2'nci Dünya Savaşı’ndan beri ilk: Almanya’nın en korkulan politikacısının yükselişi
Medyaya göre 'Almanya’nın en korkulan politikacısı', mahkeme kararına göre ona 'faşist' demek 'hukuka uygun.' Björn Höcke'nin başbakan adayı olduğu AfD Thüringen'de seçimi kazandı. Peki, kim bu Höcke?
Bu pazar, Almanya’nın Thüringen ve Saksonya eyaletlerinde seçimler yapıldı ve yeni eyalet parlamentoları seçildi. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi Thüringen’de sandık çıkış anketlerine göre yüzde 33,2 oy aldı. Böylece İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti tarihinde, 16 eyaletten birinde ilk kez aşırı sağcı bir parti eyalet parlamentosunda en fazla sandalyeyi kazandı. Bu sonuçlara göre nasyonal sosyalist ideolojiye yakınlığıyla bilinen AfD adayı Björn Höcke, demokratik ve çoğulcu Almanya’nın kurulduğu son dünya savaşından sonra eyalet başbakanlığına gelecek ilk aşırı sağcı siyasetçi olabilir.
Peki, Thüringen bir başlangıç olabilir mi? Türkiye’nin en yakın müttefiki ve yaklaşık 3,5 milyon Türkiyeli göçmenin yaşadığı Almanya’da gelecek yıllarda siyasetin, mülteci düşmanlığıyla beslenerek büyüyen aşırı sağa kayacağını söyleyebilir miyiz? Bu tekinsiz sorular, Björn Höcke’nin siyasi kariyeri göz önüne alındığında pek sebepsiz değil.
Aşırı sağcı AfD partisinin Thüringen eyalet teşkilatı, yıllardır kötü bir şöhrete sahip, karanlık bir figür olarak görülen Björn Höcke tarafından yönetiliyor. AfD seçmenleri tarafından 'kurtarıcı' olarak görülen Höcke, geçen yıl onu kapağına taşıyan ve geniş bir portresine yer veren Focus dergisi tarafından, 'Almanya'nın en korkulan politikacısı' olarak tanımlandı. Meiningen İdare Mahkemesi ise 2019 yılında, Höcke’nin ‘faşist’ olarak nitelendirilmesinin hukuka uygun olduğuna hükmetti. Mahkeme, bu kararı Höcke’nin nehir söyleşisinin yer aldığı bir kitabı inceledikten sonra aldı. Kitabın içeriği ve aşırı sağcı siyasi söylemleri değerlendirildiğinde Höcke’nin ‘faşist’ olarak tanımlanmasının ifade özgürlüğü kapsamında olduğu belirtildi.
HOLOKOST ANITI’NI ‘UTANÇ VERİCİ’ OLARAK NİTELEDİ
Bu karardan iki yıl önce Höcke’nin, Berlin'deki Holokost Anıtı'nı ‘utanç anıtı’ olarak nitelendirmesi büyük tartışmalara yol açmıştı. Höcke bir konuşmasında, Berlin'in merkezine inşa edilen Holokost Anıtı'nı kastederek, “Biz Almanlar, halkımızın bu kadar hain olduğuna dair başka hiçbir halkın yapmadığı bir anıtı başkentin ortasına dikmiş bir halkız" dedi.
Alman siyasetinin merkezinden ve medyadan birçok kişi bu ifadeleri kınadı. Ayrıca, AfD içinde de ciddi tartışmalara yol açtı. Partinin daha ılımlı kanadı, Höcke’nin açıklamalarının partiye zarar verdiğini düşünüyordu. Radikal kanat ise Höcke’yi savundu. Sonuç olarak bu durum, AfD içinde bir bölünmeye yol açtı. Ancak, üç yıl süren disiplin kurulu sürecinin ardından Höcke, partisinden ihraç edilmedi.
PARTİDEKİ BÖLÜNME VE SAĞA KAYMA
Focus dergisindeki portreye göre, Höcke AfD'yi tamamen farklı bir yola sokacak stratejiyi, partinin kuruluşundan iki yıl sonra, 2015’te belirlemişti. AfD, 2013 yılında, özellikle Avrupa Birliği ve Euro Bölgesi politikalarına karşı çıkan bir grup iktisatçı profesör tarafından kuruldu. Kuruluş ve gelişim yıllarında ‘Euro karşıtı liberal-muhafazakar’ bir parti olarak tanınan AfD, kısa sürede sağ popülizme kaydı. Bu değişimde, sağ milliyetçi kanadın lideri Björn Höcke’nin etkisi büyük oldu.
Höcke tarafından 2015’te hazırlanan ‘Erfurt Kararı’ adlı belgede, partinin ılımlı ve ekonomik liberal çizgisi eleştirildi; milliyetçiliğin, göç ve Avrupa karşıtı politikaların ön planda tutulması gerektiği savunuldu. Bu karar, partinin yönünü daha radikal sağa kaydırmayı amaçlayan stratejik bir belge olarak görüldü ve AfD içinde büyük tartışmalara yol açtı. Sonuç olarak parti içindeki güç dengeleri değişti ve tartışmalar sağ milliyetçi eğilimleri güçlendiren zemini genişletti.
Kararın ardından, parti konferanslarında sağcı kanat giderek ılımlılara üstünlük sağladı. Parti kurucularından ekonomist profesör Bernd Lucke, Höcke’ye karşı iktidar mücadelesini kaybeden ilk isim oldu. Bunu, 2017’de parti başkanı Frauke Petry ve 2022’de Jörg Meuthen’ın yenilgileri izledi. Höcke karşıtı olan herkes, parti içindeki ‘sağcı kanat’ tarafından hedef alındı. AfD parti lideri Alice Weidel de Höcke ile girdiği güç mücadelesinde geri adım attı. Haziran 2020 yılındaki parti konferansında, partisinin Thüringen’deki etkili eyalet liderinden intikam almaya yemin eden ve ona açıkça karşı çıkan Weidel, Berlin'deki kişisel bir görüşmenin ardından anlaşmaya vardı. Böylece partideki aşırı sağ kanat kazandı. Weidel ve Höcke şimdilerde meydanlarda birlikte poz veriyor.
HÖCKE’NİN AJANDASI
Höcke, mülteciler, kadınlar ve eşcinseller hakkında yaptığı bazı tartışmalı açıklamalarla gündemden düşmüyor. Örneğin Höcke, mülteci krizi nedeniyle Almanya’nın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu öne sürüyor ve eğer iktidar olurlarsa 'yeniden göç' uygulamasını hayata geçireceklerini söylüyor. Bu, mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi anlamına geliyor. "Mülteciler, ülkenin sosyal dengesini bozuyor" diyen Höcke, ülkesinde göçmen istemiyor. Ona göre mülteciler, toplumda güvenlik sorunlarına yol açıyor. Seçmenlerine, sınırda sığınmacıların tüm değerli eşyalarının, cep telefonlarının ve paralarının alındığı bir Almanya vaat ediyor. Cenevre Mülteci Sözleşmesi'nin askıya alındığı, kendi sağ görüşüne uygun 'ideal bir Almanya' tasarlıyor.
Höcke’ye göre 'kadınların geleneksel rollerine dönmesi' ve 'kadınların işgücündeki yerlerinin azalması' gerekiyor. Höcke, 'eşcinselliğin toplum için tehdit oluşturduğunu' ve 'eşcinsel evliliklerin Almanya'nın değerlerine uygun olmadığını' savunuyor. Eşitlik ve cinsel çeşitliliğin artık okullarda ‘öğretilmediği’, engelli öğrencilerin sadece özel okullarda eğitim görmesine izin verildiği bir ülke hayal ediyor. Ona göre AfD dışındaki diğer partiler 'kartel partileri' ve bu partilerin arkasında AfD’ye düşman bazı varlıklı aileler var. Höcke hep bir küresel komplodan şüpheleniyor.
ENTRİKA USTASI, BİRAZ ÇEKİNGEN AMA KENDİNE AŞIK
Focus dergisinde, Höcke’nin 'bir entrika ustası' olarak kabul edildiği yazıyor. Yazıya göre parti 2013 yılında Thüringen'de bölge teşkilatını kurduğunda, kimse onu radarına almamıştı. Garip bir karakter olduğunu ama sevimsiz olmadığını düşünüyorlardı. Bir entelektüeldi, barların müdavimi değildi. Sadece konuşmakla kalmıyor, dinleyebiliyordu da…
Dergiye konuşan sınıf arkadaşı, 'sağcı ayak takımı kapıma dayanacak' korkusuyla ismini vermemiş ama hatırladığı Höcke’yi anlatmış. Gençliğinde 'biraz çekingen ama kendine aşık' olduğu söyleniyor. Eski parti üyeleri ise Höcke'nin yükselişinin dikkatlice planlandığını düşünüyor.
BABASI AŞIRI SAĞCILARLA İLİŞKİLİYDİ
Höcke, 1972 yılında Kuzey Ren-Vestfalya'da bir öğretmen ve bir bakıcının çocuğu olarak doğdu. Babası görme engelliydi. Höcke'nin babası tarafından ailesi, İkinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Prusya'dan (şimdiki Polonya) kaçmıştı. Doğu Prusya, II. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar Alman devletinin bir eyaletiydi. Kızıl Ordu’nun savaş sonundaki kuşatması sonucunda Alman birlikleri, 1945 yılının bahar ayında Doğu Prusya’dan çıktı. Burada yaşayan Almanlar göçe zorlandı. Höcke’nin büyükanne ve büyükbabası de bunlardan biriydi. Özellikle büyükanne ve büyükbabasının savaş yıllarında yaşadıkları ve Prusya yenilgisi ailede ömür boyu süren bir etki bırakmış ve ailesinin Doğu Prusya hakkında anlattığı hikayeler, Höcke'yi etkilemişti. Höcke bugün, “Almanya'mızı parça parça geri alacağız” derken bu aile mirasının ne kadarı sözlerinde yankılanıyor, bilinmiyor.
Höcke’nin milliyetçi-muhafazakar ve anti-komünist babası, 1989'da Berlin Duvarı yıkıldığında, 'çok kültürlü Batı’nın, artık Doğu'da hâlâ sağlam olan güven topluluğunu yok edeceği' yönündeki fikirleriyle oğlunu etkilemişti. Babası, Holokost inkarcısı Thies Christophersen'in Yahudi karşıtı dergisi Die Bauernschaft'a aboneydi. Björn Höcke de babası gibi aşırı sağcı görüşlere sahip oldu ve genç yaşta politikaya ilgi duymaya başladı.
Björn Höcke üniversiteden mezun olduktan sonra, öğretmen olarak çalışmaya başladı. Ancak, siyasete olan ilgisi giderek arttı. AfD'nin kurulmasıyla birlikte, partinin Thüringen eyalet teşkilatında aktif rol aldı. Kısa sürede Thüringen'deki AfD'nin lideri oldu.
HÖCKE’NİN AŞIRI SAĞCI KANADI İZLENİYOR
Anayasa Koruma Dairesi bu arada AfD'yi izliyor ve bunda Höcke’nin de payı var. Anayasa Koruma Dairesi, 2019 yılından itibaren, AfD'nin özellikle radikal sağcı eğilimler göstermeye başladığını ve parti içinde Höcke’nin başını çektiği sağcı kanadın bu dönüşümü hızlandırdığını belirtti. Sonrasında Anayasa Koruma Dairesi, 2021 yılında AfD'yi 16 federal eyaletten 11'inde resmi olarak izlemeye başladı. AfD hakkında hazırlanan raporlar genellikle parti içindeki aşırı sağcı, milliyetçi veya radikal görüşleri belgeliyor. Raporlarda bu radikal görüşlerin toplumsal güvenliği ve anayasal düzeni tehdit edebileceği belirtiliyor.
Tüm bu tartışmalar Höcke’nin seçilmesine engel olmadı. Böylece ‘Almanya’nın en korkulan politikacısı’, eski tarih öğretmeni Björn Höcke, 1933'ten bu yana Almanya'da bir eyalet seçimini kazanan ilk aşırı sağcı siyasetçi oldu. Avusturya'da yayımlanan Der Standard gazetesi bu pazar yapılan seçimle, Almanya’nın 1930'lu yılları arasında paralellikler kurdu, yazıda o yıllarda Thüringen'in Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP) yükselişinde önemli bir rol oynadığı hatırlatıldı.
Ve akşam geç saatlerde X’e sızan bir videoda Höcke’nin, gazetecilerin girişinin yasaklandığı seçim kutlamasında, partilileriyle ırkçı bir şarkı eşliğinde eğlendiği görülüyordu. “Almanya Almanlarındır, yabancılar dışarı” sözlerini mırıldananlar bu kez genç ve sarhoş AfD’li seçmenler değil, yaşını başını almış siyasetçilerdi. Ama aynı saatlerde AfD’nin eyalet parlamentolarında hükümet kurmak için ihtiyaç duyduğu partiler pek peşe açıklamalar yapıyor, AfD ile koalisyon kurmayacaklarını söylüyordu.