16 gazeteci bayramı cezaevinde karşıladı
Diyarbakır’da 16 Haziran’da tutuklanan 16 gazeteci bayramı cezaevinde karşıladı. Avukat Resul Temur, ziyaret ettiği gazetecilerin kendisini yüksek moral ve motivasyonla karşıladığını söyledi.
DİYARBAKIR - Diyarbakır’da 8 Haziran günü Kürt gazetecilere yönelik başlatılan soruşturmada gazetecilerin evleri ile JINNEWS, Pel, Piya ve Ari prodüksiyon şirketlerine polis baskını yapıldı. Baskınlarda ajans ve yapım şirketlerindeki tüm dijital malzemelere el konuldu. Gözaltına alınan 20 gazeteci, 16 Haziran’da mahkemeye sevk edildi. 16 gazeteci tutuklandı.
8 Haziran’da başlayan iş yerlerindeki aramaların ardından polis, JINNEWS ve Pel Film Prodüksiyon binalarından ayrılırken, Piya ve Ari prodüksiyon şirketlerindeki polis araması ise 32 gün sonra sona erdi. Polis, kamera, bilgisayar, hard disk, ses mikserleri ve monitörlere el koydu. Arama sonrası şirket çalışanlarının yaptığı ilk incelemede; 19 kameraya, tüm bilgisayar kasalarındaki harddisklere, stüdyolardaki ses mikserlerine, yaka mikrofonlarıne, reji bölümündeki bilgisayar kasalarına ve kimi bilgisayarların monitörlerine el konulduğu tespit edildi.
Tutuklanmaları tepkiyle karşılansa da 16 gazeteci bayramı cezaevinde geçirdi. Peki, geçen süre içinde gazeteciler neler yaşadı? İşlerinden alınıp hapse atılan gazetecilerin moral ve sağlık durumları nasıl? Gazetecilik faaliyetlerinden dolayı suçlanan ve tutuklanan gazetecilerin yakın zamanda serbest bırakılma olasılığı var mı? Bu soruları gazetecilerin avukatı Resul Temur’a sorduk.
‘GAZETECİLERİN MORALİ YÜKSEK’
Avukat Temur, bayram dolayısıyla düşündükleri ziyareti, gazetecilerin bir kısmının bulundukları cezaevinden yüksek güvenlikli cezaevine nakledilmeleri nedeniyle bayramdan 2 gün önce gerçekleştirdiklerini söyledi. Gazetecilerin kaldıkları cezaevlerinin değiştirilmesiyle ilgili bilgileri paylaşan Temur “Gazeteciler daha önce Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde ortak bahçeyi kullanan 3 ayrı odaya dağıtılmışlardı. Mehmet Şahin hariç geriye kalan tüm gazetecilerin gün içerisinde birbirlerini görme şansı vardı. 1 ve 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne nakledildikten sonra 3'er kişilikli kısımlara, birbirlerine ulaşamayacakları şekilde ayırdılar. Bu durumun içerideki desteği ve dayanışmayı ortadan kaldırma amaçlı olduğunu tahmin edebiliyoruz” dedi.
Temur, buna rağmen yeni cezaevinde ziyaret ettikleri gazeteciler tarafından, moral ve motivasyonları yüksek bir şekilde karşılandıklarını vurguladı. Temur, “D Tipi Cezaevi’nde uzun zamandır kullanılmayan alanlara yerleştirilmiş ve bu yüzden kaldıkları süre boyunca enerjilerinin büyük kısmını buraları yaşanacak hale getirmek için sarf etmişler, tam temizliklerini ve düzenlerini bitirmişken yeni cezaevine nakledildiler. Yeni nakledildikleri cezaevinde yerleştirildikleri kısımlar daha önce kullanılmamış kısımlar olduğu için hâlâ inşaat artıklarının olduğu alanlar ve yeni baştan yaşanılır alana çevirmeye başlamışlar. Bu durum bile morallerini bozmaya yetmemişti” dedi.
Temur, cezaevindeki kadın gazetecilerin durumu hakkında ise “Kadın cezaevinde kalan kadın gazeteciler eski bir koğuşa denk gelmiş olmaları sebebi ile nispeten daha şanslıydılar” bilgisini verdi. Temur, şunları söyledi: “Tüm gazeteci arkadaşların sağlıkları şimdilik iyi olmakla beraber moral ve motivasyonları çok yüksekti. Özellikle suçlama konularının mesleki faaliyetler dışında herhangi bir yasa dışı faaliyete konu olmaması ve kamuoyunun da bu durumun farkında olması, tam da bu farkındalık sebebi ile dışarıdaki dayanışma ve desteğin kendilerine ciddi biçimde moral kaynağı olduğunu belirtmekte fayda var.”
‘BU TÜR DOSYALARA HUKUKİ AÇIDAN YAKLAŞILMIYOR’
Gazetecilerin mahkemeye çıkmadan serbest bırakılma ihtimalinden söz ediliyor. Bu konudaki sürece de vakıf olan Temur, soruşturma savcısının Diyarbakır’da geçici görevlendirmeyle bulunduğunu, atama kararlarıyla öğrendiklerini vurgulayarak, şunları söyledi: “Geçici görev ile soruşturmayı yürüten savcının başka bir ile tayin edilmesi ve Diyarbakır adliyesi ile ilişiğinin kesilmesi sonrasında dosya henüz kesin görevlendirme ile başka bir savcıya devredilmedi. Dosyanın kesin görevlendirme ile görev dağılımının yapılmaması nedeniyle dosyada herhangi bir ilerleme kaydedilemedi. Teknik olarak soruşturma savcısı resen serbest bırakma kararı verebilir, yine teknik olarak aylık tutukluluk incelemelerinde hakimlik kararı ile bırakılabilirler. Hakimlik kararı ile bırakılmama halinde itiraz ile Asliye Ceza Mahkemeleri tarafından da bırakılma teknik olarak mümkündür. Fakat bu tür yargılamalarda hiçbir makamın dosyaya dair bir inceleme yapmadığını, hukuki açıdan yaklaşmadığını çok iyi biliyoruz. Tam da bu sebeple hiçbir makam tutukluluk halinin neden devam etmesi gerektiğine ilişkin ciddi ve hukuki bir gerekçe yazamıyor. Tüm gerekçeler, kalem personeli tarafından yasa maddesinin bir kısmının karara yazılması şeklinde gerçekleşiyor. Gazetecilerin 8 Temmuz tarihli ara inceleme kararı ile tutukluluk halinin devamına ilişkin verilen kararında tam olarak bu tekrardan ibarettir.”
‘SOMUT DELİLLERİ GÖRME İMKANI BULAMADIK’
Malum, dosyada gizlilik kararı verildi. Bu nedenle avukatlar dosyadaki bütün bilgilere ulaşamıyor. “Bu durumda avukatlar sağlıklı bir savunma imkanına ulaşabiliyor mu?” diye sorduğumuz Avukat Resul Temur, “Dosyada gizlilik kararının olması adil bir savunma hakkını ihlal etmektedir” dedi ve şöyle devam etti: “İlkesel olarak soruşturma makamı ile savunma makamının adil bir şekilde mücadele edebilmesi dosya erişim konusunda aynı şart ve koşullara sahip olması gerekmektedir. Oysa mevcut durumda bu eşitliğin oluşturulmadığını biliyoruz. Dosyaya soruşturulan gazetecilerin savunması ve suçlama hakkında bilgi sahibi okunabilmesi açısından erişim imkanı tanımayan savcılık, gazetecilerin mesleki faaliyetlerini manipüle edecek ve masumiyet karinesini ihlal edecek biçimde yandaş medyaya servis yapmaktan çekinmedi. Soruşturma sonuçlanıp iddianame hazırlandıktan sonra dosyanın görüleceği mahkeme belirlenecek, ondan sonra dosya kısıtlılığı son bulmuş olacak. O zamana kadar dosyaya dair somut delilleri görme ve bu deliller kapsamında savunma yapma imkanı bulamayacağız.”
‘TÜM DELİLLER ŞİMDİDEN YASADIŞI BİR HAL ALDI’
Bu arada polislerin Ari ve Piya Yapım binasındaki ablukası bir ayını doldururken, söz konusu şirketlere ilişkin arama sürelerinin sürekli olarak uzatıldığı öğrenildi. Ayrıca şirketlerde devam eden arama ve ablukaya ilişkin ise, dosyadaki gizlilik kararı gerekçe gösterilerek, avukatlara bilgi verilmiyor. Bu arada abluka nedeniyle iki şirket personelinin işlerini yapması engelleniyor.
İlk arama kararının üzerinden 32 gün geçtiğini hatırlatan Temur, “Bu süre zarfında arama kararına konu mahkeme kararlarının birer örneğini istememize rağmen bugüne kadar bu kararlara ilişkin sunduğumuz dilekçelere olumlu veya olumsuz cevap dahi verilmedi” dedi.
Bu uzun arama süresi, personelin binaya girişinin ve işini yapmasının engellenmesi hukuki mi? Temur, bu soruya şöyle cevap verdi: “Yasa her ne kadar arama süresine dair bir sınırlama öngörmemişse bile aramanın usulüne ilişkin açık düzenlemeler içermektedir. Arama bir bütün olarak düzenlemelere aykırı yapılmaktadır. Örneğin aramaya eşlik etmesi gereken hazirunların aramada bulundurulmaması, avukatların aramaya eşlik etmelerinin engellenemeyeceğine ilişkin yasa maddesine aykırı hareket edilmesi, somut olarak hangi amaçla aramanın yapıldığının ortaya konulamaması ve ilgili aramalara karşı hukuki itirazları yapabilmek için karar örneğinin ilgililerine verilmemesi sayılabilir. Bu usulsüzlüklerden kaynaklı aramadan elde edilebilecek (ki sonunda gazetecilik faaliyetlerinde kullanılan cihaz ve program içeriği haricinde hiçbir şeyin elde edilemeyeceği görülecektir) tüm deliller şimdiden yasadışı bir hal aldı bile. Anayasa madde 30 kapsamında gazetecilik faaliyetlerinde kullanılan malzemelere el konulamayacağı ve bu bağlamda gazetecilik faaliyetinin engellenemeyeceğini belirtmektedir. Oysa yapılan işlemle tutukladıkları gazeteciler ile sınırlı kalmadıklarını ve tutuklamadıkları gazetecilerin de çalışmasını ve gazetecilik faaliyeti yürütmesini engellemeyi amaçladıklarını orataya koymaktadırlar. Hukuki anlamda kabul edilemez olan bu işlemler hukuki amaçlardan ve hukuki denetimden yoksun bir şekilde, şekli hukuk ile yürütülmektedir. İşlemi gerçekleştirenler hukuki denetleme mekanizmasının olmadığını bildikleri için keyfi işlemlerine devam etmektedirler.”
NE OLMUŞTU?
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 8 Haziran'da gözaltına alınan 20’si gazeteci 22 kişi 16 Haziran’da Diyarbakır Adliyesi’ne sevk edilmişti. Savcılık ifadeleri ardından mahkemeye gönderilen gazetecilerden JİNNEWS Müdürü Safiye Alağaş, DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, MA Editörü Aziz Oruç, Xwebûn Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş ile gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin, “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklanmıştı. Gazetecilerden Gülşen Koçuk, Esmer Tunç, Mehmet Yalçın, Kadir Bayram ile Feynaz Koçuk ve İhsan Ergülen adli kontrolle serbest bırakılmıştı.