1+1 Pandemi: Türkiye’nin ilk vegan sit-com dizisi izleyiciyle buluşuyor

Türkiye’nin ilk vegan sit-com dizisi “1+1 Pandemi” 20 Ekim’de YouTube’da izleyicilerle buluştu. Dizinin senaristleri Özgün Tutar ve Medusa Aslı ile diziyi konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

Nilüfer Bulut

DUVAR - Pandemi sürecinde online mecradan yayınlanacak dizilere “1+1 Pandemi” dizisi de eklendi. Özgün Tutar ve Medusa Aslı’nın senaryosunu kaleme aldığı dizinin yönetmen koltuğunda da Medusa Aslı yer alıyor. Pandemi sürecinde hayat şartları değişen ev arkadaşlarının yaşadıklarını sit-com tarzında işleyen dizi, vegan bir üretim gerçekleştirilmesi ve LGBTİ+ temsili içermesiyle pek çok diziden ayrılıyor.

Vegan dizinin ne demek olduğunu, dizilerde LGBTİ+ ve vegan temsillerinin durumu üzerine dizinin senaristleri ile konuştuk.

"1+1 Pandemi"nin konusu nedir?

"1+1 Pandemi", Youtube üzerinden 20 Ekim’de yayınlanmaya başlayan, sit-com formatında bir mikro dizi. Tezatlık bazlı durum ve karakter komedisi olan dizi, bireylerin hikâyesini evrensel bir durum içerisinde anlatıyor. "1+1 Pandemi", uygulama ve konu itibariyle Türkiye’nin ilk vegan ve kapsayıcı dizisi. Kapsayıcı derken şunu kastediyoruz; izleyicilerin eşit bir şekilde katılımlarını sağlayabilmek için sesli betimleme ve işaret dili desteği sunmak. Bundan kastımız, ekran kenarına küçük bir ibare koymak değil diziyi tamamen izleyicilerin ihtiyaçlarına yönelik kurgulamaktır. Örneğin ana akımda sesli betimleme ve işaret dili genellikle aynı video üzerine kurgulanıyor. Ancak öznelerine danıştığımızda bu durumun onları rahatsız ettiğini öğrendik. Bu nedenle de sesli betimleme ve işaret dili çevirilerini birbirlerinden ayrı olacak şekilde kurguladık. Bununla birlikte bizim için eşit katılımı sağlamak yalnızca çevirileri yapmaktan ibaret değil. Dizinin 'standart' versiyonuyla, işaret dili ve sesli betimleme desteği sunan bölümleri eş zamanlı olarak izleyiciye sunmayı planlıyoruz.

Dizinin konusundan bahsedecek olursak; müşteri temsilcisi olan Deniz, tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinde evden çalışmak zorunda kalır. Dışarı çıkma imkanının bulunmadığı bu zorlu süreçte ev arkadaşı Rana ile kendisini 1+1 dairesinin içinde kapana kısılmış olarak bulur. Deniz, pandemi sürecinin getirdiği psikolojik yükle ve Rana’nın kişisel alan tanımayan tavırlarıyla yüzleşmek zorundadır.

'VEGAN DİZİDE HER YAPIM AŞAMASI VEGAN ETİĞİNE UYGUNDUR'

Vegan dizi ne demek?

Her yıl 72 milyar kara canlısı ile 1.2 trilyon deniz canlısı gıda sektörü için, 50 milyondan fazla hayvan ise kürk ve derisi için öldürülüyor. 100 milyondan fazla hayvan, deneylere kobay oluyor. Filmlerde ve dizilerde yer alan ‘çekimlerde hiçbir hayvana zarar verilmemiştir’ ibaresi ise setin vegan olduğunu değil sadece sahnede yer alan hayvana zarar verilmediğini ifade eder. Vegan dizi, yapım sürecinin her aşamasının vegan etiğine uygun olarak gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir. Vegan dizi, hikâyede vegan karakterlere veya veganizme doğru ve pozitif şekilde yer verir. Buna ek olarak vegan bir dizide kostüm, makyaj ve dekor için kullanılan ürünler cruelty free ve vegandır, set içerisinde yiyecek ve içecek dahil hayvansal ürün içeren hiçbir ürüne yer verilmez.

'DİJİTAL PLATFORMLAR İÇİN ÜRETİLEN YERLİ YAPIMLARDA DA QUEER YA DA VEGAN KARAKTERLERE YER VERİLMİYOR'

Dizide LGBTİ+ ve vegan temsilleri mevcut. Yani aslında temsili oldukça nadir olan, hatta olmayan karakterlere yer verilmiş. Siz bu karakterlerin temsili üzerine ne söylemek istersiniz?

Temsiliyet, sadece yaptığımız işlerde değil izlediğimiz tüm yapımlarda bizim çok önem verdiğimiz bir konu. Temsiliyet, belirli kimliklerdeki karakterlere yer vermekten ibaret değil, pozitif olarak ve doğru olarak yapılması gerekiyor. Mesela ana akım dizilerde, hatta queerliğin tabu olduğu Türk dizi sektöründe bile karikatürize edilmiş karakterler görebiliyoruz. Neredeyse her yaz dizisinde esas kızın en yakın arkadaşı olan, moda ve dedikodu seven stereotip bir gey erkek var ya da dizinin bir noktasında mutlaka et yedirilerek 'veganlığı düzeltilen', 'gıcık' vegan/vejetaryen genellikle kadın karakterler var. Biz bu karakterleri televizyon ekranında görsek bile bunun politik olarak doğru bir temsiliyet olmadığını biliyoruz. Çünkü esas roldeki çiftin sayısız kavgasını en ince detayına kadar bilirken söz konusu en yakın arkadaşın ilişkileri ya da hayatı hakkında karikatür bilgiler dışında hiçbir şey öğrenemiyoruz. Bunun gibi örnekler teoride temsiliyet gibi dursa da aslında görünürlüğümüze zarar veriyor. Haliyle televizyon izleyicisinin yüzeysel ve negatif bir queer/vegan algısı, yani aslında önyargısı oluşuyor.

Yıllarca queer/vegan karakterlere ana akımda yer vermemek için sansür ve genel izleyici kitlesine hitap etmemesi bahanesine sığınıldı. Ancak dijital platformların daha az kontrolcü bir ortam sunmasıyla birlikte yabancı yapımlarda görünürlük artarken, aynı dijital platformlar için üretilen yerli yapımlarda da queer/vegan karakterlere yer verilmiyor. Yer verilmesi ihtimali bile sosyal medyada birçok tartışmaya ve sonunda karakterlerin sansürlenmesine yol açıyor. Bu sansür çekincesi de sonraki yapımların queer karakterlere ve hikâyelerine hiçbir şekilde yer vermemelerine sebep oluyor. Bu karakterlere yer verilmediği sürece queerler/veganlar kriminalize edilmeye devam ediliyor. Böylece kendimizi kısır bir döngünün içinde buluyoruz.

Diziyi üretirken nelere dikkat ettiniz? Doğru temsil kaygınız oldu mu? 

Ana karakter Deniz, vegan ve non-binary yani queer spektrumunda yer alan biri. Haliyle Deniz’in de içinde bulunduğu komünitenin doğru temsil edilmesi gerekiyor. Bu açıdan Deniz’i ve olayları kurgularken negatif etki yaratacak, yanlış anlaşılmaya sebebiyet verecek beyanlardan veya durumlardan kaçındık. Örneğin diğer karakterimiz Deniz’in ev arkadaşı Rana, bu temsiliyetlere ait olmasa bile kötülemeye, alay etmeye çalışmıyor, ayrımcılığa ya da zorbalığa dair bir davranışta bulunmuyor. Rana’nın sosyal medyadan edindiği bilgilerden oluşan çarpık bir vegan ve queer algısı olsa da hiçbir zaman kötücül bir bakış açısı yok. Rana’nın bu konulardaki bilinçsizliğini kötücül yorumlamadığımız için Deniz, Rana’nın kırdığı potlar karşısında ya gülüp geçiyor ya da anlatmaya çalışıyor.

Temsiliyeti doğru gösterirken vegan bir karakterin masum, yüce ya da 'melek' gibi algılanmasının da önüne geçmek istedik. O da bizler gibi zorlu pandemi sürecinden geçen, doğrusuyla yanlışıyla sıradan bir insan; her çalışan gibi pandemi süreciyle birlikte artan ve muğlaklaşan mesai saatlerinden yorgun düşüyor, günün yükünü evcil hayvanıyla dertleşerek atıyor, boş zamanında bilgisayar oyunu oynuyor ve tanışma uygulamasından kendisine partner ya da koli arıyor.

Buna ek olarak karakterlerin doğru temsiliyeti kaygısı sadece senaryo kısmında değil oyuncu seçiminde de bizi yönlendirdi. Önceliğimiz queer ve vegan oyunculara ulaşmaktı. Çünkü özellikle queer oyuncuların ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar sektörde sıklıkla karşılaştığımız homofobi yüzünden rol bulmakta zorlandıklarını biliyoruz. Oyuncu ilanında Deniz için özellikle cinsiyet belirtmedik çünkü Deniz bizim için non-binary bir karakter, haliyle oynayacak oyuncunun da cinsiyetinden bağımsız düşünmek istedik. Bir yandan da vegan bir karakteri canlandıracak oyuncunun vegan olması, özne faktörü yüzünden önemsediğimiz bir kriterdi. Bizim için doğru kişiyi bulmak uzun ve titizlikle uğraştığımız bir süreç oldu. Oyuncuları birçok farklı kritere göre değerlendirdik. Son minvalde kriterleri sağlayan kişilerin çoğunluğu vegan ve queer kişilerden oluşuyordu. Günün sonunda da Deniz için seçtiğimiz oyuncu vegan ve nonbinary biri oldu.

Tabii bu süreçleri kolay geçirmedik, geçen sene pandeminin ve kısıtlamaların en yoğun olduğu dönemde bazı durumlar için alışılagelmiş yolların dışına çıkmak zorunda kaldık. Diziyi oyuncuların ve set ekibinin sağlığını riske atmadan nasıl hayata geçirebileceğimiz konusu üzerine oldukça yoğun bir şekilde çalıştık. Karakterler, mekanlar ve çekim takvimi tamamen pandemi koşullarına uygun olacak şekilde optimal hale getirildi ve sağlıkları konusunda tüm önlemlerin alındığı kompakt bir ekip ile güvenli bir set ortamında çekimler gerçekleştirildi.

'ÖZELLİKLE VEGAN VE QUEER BİR İŞ İÇİN PANDEMİ SÜRECİNDE KAYNAK BULMAK ZORDU'

Kaynak ve destek bulma konusunda neler yaşadınız?

Pandemi sürecinde kaynak bulmak, özellikle vegan ve queer bir iş için oldukça zordu. Ancak bu durum bizi daha kapsamlı düşünmeye ve yaratıcı çözümler bulmaya itti. Aynı zamanda pandemi koşullarında ekibin sağlığını korumak ve güvenli bir şekilde iş üretebilmek için sterilliği sağlayabileceğimiz bir mekan bulmamız oldukça önemliydi. Bu yüzden çekimleri yapım şirketimiz Yumurta Yapım’ın ofisinin tek bir odasını dönüştürerek gerçekleştirdik. Çekimleri stüdyoda yapmak yerine bu şekilde gerçekleştirmemiz bize gerçekçi bir atmosfer de sağladı. Aynı zamanda Deniz’in tıpkı İstanbul’daki birçok insan gibi oldukça küçük, karanlık ve basık bir odada yaşadığını anlatmamıza görsel açıdan da yardımcı oldu. Bunun yanı sıra sponsor desteği almadığımız için maliyetleri düşük tutmak adına daha kompakt ve kendi teknik imkanlarımızla çekimleri gerçekleştirdik.

'İZLEYİCİLER SESLİ BELİMLEME VE İŞARET DİLİ İÇİN ISRARCI OLSUNLAR'

Son olarak, izleyicilere vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Aslında vermek istediğimiz iki temel mesaj var. Biri sevgili izleyicilerimize, diğeri de sektördeki meslektaşlarımıza.

Biz pandemi karantinasında yarınımızın ne olacağını bilemediğimiz bir durumdayken aynı karantinaya farklı koşullar altında girseydik nasıl trajikomik anlar yaşardık diye düşündük ve kendimizi eğlendiren bu düşünceleri hiç ummadıkları veya arzu etmedikleri şartlar altında karantinaya girmek zorunda kalan insanlarla paylaşmak için "1+1 Pandemi"yi kaleme aldık. Bu dizi ile birlikte dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insan için travmaya dönüşebilecek bir süreci zararsız atlatmak, hepimizin içinde bulunduğu mental ve fiziksel durumla dalga geçerek ve gülerek iyileştirmek umudunu paylaşıyoruz. Bu umudu kimseyi ötekileştirmeden ve herkesle eşit bir şekilde paylaşabilmek için lütfen izleyicilerimiz ayrımcılığa geçiş vermesinler ve kendileri ihtiyaç duymasalar dahi sesli betimleme ve işaret dili çevirisi destekleri konusunda ısrarcı olsunlar.

Meslektaşlarımız için de mesajımız; cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa, tacize, ırkçılığa ve queerfobiye karşı güvenli alanların oluşturulduğu ve hiçbir hayvanın hiçbir koşulda zarar görmediği vegan setlerin kurulduğu bu ortamların istisna değil artık olması gerekenler olduğunun bilinciyle hareket edilmesidir. Bunun kolaylıkla yapılabilir olduğunu biz kendi setimizde deneyimledik. Umarım "1+1 Pandemi" gelecek güzel projelere kapı aralar.