86 yaş, 4 bin parça, 36 ton ve yolunu bilmenin önemi
Danielle Jacqui'nin ORGANuGAMME enstalasyonu, yazı, çizim, resim, nakış, seramik, heykel ve kolajlardan oluşan 36 ton ağırlığında bir eser. Harikalığı deliliğinden gelen dev konstrüksiyonun üzerinde, ne ifade ettiğini anladığınız ve anlamadığınız binlerce seramik bulunuyor.
Yeni bir yıla girerken ne yazmalıyım diye düşündüm... Ülkece pek umutla girmiyoruz ama enseyi karartmamak, güzel şeyleri hatırlamak, devam etmek lazım. Hayat inişli çıkışlı; inişlerin çıkışları olduğunu, her zaman, gerçekten istersek, yeniden başlayabileceğimizi unutmamak lazım.
O yüzden 4 bin seramik parçadan oluşan, yaklaşık 14 metre yüksekliğinde, 46 metrekareye yayılan, 36 ton gelen ve Danielle Jacqui'nin yedi yıldır üzerinde çalıştığı bir enstalasyon olan ORGANuGAMME’den bahsetmek istedim. Özellikle bir atölyenin önündeki geniş alana yerleşmiş konstrüksüyon şeklindeki bu enstalasyondan bahsetmek istedim çünkü bu, 86 yaşındaki, sanata hayatına 35 yaşından sonra 'kocayı boşayıp', çocukları büyüttükten sonra başlayan Danielle Jacqui tarafından yapıldı. Jacqui, (yaşadığı döneme göre) “yaşlanıp” evde örgü örme kavramını bambaşka bir yere taşımış. Nakışları, seramikleri, heykelleri, mozaikleri, bebekleri ve hayvanları bugün hem insanların özellikle şehirlere bizzat görmek için gittikleri dev enstalasyonlara, dünyanın farklı müzelerindeki eserlere dönüşmüş.
DANIELLE JACQUI'NİN HİKÂYESİ
Danielle Jacqui’nin hikâyesinin, yaşı itibariyle hem yakın dönem tarihine tanıklık ettiğinden hem de Avrupa tarihinde olup bitenlerin sanatçının kişisel tarihini de etkilemesinden dolayı ilginç olduğunu düşünüyorum. Jacqui iki kere doğmuş aslına bakarsanız. İlk olarak 1934’te Fransa’nın Nice kentinde Danielle olarak, sonra 1970’te ikinci hayatına bir sanatçı olarak... 1934’te II. Dünya Savaşı’nda direnişe katılan aşırı politik militan feminist bir anne ve bir o kadar apolitik kuyumcu bir babanın kızı olarak doğmuş Danielle.
Anne-baba daha bebekken ayrılınca önce yatılı okul, daha beş yaşındayken patlayan II. Dünya Savaşı... Annenin direnişçiliği sebebiyle sürekli saklanılan bir çocukluk, sonunda annenin hapse girmesi ve koruyucu aile... Savaşın ardından okulu bırakma, on sekiz yaşında bu kez işçilerin siyasi davasına gönül vermiş bir eş ile evlilik ve dört çocuk. Danielle Jacqui, 1970 yılında tüm bu maceraların sonunda eşinden ayrıldığında, hayatı boyunca yaptığı çizimler ve küçük enstalasyonlar ile okuduğu sanat kitaplarının sonucunu vermeye hazırmış. Kadınların yapabilecekleri işler o dönem sınırlı olduğu için ikinci el eşya satıcısı, yani bir "brokantöz" olmuş. O dönemde hem sanat hayatına oldukça destek veren, onu sanatsal anlamda besleyen ikinci eşiyle tanışmış hem de dükkanının önünden geçenleri yoldan döndüren, tekstil, ipek ve düğmelerden oyuncak bebekleri işlemeye başlamış.
1973 itibariyle grup sergileri ve kişisel sergilerle iyice ismini duyurmaya başlayan Danielle’in çalışmaları bugün Fransa, Japonya, İsviçre (Art Brut, Lozan Koleksiyonu dahil) ve Amerika Birleşik Devletleri'nde (Amerikan Vizyoner Sanat Müzesi'nde 'Love: Error and Eros', 1998) gösteriliyor.
SIRA DIŞI SANAT AKIMI
Aslında Danielle Jacqui’nin eserini görmeye bu gazetede oluşturmaya başladığım Art Brut - Ham Sanat yazı serisine (Delilik Akıl Sağlığıdır, Sistemin Yuttuğu Radikal: Jean Dubuffet, Arafın En Renkli, En Duruşlu Güzeli: Baya) bir ek daha yapmak için gitmiştim çünkü dev enstalasyondaki eserler ham sanat akımının bir parçası gibi gözüküyordu. Diğer yandan hatırlatalım, ham sanat, toplumdan dışlanmış akıl hastaları, suçlular gibi toplumdan hiçbir beklentisi olmayan, sanat üretimi yaptığının bile farkında olmayan insanların ortaya koyduğu üretime verilen ad. Danielle Jacqui ve benzer çizgide üretim yapan, özellikle kendi kendini yetiştirmiş sanatçılar, ham sanat akımının fikir lideri Jean Dubuffet'in ölümünün ardından 1981’de bu akımı keşfediyorlar ve bu akımla derinden bağ kuruyorlar. Buradan aldıkları esinle, -şimdi çok fularlı bir laf edeceğim ama tanım böyle- “önlenemez yaratma ihtiyacı duyan ve çalışmaları varoluşsal kopukluktan doğan” sanatçılar (“alışageldiğimiz estetik standartların dışında üretim yapmak isteyen” diye günlük dile çevireyim ben) Paris Musée d'Art Moderne'de yapılan bir sergi ile “art singulier” akımını başlatıyorlar. İngilizceye 'Outsider Art' olarak çevrilen bu akımı Türkçeye 'Sıra Dışı' veya 'Aykırı Sanat' olarak çevirebiliriz. Jacqui’nin işlerinde de açıkça görüldüğü gibi, ilk bakışta deli saçması, çocukların elinden çıkmış gibi gözüken eserlerden bahsediyoruz. Yazı, çizim, resim, nakış, seramik, heykel ve kolajlarda ifadesini bulan bu eserleri tek tek değerlendirdiğimizde pek bir şey ifade etmeyebilir; ama gördüm söylüyorum, 36 tonluk bir konstrüksiyon halinde oldukça fantastik.
JACQUI'NİN 'YAPILARI'
İnsanın yakın bir yerden geçmiyorsa hayatta yolunu düşürmeyeceği, daha çok göçmenlerin yaşadığı (tabii ki, iyi bir dürüm dönercinin, hatta bölgedeki en iyi dönercinin de yer aldığı) ve İsviçre standartlarına göre çirkince olan bir şehir olan Renens’de gördüm Danielle Jacqui’nin şehre göre pek tatlı ve hoş bir sanat alanı olan La Ferme des Tilleuls'deki ORGANuGAMME enstalasyonunu. Her ne kadar sanatçı kendisini ham sanatla tam olarak bağdaştırmasa da esere “Colossal d'Art Brut”, yani “Ham Sanat Abidesi” deniyor. Fikri, 2006’da Aubagne’de bir sanatçı rezidansında ortaya çıkan ve şehre özel yapılan 26 modüllük bu dev yapı, Augbagne şehrinde uzun süre kaldıktan sonra belediyenin değişmesinin ardından ORGANuGAMME II adıyla İsviçre’nin Renens şehrine taşınmış. Zengin ve kültüre önem veren Avrupa ülkelerinin de olayı bu, bir şehir ne kadar küçük ya da turistsiz olursa olsun, sanata mutlaka bütçe ayırılıyor ve beklenmedik harika sanat alanlarıyla karşılaşıyorsunuz. İçinde az da olsa gezinebileceğiniz, hatta merdivenlerle ilk katındaki garip ama eğlenceli sunağa çıkabileceğiniz yapı, internette görebileceğiniz birçok fonla desteklenmiş, hatta hâlâ bir kısmın daha eklenmesi planlanıyormuş.
Eserin harikalığı deliliğinden geliyor aslında. Dev konstrüksiyonun üzerinde ne ifade ettiğini anladığınız ve anlamadığınız binlerce seramik... Kafanızı kaldırıp acaba bu ne olabilir diye oyunlar oynuyorsunuz. İnsanın hayal gücü ve yaratıcılığı çok geniş. Üstelik insan isterse, çabalarsa hayalgücünü böyle dev bir heykele de dönüşürebiliyor. Sadece bunu kavrayabilmek bile çok ilham verici... Gidip görmek zor ama eseri daha iyi kavrayabilmek için buradan izleyebilirsiniz.
Danielle Jacqui’den bahsetmişken sanatçının pek ünlü kıyafet tasarımlarını önermeden ve evinden bahsetmeden geçmek istemem. Sanatçının Fransa’nın Provence bölgesinde, Roquevaire'de zamanla dönüştürmeye başladığı evi, bugün dünyanın en ünlü evleri arasında. Mutfak ve banyo da dahil olmak üzere her odası yerden tavana kadar tablolar, heykeller, nakışlar ve çeşitli detaylarla dolu olan ev, "Resim Yapan Kadının Evi" (La maison de celle qui peint) olarak anılıyor. Evin cephesi de mozaik ve kurtarılmış çeşitli eşyalarla kaplı. Ev sayesinde 1990'da Roquevaire'de Uluslararası Sıra Dışı Sanat Festivali de kurulmuş. Her iki yılda bir kendi kendini yetiştirmiş sanatçıların zengin ve çeşitli çalışma programlarının sunulduğu festival daha sonra yakındaki Aubagne'e taşınmış. Merak edenler için Fransızca olsa da görselinin hayli hayli yettiği ev turu da burada.
KORKMAMAK LAZIM
Anlattığım ilk proje için yıllardır çalışan, amacı çok büyük bir eser ortaya koymak olan ve elinde fon olmasa da bundan caymayan ve sonunda fonu da bulan eseri de bir şehrin ortasına oturtan Danielle Jacqui, “Korkmamak lazım” diyor. Yine İsviçre’de Charlie Chaplin’in 25 yıl yaşadığı, daha sonra müzeye dönüştürülen Vevey’deki evine gittim. Evden esinlenerek okuduğum Charlie Chaplin’in "Otobiyografim" kitabından (gerçi okurken hayran olup sonra pedofili olduğunu keşfettiğim için “biraz” tadım kaçtı) aldığım mesaj da korkmamak. Sadece yapmak istediğini, istediğin şekilde yapmak, istediğin hayatın yolunu açıyor. Chaplin hakikaten sıfırdan gelmiş. O dönemin Londra fakirliğiyle ve kimsesizliğiyle karşılaştırdığımızda, çoğumuzun iyi kötü vazgeçmeye korktuğu konfor alanları var, bizi yeni şeyler denemekten vazgeçiren.
Ama bakın, korkmayan başarıyor. Bambaşka şeyler başarıyor hem de. Siz yeter ki gitmek istediğiniz yolu bilin; çünkü “Yolunu bilen yönünü bulur.” Bu yeni yılda aklınızda değiştirmek istediğiniz, başlatmak istediğiniz bir şeyler varsa, korkmayın, yarınlar yokmuş gibi atlayın! Herkese güzel, keyifli ve yaratıcılık dolu bir yıl dilerim!