YAZARLAR

2024 ve sonrası: İktidar bloğu, AKP ve muhalefet

Ödemeler dengesi krizi riskini bertaraf etmek amacıyla Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilmesi, AKP yönetiminin iktidar bloğunda TÜSİAD’ın talep ettiği kemer sıkma politikalarına karşı dönemsel olarak ittifak kurduğu kesimleri yüzüstü bıraktığını gösteriyor. Şimşek programı AKP’nin oy desteğini gerilettiği ölçüde AKP hakim sermaye fraksiyonunun taleplerine karşı daha güçsüz duruma düşmektedir.

31 Mart seçimlerinde CHP’ye olan desteğin artışının ve AKP’ye olan destekteki erimenin temel iktisadi dinamiklerini geçtiğimiz iki haftadaki yazılarda ele almaya çalışmıştım. Ara ara bu konulara dönmemiz gerekecek ancak artık ileriye bakalım. Bu haftaki yazıyla, önümüzdeki dönemi karakterize edecek temel gelişmelerin neler olacağı konusuna girmeye başlıyorum. İlk olarak iktidar bloğu, AKP ve muhalefet denklemine bakacağım.

Bu tip bir analiz için iktidar bloğu içindeki güç dengesinin güncel analizi, iyi bir başlangıç noktası olabilir. Kısa bir hatırlatma; iktidar bloğu kavramı ile AKP ve MHP ittifakını kast etmiyorum. İktidar bloğu kavramı eleştirel devlet kuramı literatüründe farklı sermaye kesimleri, devlet bürokrasisi ve siyasi partilerden oluşan üç bileşenli bir analize dayanır. Bu yaklaşıma göre iktidar bloğuna rengini veren, bir başka ifadeyle ekonomi-politik gidişatı şekillendiren, hakim sermaye fraksiyonu ile siyasi iktidarın çıkarlarının nasıl uyumlandığıdır.

Kısaca geriye dönelim: 2013 sonrasında iktidar bloğunun bileşiminde ilginç gelişmeler yaşanmıştı. Hakim sermaye fraksiyonu olan TÜSİAD ile AKP’nin çıkarları dönemsel olarak ayrıştı. Bu ayrışmanın temel dinamiği, düşük faiz koşullarında TL’nin değerli kalabilmesinin koşullarının ortadan kalkmasıdır. Şöyle açabiliriz: 2002-2013 döneminde AKP, TL’nin değerli olduğu ve enflasyonun bu şekilde kontrol edildiği, ancak bu yapılırken faizlerin de gerileyebildiği bir büyüme koalisyonunu örgütleyebilmişti. Bu büyüme koalisyonunu mümkün kılan, küresel finansal koşullar ve bunun sonucunda sermaye girişlerinin sürmesiydi.

2013 sonrasında, büyük oranda küresel finansal konjonktürde yaşanan gelişmeler nedeniyle sermaye girişleri yavaşladığında AKP’nin kurduğu bu büyüme koalisyonu çatırdamaya başladı (bu sürecin detayları için Toplum ve Bilim’de yayınlanan şu makaleye bakabilirsiniz).  Sonrasında ekonomik büyümeyi canlandırmak için yapılan faiz indirimlerinin neredeyse tamamı döviz şokuyla karşılaştı. Bu aynı zamanda 2013 sonrasında enflasyonda görülen artışın temel dinamiğini oluşturuyor. 2013 sonrasında iktidar bloğu içinde hakim fraksiyonun kemer sıkma programı beklentisi, devlet içi mücadelelerin yoğunlaştığı bir konjonktür olması nedeniyle AKP tarafından uygun görülmedi.

Özellikle 2018’deki faiz artışları sonrasında 2019 yerel seçimlerinde başta İstanbul ve Ankara olmak önemli büyük şehirlerin muhalefet tarafından kazanılması sonrasında AKP, TÜSİAD programından giderek uzaklaştı. Bu süreçte ortaya çıkan Covid-19 salgını döneminde özellikle emek yoğun sektörlerde üretim yapan ve küresel değer zincirlerine yakın dönemde katılan sermaye kesimlerinin talepleriyle AKP’nin dönemsel ihtiyaçları uyumlandığında, 2021 sonrasında gördüğümüz, istihdam genişlemesine ve ücret baskılamasına dayanan yeni bir büyüme stratejisi ortaya çıktı (bu süreci büyüme modelleri ve stratejileri bağlamında Ali Rıza Güngen ile yazdığımız ortak bir makalede ele almıştık, geçtiğimiz hafta yayınladı. Dileyen şu bağlantıdan ulaşabilir. Mevcut metin İngilizce, umarım ileride Türkçe versiyonu da olacak).

2023 itibariyle, bu strateji amacına ulaşmış ve AKP ve diğer ortakları Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimlerinden başarıyla çıkmıştır. Ancak, ödemeler dengesi krizi riskini bertaraf etmek amacıyla Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilmesi, AKP yönetiminin iktidar bloğunda TÜSİAD’ın talep ettiği kemer sıkma politikalarına karşı dönemsel olarak ittifak kurduğu kesimleri yüzüstü bıraktığını gösteriyor. Her ne kadar Şimşek yönetimi iktidar bloğunun sermaye ayağındaki dengeyi gözeterek kademeli faiz artışı ve ılımlı geçiş stratejisini benimsese de, faiz artışları nedeniyle zora düşen kesimlerin siyasi desteğini çekmeleri, AKP açısından 2024 seçimlerinde hezimeti getirmiştir.

Mevcut durumda AKP’nin oy oranının gerilemesi, onu iktidar bloğunun diğer bileşenlerinin taleplerine daha duyarlı hale getirmektedir. Bir başka ifadeyle, Şimşek programı AKP’nin oy desteğini gerilettiği ölçüde AKP hakim sermaye fraksiyonunun taleplerine karşı daha güçsüz duruma düşmektedir. Benzer bir durum AKP ile bürokrasi arasında da görülebilir. Toplumsal desteği gerileyen AKP, iktidar bloğu içinde askeri ve sivil bürokrasinin ve onun siyasi temsilcilerinin taleplerine karşı daha uyumlu davranmak zorunda kalacaktır. Bu iki dinamik, önümüzdeki dönem için bir ‘yumuşama’ ya da bir çeşit ‘demokratik açılım’ beklemenin gerçekçi olmadığına işaret ediyor.

Muhalefet güçleri açısından iktidar bloğundaki bu gelişmelerin tek anlamı, kemer sıkma politikasının maliyetinin zaten alım gücü gerilemiş geniş toplum kesimlerine yıkılacak olmasıdır. Merkez Bankası’nın asgari ücret artışına karşı aldığı pozisyon sonrasında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın da Temmuz’da bir asgari ücret artışı yapılmayacağını ilan etmesi, bu süreci gösteriyor. Bu nedenle, iktidar bloğunun giderek sıktığı bu cendereyi kırmanın ilk adımı, bir başka ifadeyle resmi ve toplumsal muhalefet güçlerinin yığınak yapacağı öncelikli gündem, asgari ücret artışının sağlanması olmalıdır.


Ümit Akçay Kimdir?

Doç. Dr. Ümit Akçay, 2017 yılından bu yana Berlin Ekonomi ve Hukuk Okulu’nda (Berlin School of Economics and Law) ders vermektedir. Akçay lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde, yüksek lisans ve doktora eğitimini Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kalkınma İktisadı ve İktisadi Büyüme programında almıştır. Güncel olarak, büyüme modellerinin ekonomi politiği, merkez bankacılığı ve finansallaşma, yeni otoriterliğin ekonomi politiği konularıyla ilgilenmektedir. Daha önce İstanbul Bilgi Üniversitesi, ODTÜ, Atılım Üniversitesi, New York Üniversitesi ve Ordu Üniversitesi’nde çalışmıştır. Akçay, Krizin Gölgesinde En Uzun Beş Yıl: Türkiye'de Kriz, Devlet ve Siyaset (İstanbul, Doğan Yayınları, 2024), Para, Banka, Devlet: Merkez Bankası Bağımsızlaşmasının Ekonomi Politiği (İstanbul: SAV, 2009) ile Kapitalizmi Planlamak: Türkiye’de Planlamanın ve Devlet Planlama Teşkilatının Dönüşümü (İstanbul: SAV Yayınları, 2007) kitaplarının yazarı; Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş: Küresel Kapitalizmin Geleceği (Ankara: Notabene Yayınları, 2016) kitabının ortak yazarıdır. Akçay’ın Cambridge Journal of Economics, Contemporary Politics, Globalizations, Internaltional Journal of Political Economy, European Journal of Economics and Economic Policies ve Journal of Balkan and Near Eastern Studies gibi dergilerde uluslararası yayınları bulunmaktadır.