2024: Belirsiz ve hızlı

Yoksulun daha da yoksullaştığı, zenginin daha fazla zenginleştiği bir yılı bitirdik. Her türden bir bereket vardı. Ancak bu bereket, ne hikmetse, hep baskılar için kendini gösterdi.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

2024 yılının nasıl geçtiğine dair bir cevap ararken yazının başında buldum kendimi. Belirsiz ve hızlı geçtiğine ikna oldum. Belirsizdi, çünkü ne olacağını kestiremiyorduk. Hızlıydı, çünkü yetişemediğimiz onca şeyle birlikte birkaç gün sonra 2025'e merhaba diyeceğiz. Zaman su gibi akıyor. Bu durmadan akan zamanın düşmanlık kültürünü daha da azdırdığını gördük. Körleşmiş zihinler, duymak istemeyen kulaklar, sevginin, aşkın ve vefanın da pek karşılık bulmadığı sancılı ve belirsiz bir yılı geride bıraktık.

Payımıza yine direniş, ölüm, mücadele, umut ve bir o kadar da umutsuzluk düştü. Ölüm, mutsuzluk ve teslimiyetle pek işim olmadı. Kendimi bunlardan uzak tutmak için çok çabaladım ve sanırım bir nebze de olsa bunu başardım. Çünkü akıl sağlığım yerinde ve ne istediğimin farkındayım. Şimdilik iyi görünüyoruz; geleceğe dair umutlarımız törpülense de o umutlar ve filizler mutlaka büyüyecektir.

2024 yılı, Kürt edebiyatı ve yayıncılığı açısından hem bereketli bir yıl oldu hem de yasaklanan kitapların gölgesinde direnişle geçti. 120'den fazla kitap yasaklandı. Yazarlarımız ve şairlerimiz yeni eserleriyle Kürtçenin kütüphanesini zenginleştirdiler. Yayıncılarımız, tüm ekonomik zorluklara, psikolojik baskılara ve tehditlere rağmen eserlerini okurlarıyla buluşturmayı başardılar. Birçok Kürtçe etkinlik gerçekleştirildi ve herkes karınca gibi çalıştı. Kültür alanında, tüm aksaklıklara rağmen, programlar ve çalışmalar başarıya ulaştı.

Gazeteciler, siyasetçiler ve hak savunucuları yine hedef gösterildi ve üzerlerinde baskı oluşturuldu. Dünyanın dört bir tarafında savaş ve tehdit mesajlarını okuduk. Ölüm kalım mücadelesi veren Kürtler, her zamanki gibi direniş bayrağını yere düşürmedi ve hak ederek, direnerek elde ettikleri kazanımlarını canları pahasına koruduklarını tüm dünyaya gösterdiler.

Tarihi bir yıldı; tarihi olaylara şahitlik ettik. Olmaz dediğimiz ne varsa oldu. Her anlamda bereketli(!) bir yılı geride bıraktık. Hak, hukuk, adalet diye haykırırken medyatik ve mafyatik kesimlerin keskin bakışları arasında sıkıştık. Yoksulun daha da yoksullaştığı, zenginin daha fazla zenginleştiği bir yılı bitirdik. Her türden bir bereket vardı. Ancak bu bereket, ne hikmetse, hep baskılar için kendini gösterdi.

Tabii, iktidarın suyundan beslenenler için oldukça bereketli geçtiği gözler önünde. Nizamettin Ariç’in seslendirdiği ve Kobanêli şair Şahînê Bekirê Soreklî’nin yazdığı "Rojek tê" şiirinin bir mısrasında şöyle diyor: “Ez kurban dayê / rojek tê / bêxem bêşer welat azad, rojek tê [Ben kurban olayım ana / bir gün geliyor / acısız, savaşsız, özgür bir ülke geliyor, o gün].”

Evet, özgür bir ülkede barışın ve hoşgörünün tesis edildiği, kadınların ve çocukların özgürce yaşayabildiği günler yakındır. Ancak gerici yobazların zafer nidaları arasında bir yılı daha geride bıraktık. Ne var ki bu gerici cihatçıların dönüşümüne inanan saf yüreklerin, yıl bitmeden onların gerçek yüzünü ve amaçlarını görmesi önemliydi. Ulaşmak istedikleri köleci sistemin yüzü deşifre oldu. Cihatçılardan adil bir sistem beklemek aptallık olur; tıpkı kapitalistlerden merhamet ve adalet beklemek gibi...

Evet, yüreğimizde bir yarayla yaşıyoruz. Adil ve özgür günlerin umudu ve yarasıyla seneleri geride bırakıyoruz. Zalimin atını istediği gibi koşturduğu, rantın ayyuka çıktığı, "koparanın kopardığı" bir yıldan, hatta yıllardan geçtik. Gücün verdiği pervasızlıkla insan hayatının yerle yeksan edildiği bir çağdayız. Cemal Süreya’nın dediği gibi: “Kötülüklerin büsbütün egemen olduğu namussuz bir çağ bu, biliyorsun.”

Mehmet Atlı’nın seslendirdiği, Mazhar Kara’nın yazdığı bir şiirden bir dize okuyalım: “Ez kilê çavê te me, tu êşa dil dizanî [Ben senin gözünün sürmesiyim, sen bilirsin yüreğin acısını].”

Evet, hepimiz bu yürek acısının dermanını biliyoruz: zalimlere karşı birliktelik. Hayatlarımızı çalmak için kırk plan ve tezgâh hazırlayanlara karşı mücadele etmektir bu. Umut, paylaşmaktan ve omuz omuza vererek güzel günler yaratmaktan geçer. Zinde bir bilinçle ve sağlam bir iradeyle her şey yapılabilir.

Önümüz bahar, önümüz özgür günlere gebe. Bu kanlı atmosferi özgürlüğün ve adil yaşamın atmosferine dönüştürebiliriz. 2025 yılı bize öncelikle özgürlük, ardından sağlık ve huzur, en nihayetinde de barış getirsin.