Pazartesi sendromu!
‘Fazla’ çocukların devlet tarafından ailelerinden alındığı bir evreni anlatan ‘Yedinci Hayat’, distopya iddiasını yukarılara taşımayı başaramasa da Noomi Rapace’in performansıyla aksiyon beklentisini karşılıyor.
Online bir platform olan Netflix’in dizilerle yakaladığı başarının ardından elini sinemaya da atması tartışmalara neden olmuştu. Bu yıl Cannes Film Festivali’nin ana yarışmasına kabul edilen iki Netflix prodüksiyonu “Okja” ve “Meyerowitz Stories” ise bu tartışmaların odağındaydı. Jüri başkanı Pedro Almadovar sinemalarda gösterilmeyip dijital platformlarda yer alacak bu filmleri değerlendirme dışı tutacağını ifade etmiş, jüri üyesi Will Smith ise Netflix’e destek çıkmıştı. Tartışma filmlerin sınırlı sayıda da olsa önce sinema salonlarında gösterileceğinin vaat edilmesiyle şimdilik sulha bağlandı, ancak belli ki daha çok su kaldıracak gibi görülüyor.
Ama Netflix, film üretimi için de önemli olanaklar yaratan bir platform haline geldi ve bu durumdan geri dönüş yok gibi. Bu hafta da bir distopya filmiyle karşımızda. Belli ki platform, bazı filmleri kimi ülkelerde vizyona da sokmaya başlıyor. Bugünden itibaren Türkiye sinemalarında gösterimine başlanacak olan “Yedinci Hayat/ What Happened to Monday” yakın gelecekte geçen bir distopya.
Açılışta, dünyadaki hızlı nüfus artışına karşı genetiği değiştirilmiş yiyeceklerin arttığını, sorun bir an için çözülmüş olsa da bu yiyeceklerin yan etkisi olarak çocuk doğumlarında garip durumlar ortaya çıktığını öğreniyoruz. Artık kadınlar altız, yediz çocuklar doğurmaya başlıyor. Bunun üzerine bir yasa çıkarılarak ailelerin tek çocuk sahibi olabileceğine karar veriliyor. Yasa gereği diğer çocuklar Çocuk Tahsisi Bürosu tarafından dünya yeniden yaşanılabilir hale gelinceye kadar ‘uyutuluyor’.
YEDİ GÜNE YEDİ ÇOCUK
Terrence Settman, kızı bir yeraltı kliniğinde doğum yaparken hayatını kaybedince yedi kız torunuyla ortada kalıyor. Çocukları Çocuk Tahsisi Bürosu’na teslim etmek istemeyen Terrrence, her birine bir gün adı verdiği çocukları tek bir insanmışlar gibi evde büyütüyor. Böylece her çocuk kendi gününde dışarıya çıkıyor, akşam gelince gün içinde olanları diğerlerine anlatıyor ve böylece devamlılık sağlanıyor. Fakat bir gün işe giden Pazartesi geri dönmüyor. Ertesi gün ona ne olduğunu anlamaya çalışan Salı da dönmeyince diğer kardeşlerin merakı daha da artıyor. Devletin varlıklarından haberi olduğu öğrendiklerinde ise zorlu bir mücadele başlıyor.
Öncelikle “Yedinci Hayat”ın parlak bir fikirden hareket ettiğini belirtelim. Daha vasat işlere imza atan senaristler Max Botkin ve Kerry Williamson ikilisi bu kez heyecan verici bir fikirle çıkıyorlar seyircinin karşısına. Filmin distopya evreninin daha çok 90’lar ve 2000’lerin başındaki distopik filmlere akraba olduğunu ifade etmek gerek. Gothica, Totall Recall, Judge Dredd, Artificial Intelligence, Minority Report ve Children of Men gibi ilk elden sıralayabileceğimiz filmler gelecekte bir zamanda toplumun nüfus, kıtlık ya da suç gibi gerekçelerde baskı altında tutulduğu ya da insan doğasındaki değişimlerin otoriter güçler tarafından toplum aleyhine kullanıldığı evrenleri anlatıyorlardı.
‘ENDİŞE’YE MAHAL VERMİYOR
Bu bakımdan “Yedinci Hayat”ın da benzerleri gibi otoriter evrenin kurallarına uymama, karşı gelme, direnme ve hayatta kalma mücadelesi şeklinde ilerleyen genel çizgiyi takip ettiğini belirtebiliriz. Ancak film bu tür filmlerin seyircide yaratması beklenen ‘endişe’ duygusunu karşılamaktan uzak kalıyor. Hal böyle olunca izlerken hikayenin biraz bizim dışımızda, başka dünyalarda geçtiği izlenimine kapılmamak elde değil. Örneğin karakterlerin motivasyonları ve evrenin sahiciliği düşünüldüğünde bu hikayenin tersi bir durumu, yani ‘kadınların doğurganlığını yitirdiği’ bir evreni anlatan “The Handmaid's Tale” dizisi kadar seyirci üzerinde etkili olmadığı söylenebilir. Yani, ilerde böyle bir dünyanın var olabileceğine seyirciyi ikna etmekte zorlanıyor.
Yine de filmin ikinci yarısındaki gerçeği ortaya çıkarma ve hayatta kalma mücadelesinin aksiyon anlamında tatmin edici olduğunu söylemek gerek. Bunda her biri birbirinden farklı özelliklere ve kişiliklere sahip yedi ayrı kardeşe hayat veren “Ejderha Dövmeli Kız” ile tanıdığımız Noomi Rapace’in performansının payı büyük. Yedi ayrı kişilik, yedi ayrı mücadeleyi gerektiriyor ve bu filmin aksiyon zenginliğine büyük katkı sağlıyor. Rapace’in her bir karaktere kattıkları da zenginliği büyütüyor açıkçası.
Ülkesinde çektiği birkaç filmden sonra 2013’te “Hansel ve Gretel: Cadı Avcıları” ile ABD’nin kapılarını açan yönetmen Tommy Wirkola’nın eline geçen bu fırsatı da etkileyici ve akıllarda kalıcı bir yapıma dönüştüremediğini belirtelim. “Yedinci Hayat”, distopik evrenleri sevenler için ve “bayramda tatile gidemedik, bari sinemaya gidelim” diyenler için bir seçenek olabilir.
ORİJİNAL ADI: What Happened to Monday
YÖNETMEN: Tommy Wirkola
OYUNCULAR: Noomi Rapace, Glenn Close, Willem Dafoe, Marwan Kenzari, Christian Rubeck
YAPIM: 2017 ABD, İngiltere, Fransa, Belçika
SÜRE: 124 dk