YAZARLAR

Abdullah Avcı, Fenerbahçe’nin panzehrini bir kez daha gösterdi

Dün akşama kadar Fenerbahçe’ye karşı sonuç almak için ne yapmak gerektiğini kimse bilmiyordu. Artık biliniyor. Trabzonspor dün akşam sadece kazanmadı, aynı zamanda ligin geri kalanına Fenerbahçe’ye karşı nasıl oynanması gerektiğini tüm açıklığıyla izah etti. Tıpkı geçen sezon olduğu gibi.

Fenerbahçe bu sezonki tüm maçlarında rakiplerine hem oyuncu kalitesi hem de oyun gücü anlamında ezici bir üstünlük kurmuştu. Sonucunda da tüm kulvarlarda 19 maçta 19 galibiyet gibi çok zor bir seri yakalamıştı. Elbette bu seri bir yerde bitecekti, ama bitmesi için bir rakibin Fenerbahçe’nin ayarlarını bozması gerekiyordu. 

Bu sezon Fenerbahçe’ye karşı oynayan tüm rakipler, belki Antalyaspor ve Nordsjaelland hariç tutulabilir, sarı-lacivertlileri aynı şekilde durdurmaya çalışmışlardı; derinde bekleyerek. Hatayspor maçında Volkan Demirel, savunma hattını beşleyerek bunu en radikal şekilde yapmayı denemiş, ama onlar da hüsrana uğramıştı. Dolayısıyla Fenerbahçe’nin ayarlarını bozabilmek için farklı bir şey yapmak lâzımdı.

Birincisi; takım hâlinde topun arkasına geçmek Fenerbahçe’ye karşı işe yaramıyordu. Zira Fenerbahçe bunu aşmalarını sağlayacak kaliteye ve uyuma fazlasıyla sahipti. İkincisi; geride biraz oyalanıldığı takdirde Fenerbahçe’nin boğucu presine dayanmak çok zordu. O hâlde sarı-lacivertlilere karşı yapılması gereken şey belliydi; ilk olarak Fenerbahçe’yi kendi kalesine mümkün mertebe yaklaştırmamak, ikinci olarak da Fenerbahçe’nin presini boşa çıkaracak şekilde hücuma çıkmak.

FENERBAHÇE’NİN EKSİKLERİ

Trabzonspor ise bu anlamda Fenerbahçe’yle tam zamanında karşılaştı. Rodrigo Becao, Alexander Djiku ve Fred’in sakatlıkları nedeniyle ilk 11’den çıkması, zaten Fenerbahçe’nin ayarlarını yeterince bozmuştu. Becao-Djiku ikilisi ve Fred’in savunma önündeki varlığı Fenerbahçe’nin pres kalitesini bir hayli yukarıya çekerken, Djiku ve Fred aynı zamanda geriden topun daha nitelikli çıkmasını da sağlıyordu. 

Bu oyuncuların yokluklarında ise aynı rolleri üstlenebilecek personeli yoktu Fenerbahçe’nin. En geride Samet Akaydın varken, savunma önünde de Fred’in yerini Miha Zajc almışken, Fenerbahçe’nin pres kalitesinin de toplu oyununun da olumsuz etkilenmemesi mümkün değildi. Öyle de oldu. 

Bu yüzden İsmail Kartal’ın bu maça özel başka bir oyuna geçiş yapması gerekiyordu, ama farklı oyuncularla aynı oyunu oynamayı denedi, hâliyle oynayamadı.

AVCI’NIN PLANI

Kabul edelim ki, Trabzonspor da Fenerbahçe’nin ayarlarının daha da bozulması için ne gerekiyorsa yaptı. Abdullah Avcı geçen sezon da Fenerbahçe’nin panzehrini tüm lige göstermişti, aynısını bir kez daha yaptı. 

Dün akşama kadar Fenerbahçe’ye karşı sonuç almak için ne yapmak gerektiğini kimse bilmiyordu. Artık biliniyor. Trabzonspor dün akşam sadece kazanmadı, aynı zamanda ligin geri kalanına Fenerbahçe’ye karşı nasıl oynanması gerektiğini tüm açıklığıyla izah etti.

İki takımın geçen sezon Trabzon’daki karşılaşmasında da dün akşam da Avcı’nın hedef aldığı başlıca şey aynıydı: Fenerbahçe’nin yüksek presini işlevsiz hâle getirmek. Bunun için seçtiği yol da aynıydı; geriden uzun toplarla çıkmak. Ama dün akşam bu yolda Maxi Gomez’den çok daha uygun bir santrfora sahipti; Paul Onuachu. 

Bordo-mavililerin Nijeryalı kulesi, maç boyunca Fenerbahçe savunmasına muazzam bir fiziksel üstünlük kurdu ve kendisine yollanan yüksek topların neredeyse tamamını kazandı. Edin Visca ve Nicolas Pepe de ona yakın oynamayı başarınca, seken toplar da Trabzonspor’da kaldı.

Öte yandan Djiku ve Fred’in yokluğunda toplu oyunu da çok sorunlu bir hâle gelen Fenerbahçe’nin bu konudaki zaaflarını da iyi kullandı Trabzonspor. Merkez ikilide Batista Mendy ile Berat Özdemir ikili mücadelelerde ve pas aralarıyla ciddi bir üstünlük sağlarken, Fenerbahçe’nin Samet-Oosterwolde ile geriden oyun kuramaması, Zajc’ın da bu ikiliye hiç destek olamaması, Trabzonspor’un Pepe’nin ayağından gelen üçüncü gol, aynen bu şekilde gerçekleşti. 

Belki Fenerbahçe kalesine çok sık gitmedi Trabzonspor. Ama her gittiğinde ya pozisyon üretti ya da gol buldu ve çok net bir üstünlükle, 1997’den beri Kadıköy’deki ilk lig galibiyetini kazandı. Böylece bordo-mavililer, Beşiktaş maçının ardından bir başka hedef maçtan daha zaferle ayrıldı. 

BUNDAN SONRASI?

Trabzonspor’un alan bulduğunda etkili olabilen bir kadrosu var, hâliyle bu tip büyük maçlar onlar için sonuç almaya bir hayli elverişli oluyor. Toplu oyunda daha çok inisiyatif almanın gerektiği maçlardaysa Trabzonspor net olarak zorlanıyor. Dolayısıyla Avcı’nın önümüzdeki dönemde geliştirmesi gereken şey bu olacak.

Dün akşam sonunda kaybeden Fenerbahçe’yi ise psikolojik olarak sağlam durması gereken bir hafta bekliyor. Önce Ludogorets, ardından Adana Demirspor deplasmanına çıkacak olan sarı-lacivertlilerde Becao, Djiku ve Fred’in sakatlıkları devam ederken, haftaya Adana’da İsmail Yüksek de olmayacak, elde kalan tek orijinal stoper Samet ise duygusal olarak dibe vurmuş durumda. 

Bu yüzden son yıllardaki en büyük zaaflarından biri kırılganlığı olan Fenerbahçe’nin bu hafta bu konuda da daha güçlü bir takım olduğunu göstermesi gerekecek.


Onur Özgen Kimdir?

1989, İzmir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudu. Gazetecilik hayatına 2008 yılında aylık sosyalist bir dergi olan RED Dergisi'nde başladı. Ardından sırasıyla Campaign Türkiye, FourFourTwo Türkiye, GOAL Türkiye ve Mackolik'te içerik editörlüğü ve yazarlık yaptı. Bir dönem BJK TV'de Avrupa futbolu üzerine yorumlarda bulundu. Son olarak ise GOAL Türkiye'de yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Şu anda Gazete Duvar ve Socrates Dergi'de futbol yazarlığı yapıyor ve Parodi Yayınları'nda çocuklara yönelik olarak kurgusal biyografi türünde spor kitapları yazıyor. Ayvalık'ta yaşıyor.