2024’e girerken umut, eylemdir…
Yeni yıla her yönden zorlu bir süreçte giriyoruz. Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı bir yanda, hukuksuzluk, baskı, sömürü, laikliğe meydan okuyan gerici kuşatma diğer yanda. Bunun yanı sıra Urfa’da Özak işçilerinin direnişi, hapisteki TİP Milletvekili Can Atalay için verilen mücadele başka bir yanda. Şilili şair Neruda’nın sözünü şöyle de ifade edelim: Eylem varsa umut da var…
Türkiye, siyasal İslamcı iktidarın otoriter, baskıcı, hukuk tanımaz bir yönetim anlayışıyla yeni yıla giriyor. Hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı yurttaşları ekonomik yönden iyice zora sokarken siyasal özgürlükler daha da kısıtlanıyor, muhalif ya da bağımsız medyanın da sesi kesilmeye çalışılıyor.
Çalışanların yarısından fazlasının asgari ücretle geçindiği bir toplumda, 17 bin lira olarak açıklanan yeni asgari ücretin 2024 yılının daha ilk aylarında açlık sınırının altında kalacağı belli oluyor.
Asgari ücretli bir işçi, yeni yılda 33 bin lira maaş alacak olan en düşük memur aylığının bile yarısına denk gelen bir ücrete mahkum ediliyor. DİSK’in de ifade ettiği gibi işçiler insanca yaşanacak bir ücret yerine artık hayatta kalmaya yetecek bir ücretten de yoksun bulunuyorlar.
İşçi sınıfının bu durumuna karşılık sermaye sınıfı kârına kâr katıyor. Bankaların 2022 yılındaki kârı yüzde 336 olurken reel sektör firmalarının kârı da yüzde 423’e ulaşıyor.
Emeğin milli gelirden aldığı pay, 2021’de yüzde 30 iken 2022’de yüzde 26,3’e düşüyor. Sermayenin milli gelirden aldığı pay ise sürekli artıyor. Sermayenin milli gelirden aldığı pay, 2021’de yüzde 52,3 iken 2022’de yüzde 53,7’e çıkıyor.
GERİCİ KUŞATMA
AKP iktidarı, ekonomik yönden işçi sınıfı ve emekçileri yoksullaştırırken ideolojik anlamda da siyasal İslamcı düşünceyi ilkokullara, hatta ana okullarına kadar yaygınlaştırmak istiyor. Laiklik ilkesi yerle bir edilmeye çalışılıyor.
ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip çıkıyorum) adlı bir proje ile ilk ve orta öğretimde imam ve diğer din adamlarının “manevi eğitim” vermesi sağlanıyor, böylelikle de eğitimin dinselleştirilmesine çaba harcanıyor.
Nitekim Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bu konudaki muhalefetin eleştirilerine meclisteki bütçe görüşmeleri sırasında şöyle bir yanıt veriyor: "Sizin tarikat cemaat dediğiniz, bizim STK (Sivil Toplum Kuruluşu) dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Protokol yapmaya devam edeceğiz.”
Milli Eğitim Bakan Tekin, okullarda dini eğitim verilmesi konusunda tarikat ve cemaatlerle protokol imzalandığını savunmaktan çekinmiyor.
BASKILARA DİRENME GÜCÜ
AKP, her türlü hileye başvurarak 2023 seçimlerinde yine birinci parti olmasına rağmen 2018 seçimlerine göre oy oranında ciddi bir düşüş yaşamıştır. 2018 seçimlerinde yüzde 42,56 oy oranına sahip olan AKP, 2023 seçimlerinde oy oranını yüzde 35,56’ya düşürmüştür. 7 puanlık bir düşüş söz konusudur.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 52’ye yüzde 48’lik bir oy oranı olmasına rağmen hile ve şaibeli seçim sonuçları dikkate alındığında toplumun yarısı, hatta yarısından fazlası AKP’nin karşısında konumlanmıştır.
Gerek çalışma yaşamında, gerekse siyasal yaşamda AKP karşıtı protesto, eylem ve direnişler, varlığını sürdürmektedir. Çalışma hayatında irili ufaklı işçi eylemleri, protesto ve iş bırakma girişimleri birbirinden de bağımsız olsa sürüp gitmektedir.
En son Urfa’da Özak işçilerinin sendikal mücadelesi, bir ayını doldurmuş bulunuyor. AKP iktidarının güdümündeki Hak-İş konfederasyonuna bağlı Öz İplik-İş Sendikası’ndan istifa eden işçiler, bağımsız BİRTEK-SEN’e (Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası) üye olunca işten çıkarmalar başladı.
Bunun üzerine Özak işçileri de direnişe geçti, İşçiler, bu soğuk hava koşullarında haklarını alıncaya kadar direneceklerini söylediler.
LAİKLİK MÜCADELESİ
Öte yandan AKP’nin ÇEDES projesiyle okullardaki eğitimi dinselleştirme girişimine karşı veli dernekleri başta olmak üzere Laiklik Meclisi ve sol, sosyalist parti örgütleri de harekete geçti. Diğer yandan barolar da, Milli Eğitim Bakanı Tekin hakkında suç duyurusunda bulundu.
Yine Bursa’da ÇEDES’e karşı 31 kuruluş, ortak bir deklarasyonla bir platform oluşturdu. Bu örgütlenmeler, kendiliğinden oluşuyor ve toplumun aydınlık kesimi laiklik mücadelesini bırakmıyor.
Bu arada AKP’nin anayasa tanımaz tutumu da toplumda önemli bir tepkiye neden oluyor. Cezaevinde bulunan TİP (Türkiye İşçi Partisi) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında iki kez Anayasa Mahkemesi tarafından verilen hak ihlali kararının uygulanmaması, hemen hemen tüm muhalefet tarafından tepkiyle karşılandı.
Anayasa Mahkemesi kararınca derhal tahliye edilmesi gereken TİP Milletvekili Can Atalay’ın bir türlü özgürlüğüne kavuşmaması, TBMM’deki muhalefet partileriyle birlikte tüm sosyalist partiler tarafından da şiddetle protesto edildi. TİP’in başını çektiği oturma eylemleri yapıldı.
EYLEM, UMUDA YOL AÇAR
31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimler sonrasında özellikle ekonomik yönden daha zor koşulların yaşanacağı belirtiliyor. İşçiler, emekçiler ve dar gelirli kesim, “bıçak artık kemiğe dayandığı takdirde” daha güçlü olarak seslerini çıkaracaklardır.
Tüm olumsuz koşullara rağmen toplumdaki direnme gücü ve mücadele azmi diriliğini korumaktadır. AKP, bir türlü toplumsal muhalefeti teslim alamamaktadır.
İşte bu şartlarda 2024’e girerken umudumuzu korumak, mücadele azmimizi yüksekte tutmak gerekiyor. Daha önce de ifade ettiğim gibi Şilili şair ve politikacı Pablo Neruda’nın anlamlı sözünü tekrar dile getirelim: “Eylem, umudun anasıdır”.
Pablo Neruda, yaşamı boyunca çektiği bütün sıkıntı ve zorluklara rağmen umudunu kaybetmediğini ve hem bireysel, hem toplumsal anlamda eyleme dönük tavrıyla umudunu koruduğunu ifade etmiştir.
Şili’de demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Pablo Neruda, İspanya İç Savaşı’na Cumhuriyetçiler safında katılıp faşizme karşı mücadele vermiştir. Ülkesine döndükten sonra da Şili Komünist Partisi’nden senatör olan Neruda, Şili’deki baskıcı yönetimlere karşı mücadelesini sürdürmüştür.
Şili’deki 1973 askeri darbesinden sonra sorgulanmış daha sonra da vefat etmiştir. Cenazesinin kitlesel bir şekilde kaldırılması cunta yönetimi tarafından yasaklanmış olsa da, sokağa çıkma yasağını tanımayan binlerce kişi cenazeye katılmıştır.
2024’e girerken Pablo Neruda’nın sözünü aklımızda tutarak eylemin ve mücadelenin olduğu yerde umudun da var olduğuna ilişkin inancımızı tazelemeliyiz…