6284 ile gerekçelendirilmeyen TCK teklifinin anlamı
Mesele şiddeti önlemek değil, iktidar için taşınamaz bir yük haline gelmiş olan erkek şiddetine karşı bir şeyler yapıyormuş gibi görünmek. Bunu yaparken kadın düşmanlarını da ürkütmemek. Eril şiddetin sebepleri ortaya konmadan, tanımı yapılmadan yazılan teklif, yasayı dayanak göstermeden gerekçelendirdiği maddelerle aslında şiddetle mücadele etmiş olmuyor.
Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Meclis'e sunuldu malum ve Salı günü TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda (KEFEK) görüşülmesi bekleniyor. 23 Mart Çarşamba günü ise teklifi Adalet Komisyonu görüşecek. Hatırlanacağı üzere yaklaşık bir yıl önce KEFEK kadına yönelik şiddetle mücadelede alınacak önlemler üzerine çalışacak bir alt komisyon oluşturmuştu. Çok yakın bir zamanda komisyon raporu Genel Kurul'a sunuldu ve kabul edildi. Raporun Genel Kurul'a sevkinden kısa süre önce de gerek Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık gerekse Cumhurbaşkanı şiddetle mücadeleye dair bir dizi öneri sunmaya başladılar. Dünya Kadınlar Günü sembolizmini tepe tepe kullanma politikasından hiç vazgeçilmeyeceğini gösterir şekilde yine 8 Mart'a yakın geldi açıklamalar. Cezaların ağırlaştırılacağı söylemi ve ısrarlı takip suçu hakkında ceza yasasında düzenleme vaadi öne çıktı. Öne çıkan bir başka tutum da 6284’e atıf yapmaktan kaçınılması oldu.
Mart ayı ilk günlerinden itibaren Bakan Derya Yanık’ın çeşitli demeç ve röportajlarında öne çıkarılan ‘ısrarlı takip suç olacak’ ifadesinin rahatsızlık yarattığını belirtmek gerek. Kadınları huzursuz ediyor bu ifade çünkü ısrarlı takip eril şiddet türlerinden birisi olarak belirlenir Şiddetle Mücadele Yasası'nda yani on yıldır bu fiil yasaya göre suç. On yıldır diyorum çünkü yine bir Dünya Kadınlar Günü sembolizmi ile 2012 8 Mart'ında yürürlüğe girmişti 6284 sayılı Şiddetle Mücadele Yasası. Ve bu yasanın yürütülmesinden Derya Yanık sorumlu şu an. On yıllık yasa ve yasayı yürütmekle sorumlu bakanlığın başındaki Yanık şimdi topluma dönüp 'ısrarlı takip suç olacak' dediği zaman, yürütmekle sorumlu olduğu yasayı tanımadığı veya görünmezliğe mahkûm etmeye çalıştığı kaygısı düşüyor akıllara. Bu yazı yayına girdiği saatlerde bir yılı dolmuş olacak olan hukuksuz fesih bildirimiyle, kadın düşmanlarına kurban edilen İstanbul Sözleşmesi gibi 6284 de iktidar tarafından gözden çıkarılmış görünüyor. Yürütülmesinden sorumlu bakanın bile ağzına almadığı on yıllık Şiddetle Mücadele Yasası da iktidar tarafından yok sayılıyor. Bu cümle artık basit bir izlenim olmaktan çıktı. Bir ileri okuma ya da bir öngörü de değil artık. Belgeyle sabit bir gerçeklikten söz ediyoruz.
İktidarın kadına yönelik şiddetle mücadele, eril şiddetle mücadele konusunda 6284 sayılı Şiddet Yasası'na atıf yapmaktan ısrarla kaçındığı uzun süredir dikkat çekiyordu. Salı günü KEFEK’te görüşülmesi beklenen yeni torba teklif, kadına yönelik şiddetle mücadele için cezaların ağırlaştırılması iddiasıyla tanıtıldı topluma en üst ağızlardan. Teklifin genel gerekçesinde ve madde gerekçelerinde olmadığı gibi değişiklik önerilen maddelerin yazımında da 6284 sayılı Şiddetle Mücadele Yasası'na atıf yok. İsim sayılmadan genel olarak uluslararası anlaşma ve sözleşmelerden bahsediliyor genel gerekçede. Anayasadan bahsediliyor ama 6284 yer almıyor gerekçede. Oysa eril şiddetle mücadele literatüründe stalking kavramıyla yer alan ısrarlı takip, ulusal mevzuatımızda ilk olarak 6284 sayılı yasa ile eril şiddet suç türlerinden birisi olarak sayılmıştı.
6284 sayılı yasa, Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'dur. Bu Kanun’un ilk maddesinin birinci fıkrasında ısrarlı takip kavramı yer aldı ve böylece kavram ilk kez açıkça Türk Hukukuna girdi. İlk madde ile düzenlenen bu kanunun amacı “Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek” olarak belirlenmişti. On yıldır mevzuatımızda olan bir hükümden söz ediyoruz ama iktidar bugün icat etmiş gibi on yıldır uygulamadığı gerçeğini örtmek istiyor. Üstelik gerekçede Alman, Fransız, İtalyan iç hukukuna atıf yapıyor ama Türkiye’nin hükümeti adına Türkiye parlamentosuna sunulan teklif, Türkiye iç hukukunu görmüyor. İstanbul Sözleşmesine karşı olan kadın düşmanlarının 6284 karşıtlığı da biliniyor. Ve görülüyor ki iktidar bu kadın düşmanlarından korkusuna kendi iç hukukunu görmezden geliyor.
6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği’nin Tanımlar ve Kısaltmalar başlıklı 3.maddesinin 1.fıkrasındaki ş bendinde ‘tek taraflı ısrarlı takip’ kavramı ve tanımı yer alır. “Aralarında aile bağı veya ilişki bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, şiddet uygulayanın, şiddet mağduruna yönelik olarak, güvenliğinden endişe edecek şekilde fiziki veya psikolojik açıdan korku ve çaresizlik duygularına sebep olacak biçimde, içeriği ne olursa olsun fiili, sözlü, yazılı olarak ya da her türlü iletişim aracını kullanarak ve baskı altında tutacak her türlü tutum ve davranışı” ifadesiyle hukuki tanım çıkar karşımıza. Ceza Kanununda karşılığı olmadığı gibi absürt gerekçelerle bu madde on yıldır kadınlar için uygulanmadı. Oysa yasa ve yönetmelik koruma tedbir kararları hükümlerini de içerir. Yine de kadınları ısrarlı takip suçuna karşı korumak için uygulanmadı. Ama hiç kimse için uygulanmadı diyemeyiz. Çünkü Naci İnci için uygulandı. Boğaziçili öğrencilere tam da bu madde kapsamında uzaklaştırma tedbir kararı verildi. Hatta bazı miras anlaşmazlıklarında aile bireyleri ve hatta komşu kavgaları için bile uygulandığı duyulur. Ama sıra kadınlara geldiğinde ceza kanununda yeri olmadığı söylenir.
Bu eleştiriye karşı diyecekler ki “şimdi hapis cezası getiriyoruz.” Güler misin ağlar mısın? 6284’ü dayanak olarak gerekçede saymayanlar, yani eldeki kocaman yasayı görmezden gelenler, TCK 96 eziyet maddesini de görmezden geliyor. 2005’den beri uygulamadıkları için varlığından bile haberleri yok muhtemelen. Eziyet maddesi gerek kasten yaralama gerekse ısrarlı takip suçu için gerekçesinde var olan tanım ile 6284 sayılı yasa ile örtüşen bir madde. Üstelik öngördüğü ceza ile kadına yönelik şiddetle mücadele için biçilmiş kaftan hükmünde. Yeni teklifle kasten yaralamada ceza alt sınırını 6 aydan 9 aya çıkarmakla övünüyorlar. Ancak eziyet maddesi zaten cezanın alt sınırını 2 yıldan başlatıyor ama iktidarın işine gelmiyor. Çünkü mesele şiddeti önlemek değil iktidar için taşınamaz bir yük haline gelmiş olan erkek şiddetine karşı bir şeyler yapıyormuş gibi görünmek. Bunu yaparken de kadın düşmanlarını da ürkütmemek. Eril şiddetin sebepleri ortaya konmadan, tanımı yapılmadan yazılan teklif, yasayı dayanak göstermeden gerekçelendirdiği maddelerle aslında şiddetle mücadele etmiş olmuyor. Topluma 6284 sayılı yasayı uygulamadığını, bundan böyle de uygulamayacağını, uygularsa bile bunu sadece ‘naciler’ için yapacağını ilan etmiş oluyor.
Bu arada asıl tehlikenin TCK 103 ile ilgili olduğunu bir kere daha hatırlatmakta yarar var. Teklif maddelerinde çocuk cinsel istismarı suçu ile ilgili herhangi bir değişiklik yer almıyor. Ancak torba yasa TCK ağırlıklı olduğu için komisyon ve genel kurul süreçlerinde her an bir önerge verilebilir. Bu ihtimali milletvekilleri her an hatırda tutmalı.
Kapak fotoğrafı: Dilara Açıkgöz / csgorselarsiv.org
Berrin Sönmez Kimdir?
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.
İstifa etmek yerine cambaza baktıranlar 15 Kasım 2024
Kadın ve çocuk cinayetlerinde cezasızlık olgusunun payı 08 Kasım 2024
Kent uzlaşısına kayyım atandı 01 Kasım 2024
Meclis etki ajanlığı teklifini reddetmeli çünkü… 29 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI