ABD ile Çin arasında kılıçlar çekildi-1

ABD Dışişleri Bakanı, Tokyo ve Seul’den sonra gelenek olduğu halde bu kez Pekin’i ziyaret etmeyerek, ABD’nin Çin’e olan hoşnutsuzluğunu somut bir şekilde vurgulamış oldu. Çin’le temas bu kez, ABD’nin ısrarı üzerine, Alaska’nın Anchorage kentinde yapıldı. Deyim yerindeyse, Çinliler bu kez ABD’nin ayağına gittiler.

ABD ve Çin heyetlerinin 18 Mart'ta Alaska'daki buluşmasından. (Fotoğraf: Reuters)
Google Haberlere Abone ol

Hakan Okçal*

TÜRKİYE TOZ DUMAN, ASYA-PASİFİK’TE GERİLİM VAR

Türkiye’de gündem toz duman. İktidar cenahından, her biri bir ülkeyi tek başına sarsacak salvolar birbiri ardına geliyor. Haftaya başımıza neler gelecek bilemiyoruz. Muhtemelen bir döviz krizine uyanacağız. Türkiye’de olan bitenler ufkumuzu o kadar karartıyor ki, dünyada olan bitenlere dikkatimizi yeterince veremiyoruz. Biz Türkiye’de, insan hakları alanındaki fedakâr çalışmalarıyla haklı bir şöhrete sahip Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi (bu satırları yazarken Gergerlioğlu’nun tutuklanarak TBMM’den götürüldüğü haberi geldi), HDP’ye karşı açılan haksız kapatma davası, İstanbul Sözleşmesi’nden tek kişinin imzasıyla gece yarısı çekilme ve Merkez Bankası başkanının yine tek kişinin kararıyla ve yine aynı şekilde gece yarısı görevden alınmasıyla meşgulken, dünyada bizi de etkiyecek çok önemli gelişmeler oluyor. Biden Putin’i katil olmakla suçladı, ABD seçimlerine karışmasının sonuçları olacağını söyledi. Putin de altta kalmadı, Biden’a cevap verdi, ona akıl fikir diledi. Bu yetmezmiş gibi, Çin ve Amerikan heyetleri Alaska’da medyanın önünde evlere şenlik bir söz düellosu yaptılar. Bunlar diplomaside beklenen, olağan sayılabilecek şeyler değil. Hele tartışan taraflar dünyanın en büyük nükleer güçleriyse, hiç hayırlı işler değil.

ABD’nin hem Rusya ile, hem Çin’le ilişkileri gerginleşiyor. ABD Dışişleri Bakanı Blinken önümüzdeki hafta Brüksel’de NATO karşıtlarıyla ve AB üst düzey temsilcileriyle buluşarak destek arayacak, safları sıklaştırmaya çalışacak. NATO üyesi ve “AB adayı” Türkiye bakalım ne tutum alacak.

Bu yazımızda Rusya’yı bir kenarda tutarak, Asya Pasifik bölgesindeki son gelişmelere bakacağız. Bu konuda meramımı Zeynep Gürcanlı ve Prof. İlhan Uzgel’in KRT’deki “Bakış Açısı” programında cuma akşamı anlatmaya çalıştım.

ABD YÖNETİMİ İLK YURTDIŞI ZİYARETLERİNİ ASYA-PASİFİK BÖLGESİNE YAPTI

ABD Dışişleri ve Savunma Bakanları geçen hafta bölgede çok önemli ziyaretler gerçekleştirdiler. Alaska’daki söz düellosu bu ziyaretlerin ardından geldi. Biden yönetiminin ilk yurtdışı temaslarını teşkil eden sözkonusu ziyaretler hem içerik bakımından, hem de taşıdıkları sembolizm bakımından önemliydi. ABD her hareketiyle Asya-Pasifik bölgesinde Çin’e karşı ittifaklarını canlandırma ve yeni bir tutum alma niyetini ortaya koydu.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin ilk olarak, beş yıllık bir aradan sonra Japonya ve Güney Kore’yi birlikte ziyaret ettiler. Daha sonra, Blinken ülkesine dönüş yolunda Alaska’da Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ve Çin’in en kıdemli diplomatı Yang Jiechi ile buluştu. Pandomim burada koptu. Bu görüşmede Blinken’a Beyaz Saray’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve Biden’ın Asya Özel Danışmanı Kurt Campbell refakat etti. Savunma Bakanı Austin ise Güney Kore’den sonra Hindistan’a geçti. Bütün bu temaslardan önce ise Biden Hint-Pasifik bölgesinin NATO’su olarak kabul edilen “Quad” ittifakının (Quadrilateral Security Dialogue - Dörtlü Güvenlik Diyalogu) üyeleri Japonya, Hindistan ve Avustralya’nın liderleriyle elektronik ortamda gerçekleştirilen bir toplantıda bir araya geldi. ABD’nin Quad ittifakını Hint-Pasifik bölgesinde daha fonksiyonel hale getirmek istediği biliniyor. Bazı uluslararası ilişkiler uzmanları bu gruba Güney Çin Denizi’nde Çin’in baskı ve tacizlerine uğrayan Vietnam ve Endonezya gibi ülkelerin de katılmalarını öneriyorlar.

ABD dış politikasında hangi bölgenin öncelik taşıdığı hakkında duraksaması olan varsa bu ziyaret ve temaslar gereken cevabı yeterince veriyor. Esasen Asya-Pasifik bölgesi, Çin’in yükselmesinden ve her alanda karşısına ciddi bir rakip olarak çıkmasından sonra, Obama döneminden beri ABD dış politikasında öncelik taşıyor. ABD’nin Asya-Pasifik bölgesine öncelik verme stratejisi Obama döneminde ilk olarak “Pivot to Asia”, daha sonra da “Rebalancing” (dış politikanın yeniden dengelenmesi) olarak isimlendirilmişti. Trump döneminde bu tür akademik yaklaşımlar bir kenara atılmış, Asya-Pasifik bölgesine bir bütün olarak gereken önem verilmek yerine infiratçı politikalar benimsenmiş olsa da, tehdidin kaynağı olarak algılanan Çin ve Kuzey Kore ABD’nin dış politikasının odağında yer almaya devam etmişti. Obama, Çin’le çatışma yerine angajmana girerek bu ülkeyle işbirliği yollarını ararken, Trump ekonomik yaptırımlar uygulayarak ve olumsuz retoriğin hedefi yaparak Çin’le çatışma yolunu seçmişti. Bu durum Çin’i çok rahatsız ediyordu. Çin, Biden yönetiminden Obama dönemindeki gibi stratejik diyaloğa geri dönülmesini, retoriğe son verilmesini, ihraç mallarına uygulanan kısıtlamaların, yüksek gümrük vergilerinin ve Huawei gibi şirketlere yönelik yaptırımların kaldırılmasını bekliyordu. Ancak aradan geçen dört yılda çok şey değişti. ABD bugün çok daha güçlü, kendisiyle her alanda rekabet edebilen, kendine güvenen, iddialı bir Çin’le karşı karşıya. Yeni yönetimin temsilcileri daha iktidara gelmeden önce yaptıkları açıklamalarda, Çin’in uluslararası değerleri ihlal eden agresif tutumu nedeniyle, eskiden olduğu gibi işbirliği yapılacak, angajmana girilebilecek bir güç olmaktan çıktığını, Çin’in çatışma riski giderek artan hasım bir güç olarak görüldüğünü belirtmeye başlamışlardı. Biden yönetimi daha işbaşına gelmeden, özellikle insan hakları ve demokrasi konularında Çin’le açık bir yüzleşme içine girmekten çekinmeyeceğinin işaretlerini veriyordu. Örneğin Dışişleri Bakanı Blinken daha atanmadan önce, Kongre’de Çin’i Uygur halkına soykırım uygulamakla suçlamıştı.

TOKYO VE SEUL PARKURUNDA PEKİN DURAĞI KALDIRILDI, YENİ DELHİ YER ALDI

Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin’in Japonya ve Güney Kore ziyaretleri, bu ülkelerle Trump döneminde tahrip olan ittifak ilişkilerinin tamir edilmesi ve canlandırılmasına yönelikti. Trump döneminde ihmal edilen Japonya ve Güney Kore ile her yıl gerçekleştirilmesi gereken dışişleri ve savunma bakanlarının “2+2” görüşmeleri beş yıllık bir aradan sonra yeniden başlatıldı.

Buna karşılık ABD Dışişleri Bakanı, Tokyo ve Seul’den sonra gelenek olduğu halde bu kez Pekin’i ziyaret etmeyerek, ABD’nin Çin’e olan hoşnutsuzluğunu somut bir şekilde vurgulamış oldu. Çin’le temas bu kez, ABD’nin ısrarı üzerine, Alaska’nın Anchorage kentinde yapıldı. Deyim yerindeyse, Çinliler bu kez ABD’nin ayağına gittiler. Üstelik ABD’li Bakanlar yola çıkarken, 24 Çinli üst düzey yetkili hakkında, Çin Ulusal Halk Kongresi’nde kabul edilen seçim yasası değişiklikleriyle Hong Kong’da demokrasiyi yok etmek suçlamasıyla yaptırım kararı alındığı açıklandı. Bunlar adeta Çin’in suratına atılmış hesaplı kitaplı şamarlardı.

Japonya ve Güney Kore’den sonra Savunma Bakanı Austin Çin’in Asya’daki en büyük rakibi olan ve daha kısa süre önce Tibet sınırında çatıştığı “Quad” ülkelerinden Hindistan’ı ziyaret etti. Quad ülkelerinden Avustralya, bakanların ziyaretleri kapsamında değildi ama Biden, basına yansıyan bilgilere göre, Avustralya Başbakanı Scott Morrison’a ülkesinin Çin karşısında yalnız bırakılmayacağı güvencesini verdi. Biden’ın Asya danışmanı Kurt Campbell daha sonra basın yoluyla Çin’e Avustralya üzerinde ekonomik baskıya son verilmesi çağrısında bulundu. Zira Çin, geçen yılın sonlarından beri, Covid-19 salgını konusundaki tutumunu sorgulaması nedeniyle, Avustralya mallarını keyfî olarak ülkesine sokmuyor, gümrükte uzun süre bekleterek çürüttükten sonra geri yolluyor. Avustralya’nın zararının şimdiden 40 milyar doları geçtiği tahmin ediliyor. Bu durum Suudi Arabistan’ın Türk ihraç mallarına uyguladığı örtülü ambargoyu hatırlatıyor.

Austin’in üç günlük Yeni Delhi ziyaretinin sonuçlarını iyi takip etmek gerekiyor. Zira bu ziyarette bizi de ilgilendiren Hindistan'ın Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alması konusu da görüşüldü. ABD Hindistan’ın Rus füzelerini alma kararından rahatsız. Bu işin sonu CAATSA yaptırımlarına varabilir. Oysa ABD’nin Hint Okyanusu’nda bu ülkeye her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Örneğin Nisan ayında Bengal Körfezi’nde Fransa’nın katılımı ile “Quad+Fransa” formatında bir tatbikat yapılacak. Ambargo kapsamına alınan Hindistan’ın Quad’a katkı sağlaması zor olur.

BLINKEN VE AUSTIN’İN TOKYO VE SEUL ZİYARETLERİ

Blinken ve Austin, Tokyo ve Seul’de karşıtlarıyla buluşarak, beş yıllık bir aradan sonra ikili ittifak ilişkilerini gözden geçirdiler. Bu önemliydi zira, Trump döneminde bu iki ülke de ortak savunma harcamalarına yeteri kadar katkıda bulunmamakla suçlanıyorlar ve ABD’nin açık taahhütlerine rağmen kendi savunmalarını kendilerinin üstlenmeleri isteniyordu. Oysa, Kuzey Kore’nin ve Çin’in tehdidine maruz olan her iki ülke de, ABD’nin askerî himayesi ve nükleer şemsiyesi altında bulunuyorlar. Her iki ülkede de ABD üsleri var.

Blinken Tokyo’da, Çin’in üzerinde hak iddia ettiği Japonya’ya ait Senkaku (Çince adı Diaoyu) adalarına karşı sürdürülen Çin tacizlerini eleştirerek, bunların ABD-Japonya Ortak Güvenlik Anlaşmasın’nın 5. maddesi kapsamında ABD’nin koruması altında olduğunu hatırlattı.

Güney Kore’de ise 2+2 görüşmelerinin esas konusu Kuzey Kore tehdidiydi. Blinken daha seyahate çıkmadan hedeflerinin Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılması olduğunu belirtmişti.

*Emekli Büyükelçi