YAZARLAR

2023 ulusal sinema değerlendirmesi: 'Üvey evlat' belgeseller

Uzun metraj, vizyondakiler, kısa filmler ve belgesel üretimini kapsayan dört yazılık bir seriyle 2023 yılı ulusal sinema değerlendirmesinin bu yazıyla sonuna gelmiş olduk. Ülkenin kültürel zenginliğinin ve çeşitliliğinin görsel hafızasını oluşturma namına belgesel üretimi yapanlar, umarım 2024’te de kendilerine sunulan imkanları fazlasıyla zorlayarak buldukları her delikten, kazdıkları her dehlizden ışık saçmaya devam ederler.

Ulusal sinema değerlendirmesi serisinin son yazısına geldi sıra. Bu değerlendirme belgeseller üstüne. Festivallerde karşımıza çıkan uzun metraj filmlerle başlamıştık bu seriye. Ardından vizyondaki filmleri değerlendirip, geçen haftaki üçüncü yazıda kısa filmler üstünde durmuştum.

Bu hafta, serinin son yazısında ticari sinema yaklaşımının en az sirayet ettiği alan olan belgesel üretimi namına takip edebildiğim kadarıyla 2023 yılının değerlendirmesi yapacağım.

SANSÜR BOYUNDURUĞUNDA KALAN BELGESEL 'KANUN HÜKMÜ'

2023 yılının belgesel namına en önemli gündemi kuşkusuz 60'ıncı Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde "Kanun Hükmü" belgeselinin başına gelenler silsilesi oldu. Önce filmi seçip, sonra festival programından çıkarıp, sonra tekrar alıp ve sonra tekrar çıkarmak gibi 60 yıllık bir festivalden beklenmeyecek uygulamalarla ülkedeki festivallerin ne denli amatör ve beceriksiz insanlar tarafından yönetildiğinin fotoğrafını veren olay, esasen ülkede propaganda ve sanat ayrımının henüz oturmadığının da bir fotoğrafıydı.

Nejla Demirci’nin yönetmenliğini yaptığı "Kanun Hükmü" belgeselinde Nejla Demirci’nin kardeşi Yasemin Demirci, KHK ile görevinden atılmadan önce Bodrum Devlet Hastanesi’nde kardiyolog olarak çalışıyordu, Engin Karataş ise yine Muğla-Bodrum’da öğretmendi. Belgesel, bu iki devlet memurunun görevlerine geri dönme mücadelesini ve atıldıkları dönemde yaşadıklarına odaklanıyor. Ayrıca belgesel çekim sürecinde yaşadıkları baskıyı da resmediyor. Muhalefetin yönettiği bir festivalde yaşanan bu durum kendi içinde de açmazları bünyesinde taşıyor. Zira muhalefetin iktidar olduğunda vaatlerinden biri KHK ile görevinden atılıp savcılıktan temiz kağıdı alanların görevlerine geri dönecekleri yönündeydi. Daha kendi yönettikleri belediyede bu konudaki mağduriyeti resmeden belgeseli göstermeyi beceremeyen bir muhalefet, iktidar olduğunda bu alanda oluşan mağduriyeti nasıl giderecek inanmak kolay değil. Ayrıca 60 yıllık festivali Cumhuriyet’in 100'üncü yılında organize etmeyi beceremeyen belediye başkanını tekrar aday yapılacağının konuşulduğu bu zaman aralığında sanatın varlığının muhalefet partisi için öncelikli konu çeperinden birini oluşturmadığını da yaşayarak deneyimlemiş oluyoruz.

YENİLİKÇİ BİR BELGESEL ÖRNEĞİ 'KAVUR'

Fırat Özeler’in yönettiği "Kavur" belgeseli, 2023’ün en öne çıkan belgeseli sayılabilir. İlk gösterimini 52'nci Rotterdam Uluslararası Film Festivali’nde yapan belgesel, Ömer Kavur’un yaşamına oldukça yenilikçi bir sinema yaklaşımıyla bakan, özgün bir sinema dili denemesi içeren, incelikli bir yapım. Ömer Kavur filmleri ulusal sinemanın genel film yaklaşımının dışında konumlanan, ayrıksı film denemeleriydi. "Kavur" belgeseli de tıpkı odağına aldığı Ömer Kavur ve filmleri gibi klasik belgesel anlatımlarının dışına çıkan bir üslupla kendini özgünleştiren bir çalışma.

34'üncü Ankara Film Festivali’nde En İyi Belgesel, 24'üncü Safranbolu Altın Safran Belgesel Film Festivali En İyi Belgesel, 2'nci Kocaeli Kısa Film Festivali’nde En İyi Belgesel, 11'inci Kayseri Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü, 21'inci Ischia Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü ve 16'ncı Documentarist İstanbul Belgesel Günleri, En İyi Ses Tasarımı Ödülü gibi ödüller alan belgesel, 2023’ün başat belgeseli sayılabilir.

Kavur 

YILIN ÖNE ÇIKAN BELGESELLERİ

Vahit Sarıtaş’ın yönettiği "Flanöz"; kurduğu atmosferle ve hikayeyle uyumlu görüntü yönetmenliğiyle öne çıkan 2023 belgesellerinden biri. 70 yaşında köyünde yaşayan Emine’nin eşinin ölümünden sonra yeni bir yaşam inşa etmeye çalışmasının izini süren belgesel, görsel dünyayla içsel bir yolculuk vaat ediyor. "Flanöz", 14'üncü TRT Belgesel Film Ödülleri’nde birinciliğinin yanı sıra 30'uncu Adana Altın Koza Film Festivali’nde Mansiyon Ödülü almıştı.

30'uncu Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Belgesel Ödülü alan Kerem Soyyılmaz’ın yönettiği "Rodakis’i Ararken" ise ülkenin yaşadığı kültürel zenginliğin kaybolmasına somut ve hüzünlü bir ağıt gibiydi. İstanbul’a 100 km uzaklıktaki küçük bir köyde, 1887 yılında 17 yaşındayken ölen Chrysoula’nın mezarı o zamanki evlerinin zeminine gömülmüştür. Ailenin nüfus mübadelesiyle Yunanistan’a zorunlu göçünden 100 yıl sonra evin yeni sahiplerinin Chrysoula’nın mezar taşını bulmasıyla başlayan yaratıcı belgesel; tarihi ve sosyolojik dönüşüme dair önemli bir kreatif çalışmaydı.

Eylem Kaftan’ın çektiği “Bir Gün, 365 Saat”, aile içi cinsel tacize ve şiddete uğramış üç genç kadını merkezine alan bir belgeseldi.

Derviş Zaim’in çektiği "Tavuri" belgeseli ise yılın vizyona giren tek ulusal belgeseli oldu.

Bir Gün, 365 Saat
ADALET FESTİVALİNDE SAVAŞ PROPAGANDASI

İnsan odaklı ulusal belgesellerin yanında sanat festivallerinde karşımıza çıkmaması gereken savaş üstüne propaganda materyallerini de gördüğümüz oldu bu yıl. 13'üncü Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali Altın Terazi Kısa Belgesel kategorisinde ön jüriden nasıl geçtiğini anlayamadığım bir Ukrayna savaş propagandasına maruz kaldık.

"Ukraynamızın Gökleri" ismini taşıyan savaş yanlısı materyalde, Ukrayna savaşı için pick-up kamyonet talebinde bulunan bir grubunun reklamını izledik. Pick-upların savaşlardaki maharetlerinin anlatıldığı materyalin sonunda ise bir internet sitesinin adresi verilerek Ukrayna askerlerine destek için tank görevi görsün diye pick-up için para talep edildi. Bu kadar net bir propaganda materyali nasıl oluyor da "adalet" iddiası taşıyan bir film festivalinde kendine yer bulabilir anlamak mümkün değil.

İNSANİ VE DOĞAL: KISA BELGESELLER

2022 yılında çekilip 2023’te de festivallerde sıklıkla karşımıza çıkan "Suriyeli Kozmonot" belgeseli, bu yıl da karşılık bulmaya devam etti. Öte yandan bu yılın üretimleri arasında 18 festivalde gösterilip 10 ödül alan Yalçın Çifçi’nin Maraş Göksun’da bir köy okulunun bahçesinin mezarlığa açılmasından ötürü öğrencilerin yaşadıklarını anlatan "Beyaz Dağın Çocukları" belgeseli, kısa film festivallerinde karşımıza çıkan, benim de sevdiğim filmlerden biri oldu. Hikayesini görsel bir anlatıma yaslamaya çalışan, ilginç konusunu uzatmadan veren bütünlüklü hali övgüyü hak ediyor. Umarım yönetmen aynı bölgeden beslenmeye devam ederek yeni üretimler yapar.

Evrim İnci’nin Türkiye’yi olimpiyatlarda temsil eden ilk kadın paralimpik tenisçi olan Büşra Ün’ün yaşamına odaklanan "Duvar" filmi, Merve Kuş Mataracı "Emma" ve Volkan Durmuş’un "Ya da Yağmurları" ve Semih Sağman’ın Filipinler’de çektiği "Hayatımın En Güzel Günü" bu yılın öne çıkan kısa belgeselleri oldular. Öğrenci belgeselleri arasında da Meryem Ateş ve Hakan Varankaya Konya Beyşehir’de balıkçılık yapan yöre kadınlarının zorlu yaşamlarını resmeden "Ekmek Teknesi" belgeseli sayılabilir.

Beyaz Dağın Çocukları
 DEPREM BELGESELLERİ

6 Şubat depremlerinin yarattığı büyük tahribat üstüne de belgeseller karşımıza çıktı. 50 bine yakın insanın hayatını kaybettiği 11 ili kapsayan bu büyük tahribat üstüne görsel hafıza oluşturma örneklerinin bir kısmı internet ortamında karşımıza çıkarken, bir kısmı da festivallerde görünür oldu. Ansızın ortaya çıkan depremlerin insan üzerindeki etkileri, kurtuluş hikayeleri, kentlerin yıkımı ve yeniden inşası gibi konulara odaklanabilen dünyada çekilmiş önemli belgeseller var. İlki 13 dakikalık "San Francisco ve Deprem ve Yangın: 18 Nisan 1906" olurken, "Üsküp 1963" ve İran’daki 2003’teki depremi anlatan "Bem 6.6" isimli belgeseller deprem namına önemli belgesel örnekleri. 6 Şubat depremleri üstüne ise Mert Eşberk Mihraç ve Can Bakıner’in deprem sonrası Hatay Samandağ’daki yaşamı resmeden belgeselleri "Şimdi Ne Olacak?", Doç Dr. Can Diker’in Hatay’daki yıkımı resmettiği "Karanlıkta Kaybolanlar" ve Prof. Dr. Sedat Cereci’nin Hatay için çektiği “6 Şubat 04:17” belgeselleri deprem sonrasını resmeden örneklerden.

2023'ÜN BELGESEL FESTİVALLERİ: 4 YIL SONRA YENİDEN FİLMAMED BELGESEL FİLM FESTİVALİ

İstanbul, Ankara ve Adana gibi film festivallerinin belgesel kategorisinin yanında ülkemizde az sayıda müstakil belgesel film festivali de varlığını devam ettiriyor. 24'ncüsü yapılan Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali, 16'ncısı yapılan Documentarİst İstanbul Belgesel Günleri, 14'üncü kez yapılan TRT Belgesel Ödülleri, 10'uncu kez yapılan Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali ve Kürtçe üretim için önemli bir buluşma sağlayan 4 yıl aradan sonra yapılan 8'inci FilmAmed Belgesel Film Festivali bu yılın önemli merkezleri oldular. FilmAmed Belgesel Film Festivali’ne farklı ülkelerden 100’e yakın başvuru olması ve festivalin 31 filmi gösterme imkanı bulması önemli bir aşama. Festivalin düzenleyicisi Ortadoğu Sinema Derneği, Kürt dilinde belgesel üretiminin bir arada görülebilmesi namına başarılı bir buluşma gerçekleştirmiş oldu.

Uzun metraj, vizyondakiler, kısa filmler ve belgesel üretimini kapsayan dört yazılık bir seriyle 2023 yılı ulusal sinema değerlendirmesinin bu yazıyla sonuna gelmiş olduk. Ülkenin kültürel zenginliğinin ve çeşitliliğinin görsel hafızasını oluşturma namına belgesel üretimi yapanlar, umarım 2024’te de kendilerine sunulan imkanları fazlasıyla zorlayarak buldukları her delikten, kazdıkları her dehlizden ışık saçmaya devam ederler.


Rıza Oylum Kimdir?

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.