10 Ekim’i an(ama)mak
10 Ekim katliamı için Gar Meydanı'nda bir anma mekânı üretilmesi amacıyla bir yarışma düzenlendi. Birinci seçilen projeye, Ankara Garı’nın siluetini engelleyeceği gerekçesiyle onay verilmedi. Katliamda hayatını kaybeden 103 kişinin hatırası, patlamanın meydana geldiği yer ve çevresine dikilecek, o gün tarihinde filizlenmiş 103 adet mabet ağacında yaşayacaktı. Valilik kararıyla meydandan kovulan 103 mabet ağacı... Eninde sonunda Gar Meydanı'nda yerlerini bulacak 103 mabet ağacı.
IŞİD’in 10 Ekim 2015’te “Emek, Barış ve Demokrasi” sloganıyla düzenlenen mitinge yönelik gerçekleştirdiği katliam cumhuriyet tarihinin en kanlı terör eylemiydi. Katliamdan bu yana geçen yedi yıllık süre bir yandan -Türkiye için tipik biçimde- adalet arayışının sonuçsuz kalışına sahne oldu. Diğer yandan da katliamı anmak için bir mekân üretilmesi çabasının -tıpkı katliamın sorumlularının ve katliamın gerçekleşmesinde kusuru olanların cezalandırılması çabası gibi- ısrarla engellenmesine tanık oldu. Aşağıda bahsedeceğim gibi, DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve 10 Ekim-Der tarafından 2019 yılında, olayın gerçekleştiği Gar Meydanı'nda bir anma mekânı üretilmesi amacıyla bir yarışma düzenlendi. Ve geçtiğimiz hafta, tam da 10 Ekim’in yıldönümü yaklaşırken gazetelere düşen habere göre Ankara Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu, yarışma sonucu birinci seçilen ve uygulanması talep edilen projeye, Ankara Garı’nın siluetini engelleyeceğini gerekçe göstererek onay vermedi.
GAR BİNASININ SİLUETİNİ AĞAÇLAR MI ENGELLEYECEK?
Kurul kararı bir açıdan pek şaşırtıcı değil. Uzun süredir iktidarın güdümünde olan bir kamu otoritesinin iktidarın hoşlanmayacağı bir projeye yeşil ışık yakmasını beklemek gerçekçi olmasa gerek. Ama öte yandan karar oldukça ironik. Zira aynı Kurul, bugün Ankara’da yaşayan herkesin kolaylıkla gözleyeceği gibi, tarihi Gar binasının etrafında, onun sadece görünürlüğüne değil aynı zamanda ölçeğine de zarar veren birçok yeni yapıyı ve kullanımı onayladı. Bütün bu projeleri onaylayan kurulun, tarihi binanın siluetinin ağaçlar tarafından engelleneceğini düşünecek duyarlılığı göstermesi insanın gözlerini yaşartıyor doğrusu. Belki de kurulun basitçe Türkiye toplumunun SAĞduyusuna gömülü hassasiyetlerle hareket ettiğini düşünmek gerek. Öyle ya, katliamdan sadece üç gün sonra Konya’da gerçekleşen bir futbol karşılaşmasında da katliamda ölenler için düzenlenen saygı duruşu yuhalanmıştı.
Benim de jüri üyesi olarak içinde yer aldığım “Emek, Barış ve Demokrasi Anıt Meydanı ve Anma Yeri Uluslararası Fikir ve Tasarım Projesi Yarışması”, tam da Kurul kararının dışa vurduğu bilinçaltı ile mücadele etmenin imkânlarını sorgulamayı amaçlamıştı. Bir anıt değil de bir anma mekânı kurmayı hedefleyen, bu topraklarda ağırbaşlılığın hep haksızlığa uğrayana düştüğünü bilerek öfkeyi geri planda tutan bir yaklaşımla. Yarışma sonuçlandıktan hemen sonra kaleme aldığım şu satırlar, jürinin dert edindiği asıl problemi özetliyor aslında:
"Türkiye’nin tarihi yüzleşmemelerin tarihi. Bu yüzden, yüzleşmenin maddeleşmiş ifadesi olan anıtlar konusunda da çorak, böylesi zorlu hatırlayışlar üzerine yapılan tartışmalar konusunda da. Siyasetle kamusal sanatın, kolektif hafızayı sağaltmak için işbirliği yaptığı görülmüyor pek bu coğrafyada. Dahası, … teğellenmeye çalışılan yırtıkları var kolektif hafızamızın -eğer böyle bir ortak hafızamız varsa. Hatırlama ile hatırlatmanın, unutmama ile unutturmamanın aktif ve pasif özneleri kim ve niye farklı birbirlerinden? Kim hatırlamakla mükellef, kim hatırlatmakla? Hatırlamamakta ısrar edene hatırlatmanın etiği nedir, siyaseti nedir? İnkâra direnmenin faydası nedir; ya daha da fazla yaralanmadan direnmenin imkânı?"
103 CAN İÇİN 103 MATEM AĞACI PROJESİ
2020 Mart ayı başında sonuçları ilan edilen yarışmada birinci seçilen proje, hem duyarlı yaklaşımı, hem de bu duyarlılığı mekânsallaştırırken önerdiği minimalist tutum ile öne çıktı. Yaşam ve ölüm üzerine, aşınma ve ayakta kalma üzerine, yeniden ve yeniden doğum üzerine çok şey düşündüren bir tercihle, kaybedilen 103 can için 103 ağaç önerdi proje müellifleri. Belki basitçe katliamdan beri 10 Ekim anması için tutunagelinen, kırkyamalarla sarılıp sarmalanan ağaçlardan ilhamla. Yarışma raporlarında şöyle açıkladılar projelerini:
"Dinozorların yok oluşundan, Hiroşima patlamasına ve bugüne kadar insanoğlundan önce ve sonra yaşanan her şeyi görmüş, halk arasında “Mabet ağacı” olarak bilinen Ginkgo Biloba, bilim insanlarının 'yaşayan fosil' olarak isimlendirdiği, çok az evrimleşerek günümüze ulaşmış özgün bir bitki türü… Katliamda hayatını kaybeden 103 kişinin hatırası, patlamanın meydana geldiği yer ve çevresine dikilecek, o gün tarihinde filizlenmiş 103 adet mabet ağacında yaşayacaktır. Bedenin düşünceleri koruduğu gibi ağaçları saran pirinçten kabuk yüzey üzerinde, 103 hayatını kaybeden kişinin son sözleri, düşünceleri yer alacaktır. Zemini kırarak yükselen düşünceler ve hayat bulan Ginkgo ağacı, bozkırda yeşeren umutları temsil edecek… Ağaçların gölgesinde bir araya gelmeye, umut etmeye devam edeceğiz."
Her 10 Ekim’de meydana gelenleri yapraklarını dökmüş biçimde, çırılçıplak karşılayacak 103 mabet ağacı. Kurul kararına bakılırsa Gar binasının siluetini engelleyecek olan 103 mabet ağacı. Tekinsiz bir his verecek şekilde metal kabuklara sarınmış, korunmaya muhtaç 103 mabet ağacı. Hiç olmazsa şimdilik saksılar içinde Gar Meydanına indirilip, Valilik kararıyla meydandan kovulan 103 mabet ağacı. Karlar içinde, yapraksız doğrularak, kış güneşini metal derilerinde yansıtacak 103 mabet ağacı. Ankara kentinin sahipsiz olmadığını gösteren onlarca devletlu kurumun el birliğiyle meydana sokmadığı 103 mabet ağacı. Kent dediğimiz taş ve beton yüzeyin altında atan bozkırın nabzını dallarında taşıyan 103 mabet ağacı. Baharı karşılayan gençlerin her birinin altında tek tek öpüşeceği 103 mabet ağacı… Eninde sonunda Gar Meydanında yerlerini bulacak 103 mabet ağacı.