6 partinin ‘Mutabakat Metni’ Türkiye’nin temel sorunlarına cevap verecek mi?
Anayasa hukukçuları ve siyasal iletişim uzmanları, altı muhalefet partisinin kamuoyuna deklare ettiği “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’ni Gazete Duvar’a değerlendirdi.
ANKARA- CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve Demokrasi ve Atılım Partisi’nin üzerinde uzlaştığı "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni" 6 siyasi partinin genel başkanlarının katıldığı törenle kamuoyuna açıklandı.
İktidardan gelen “Eskiye dönüş” eleştirilerine karşı “Yarının Türkiye’si” vaadiyle duyurulan mutabakat metninde, güçlendirilmiş parlamenter sistemin temel esaslarından bağımsız ve tarafsız yargıya, demokratik hukuk devletinin güçlendirilmesinden temel hak ve özgürlüklere kadar birçok konu başlığına yer verildi.
Anayasa hukukçuları ve siyasal iletişim uzmanları, altı muhalefet partisinin kamuoyuna deklare ettiği ve yeni dönemde devlet kurumlarının hangi esaslara göre çalışacağını düzenleyen “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’ni Gazete Duvar’a değerlendirdi.
Uzmanlara göre mutabakat metni parçalar halinde olumlu ancak genel olarak Türkiye’deki temel sorunlara cevap vermesi açısından eksiklikler içeriyor.
'KÜRT MESELESİNİ ÇÖZEBİLECEK BİR SİSTEM İNŞA ETMEYİ DÜŞÜNÜYORLAR MI?'
Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Levent Köker, metinde yer alan konu başlıkları değerlendirildiğinde yürütme organının yasama organı karşısında hesap verilebilirlik derecesini yükselten ve toplumsal örgütlerin yasama sürecine katılımını teşvik eden bir parlamenter sistemin öngörüldüğünü belirtti. Bu haliyle metnin önemli bir girişim olduğuna ancak Türkiye’nin sistem tartışmalarından önce çözüme kavuşturması gereken daha temel meseleleri olduğuna dikkati Köker, açıklanan mutabakat metninde Kürt meselesi ve Alevilik gibi konulara dair eksik kalmış kısımlara vurgu yaptı.
Köker, “Sistem tartışmalarından önce çözülmesi gereken Kürt meselesi ve Alevilik sorunu gibi konular masada bekliyor. Türkiye’de etnik ve dini kimliklerle ilgili Anayasa’dan ve devlet anlayışından gelen bir takım kısıtlamalar ve yasaklamalar var. Şimdi parlamenter sisteme geri de dönülse bu meselelere ilişkin bir söz söylemek lazım. Türkiye, Kürt meselesini çözemediği için bugün bu duruma geldi. O yüzden bu mutabakat metniyle ilgili sorulması gereken soru şu: Altı muhalefet partisi, bu meseleleri çözebilecek bir sistem inşa etmeyi düşünüyorlar mı? Önemli olan bu” diye konuştu.
‘YENİ SİSTEME DÖNÜŞ HDP’SİZ OLMAZ’
Muhalefet partilerinin açıkladığı metin üzerinden Türkiye’nin parlamenter sisteme dönüş imkânını da değerlendiren Prof. Dr. Levent Köker, aritmetik olarak HDP seçmeninin yer almadığı bir mutabakatın hayata geçirilmesinin zorluğuna işaret etti: Yeni sisteme geçiş için Anayasa değişikliği yapabilecek bir parlamento çoğunluğunun sağlanması gerekiyor. Şu an 6 parti arasında bugünden yapılan uzlaşmanın Anayasal değeri yok; bu bir tasavvur. Bu tasavvurun paydaşlarından bir tanesi eksik. Halkların Demokratik Partisi bu uzlaşma içerisinde yok. HDP burada olmayınca yaklaşık yüzde 10-15 civarında bir seçmen kitlesinin bu tasavvurda yeri olmadığını görüyorsunuz. Dolayısıyla 6 siyasi partinin önümüzdeki seçimlerde Anayasa’yı değiştirmek için yeterli sayıda milletvekilini çıkarabilecek bir siyasi başarı göstermesi lazım. HDP olmadan bu durumun gerçekleşmesi mümkün görünmüyor. Daha geniş toplumsal mutabakat Kürt siyasi hareketiyle ilgili ne yapılacağıyla doğru orantılı. Altı partinin başka bir alternatifi daha olmalı.”
‘BU ÇALIŞMAYI TBMM’YE İTİBARININ İADE EDİLMESİ OLARAK DÜŞÜNEBİLİRİZ’
Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun’a göre ise altı siyasi partinin açıkladığı mutabakat metni, yarının Türkiye’sini inşa yolunda önemli bir siyasal belge niteliği taşıyor. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni'nde doğrudan doğruya hesap verme ve hesap sormaya dayalı bir yürütme anlayışı görüldüğünü kaydeden Tosun şöyle devam etti:
“Kesin Hesap Komisyonu kurulması ve başkanının ana muhalefet partisinden olması yasamanın yürütmeyi denetlemesi adına oldukça önemli bir düzenleme. Özellikle düzenlemeye koydukları yapıcı güvenoyu, güvensizlik oyu istikrarsız hükümetlerin önüne geçmek için önemli bir adım. Yani TBMM’ye itibarının iade edilmesi olarak düşünebiliriz bu çalışmayı. Bu metin yasama, yürütme, yargı gibi kuvvetler arası ilişkilere dönük önemli bir metin olmakla birlikte, önümüzdeki süreçte bu metnin kitlelere anlatılması çok önemli. Bu metin yeni anayasanın ön çalışma metni olabilir. Türkiye, bu sistem önerisiyle demokratik, katılımcı bir anayasayı aramaya başlayacak gibi görünüyor.”
‘GÜÇLENDİRME’ İFADESİNİ, YÜRÜTME KARŞISINDA YASAMANIN GÜÇLENDİRİLMESİ OLARAK OKUYORUM’
Açıklanan mutabakat metninde yer alan ‘güçlendirilmiş’ ifadesinin parlamentonun etkinliğini artırmak anlamında önemli yer tuttuğuna da dikkat çeken Tosun, “Bu sistem önerisine eklenen ‘güçlendirme’ ifadesini; yürütme karşısında yasamanın güçlendirilmesi olarak okuyorum. Aynı zamanda parlamentonun güçlendirilmesine vurgu yapıyor. Burada esas vurgu halk iradesinin tecellisi olan yasama organını güçlendirmek üzerinden yapılıyor” dedi.
‘GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEME GEÇİŞ RÜYA DEĞİLDİR’
Türkiye’de güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşün mümkün olabileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Tosun, bu geçişin koşullarını ise şu şekilde açıkladı: “Burada mesele aritmetik. Birinci koşul; 6 partinin birlikteliğine dayalı olası bir ittifakın seçimden birinci parti çıkıp, yasamada çoğunluğu elde etmeleri, ikinci koşul da; anayasayı değiştirebilecek bir çoğunlukla halk oylamasına gidebilmek için 360 milletvekiline ulaşmak. Kamuoyu araştırmalarını dikkate aldığımızda şu aşamada bu sayı henüz 360’a ulaşmamış görünüyor. Fakat bu metin seçmene ne ölçüde iyi anlatılırsa 360 olan çoğunluk sağlanabilir. Bu sayı sağlandıktan sonra güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş rüya değil.”
‘HALK TARAFINDAN SEÇİLEN CUMHURBAŞKANI YÜRÜTMEDE İKİ BAŞLILIĞA YOL AÇIYOR’
Ortak mutabakat metninde Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkileri belirlenirken, seçilme yönteminden bahsedilmemesini bu konuda ‘mutabakat sağlanamadı’ şeklinde yorumlayan Tosun, “Biz dört partinin sistem önerisi raporlarını okuduğumuzda 4 partiden bir iki tanesi bu kısmı açık bırakmıştı. Muhtemelen bu konuda partiler arasında henüz bir mutabakat yok. Cumhurbaşkanı mutlaka parlamento içinden seçilmeli. Halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı, özellikle yürütmede iki başlılığa yol açıyor. Bu da sistem açısından bir takım zafiyetlere yol açabilir” diye konuştu.
‘KOALİSYON HÜKÜMETLERİ İSTİKRARSIZLIK ÜRETİR” ARGÜMANI YANLIŞ’
Prof. Dr. Tanju Tosun, iktidarın ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ önerisine ilişkin “koalisyon hükümetleri istikrarsızlık üretir’ eleştirilerini de şöyle değerlendirdi: “Sistem önerisinde getirilen yapıcı güvensizlik oyu, hükümet istikrarsızlığını ortadan kaldıran bir mekanizma; bu çok net. Hükümet istikrarsızlığı bu kurumla ortadan kaldırılıyor. İstikrarsızlığı, koalisyon hükümetlerine bağlamak yanlış. Hükümet istikrarsızlığı, dar anlamda bir istikrarsızlıktır. Geniş anlamda siyasal istikrarsızlık hükümet istikrarsızlığının ötesinde bir şeydir. Hükümetler istikrarsız olabilir; ama bir ülkede siyasal istikrar sağlanabilir. Belçika, Hollanda, Almanya gibi örnekler de bu şekilde. 'Koalisyon hükümetleri istikrarsızlık üretir' argümanı dünya örneklerini de dikkate aldığımızda doğru bir yaklaşım değil.”
‘KORKAK VE BÜROKRATİK ANLAYIŞLA KALEME ALINAN EDİLGEN BİR METİN’
Daha önce Meclis’te yürütülen anayasa değişikliği çalışmalarında görev üstlenen eski CHP milletvekili, hukukçu Atilla Kart’a göre de altı siyasi partinin açıkladığı mutabakat metni parçalar halinde güçlendirilmiş parlamenter sisteme katkı sağlasa da genel olarak korkak ve bürokratik anlayışla kaleme alınan edilgen bir metin. Türkiye’de 2005 yılından bu yana demokrasi, hukukun üstünlüğü ve adalet anlamında çok ciddi sorunlar yaşandığına vurgu yapan Kart, “Sorunlu ve yüzeysel bir yaklaşım, edilgen ve bürokratik bir siyaset anlayışının metne hâkim olduğunu görüyorum” dedi: “Hazırlanan metinde barajın yüzde 3’e düşürülmesi, siyasi partilere hazine yardımının yüzde 1’e çekilmesi demokrasi ve demokratik temsil anlamında son derece önemli ve faydalı düzenlemeler. Bunun yanında bağımsız yargı başlığı altında hâkimlere coğrafi düzenlemeden söz edilmesi, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun ayrı ayrı yapılandırılması, çoklu baronun sonlandırılması, Anayasa Mahkemesi’ndeki nitelikli çoğunlukla seçim gibi düzenlemelerin son derece önemli olduğunu ifade ediyorum. Bu konu başlıkları zaten Anayasa’da mevcut; önemli olan bu konu başlıklarını nasıl güvenceye bağlayacağımız ve uygulayacağımız. Bu konuda ciddi soru işaretleri görüyorum. Metinde Kürt sorununa ilişkin açık ifadelerin kullanılmaması da dikkat çekiyor. Kayyım konusunu vurgulamışlar, bu önemli ama daha da açmak gerekir bu konuyu.”
‘PARLAMENTER SİSTEME DÖNÜŞ İÇİN 6 SİYASİ PARTİNİN AYAKLARININ YERE SAĞLAM BASMASI GEREK’
Türkiye’de parlamenter sisteme dönüşün mümkün olacağını ancak 6 siyasi partinin ayaklarının yere sağlam basması gerektiğini söyleyen Kart, şöyle devam etti: “Gerçek anlamda bir demokrasi mi hedefleniyor yoksa günü kurtarmaya yönelik konjoktürel bir düzenleme mi amaçlanıyor. Ben burada ikinci yaklaşımın egemen olduğunu görüyorum.
Şu an Türkiye AK Parti iktidarında kayıt dışı koalisyonla yönetiliyor. Koalisyon, demokratik kültürün gelişmesini ve uzlaşmayı gösterir. Toplumda ayrımcılığın yerine toplumun bütününü kucaklamayı gösterir. O sebeple o söylemin de hiçbir ciddiyeti ve Anayasal bir dayanağı yok. Baştan sona demagoji.”