2020’den öğrendiğim çok şey var
2020 aslında iktidarı bitiren bir yıldı ama kimse adını koymadı. İnsanlar ölürken Atatürk Havalimanı'nın ortasını işgal etme savaşı veren, sağlık emekçileri kırılırken şehir hastaneleri ihaleleri açanları, insanlar 25 kuruşun derdinde iken maske bile dağıtamayan iktidarı insanlar iyice kafasında bitirdi. Ama tabii 2020 bunun tek başına yeter ve şart olmadığını gözümüze soktu.
2020 yılı müthiş bir yıldı. Belki siz sevmediniz, belki çok acı çektik ama çok öğretici bir yıl oldu. Hayatı anlamak isteyene hayatın en acı lezzetlerini, insanı anlamak isteyene en çaresiz duyguları, siyaseti anlamak isteyene onun ikiyüzlülüğünü de verdi, aşkı arayana onun en zorunu vermekten de çekinmedi.
2020 korona salgını ile başladı, siyaset mart ayını korona fırsatçılığı ile geçirdi, nisan ayını ise Meclis'in rejime uygun hale getirilmesi ile geçirdik. Korona salgınının bu gelişi iklim değişikliğinin hızlandırılmış çekimi gibi idi. Geçen 150 yılda iktidarların iklim için neleri tersine yaptıklarını bilirseniz Covid-19 sürecinde yapılanları çok iyi anlardınız. Bunu anlarsanız nisan ayında rejim için Meclis'i açanları da, mayıs ayında Meclis'i kapatıp AVM’leri açanları da çok iyi anlarsınız. İnsana gelince kılını kıpırdatmayan devletin, rejimin günlük beslenme ihtiyacı için neler yaptığını görürsünüz.
2020 aslında iktidarı bitiren bir yıldı ama kimse adını koymadı. İnsanlar ölürken Atatürk Havalimanı'nın ortasını işgal etme savaşı veren, sağlık emekçileri kırılırken şehir hastaneleri ihaleleri açanları, insanlar 25 kuruşun derdinde iken maske bile dağıtamayan iktidarı insanlar iyice kafasında bitirdi. Ama tabii 2020 bunun tek başına yeter ve şart olmadığını gözümüze soktu.
Çünkü 2020 politikası neoliberal bir muhalefetin tek çaresinin popülizm olduğunu gösterdi. Enerjiden atığa, ulaşımdan asfalta, aşevlerine muhalefetin bir tane politikası yoktu, bir tane politika belgesi yoktu. Olmayınca iktidar bu kadar yorgun ve bitap halde iken berbat politikaları Meclis'ten geçebildi. O kadar muhalefetsizdik ki, iktidar 14 Nisan sabahı Meclis'e getirdiği Korona’da Ekonomik Fırsatçılık kanun teklifini 15 Nisan’da komisyondan çıkartıp, gece yarısı genel kurula sokup, 16 Nisan sabah 04.05’te sadece 44 vekilin RED oyu ile geçirdi.
Dile kolay, bir hak için bir ömür beklenilen ülkede 36 saatte geçen bir kanun var.
2020 yılı zor bir yıldı ama çok şey anlattı ve bir şeyi anlamamızı istedi.
Gazete Duvar’da yıl içinde yazdığımız 55 yazı ile 21 kanun teklifi oylamasını izlemiş, iki kanun teklifini naklen örgütlemiş, bunlara verilen ve verilmeyen 12 bin oyu izlemiş, 5 partinin karnesini, ülkenin enerji, elektrik, belediyecilik ve atık karnesini/politikasını çıkarmış ve bunları yaparken hep Covid-19’a, yani kapitalizmin halk sağlığı krizine bağlamaya çalışmışız.
55 yazı, izlenen bir Meclis ve 7 parti, 2 kanun, 21 oylama, 12 bin oy ve bir dizi sektör... zor ama çok şey öğretti bize.
Öğrenmek isteyen için o kadar verimli bir yıldı ki hayallerin aslında olası olduğunu öğretti sanki.
SEZON FİNALİ: SİVİL KURULUŞLAR KANUNU
Ekim ayında dağıtım şirketlerine ve yenilenebilir enerji şirketlerine suiistimaller bahşeden ve halkın cebine 50 milyar TL fatura çıkartan Elektrik Piyasası Kanunu üstüne çok çalıştık. Konuyu elektrik mühendisleri, Ankara ve Kocaeli halkı ile örgütledik ve çok iyi bir noktaya getirdik. Artık bugün herkes araba lastiği ve çöplerin yenilenebilir sayıldığı o suistimali biliyor. Bu teklife birkaç vekil destek verdi ama sadece 60 vekil RED oyu verdi. 524 vekil karşı oy kullanmadı.
O günlerde Türkiye Çevre Ajansı gündemdeydi. Kimse ilgilenmedi. 45 gün bekledi, muhalefet ağzını açmadı. Dönüp çalıştığımızda ortada 10 milyar TL’lik yeni bir soygun, “Hanımın Ajansı”, yani ona aktarılan bir sektör gördük. O tasarıya sadece 74 vekil karşı çıktı, 510 vekil karşı çıkmadı.
Sonra 16 Aralık’ta “Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi” Meclis'e geldi, iki günde, 18-19 Aralık’da komisyondan şak diye geçti ve bu cumartesi gecesini pazara bağlayan gece 00:59’da Meclis'ten geçti. Utanç verici bir sahne. Utanç verici çünkü, teklif sivil kuruluşları idari amirlere bağlayan bir içeriğe sahip ve yüzlerce dernek bu konuda tutum almışken sadece 110 vekil RED verirken 474 vekil RED oyu vermedi. Utanç verici çünkü siyaset “siz kamuoyu desteği verin biz...” derken o “bizin” sadece bir tembellik olduğunu gördük.
2020 eşitledi bizi aslında. TOKİ Salda Gölü'ne inşaat şartnamesi hazırlarken ilgilenmeyen vekil ile kayyım atanan ilin ilgilenmeyen vekilini eşitledi.
2020 yılı çok öğretici bir yıl oldu. Herkes sevmiyor belki ama ben 2020’yi bir kadın gibi seviyorum. Çok şey öğretti. Kimsenin size anlatmadığını bizlere anlattı. Yalanlarla iktidar olmaz, politika hiç olmaz, bunu öğretti. Politikasızlık iktidara yarar, bunu öğretti. Popülist muhalefet sadece çaresizlerin işidir, bunu anlattı. Bu ülkede her şey değişir ama yalanlarla değil, gerçeklerle olur, bunu öğretti.
İYİMSER A.Ş.
Ama 2020’de yaşananlardan öğrenmek yerine yalandan hayaller satanları gördük aslında. Küçük yalanları iyimserlik diye satanları gördük. 2020 toplumun duyguları ile oynayan, umudu inşa etmeyen ama “umutsuz coşku” satanların yılı oldu. Onların bu dünyasına dahil olmamanın bir bedeli var ki, onu çok azımız göze aldı. Ama rasyonel gerçekliği pek sevmedik. İyimser A.Ş.’nin ürettiği kâğıttan şemsiyeler tabii ki hava güneşli iken göz boyadı.
Rasyonel olmak, doğruyu konuşmak her daim zor olmuştur. Gerçekleri aramak, bunları söylemek hiç hoş değildir. Yalanlar aptallara romantik gelebilir ama vicdani değildir. Yalanlardan oluşan o ana akıma dahil olmamanın maliyetini, siyasetin rasyonel akla olan nefretini Ayşe Çavdar ve Aysuda Kölemen, umut siyasetinin gündelik hayatta başladığını ve hatta bir emek olduğunu çok iyi anlattılar. Onları izleyin ve izlerken 2020’yi düşünün.
BİZİM BÜYÜK UMURSAMAZLIĞIMIZ
2020 yılını çoğumuz kötü anılarla hatırlayacağız. Ama 2020 yılı çok öğretici bir yıldı. Mesela yalanlarla gerçek bir dünya kuramayacağımızı öğrenmedik mi? İklim meselesinde, yoksulluk konusunda ve pek çok konuda yalan söyleyenlerin korona salgınında kombine yalanlara nasıl başvurduklarını görmedik mi? Yalanlarla değil, gerçeklerle hayal kurabileceğimizi, umudu inşa edeceğimizi fark etmedik mi?
Ama asıl önemlisi vekil olan ama milletin olmayan, muhalif olup iktidara “sadece” karşı olanların ve bütün bunlar olurken umursamaz olanların halini gördük. Böylece “neoliberal umursamazlık” kavramının nasıl sola da sirayet ettiğini gördük.
2020 yılı aslında şairin dizeleri gibiydi (1)
“Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı.”
Ama tabii kanıksamayı severiz, alışkanlıkları değiştirmek hep zor gelir, ezberi bozmak kolay değildir. Ama şairin dediği gibidir hayat (2):
“İyi bak , hatırla bu eski şehri,
ne kadar güzeldi eskiden, değil mi?
Şimdi bak bir de , ama gönlünle değil,
gözlerini dik de bak.
Haydi: “Ne kadar yaşlanmış!” de.
Benimle Georgia’ya gel,
Orada yeni bir şehir kuralım”
2020 yılı eskidi ama öğretici bir yıldı. Siz beğenmediniz tabii ki, sahte yalanlar değil, rasyonel gerçekliklerle ördü bir yılı. İnanmadınız.
2021 geliyor şimdi. 2021’i de 2020 gibi karşılayacağım. Tıpkı şairin şiirin devamında (1) dediği gibi:
“ Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana”
Ama 2020 yılı öğrenen için bereketli bir yıldı. Sevmek istenen için sevgi dolu bir yıldı. Muhalefet etmek için devrimci, etmeyen için uysal bir yıldı.
2021 yılınız 2020 gibi olsun ama 2020’deki hataları yapmayalım. 2021’de güzel olalım, ama siyasetin dediği gibi değil, şairin (3) dediği gibi:
“denizcilerdir, diyor, yeryüzünde
göze en güzel görünen şey; bense
kişi kimi seviyorsa, diyorum odur
en güzel.”
Şiirler:
(1) Ataol Behramoğlu, Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Birşey Var (Epsilon Yayınevi)
(2) Berthold Brecht, Benimle Georgia’ya Gel (Halkın Ekmeği, Evrensel Yayınevi)
(3) Lesboslu Sappho, eserleri için