5-1’lik yenilginin adresi kim?
Oyun kalitesiz olunca, bu tarz tuhaf sonuçlar, kaçınılmaz olur. Kalitesiz bir oyunun işaret ettiği muktedir, kesinlikle, teknik direktördür.
5-1’lik bir yenilgi hafife alınacak bir sonuç değil; yazdı, sıcaktı, sezon başıydı gibi bahaneler görmezlikten gelinemez. Birincisi, söz konusu bütün koşullar, beş gol atma başarısı gösteren rakip için de geçerli. Aynı koşullarda ve aynı seviyede, bir rakipten beş gol yemek, hiç kimse kusura bakmasın, oyuncuların kalitesiyle ilgili bir konu değil; böylesi yenilgilerin tartışmasız tek adresi var; o da oyundur. Kalitesiz bir oyun, böylesi sonuçlara gebe olur. Oyun kalitesiz olunca, bu tarz tuhaf sonuçlar, kaçınılmaz olur. Kalitesiz bir oyunun işaret ettiği muktedir, kesinlikle, teknik direktördür.
PSV’nin akışkan kanat oyunlarına dikkat kesilen herkes, bu oyunda PSV’nin gösterdiği performansın, rakip tarafından ikram edilen bir performans olduğunu kolayca görür. PSV topu ve oyunu kanatlara taşıdığında ister sağ ister sol koridor olsun, her koridoru beş oyuncu ile kontrol etti. PSV’li beş oyuncu doğrudan koridorun içindeki aksiyona katkı verirken, iki oyuncu da topu gerektiğinde ya göbeğe ya da ters koridora taşımak için pas seçeneği oluşturarak, adeta yolcu aktarması yapan peron görevi görebiliyordu.
Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı şudur; PSV akışkan kanat oyunlarını kesintisiz hale getirmek için, topun olduğu bölgeye yedi oyuncu göndermekten hiç çekinmedi. Yani, aslında PSV, Galatasaray maçı taktiğini total olarak, 3-7 oynuyordu. Bu epey cüretkâr bir oyun taktiği olmaktan çok çılgıncaydı. Şimdi en can alıcı soruyu soralım; PSV Teknik Direktörü R. Schmidt’in bu cüretinin kaynağın da ne vardı? Bir teknik direktör nasıl bu kadar çılgınlaşabilir?
Eğer o teknik direktör aklını ekmek peynirle yememişse, her cüretkâr davranışının altında rakip analizinin verileri yatar. Schmidt, Galatasaray’ın yetersiz ve kalitesiz oyununu, o veriler içinde gördü ve bu yorumunu böylesi, çılgın bir oyunla taçlandırdı. Maçın sonucu Schmidt'i doğruladığına göre, söylenecek bir şey olmaz.
Aslında basit bir soru sorarak, Schmidt’in çıkarımlarına biz de kolayca katılabiliriz. Galatasaray, PSV maçına oyunun hangi hali üstüne bir oyun planı kurgulamıştı? Başka bir değişle, Fatih Terim, bu maçı savunmacı bir stratejiyle mi kurguladı yoksa hücumcu bir stratejiyle mi? Maçın ve oyunun iki hali içinde Galatasaray’ın perişan vaziyeti, bize herhangi bir tercihin yapılmadığını gösterdi. Terim, bir tercih yapmaya tenezzül etmemişti. Terim’e göre bu oyun bir tercih yapılmadan da oynanır. Çünkü hem yüksek oyun kurgusu hem de yüksek oyuncu kalitesi böyle bir tercihi gereksiz kılar. Terim’in oyunu ve oyuncuları, oyunun ve maçın iki hal taleplerine cevap verecek yetkinlik ve yeterliliktedir!
Ama nedense, Avrupalılarla oynanan her oyun ve maç, Terim’i doğrulamadığı halde, Terim kendini ve oyununu gözden geçirme ihtiyacı duymuyor.
Merak ediyorum; bir teknik direktör, rakibi analiz ederken, nerelere bakar? Rakip analizinden murad nedir? Futbol oyunu prensip olarak aynı nitelikler taşıdığı için aklı başında teknik direktörler, temel olarak iki şeye odaklanırlar. Birincisi, rakip oyununun en güçlü oyun halkası, hangi yapı ve ihtiyaçlara dayanıyor? İkincisi, rakibin akışkan oyunu daha çok alanın hangi bölümlerini kullanıyor? Elbette başka bir dizi analiz verisi gözden geçirilir ama, en önemli iki soruya yanıt oluşturmak temeldir.
Eğer Terim PSV oyununu analiz ettiyse, bu sonuç neden doğdu? Bu sonucun oluşmaması için hangi tedbirleri aldı? Söz gelimi, PSV kanat oyunları için Terim ortaya ne koydu? PSV’nin beşli yapılarına karşı, kaç oyuncuyla karşılık verdi? Kanatları kaç kademeyle tahkim etti? Hiç.