YAZARLAR

2023 rampası Semerkant'tan çıkılır mı?

Güç katan güç alır. İleri teknoloji üretemeyen ve katma değer yaratamayan mevcut politikalarla Türkiye güç katan aktör olmaktan uzaklaşıyor. Erdoğan 2023 koşusunu rampadan çıkarmak için kaynak arıyor. Bütün dünya da bu biçareliği çıplak gözle izliyor.

Muhalifleri de hayranları da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı oturtacak yer beğenmiyor.
Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) Semerkant zirvesinde yandaşa “Erdoğan anlatıyor, diğer liderler dinliyor. İşte dünya lideri” dedirten görüntüden ucuz payeler çıkarabilir. Az sonra masadaki bir başka liderin koluna girip doğalgazda indirim koparmak için eğilmesi yakalanan o anın gölgesinde kalır. O sırada Ukrayna tahılı gelişmekte olan ülkelere Türkiye üzerinden çıkarsa kendine düşecek komisyonun hesabını yapar. Bu da ulusal çıkarlar hanesine yazılır!
Bir liderin oturduğu yerden ziyade ağırlığına bakılmalı. Şöylesi bir ağırlık: Dünya liderleri büyük anlatıcıyı dinlerken (ki ne anlattığını bilmiyoruz) Çin lideri Şi Cinping tarihi anlaşmalar için el sıkışıyordu. 20 yıldır konuşulan Çin-Kırgızistan-Özbekistan demiryolu anlaşmasına imzalar atıldı. Çin, Moğolistan ve Rusya arasında ekonomik koridorun geliştirilmesi için uzlaşma sağlandı. Ev sahibi Özbekistan’la imzalanan ticaret, yatırım, mali ve teknik destek anlaşmasının değeri 15 milyar dolar.
Hayıflananlar ise o masanın demokratlar ligi olmadığını hatırlatıyor. Öyle ya sicilinde kan, zulüm, zorbalık olanlar var aralarında. NATO masasında yok mu? Kendi içinde demokrat, dışarıda darbeci. Sömürgeci, istismarcı, müdahaleci, yaptırımcı, diktatör sever! Yürüttükleri savaşlarla kirlenmiş sayfaları az mı? Kimin elinde kan yok ki? Az ya da çok.
Erdoğan’ı o masaya yakıştıramayanlar onu “demokratlar” liginde görüyor! Ne yaman çelişki. Neyse lüzumsuz çıkarımlar yarışına takılı kalmaya niyetim yok.

BİRLİK AMA NASIL?

Peki Türkiye kendine yeni bir dünya mı arıyor? Ya da Erdoğan ne yapmaya çalışıyor? Türkiye coğrafyanın, ekonomik bağ ve bağımlılıkların, çelişkiler ve bocalamalara rağmen pek çok alanda yüzyıllara dayanan etkileşimlerin emir buyurduğu bir gerçeklikle Batı’dan kolayca kopamaz.
ŞİÖ dünya nüfusunun yüzde 40’ını temsil edip küresel gayri safi milli hasılanın yüzde 30’unu üretiyor olsa da kodları itibariyle AB ya da NATO karakterinde bir yapı değil. Böyle bir iddiası da yok. Evet, Batılı hegemonyaya karşı küresel güç dengesinde yeni bir ağırlık noktası. Çok taraflılık vurgusunun üretildiği yer. Standartları esnek, üyeler arası uyum hedefi düşük, karşılıklı taahhüt ve yükümlülükler sınırlı. Güvenlik, ticaret ve ekonomik işbirliği önde. Değerler politikası yok denecek kadar arkada. Kesinlikle Erdoğan’ın kendisini iyi hissedeceği bir kulüp. Hak, hukuk, adalet, özgürlük ligi değil. Erdoğan’ın Türkiye’yi tepeleye tepeleye seviyesini indirdiği bir lig.
Ama buradan çıkan ihtarlar da Erdoğan’ı bir aşama sonra bunaltacak türden. Mesela Semerkant’ın sonuç bildirisinde şu madde yer aldı: "Üye ülkeler, terörizm ve aşırıcılıkla mücadele bahanesiyle ülkelerin iç işlerine müdahalenin ve terörist, aşırılıkçı ve radikal grupları menfaat uğruna kullanmanın kabul edilemez olduğunu not eder."
Bu not kime? Çin ve Rusya’nın dikte ettirdiği bir metinde “terörist, aşırılıkçı ve radikal grupları kullanma” suçlamasının muhatapları belli.
ŞİÖ masasında oturan üye, gözlemci ya da diyalog ortağı ülkelere baktığımızda aralarında birbirine karşı baltaları henüz gömememiş olanlar var. Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev üzerine sinmiş barut kokusuyla geldi.
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan 210 askerin öldüğü çatışmalardan sonra içeride darbe yiyeceği korkusuyla gelemedi.
Kırgızistan ve Tacikistan liderleri zirvedeyken askerleri birbirini vuruyordu. Sınır anlaşmazlığında ölenlerin sayısı 46’yı buldu.
Çin lideri Şi Cinping, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’yle masaya otururken kafada keyif bozan bir sürü soru olmalı: Sınır anlaşmazlıkları nükseder mi? Tayvan’a ilişkin Pekin’in “Tek Çin” siyasetini tanımayan Yeni Delhi, Amerikan oyununa daha fazla ortak olur mu? Çin’i çevreleme stratejiyle ABD, Avustralya ve Japonya ile birlikte QUAD ortaklığına giren Hindistan bu çemberden çıkartılabilir mi?

KİM NE BEKLİYOR?

Her bir üye ya da aday ülke ŞİÖ’ye farklı anlamlar yükleyebilir.
Erdoğan uyuşmazlıklar yaşadığı Batılı müttefiklerine çaresiz olmadığını söylemeye çalışıyor. Yakın tarihin bütün günahlarını üzerine yazdığı İsmet İnönü’nün Kıbrıs yüzünden Batı’ya söylediği "Yeni bir dünya kurulur” sözüne karanlıkta ıslık besteliyor. Yanı sıra Ermenistan’ın yenilgisi üzerine kurgulanan Zengezur koridoruyla Orta Asya’ya ulaşma ve Pasifik kıyılarıyla buluşma hayalleri ŞİÖ’ye üyelik hedefiyle birleşiyor.
“Ağır abi” Çin’in ŞİÖ’ye yüklediği anlam dışarda resmedilenden farklı değil. Pekin için ŞİÖ, Çin’in ekonomik ve güvenlik kaygılarına uygun yakın ve uzak çevreyle uzun vadeli bir ortaklık projesi. Burayı Rusya ve üyelik anlaşmasını imzalayan İran kadar çatışma ya da hesaplaşma zemini olarak görmüyor. Çin’in ekonomik kalkınma stratejisi kaçınılmaz olarak dışa bağımlı. Batı ile köprüleri atarak alternatif oluşturamaz. Buna hazır değil.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, ŞİÖ’yü “tek taraflılık ve Amerikan yaptırımlarıyla mücadele edecek” bir örgüt olarak konumlandırıp “finans ve emtia borsalarıyla ortak bir altyapının kurulması gerektiğini” söylüyor. Ancak Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” girişimi çatışmacı bir yaklaşımı kaldıramaz. Devasa projeler kolayca bloke edilebilir. Bu yüzden Çin diplomasisi sofistike olmak durumunda. NATO’nun yeni stratejik belgesinde Çin’i hedefe koyması ve ABD’nin ‘yumuşak karın’ olarak Tayvan üzerinde çalışması karşısında Çin kas gücünü gösterse de Batı’nın yaptırım ağına takılmamak ve sistem içinde kalmak için azami dikkat gösteriyor.
ŞİÖ ambargolar karşısında Rusya açısından nefes alabileceği bir alan. Rusya’ya ambargolar ŞİÖ havzasına da yarıyor. Çin ucuz hesap enerji, tahıl ve değerli madenleri stokluyor. Hindistan da öyle. Hatta Rusya’nın Ukrayna macerasının eski Sovyet cumhuriyetlerinde yarattığı endişeler Çin’in Orta Asya’daki nüfuzunu genişletmesine de hizmet edebilir. Fakat savaşın uzaması Pekin’in rezerv korkularını tetikliyor. Rusya’yı aymaz, Çin’i kırılgan yapan enerji ve hammadde kaynakları. Ve başka korkular...
Şi’nin Ukrayna’da Rusya’ya hak verdikten sonra Putin’e dönüp bu işi uzatma demesi boşuna değil. Sonuçta Çin 1996’dan bu yana çok taraflılık oyununu Rusya ile birlikte oynuyor. Rusya’nın Ukrayna’dan hezimetle dönmesinin Çin’i kendi oyununda yalnız bırakacağı endişesi yavaş yavaş öne çıkıyor. Yükselen dev, vakitsiz devlik yapmak istemiyor. Dış siyasette rest çekme ve şantaj yapma lüksü Erdoğan gibi dünya liderlerinin harcı!
ŞİÖ’de ortak pozla düşman çatlatmak keyif verici lakin Çin’in Rusya ve Hindistan’la rekabet alanları da potansiyel husumetler barındırıyor. ŞİÖ potansiyel kriz konularını geriletip işbirliğine odaklanmayı sağlarsa ne ala. Hedef de bu.
Çin ve Rusya’nın ana paydaş olduğu ŞİÖ’nün temelindeki köşe taşı Terörizm, Ayrılıkçılık ve Aşırılıkçılıkla Mücadele Sözleşmesi idi. Edindiği muazzam güce rağmen Doğu Türkistan (Sincan), Tibet ve Tayvan’la bağlantılı sorunlar Çin’in dış politika hassasiyetlerini belirlemeye devam ediyor. Ankara’nın Uygur siyaseti de Pekin’i teskin edecek şekilde törpülense de yakın takipte.
Teknik olarak Hindistan’la savaş halinde olan Pakistan da ŞİÖ’de. ABD’nin Çin’e karşı Hindistan’a ağırlık vermesine karşın Pekin de Pakistan’la ilişkisini “Demir Kardeşler” diye tanımlanan bir seviyeye taşıdı. Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru, “Bir Kuşak Bir Yol” girişiminde önemli bir yere oturuyor. Buna Afganistan’ı da eklemek için koşulların olgunlaşmasını takip ediyorlar. Pakistan karşılık olarak Çin’in Tayvan, Tibet, Sincan ve Hong Kong siyasetine tam destek veriyor. Çin bu çetrefilli dengeleri gözeterek ŞİÖ’de liderlik rolünü sürdürürken hesaplaşma görüntüsü vermeyen sessiz diplomasi tarzından şaşmamalı. Bu tarz Erdoğan’ı kesmez.

SADEDE GELİRSEK…

Hasılı kelam ŞİÖ hem kürenin doğu yakasında bir karşı ağırlık merkezi hem de kendi içinde önemli güç dengelerini barındıran çelişkiler yumağı. Aynı zamanda gücün temerküz etmekte olduğu bir coğrafyada yükseliyor. Bigane kalınamayacak bir süreç. Batı ile entegrasyonu tökezlemeden ilerlemiş bir Türkiye’nin ŞİÖ’deki varlığı ülkeyi ekonomik ve jeostratejik düzlemde çok müstesna bir pozisyona taşıyabilir. Güç katan güç alır. İleri teknoloji üretemeyen ve katma değer yaratamayan mevcut politikalarla Türkiye güç katan aktör olmaktan uzaklaşıyor. Erdoğan 2023 koşusunu rampadan çıkarmak için kaynak arıyor. Bütün dünya da bu biçareliği çıplak gözle izliyor. ABD Başkanı Joe Biden’le bir türlü veremediği fotoğrafın boşluğunu dolduracak anların peşinde. Erdoğan için yakalanan o anın bir benzeri Pakistan Başbakanı Şehbaz Şerif için de kadraja girmiş. Pakistan hükümeti bunu “ŞİÖ-2022 Mega Semerkant Zirvesi’nde tüm gözler Pakistan İslam Cumhuriyeti Başbakanı Muhammed Şahbaz Şerif’in üzerinde” diye tweetliyor. Erdoğan yapar da Şerif yapamaz mı? Bre kardeşler!
Semerkant’ta “Ata yurdu Asya'nın güvenlik, istikrar ve refahının teminini, dış politika önceliklerimiz arasında telakki ettiğimizi belirttik” diyen Erdoğan, BM Genel Kurulu için herkesten önce gittiği New York’ta Biden’la da bir kare yakalarsa dünya liderliği kemale erer. Ha gayret!


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.