65+ Yaşlı Hakları Derneği kurucusu Dr. Gülüstü Salur: Yaşlı bakımında en sürdürülebilir model, uzun süreli sigorta
Türkiye nüfusunun dörtte biri, 2080’de 65 yaş ve üstü bireylerden oluşacak. 65+ Yaşlı Hakları Derneği kurucusu Dr. Gülüstü Salur, yaşlı bakımında yerel yönetimlere görevler düştüğünü söyledi.
Özgür Duygu Durgun
DUVAR - TÜİK rakamlarına göre, Türkiye'de 2021 yılı itibariyle her dört evden birinde 65 ve daha ileri yaşta bir birey yaşıyor. Diğer bir ifadeyle yaşlıların nüfustaki payı yüzde 9,74. 2040'lara gelmeden ülkedeki 65 yaş ve üstü nüfus, toplam nüfusun yüzde 14’üne ulaşmış olacak.
Türkiye’de en az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 112 bin 760 hanenin 1 milyon 561 bin 398'ini tek başına yaşayan yaşlı bireyler oluşturuyor. Aile Bakanlığı verilerine göre de devlete bağlı 167 huzurevinde 13 bini aşkın yaşlı yaşamını sürdürüyor.
Yaşlılar sadece yaşlanmaktan kaynaklanan fiziksel sorunlarla değil; yalnızlık, sosyal izolasyon gibi psikolojik ve sosyal problemlerle de boğuşuyor. Global Age Watch Endeksi’ne göre dünya üzerindeki en yaşlı dostu ülke İsviçre. 96 ülkenin yer aldığı sıralamada Türkiye, Bangladeş, Guatemala ve Moğolistan’ın da gerisinde, 75. sırada.
65+ Yaşlı Hakları Derneği’nin kurucusu ve yönetim kurulu üyesi, bilişsel nörolog Dr. Gülüstü Salur ile yaşlı bakım hizmetlerini, yoksulluğu, sağlık hizmetlerine erişim gibi yaşlıların yaşadığı belli başlı sorunları ve olası çözüm yollarını konuştuk.
‘BAĞIMLI NÜFUS ORANINI AZALTICI TEDBİRLER ALMALIYIZ’
Yapılan nüfus projeksiyonları ışığında Türkiye’de yaşlı nüfus her yıl artıyor. 2025 yılında yaşlı nüfus oranının en yüksek seyredeceği il sayısı 33 olacak. Yaşlı bireylere yönelik barınma ve bakım hizmetlerine yönelik ciddi bir talebin de olduğu ortada. Bu manzarada yaşlılara yönelik sosyal politikalarda öncelikli adımlar ne olmalı?
Burada ilk yapılacak şey, bağımlı nüfus oranını azaltıcı tedbirler almak; aktif yaşanılan, üretilen, başkasına bağımlı olunmayan yaşam süresini artırmak... Nüfusumuzun yüzde 10’u 65+ ve üçte biri 75 yaş üstünde.
65-75 yaş penceresindeki kişilerin bakıma ihtiyaç duymayacağı bir yaşam standardı oluşturmak üzere önlemler alırsak barınma, bakım ihtiyacı üçte, belki beşte bire düşecek. Bu yükü azaltamadığımız sürece bu yükün altında ezilmeyecek sosyal devlet olmayacaktır.
‘HİBRİD ÇÖZÜMLER GEREKİYOR’
Nasıl azaltılabilir bu yük?
İki temel çıkış noktası ile mümkün görünüyor. Bireysel ve toplumsal düzeyde yaşlanmaya hazırlanmak… Yaşama hakim olduğumuzu düşündüğümüz yıllarda yaşlanmayacak gibi yaşıyoruz. Ne sağlıklı yaşamak için bir hazırlık yapıyoruz ne de yaşlılığımıza sosyal ve ekonomik bir hazırlık yapıyoruz.
Yaşam bir maratonsa, sadece ilk 30 kilometreye ayarlanmış bir nefesle o maraton tamamlanamıyor. Bireysel düzeyde sosyal ilişkiler geliştirmeye uğraşmayınca, yaşlılıkta nasıl geçinebilirim sorusuna kafa yormayınca, kuşakların ve toplumun sırtında yaşlı bakımı vicdan azabı bir yüke dönüşebiliyor.
Bunlarla ana çerçeveyi çizdikten sonra somut adımları konuşacak olursak; evinde yaşamayı seçen yaşlılar onları destekleyen bir aile sistemi içinde bile olsa yaşadıkları mekan yaşlı dostu olmalı. Yaşlıyı hayatın içinde tutmanın yolu, onun kolay yürüdüğü, gördüğü, duyduğu, sesini duyurduğu bir dünyada yaşamasından geçiyor.
Yaşlılık, fiziksel, ruhsal ve bilişsel değişimin olabildiği ama ille de kısıtlayıcı olmayabilen bir yaşam evresi. Eğer kısıtlar başladı ise bu kısıtları telafi edecek, destekleyecek sistemlerin ulaşılır olması gerekiyor. Yürüme güçlüğü çeken ve asansörsüz bir binanın üçüncü katında oturan bir yaşlının sırf bu koşullarda yaşadığı için evine hapsolmaması gerekiyor. İşitme güçlüğü olan bir yaşlının, bu nedenle doktor muayenesinde soru sorulmayan, dinlenmeyen kişi olmaması önemli. Her hizmet dijital alana taşındığı için teknoloji dünyasının dışında bırakılan bir yaşlının bu hizmetlerden mahrum olmaması gerekiyor.
Türkiye şartlarında bahsettiğiniz çözüm odaklı yaklaşım gerçek hayata nasıl uygulanabilir?
Bunların bir çırpıda hallolması zor ama imkansız değil. Günün moda terimi ile hibrit çözümler her alanda gerekiyor. Örneğin sağlık ve sıcak yemek desteği olmayan yaşlılar, yaşamında daha radikal değişiklikler yapmak zorunda kalıyor.
Evinde yalnız yaşayabilen yaşlıyı, sosyal yaşamın içine davet edecek ve tutacak sistemleri kurmak ve sürdürmek büyük ölçüde yerel yönetimlere düşüyor. Sayıları giderek artan aktif yaşam merkezleri, bazı yetişkin eğitim programları, kurslar ve spor faaliyetleri tam da buna hizmet ediyor. Bu hizmetlerin yaygınlaştırılması ve daha geniş yelpazede değişen yaşlı gereksinimlerine hizmet vermesi iyi olur.
‘YAŞLI BAKIM EKONOMİSİ MAKRO DÜZEYDE ELE ALINMALI’
Yaşlılar toplumda varlar, aramızdalar ama sıra somut politika geliştirmeye gelince çoğunlukla ‘Yaşlılar Haftası’ gibi günlerde anılıp sonrasında unutuluyorlar. Neden böyle?
Kırılgan grupların birçoğu aktif hak arayışına girmişken yaşlılar, hak arayışında geç kaldılar. Bir grup yaşlı, sıfatını yekten reddederek sorunları tanımlamayı ve çözüm arayışını da reddetmiş oldu. Bu grup daha çok aktif ve muktedir yaşlılardan, bu nedenle de kendini genç sayan yaşlılardan oluşuyor. Daha kırılgan, edilgen bakıma muhtaç yaşlıların ise sesini duyuracak, hak arayacak hali ya da gücü pek olmuyor. Bu nedenle yaşlı bakım ekonomisi makro düzeyde ele alınmalı.
Yaşlılar derin yoksullaşmanın vurduğu dezavantajlı grupların başında geliyor ve bu kesim için barınma artık ciddi bir problem. Bununla ilgili çözüm önerileriniz nedir?
Her yaşlının başına bir aile ferdinin ya da profesyonel bir bakıcının yerleştirilmesi ekonomik olarak da demografik olarak da mümkün değil. Yine de kendi evinde ya da ailesiyle yaşamayan yaşlılar için destekli yaşam modelleri, huzurevleri ve bakım ihtiyacı olanlar için bakımevleri, demans merkezleri ulaşılır olmalı. Bu ulaşılabilirliğin önündeki iki temel engel var: Finansman ve insan kaynağı. Bakım yükünün azalması halinde bile artan yaşlı nüfus makroekonomik düzeyde ele alınmalı.
Yaşlanmakta olan kişilerin, yaşam maliyetleriyle ilgili farkındalıkları yeterli olmayabilir. Finansal planlama çok erteleniyor. Yaşlanmakta olan herkese yaşlanmaya mekansal ve finansal hazırlık eğitimleri vermek, bu konuda bilincin artmasını sağlamak, aileleri ve toplumu rahatlatacak.
‘EN SÜRDÜREBİLİR MODELLER UZUN SÜRELİ BAKIM SİGORTASININ OLDUĞU ÜLKELERDE KURULABİLİYOR’
Almanya ve Japonya, yaşlı nüfusun en yüksek olduğu ülkeler. Almanya, bu problemi nasıl çözüyor? Gerçek bir sosyal devlette sistem nasıl işliyor?
Yaşlılara yönelik barınma ve bakım hizmetlerinde tek bir doğru model yok. Yerele, kültüre özgü dinamik modellere ihtiyaç var. Bu sistemler tercüme edilebilir sistemler değil.
Çocuklu yaşlıların çocukları bazen uzakta yaşıyor, bazen 90 yaşına gelmiş bir yaşlının 70 yaşındaki çocuğu anne ve babasına bakım verecek sağlıkta, kapasitede olamayabiliyor. Bağımlı nüfus oranının hem finansal hem de bakım desteği anlamında giderek artması aktif bakım verebilecek yetişkin oranını yetersiz kılıyor.
Tabii yaşlanmayı zorlaştıran en önemli faktör, sağlık. 7/24 bakım gibi, hem pahalı hem de zor bir hizmeti kalıcı olarak vermek gerekiyor. Bu nedenle de uzun süreli bakım sigortasına ihtiyaç var. Avrupa ve Almanya başta olmak üzere yaşlı bakımı konusunda en sürdürebilir modeller, uzun süreli bakım sigortasının olduğu ülkelerde kurulabiliyor. Ülkemizde de bu konuda bir hazırlık başlatıldı. Almanya modelinin örnek alındığı bu çalışmalar, pandemi öncesinde başladı ama henüz uygulamaya geçmedi. Bu uygulamanın mümkün olması için gerekli insan kaynağının yetişmesinde gecikilmemesi gerekiyor.
Hedef, uzun süreli bakım ihtiyacı olacak yaşlı oranının azaltılması için koruyucu tedbirlere, sağlıklı yaşlanma modellerine odaklanmak olmalı.
‘SOSYAL DEVLET OLMAK DA BİREYSEL ÇABADAN BAŞLAYAN BİR BECERİ’
Bugünün şartlarında çoğu yaşlı, emekli geliriyle yaşamını idame ettirmeye çalışırken bu koruyucu tedbirleri kim alacak?
Elbette ne kadar çaba göstersek de hastalığın, yalnızlık ve yoksulluğun kaçınılmaz olduğu durumlar var yaşlılıkta. Bu durumda da toplumsal destek mekanizmalarının ve sosyal devletin devreye girmesi gerekiyor. Ama sosyal devlet olmak da bireysel çabadan başlayan bir beceri. Talebin olması gerekiyor ki bu kültür oluşabilsin.
Gençliğin, varlıklı, başarılı ve tam sağlıklı olmanın yüceltildiği, görünür kılındığı toplumlarda, diğer durumlar acz olarak görünüyor. Bu duruma düşenler görünmez kılındığında, onların sorunlarıyla ve bakımıyla nasıl baş edileceğinin yolları da bulunmuyor.
‘BELEDİYELERİN İYİ ÖRNEKLERİ HIZLA ANALİZ EDİP UYGULAMAYA GEÇİREBİLDİKLERİNİ GÖRDÜK’
65+ Yaşlı Hakları Derneği olarak ‘Yaşlı Dostu Kentler Birliği’ girişimini başlattınız. Bu proje kapsamında neler yapılıyor?
Bizim yerel yönetimler çalışma grubu ile yaşlıların yaşamlarına sahip çıkacakları bir alan açma misyonunu geliştirip yerleştirmek, yaymak gibi bir hedefimiz var. Bunun için hem sahada çalışanlarla hem de teorisyen-akademisyenlerle, sosyal bilimcilerle, sağlıkçılarla, hukukçularla el birliğiyle çalışıyoruz.
Bu grup ilk kurulduğunda, İstanbul'un ilçe belediyelerinden -özellikle yaşlı nüfusun yoğun olduğu yerlerdeki- sosyal hizmet uzmanlarıyla çalışmaya başladı. Giderek büyüyen grup, pandemi döneminde çevrimiçi toplantılara geçilmesi nedeniyle Türkiye çapında yayıldı.
Belediyeler önce kendi yaşlı hizmetlerini sundu. Zor bir sosyal hizmet alanında güç birliği oluşurken, toplantılarımıza katılan her alanda uzmanlar ile yaşlılığa dair her konu konuşuldu, ortak projeler geliştirildi. Bazı belediyelerde yaşlılara ya da onlara hizmet veren uzmanlara yönelik eğitim programları yapıldı. Bunların arasında sağlık taramaları ve eğitimleri de vardı, akıllı telefon kullanımı eğitimleri de, yaşlı haklarına dair programlar da… Gerontoloji (yaşlılık bilimi) mezunlarının yerel yönetimlerde istihdamı desteklendi. Zaman içinde belediyelerde yaşlı hizmetleri birimleri kurulmaya başladı. Belediyelerin iyi örnekleri hızla analiz edip uygulamaya geçirebildiklerini gördük. Pandemi sürecinde yaşlı nüfusa tutulan projektör ve mikrofonlar da yerel yönetimlerin bu hizmetleri öncelemelerinin kapısını açtı.
Derneğimiz, 65+ Akademi Eğitim Portalı ile en büyük ortağını yerel yönetimler olarak görüyor. Gene 65+ Akademi portalımızda yerel yönetim çalışanlarına yönelik verilen eğitimler ve onların verebileceği eğitimlerle karşılıklı öğrenmenin çoğalması planlanıyor. Derneğimiz, modeller oluşturup bunları yerel yönetimlerle paylaşıyor.
Yaşlı dostu kent çalışmalarımız da eğitimlere paralel gelişiyor. ‘Yaşlı Dostu Kentler Birliği’ ile önce gerekli kriterler belirlenerek tüm bu gereksinimlerin tanındığı ve karşılandığı yerel yönetimler hedefleniyor.