleri, bağlamları ve bakış açılarını yansıtan fotoğrafların yer aldığı bu sergi, 80 yıl önce çekilmiş bir kareyle, üç yıl önceki bir kareyi uyum içinde bir araya getiriyor. Bir zaman tünelinde yolculuğa çıkarcasına izlenen bu fotoğraflar kimi zaman stüdyoda kimi zaman dış mekânlarda farklı bakış açıları ve yöntemlerle kurgulanmış yapıtlardan oluşuyor."
Serginin küratörü Merih Akoğul, “İnsan İnsanı Çekermiş”in fotoğraflarda nasıl bir alt dil oluşturduğunu gözlemleme imkânı sunduğunu dile getirdi. Akoğul; “İnsanlar bir enerji yayar. Fotoğrafçılar da bu enerjiyi çekerler. Fotoğrafçılık fotoğraf çekmenin ötesinde, insanların yaydığı enerjiyi görüp, kareye yansıtmayı gerektirir. Sergi farklı dönemlere ışık tutmakla birlikte sanatçı, gazeteci ve akademisyen gözüyle çekilen kareleri de bir uyum ve bütünlük içinde izleyiciye sunuyor” dedi.
TÜRKİYE'NİN FOTOĞRAF TARİHİNİ YANSITIYOR
Merih sözlerini toparlayarak sürdürdü:
"İnsan İnsanı Çekermiş”, 80 yıllık bir süreçte, 80 Türkiyeli fotoğrafçı tarafından çekilen fotoğraflardan derlendi. Türkiye’nin fotoğraf tarihini de yansıtan serginin fotoğrafları, bazen arka sokakların anlar üzerinden kaydedilmesiyle oluşturulan çarpıcı görüntülerden, bazen de düşünceden yola çıkıyor. Stüdyoda veya dış mekânlarda farklı bakış açıları ve yöntemlerle kurgulanmış insanlı fotoğraflara kadar farklı bağlamlarda üretilmiş fotoğrafların yan yana gelmesiyle bir bütünlük oluşuyor. Anadolu şehirleri ya da büyük şehirler, geniş coğrafyalar ya da üç beş metrekarelik stüdyolar, arka planı farklılık gösterse de, fotoğrafçının insan ve yaşamla olan ilişkisini yansıtıyor.
Sergide fotoğrafı olan Özcan Ağaoğlu, Cengiz Akduman, Yasin Akgül, Ersin Alok, Abdurrahman Antakyalı, Arif Aşçı, Kemal Aydoğan, Tahsin Aydoğmuş, Mehmet Baltacı, Şinasi Barutçu, Emre Başak, Kürşat Bayhan, Sökmen Baykara, Ozan Bilgiseren, Oğuz Nusret Bilik, İhya Bozkurt, Atila Cangır, Ergun Çağatay, Nevzat Çakır, İsa Çelik, Manuel Çıtak, Gültekin Çizgen, Haluk Çobanoğlu, Yusuf Darıyerli, Mehmet Demirci, Mehmet Naci Demirkol, Çetin Ergand-Süreyya Yılmaz Dernek, Murat Dikmen, Saygun Dura, Şakir Eczacıbaşı, Ahmet Elhan, Cemal Emden, Selçuk Emden, Nurettin Erkılıç, Rıza Ezer, Baha Gelenbevi, Ahmet Öner Gezgin, Selahattin Giz, Ara Güler, Şemsi Güner, Selim Güneş, Abdullah Hekimhan, Zeki Faik İzer, Yılmaz Kaini, Sabit Kalfagil, Mustafa Kapkın, Cengiz Karlıova, Şahin Kaygun, Gündüz Kayra, İzzet Keribar, Mehmet Kısmet, Haluk Konyalı, A. Halim Kulaksız, Yıldız Moran, Sebla Selin Ok, Ömer Orhun, Fikret Otyam, Bülent Özgören, Tahir Özgür, Emin Özmen, Othmar Pferschy, Fethi Sabunsoy, Ozan Sağdıç, Özkan Samioğlu, Ahmet Sel, Selahattin Sevi, Hikmet Tanılkan, Etem Tem, Atilla Torunoğlu, Süreyya Yılmaz Dernek-Ergün Turan, Cem Turgay, Yusuf Tuvi, Cafer T. Türkmen, Tuna Uysal, Tahir Ün, Hakan Yaşar, Orhan Yayla, Tamer Yılmaz, İbrahim Zaman'a Türk fotoğrafı adına teşekkürlerimi sunarım."
'ÜLKE NEREDEN NEREYE GİDİYOR' DİYENLER
Sevgili Merih Akoğul'a yeri gelmişken, "Bu sergiyi bir de Türkiye fotoğrafını gelişim sürecinin ışığında özetler misin?" diye sordum.
"Türkiye’de fotoğraf, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte önce Avrupa’dan gelen seyyahların varlığıyla manzara ve günlük yaşamın anlatıldığı sosyal konulara, ardından da Pera’da açılan fotoğraf stüdyolarının etkisiyle portre fotoğrafları üzerinden yaygınlık kazandı. Türkiye’nin tanıtımı için Matbuat Umum Müdürlüğü’nün başında bulunan Vedat Nedim Tör tarafından seçilen Othmar Pferschy’nin özenli fotoğraflarının kitap, dergi, para ve pullarda kullanılmasıyla neredeyse günümüze kadar ulaşan bir geleneğin de temelleri atıldı. Özellikle daha sonra gelen kadrolar bu fotoğraftaki titizlik ve özeni kendilerine örnek aldı. Fotoğrafçılar, manzara fotoğraflarında önce Türkiye’nin doğası ve tarihi dokusu, ardından başta İstanbul olmak üzere bayındırlaşan büyük şehirlerin günlük yaşamlarına eğildi. Daha sonra ağırlıklı olarak kırsal kesimdeki insanlar ve yaşamlarına anlar üzerinden eğilerek, Türkiye’de fotoğrafın hikayesini sürdürdü. Böylece fotoğraf sosyolojik işlevini de yerine getirerek her durum ve değişimi başarıyla kaydederken, ağırlıklı olarak portreler üzerinden insan yaşamını ana konu yaptı."
İstanbul Moder'den ayrılırken Tophane'nin karışıklığını artık umursamıyordum. Ülkede bir sanat dalının oluşması için bir avuç insanın karşılıksız üretip sergilediği işleri seyrederken duyduğum şaşkınlık hâlâ sürüyordu. Büyük bir özveriyle çalışıp geleceği oluşturmak için hep birlikte onurlu bir geçmişe imza atmışlardı.
Fotoğraflarını keyifle seyrettiğim 80 kişinin dışında kalan ve burada isimlerinden söz edemediğim birçok fotoğrafçıya da aynı dileklerle teşekkürlerimi sunarım. Yazımızı sonlandırırken tekrarlayalım; bu ülkenin kültür kavgasını en güzel anlatan bu birliktelik görülmeli, takdir edilmeli, en önemlisi ders alınmalıdır.
Sözün kısası bu sergiyi herkes, ülke nereden nereye gidiyor diyen herkes izlemeli...
Serginin "18 Aralık 2016" tarihine kadar açık olduğunu unutmayın.