YAZARLAR

A.A. dosyası Yargıtay’da ve zaman aşımı yakın

8 yaşından itibaren 30’larına kadar mücadele eden bir kadından söz ediyoruz kısaca A.A. dediğimizde. Ve rumuzu da kendisi için değil çocukları için, onların etkilenmesini önlemek için tercih eden güçlü bir kadından. Yargı, siyaset, toplum, aile gölge etmese bu aşamaları geçip kendini kurtaracak öyle çok çocuk, genç ve kadın var ki.

Bir yudum özgürlük için bir nebze adalet için ölümüne direniyor kadınlar. Ve hele kız çocukları… Aman yarabbi o ne büyük güç. Nasıl da akıllara seza direniş cesareti… Yargının ve siyasi iradenin kanatlarıyla sarmaladığı, toplumun, kültürün, inançların ve adı batasıca aile ideolojisinin besleyip büyüttüğü eril hegemonyayı evlerde sarsıyor, kız çocukları. Ev içi cinsel istismar suçuna, aile büyüğü olan faile karşı direndiği gibi ailenin erkeğini koruyan yargıya karşı da direniyorlar, tıpkı o erkek failin suçunu açığa çıkarma gücü buldukları gibi. Aile içinde cinsel istismara maruz bırakılmış küçük çocuğun kendisini suçlu hissetmesi için kurulmuş bir tezgaha dönüşebilen aile, okul, toplum üçgenine karşı mücadele verirken adalet umuduyla başvurduğunda, erk-ek yargıya da direniyor. İktidara ve onun yargısına rağmen hegemonik erkekli tahtını sallayan bir özgüvenle, umutla kadınlar ve kız çocukları kendi hayatlarına sahip çıkıyor. Şiddet mağduru denemeyecek güçlü karakterler…

Örneğin A.A. davası, çok uzun soluklu bir mücadelenin sonunda nihayet Yargıtay aşamasına geldi. Aralık sonlarında Yargıtay Başsavcılığı, faile verilen 13 yıl 6 aylık cezanın onanması talebini iletti 9’uncu Ceza Dairesine. Şimdi adaletin tecellisi için gözler ilgili dairenin hakimlerine çevrili. Ama hala ciddi bir risk var çünkü Yargıtay Başsavcılığı, onama talep yazısının sağ üst köşesinde dikkat çekildiği gibi zaman aşımı yakın. Uzun zaman alan yargı süresi boyunca fail tutuklanmadı. Denetimli serbestlikle hayatına devam etti. Yerel mahkeme suçu sabit görüp cezaya hükmetmişti oysa. İstinaf onamıştı bu cezayı. Fakat ikisi de tutuklamadı. Şimdi savcıdan onama talebi geldi ve fail Şenol Barut, Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi Başkanlığınca onama kararı verilirse ait olduğu yere, cezaevine gidecek. Ama zaman aşımı yakın ve öz kızına yıllarca cinsel istismarda bulunan failin zaman aşımından yararlanmasına fırsat verilirse bir kere daha yargı eliyle kurtarılması anlamına gelecek.

Bir kere daha diyorum çünkü Şenol Barut uzun yıllar süren yargı aşaması boyunca serbest kaldığı için çevresinde kendisini masum, kızını iftiracı olarak tanıtma fırsatına sahip oldu. "Suçlu olsaydım tutuklarlardı" diyebilme cüretini, yargının ona bahşettiği imtiyazla kazanıyordu. Çocuk cinsel istismarı faillerini tutuksuz yargılama alışkanlığı geliştiren yargı ki siyasi iradenin, Adalet Bakanlığının geliştirdiği politikası, faile bu özgüveni sunuyor. İktidar, çocuğu yalancılıkla itham edip tekrar cezalandırıp faili ödüllendirmiş oluyor. Şenol Barut’un zaman aşımından yararlanarak kendisini aklanmış gibi gösterebilme gücüne erişmesi, adaletin bir kere daha A.A. dosyasında yargı eliyle öldürülmesi olur, buna kimsenin hakkı yok. Haklı olan tek kişi A.A. bu davada ve küçük yaşından itibaren sürdürüyor mücadelesini.

8 yaşından 16 yaşına kadar öz babasının cinsel istismarına maruz kalmış ama hiç susmamış, kurtulmak için elinden gelen her yola başvurmuş ilk andan itibaren. Önce annesine söylemiş. Anne susturmuş onu. Şimdi herkes faili, babayı, o korkunç eril şiddeti bırakıp kadının anneliğini sorgulayacak ama o iş öyle değil. Kendisi de o kocadan, kafası evin duvarlarına vurularak ağır şiddet gören bir kadın o anne. Ve yıllar süren sistematik şiddet nedeniyle çaresizlik duygusu içinde. Elinden hiçbir şey gelmeyeceğine, kendisinin güçsüzlüğüne inandırılmış bir kadın o anne. İşkence anlamına gelen uzun süreli şiddet altında ömür tüketen kadınların yaşadığı ruh hali böyle… Yasalar uygulansa o anne o şiddetten korunsa A.A. çok önceden kurtarılabilir, belki bu suça maruz kalması önlenebilirdi. “Bize bakan o, hapse girerse biz ne yaparız?” sorusunu yüklemiş, çocuğun üstüne. Kızını susturan anne, masum mu suçlu mu, yoksa cinsiyet eşitsizliğin kurbanlarından birisi mi? Kendisini koruyabilmiş mi ki kızını koruyabilsin?

Nitekim şimdi iktidar tarafından tekrar gündeme taşınan yoksulluk nafakasına süre sınırı getirme girişimi, yoksul kadınları bu çaresizlik duygusuna esir etme politikası anlamına geliyor. Yoksulluk nafakasının sınırlandırılması, o boşanmış erkek yerine kamu kaynaklarından ödenmesi, erkek konforuna, hegemonik erkekliğe iktidar tarafından destek verilmesi anlamında. Anneyi suçlamadan önce onun içinde bulunduğu şartları ve nedenlerini biraz düşünmek gerek. A.A. için bile bu gerçeği görmek henüz mümkün olmayabilir ama o anne kızını sustururken bile aynı zamanda kendisinden esirgenen şeyi, eğitimi ve meslek sahibi olma fırsatını desteklemiş kızı için.

A.A.’nın yaşadıkları annenin susturmasıyla sınırlı değil maalesef. Babaanne ki o da erkeklere bağımlı yaşatılmış başka türlüsünü bilmeyen ve “aile şerefi”, suçun işlenmesiyle değil duyulmasıyla lekelenecek vehmine sahip milyonla kadından birisi. İktidar politikası bile aileyi koruma adı altında fail erkekleri tutuksuz yargılamayı tercih ederken “ona kızdım bir daha yapmayacak” diyen babaanneye ne sözümüz olabilir? Okullarda öğretmenlerden, müdürden yardım istemiş A.A. onlar bildirim görevini yerine getirmemiş. Tersine kimi “babanı dövdüreyim” demiş ve “akşam eve döndüğünden acısını senden çıkarır” şeklinde gözdağını eklemiş. Polise gitmek istemiş “seni yurda alırlar, 18’inden sonra ortada kalırsın, baba evinden başka gidecek yerin mi var?” sorularıyla gücünü kırmışlar.

Küçücük yaşına ve cüssesine rağmen kendisini korumaya çalışmış. Odasının kapısını kilitlermiş akşamları. Ama koca herif olan o baba denen adam, bir anahtar uydurur girermiş. Tüm bu şartlara rağmen okumuş A.A. ve hemşire olmuş. Evlenmiş, anne olmuş. İkinci kızı doğduktan sonra yaşayamadığı o çocukluğun travmasının üstüne gitmesi, kendisini sağaltması gerektiğini anlamış bir psikiyatrın desteğiyle. Eğer suçu açığa çıkarmazsa, suçlu ceza almazsa o travmatik anıların, geleceğini de işgal etmesinden, kendi travmasının, eşi ve kızlarını, aile hayatını etkileyeceğinden endişe ile gücünü toplayıp yargıya başvurmuş. İddianame, ilk şikayetinden iki sene sonra ve üç savcı değişikliği ile hazırlanabildi. Mahkeme davayı kabul etti ama hiç kısa sürmedi yerel mahkemenin karar verişi. Ve ardından istinaf süreci geldi. Bölge adliyesinde dosyanın ele alınması için de üç yıldan fazla süre bekledi. Şimdi Yargıtay’da dosya tekrar bekletilir, suçun işlendiği tarihe göre tespit edilen 20 yıllık zaman aşımı süresi dolarsa ne olur endişesi yerine umudunu kesmeden onama bekliyor.

8 yaşından itibaren 30’larına kadar mücadele eden bir kadından söz ediyoruz kısaca A.A. dediğimizde. Ve rumuzu da kendisi için değil çocukları için, onların etkilenmesini önlemek için tercih eden güçlü bir kadından. Yargı, siyaset, toplum, aile gölge etmese bu aşamaları geçip kendini kurtaracak öyle çok çocuk, genç ve kadın var ki. Yasaları uygulasa iktidar ve yargı, destek vermesi bile gerekmez köstek olmasa, işini yapsa yeter.

 


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.