2666: Roberto Bolaño'dan beş romanlık bir roman
Nesirler yazan bir şair olduğunu söyleyen Bolaño, 2666’yla beraber edebiyat tarihinde önemli bir yere yükselmiştir kuşkusuz. 1190 sayfalık bu roman düşüncel anlamda ağırlığını epey hissettiriyor.
1953’te doğan Roberto Bolaño, yazdıklarıyla olduğu kadar, hayatıyla da dikkat çeken bir yazardı. Yoksul bir ailede doğdu, yaklaşık onlu yaşlarında çalışmaya başladı. İlk yaptığı iş otobüs bileti satmaktı. 1968’te ailecek taşındıkları Meksika’da, okulu bırakıp çalışmaya devam etti. Allende hükümetine olan desteği sebebiyle Şili’ye döndü ancak faşist Pinochet darbesi sonucunda “tehlikeli” kabul edilerek tutuklandı. Hapishane gardiyanının eski sınıf arkadaşı çıkması sebebiyle bir şekilde yakayı kurtarsa da hayatla giriştiği mücadele ölene dek bitmedi.
Şili’den sonra Meksika’ya dönen Bolaño, yaklaşık bir on yıl sonra da İspanya’ya yerleşti ama ne oturma ne çalışma izni alabildiği için kaçak yaşamak zorunda kaldı ve geçimini sağlamak için birbiriyle alakasız pek çok işte çalıştı.
Bundan sonraki yıllarını bohem bir şair olarak geçirmeye başladı; sürekli gezdi, bol bol şiir yazdı ve sürekli eroin kullandı. Editörü onu “profesyonel bir provokatör” olarak tanımlıyordu. Bolaño’nun sadece kendisi değil, yazdıkları da yersiz yurtsuzdu.
Küçük yaşlardan itibaren okumayı seven Bolaño, ilk üretimlerini şiir üzerine yaptı ve uzun yıllar boyunca şiir yazmaya devam etti. Meksika’ya döndüğü yıllarda, 1975’te, İnfrarealizm adlı şiir hareketinin kurucuları arasında yer aldı. Beat Kuşağı’ndan, dadaizmden etkilenerek ortaya çıkan İnfrarealizm, gelenekten kopan şairlerin kendi kişisel estetiklerini keşfetmeleri gerektiğini savunan bir edebi özgürlük hareketiydi. Sadece yazılan şiirler ve yayınlanan manifestolarla değil, provokatif eylemlerle de ön plandaydılar. “Yüksek” edebiyat olarak tanımladıkları edebi etkinliklere, imza günlerine, şiir okumalarına katılıp onları çeşitli şekillerde sabote ediyorlardı.
Uzun yıllar yoksulluk çektiği için sürekli çalışmak zorunda kalan Bolaño, akşamları yazarak üretmeyi sürdürdü. Yetmişlerin sonuna doğru Blanes’e yerleşip evlenen ve gençliğine nazaran daha sakin bir hayat sürmeye başlayan Bolaño, günlük işlerden kurtulmak ve geçimini kalemiyle sağlamak maksadıyla roman yazmaya karar verdi. Şiir doğru düzgün para kazandırmıyordu. Yazdığı romanlarla pek çok ödüle layık görüldü ve hak ettiği saygıyı geç de olsa kazandı. Ancak yaşadığı yorucu hayat karaciğerinde ciddi bir rahatsızlığa sebep olmuştu. Bir yandan karaciğer nakli için sıra bekleyip bir yandan da 2666 adlı romanı üzerine çalıştığı sıralarda, 15 Temmuz 2003 yılında hayata veda etti.
2666 TARTIŞMALARI
2666, Bolaño’nun belki de en dikkat çeken ve en çok tartışma yaratan kitabıydı. Bolaño, ölmeden evvel her ne kadar yazmayı bitirmiş olsa da, düzeltilerle, irili ufaklı değişikliklerle uğraşıyordu. Bu yüzden müsveddeleri çalışan editörler çok değişikliğe gitmeden kitabı yayına hazırlamayı uygun gördüler.
“Elinde olsa Bolaño’nun kitabın üzerinde çalışmayı sürdüreceğine hiç şüphe yok, ama birkaç aylık bir süreçten söz ediyoruz çünkü yazarın kendisi romanı tamamlamaya yaklaştığını açıklamıştı. Her koşulda 2666’nın sadece temelleri değil, bütün yapısı ortaya çıkmıştı ve ne şekli ne boyutları ne de genel olarak içeriği bugün yayımlanan halinden çok farklı olmazdı.”
“Birinci Baskı İçin Not” başlıklı kısımda Ignacio Echevarria’nın belirttiği bu husus bir yana, kitap üzerinden yürütülen esas tartışma başka. 2666, beş romandan oluşan bir roman. Bolaño ölümünün yakın olduğunu hissettiğinde, çocuklarının geleceğini güvenceye almak adına, bu beş kitabın birer yıl arayla beş farklı kitap olarak basılması gerektiği konusunda, hatta telif bedeline kadar bir anlaşma yapmıştı yayıncısıyla. Ölümünün ardından Bolaño’nun edebi vasisi olan Echevarria, beş kitabın birbiriyle olan ilişkisini ve edebi değerini göz önünde bulundurduğunda, beş kitabın tek bir ciltte, tek bir roman olarak yayınlanması gerektiğine yayıncıyla beraber karar verdi. Eğer Bolaño yaşasaydı, yani çocuklarına ekonomik destek vermek gibi bir durum olmasaydı, onun da bu şekilde düşüneceğini belirtti.
FARKLI BİR SIRALAMAYLA DA OKUNABİLİR
2666, Bolaño’nun ölümünden bir yıl sonra, 2004’te yayınlandı. Türkçeye ilk defa 2012 yılında, Pegasus Yayınları etiketiyle, Zeynep Heyzen Ateş’in İspanyolcadan yaptığı özenli çeviriyle karşımıza çıkan 2666, geçtiğimiz günlerde Can Yayınları’nca yeniden basıldı.
Ateş, verdiği bir röportajda, 2666’nın çeviri sürecine dair şu açıklamayı yaptı:
“…metni çok iyi bildiğim halde bitirmek neredeyse iki yılımı aldı. Noktalama işaretleri ciddi bir sorundu, tırnak işaretleriyse daha da ciddi bir sorun. Sadece konuşma çizgisi veya tırnak işareti kullanarak bu metni bin kat kolaylaştırabilirsiniz. Bir iki yere virgül koysanız okuyucunun üstünden büyük bir yük kalkar. Bir iki virgül ekledik, ama bunun dışında orijinal formata sadık kalmayı seçtim.”
Sadece Türkçeye değil, farklı dillere çevirisiyle de dikkatleri üzerine çeken 2666, beş “ayrı” romandan oluşuyor demiştik. Bunların isimleri şu şekilde:
I. Eleştirmenlerle İlgili Bölüm
II. Amalfitano’yla İlgili Bölüm
III. Fate’le İlgili Bölüm
IV. Suçlarla İlgili Bölüm
V. Archimboldi’yle İlgili Bölüm
Eleştirmenlerle İlgili Bölüm’de, Alman yazar Benno von Archimboldi’nin kitaplarıyla ilgili çalışma yapan dört eleştirmenin hikâyesi; Amalfitano’yla İlgili Bölüm’de, akademisyen Óscar Amalfitano’nun, kızının, kadın cinayetlerinin çokça işlendiği bir yerde yaşamasından duyduğu kaygı; Fate’le İlgili Bölüm’de gazeteci Oscar Fate’in gerçekleştirdiği bir röportajın etrafında dönen olaylar; Suçlarla İlgili Bölüm’de, Santa Teresa’daki kadın cinayetleri; Archimboldi’yle İlgili Bölüm’deyse, Archimboldi’ye dair sürpriz birtakım gerçekler anlatılır.
Beş roman/bölüm de Archimboldi ve Santa Teresa etrafında döner. Her bölümde çeşitli seyahatler yaşanır. Bu seyahatler, maceralar farklı gibi dursalar da birbirlerine mekân, olay ve karakter aracılığıyla bağlanırlar.
Bu ve benzeri bağlantı noktalarıyla kenetlenen bölümler, diğer taraftan bağımsız bir sıra güdülerek de okunmaya müsaittir. Bu da 2666’yı özel ve değerli kılan etmenlerin başında gelir. İster dizildiği sırayla ister rastgele bir sıralamayla okunsun, 2666 her şekilde etkisini korumayı başarır.
Romanın bir diğer öne çıkan özelliğiyse, ana akım roman anlayışının tersine, açık uçlu bir anlatımla kaleme alınmasında yatar. Hal böyle olunca okurun daha etken pozisyonda tutulduğu bir düşünme/yorumlama süreci yaşanır ki, farklı varyantlar oluşturmaya da müsaittir.
Nesirler yazan bir şair olduğunu söyleyen Bolaño, 2666’yla beraber dünya edebiyat tarihinde önemli bir yere yükselmiştir kuşkusuz. 1190 sayfalık bu roman, hem fiziksel hem düşünsel anlamda ağırlığını fazlasıyla hissettirmektedir.