Tam Gaz: Yönetmenin dilemması!

“Tam Gaz” kendisini açıkça gösteren ve seyir zevki yüksek bir film. Hollywood aksiyonlarının ve gişe filmlerinin seyirciyi sömüren taraflarına fazla prim vermiyor. Seyircinin karakterlere yaklaşmasına izin verse de özdeşleşmemelerine özen gösteriyor.

30 Haziran Cuma 2017 Saat: 00:01

Edgar Wright, yeni yüzyılın parlak yönetmenleri arasında sayılıyor. Özellikle de senaryolarındaki müthiş komedi unsurlarıyla dikkat çekici bulundu hep. 1995’te henüz 21 yaşındayken yazıp yönettiği western komedisi “A Fistful of Fingers” ile etkili bir giriş yapmıştı. Sonrasında bir dizi televizyon işinin ardından 2004’te İngiliz usulü bir zombi komedisi olan “Shaun of the Dead” (Zombilerin Şafağı) ile çıktı karşımıza. 2007’ye geldiğimizde daha da olgunlaşan görsel dilinin polisiye dünyasıyla buluştuğu komedisi “Hot Fuzz” (Sıkı Aynasızlar) büyük beğeni topladı. Wright, tür sinemasının izinden gitmekle birlikte Hollywood’un formül yöntemlerini kullanmamaya özen gösteren, İngiliz komedi geleneğine yaslanan ve sarsak karakterleri başrole taşıyan bir yönetmendi. İki filmde de Simon Pegg ve Nick Frost’un uyumu dikkat çekiyordu.

Wright için artık okyanusun diğer tarafına geçmenin vakti gelmişti ve 2010’da, sevgili bulma çabası içindeki bir gencin komik hallerini anlatan “Scott Pilgrim vs. the World” (Scott Pilgrim Dünyaya Karşı) ile girişi yaptıktan sonra, yeniden ülkesine döndü. 2013’te Simon Pegg ve Nick Frost’u yeniden bir araya getirerek “The World’S End” (Dünya’nın Sonu) ile bir kez daha karşımızdaydı.

HOLLYWOOD’A İDDİALI BİR GİRİŞ

Edgar Wright, okyanusun öte yakasına bu kez iddialı bir dönüş yapmışa benziyor. Bu hafta gösterime giren “Tam Gaz” (Baby Driver), Hollywood’un yaz sezonunun ağır toplarından birisi olarak planlanmış. Birkaç gün önce The Guardian’da Steve Rose, “Edgar Wright’ı Hollywood’ta kaybettik mi?” diye soruyordu.(1) Üstelik yalnızca genç yönetmeni değil, David Mackenzie, Sam Mendes, Michael Winterbottom, Guy Ritchie gibi yönetmenleri de anarak Hollywood’a giden İngiliz yönetmenlerin akıbetini sorguluyordu. Rose’un haksız olduğu su götürmez. Ama iki ülkede yaptıkları filmleri karşılaştırarak da sağlıklı bir değerlendirme yapılamaz. Hollywood’un kendine özgü dinamikleri, muhtemelen dünyanın hiçbir yerine benzemeyen bir seyirci kitlesi var. Dolayısıyla bu tür karşılaştırmaları yaparken, yönetmenlerin İngiltere’de çektiklerine değil de Hollywood’da ne kadar fark yaratabildiklerine odaklanmak daha sağlıklı olur gibi geliyor.

Peki, Edgar Wright bir fark yaratmış mı? Bununu cevabı hem evet hem de hayır! “Tam Gaz” bir suç/ aksiyon filmi. Asıl kahramanımız Baby, genç yaşına rağmen araba kullanmakta maharetlidir. ‘Kaderin cilvesi’ onu bir soygun çetesinin liderine hizmet etmeye zorlar. Baby’ye düşen bankanın önünde beklemek ve çete elemanlarını hızlı ve güvenli şekilde olay mahallinden uzaklaştırmaktır. İşin içine bir kadın da girince olaylar karışır ve maceranın dozu artar. Öncelikle filmin yönetmenin diğer yapımlarına oranla komedi damarının asgari düzeye indirildiğini, daha çok aksiyona ağırlık verildiğini belirtelim.

HEM İYİ HEM DE KÖTÜ!

Yukarıdaki soruya dönersek: Wright, Hollywood aksiyonlarının ve gişe filmlerinin seyirciyi sömüren taraflarına fazla prim vermiyor açıkçası. Seyircinin karakterlere yaklaşmasına izin verse de özdeşleşmemelerine özen gösteriyor. Bu mesafeli duruş, seyircinin de bütün karakterleri görebilmesine olanak yaratıyor. Öte yandan, “Uyumsuz” serisinden tanıdığımız Ansel Elgort tarafından canlandırılan Baby karakteri de ilgiyi hak ediyor. Etrafına Kevin Spacey, Jon Hamm ve Jamie Foxx gibi oyuncuların canlandırdığı kendilerine has karakterleri de yerleştirince filmin seyirliği daha da artıyor. Bir de aksiyon sahnelerindeki özeni ve muhtemelen filmin çok önemli bir bütçesini ayırmak zorunda kaldıkları müzikleri de koyarsak yılın en seyirlik filmlerinden birisi ortaya çıkıyor. Bu bakımdan Wright bir fark yaratıyor.

Ama öte yandan Nicolas Winding Refn’in 2011 tarihli “Driver” filminin üzerine taş koyuyor mu? Suç çetesinin eline düşen ve sevgilisiyle oradan kurtulmaya çalışan ‘gizemli çocuk’ hikayesinin orijinal bir tarafı var mı? Daha önceki filmlerinin türlerle kafa bulan eğilimlerine sahip mi? Bütün bunların cevabı ne yazık ki hayır!

“Tam Gaz” kendisini açıkça gösteren ve seyir zevki yüksek bir film. Edgar Wright’ın Hollywood’ta kaybolup kaybolmadığını söylemek için ise henüz erken. Bu giriş, Hollywood’a yeni bir estetik heyecan katmanın olanaklarını yaratacağı gibi, dev endüstrinin çarkları arasında bir ‘memur yönetmen’ olma yolunu da açıyor hiç kuşku yok ki!