AB'nin yeni bir Türkiye stratejisine ihtiyaç var
AB'nin özellikle de Doğu Akdeniz giderek daha fazla çatışma alanına dönüştüğü için “Türkiye dış politikasında bu şekilde devam ederse ne yapmalıyız?” sorusunu cevaplaması gerekiyor.
KÖLN - Geçtiğimiz hafta Perşembe günü Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanları birkaç saat boyunca Türkiye konusunda tartıştılar ve nihayet ortak bir duruş sergilediler. Brüksel‘den gelen haberlere göre alınan kararlar iki kez revize edildi. Fakat yaptırımların genişletilmesinden başka bir yol olmadığı da tartışma götürmeyecek kadar açıktı:
"Maalesef, Türkiye tek taraflı eylemler ve provokasyonlar gerçekleştirdi. AB’ye, üye ülkelere ve Avrupalı liderlere yönelik söylemini sertleştirdi" denildi.
Bu cümle aslında Erdoğan’ın Fransa’nın ürünlerini boykot etme çağrılarına ve Fransa lideri Emmanuel Macron'a karşı kişisel saldırılarına bir göndermeydi. Elbette Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki tek taraflı eylemleri, deniz tabanında sismik araştırmalara devam etmesi, petrol ve gaz için test sondajı yapan araştırma gemilerini bölgeden çekmemesi de bu cümlenin içinde yer alıyor. Bir yıl önce, AB bu tür faaliyetler için zaten bir yaptırım uyguladı ve ardından Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Ferruh Akalın ile TPAO Arama Daire Başkanlığı Müdür Yardımcısı Ali Coşkun Namoğlu’nun AB ülkelerine seyahatleri yasaklandı. Mal varlıkları donduruldu. Bu listeye önümüzdeki birkaç gün içinde yedi ismin ve üç yan kuruluşun daha eklenmesi bekleniyor.
Ancak bu yaptırımlar Türkiye ekonomisini zorlayacak nitelikte olsa da yine de Ankara’nın tüm politikasını gözden geçirmesine neden olmayacaklar. Aslında beklendiği gibi AB Türkiye konusunda net bir karar vermeyi ABD’de yeni başkan seçilen Joe Biden’ın görevine başlamasına kadar erteledi.
Yine de AB'nin özellikle de Doğu Akdeniz giderek daha fazla çatışma alanına dönüştüğü için “Türkiye dış politikasında bu şekilde devam ederse ne yapmalıyız?” sorusunu cevaplaması gerekiyor. Türkiye Libya'da AB'nin 'Irini' deniz misyonuyla takip ettiği BM silah ambargosuna uymuyor. Özellikle Fransa, Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti ve de Avusturya, Avrupa Konseyi'nden daha sert bir yol izlenmesini Türkiye’nin enerji, bankalar ve turizm gibi tüm ekonomik sektörlere yönelik yaptırımlarla tehdit edilmesini istiyorlar. Fakat Almanya öncülüğünde İtalya ve İspanya frene bastılar. Her ne kadar Almanya Başbakanı Angela Merkel’in zirve öncesi Türkiye hakkında 'hayal kırıklığı' yaşadıklarını belirtmesi sert yaptırım beklentisi olanları heyecanlandırsa da Merkel yine de zirvede Türkiye hakkında pozitif kalınması için çaba sarf etti. Ayrıca AB’nin birçok üyesi hala Türkiye'nin göçmenlere kapıları tekrar açacağından ve daha fazla göçmenin Avrupa’ya geçmesine izin vereceğinden korkuyorlar.
ALMANYA SİLAH SATIŞINA SON VERMEYECEK
Mart ayına ertelenen yeni görüşme için AB Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve AB Komisyonu, Avrupa Konseyi’ne Türkiye hakkında siyasi ve ekonomik ilişkiler hakkında rapor verecek ve mevcut olan yaptırımların "kapsamının genişletilmesi de dâhil olmak üzere" daha fazla eylem için seçenekler sunacak. Ancak Türkiye inandırıcı bir şekilde ilişkileri yeniden düzeltemeye karar verir ve Doğu Akdeniz’deki kışkırtıcı tutumuna son verirse gümrük birliğini modernize etmek için bir teklif de alabilir.
Yunanistan’ın talep ettiği Türkiye'ye yönelik AB silah ambargosu talebini Merkel, bu tür soruların NATO çerçevesinde tartışılması gerektiğini söyleyerek bu kararı almayacağını da açıklamış oldu. Merkel’in Almanya'nın Türkiye'ye sattığı altı adet modern denizaltını teslim edip etmeyeceği sorusunu cevaplamaması da Almanya’nın Türkiye ile silah ticaretine devam edeceğinin de cevabı olarak değerlendirilebilir.
Merkel de biliyor ki her ne kadar bir NATO üyesi olan Türkiye Rusya’dan S400 hava savunma sistemi alarak ortaklarını hayal kırıklığına uğratmış olsa da NATO kendi üyesine silah ambargosu uygulamayacaktır. Ne olursa olsun Türkiye hala bölgede Rusya’ya karşı önemli denge sağlayıcı bir unsur olarak görülüyor.
Merkel, zirve sonrasındaki açıklamasında ABD ile yakın koordinasyona da değindi. Bu açıklamalar şimdiden Biden ile görüşmelerin başladığına işaret ediyor. ABD’nin, Biden başkanlığında yeniden hem NATO’yu hem de AB ile müttefik ilişkilerini güçlendirmek için çabalayacağı bekleniliyor. Bu durumda Biden, Türkiye ile ilişkileri düzeltmek için de bir fırsat tanıyacak ve tüm tarafları bir arada tutmayı deneyecek. ABD’nin atacağı adımların AB liderlerinin karar vermesini de kolaylaştıracağı düşünülüyor. ABD’ye endekslenen bir Türkiye politikası zaman kazandırır ancak sorunu çözmeye yetmeyecektir. AB’nin Ankara üzerinde etkisi azaldıkça kısıtlayıcı veya caydırıcı önlemler kapsamında atılan adımlar Türkiye için yetersiz kalmaya devam edecek. AB, ABD desteği olsun olmasın Türkiye’ye karşı kendi stratejisini belirlemek ve Türkiye ile olan ilişkilerini geniş anlamda tüm detaylarıyla yeniden gözden geçirmek zorunda.
AB Türkiye’ye karşı yeni alternatifler oluşturmadığı sürece Erdoğan haklı çıkacak hiçbir zirveden tıkanmış ilişkileri değiştirecek hiçbir anlamlı sonuç çıkmayacak.