Acil reform çağrısı: Yargıya güven tüm kesimlerde azaldı

Denge ve Denetleme Ağı’nın, (DDA) '2021’e Girerken Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Yargı' raporuna göre, yürütmenin yargı üzerindeki etkisi artarken, yargıya güven toplumun tüm kesimlerinde azaldı. Raporda, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanması ve yargıya güvenin tesisi için acil reform çağrısı yapıldı.  

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Türkiye genelinde 294 sivil toplum örgütünün oluşturduğu Denge ve Denetleme Ağı, (DDA) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kabul edildiği 16 Nisan 2017 referandumundan bu yana yargının geldiği noktayı ele alan bir rapor hazırladı. '2021’e Girerken Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: Yargı' başlıklı rapora göre, Meclis’ten geçen yargı paketleri, kısmi iyileştirmeler sağlasa da uzun tutukluluk süreleri, yargılama süreçlerindeki belirsizlik ve etkin olmayan soruşturma süreçleri gibi temel sorunlara çare olmadı. Raporda ayrıca Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte yürütmenin yargı üzerindeki etkisinin de artığı ifade edildi.  

YARGIDA 4 TEMEL ALANDA SORUN  

Denge ve Denetleme Ağı’nın hazırladığı çalışmada Türkiye’de yargının dört temel alanda sorunlar yaşadığı belirtilirken, bu başlıklar, “Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargıda liyakat ve etkinlik, temel haklar ve özgürlükler açısından tutukluluk süreleri, adil yargılanma hakkı ve savunma, yargıya güven” olarak sıralandı. 

YÜKSEK YARGI YÜRÜTMENİN KONTROLÜNE GİRDİ 

Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısındaki değişikliklerle, HSK’nın üye kompozisyonunun belirlenmesinde hâkim ve savcıların yetkilerinin ortadan kaldırıldığı belirtilen raporda şöyle denildi:
“Yapılan değişikliklerle HSK’nın üye yapısının belirlenmesinde yasama ve yürütme erklerinin etkisi belirleyici kılınmıştır. Türkiye’deki aşırı disiplinli ve lider kontrolündeki siyasi parti örgütleri dikkate alındığında, Cumhurbaşkanı’nın siyasi partisiyle olan liderlik düzeyindeki kurumsal ilişkisinin devamı, yürütme erkinin HSK üzerinde tam kontrol sağlamasına olanak vermiştir. Ayrıca son iki sene içerisinde yayınlanmış olan Avrupa Birliği ülke raporlarına göre, 2019 yılında toplam 4 bin 27 hakim ve savcının yerleri HSK kararnamesiyle değiştirildi. 2020 yılında ise HSK kararnamesiyle adli yargıda 4 bin 261, idari yargıda 465 ve 18 Cumhuriyet başsavcısının görev yerleri değiştirildi.” 

AYM İLE KUTUPLAŞMA 

Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) yapısına ilişkin düzenlemelerin de benzer bir sonuç yarattığı vurgulanan raporda, “Yapılan değişikliklerle, demokratik başkanlık sistemlerinde görülen ve yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında sert kuvvetler ayrılığı ve denetlemenin bulunduğu bir sistem yerine, yüksek yargı organlarının yürütmenin kontrolüne girdiği bir yapı oluşmuştur. Bu yönden, yeni sisteme geçiş öncesinde de yargı alanındaki temel sorun alanları, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişle beraber artan bir devamlılık göstermiştir” ifadelerine yer verildi. 

 Raporda, AYM ve yürütme arasındaki kutuplaşmanın hukukun üstünlüğünü zedeleyen etkenlerden biri olduğu belirtilerek, “Bağımsız ve tarafsız bir üst mahkeme olarak AYM, sağlıklı işleyen bir yargı sisteminin vazgeçilmez bir unsurudur. AYM ve yürütme erki arasında çıkan tartışmalar sonucu AYM’nin yapısına yönelik değişiklikler gündeme gelmiştir. Değişikliğin gündeme geliş biçimi göz önüne alındığında, içeriği daha belirlenmemiş bu olası değişikliğin, yargı erkini daha bağımsız ve tarafsız kılmasını beklemek zordur” denildi.  

KAYYIM ATAMALARI HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ ZEDELEDİ 

Hukukun üstünlüğü ilkesini uygulamada zedeleyen bir başka örneğin ise 31 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerden sonra yapılan kayyım atamaları olduğuna dikkat çekildi. Raporda, “Yüksek Seçim Kurumu (YSK) kayyum atanan belediye başkanlarının adaylıklarında bir sorun tespit etmemesine rağmen, İçişleri Bakanlığı tarafından kayyum kararları alındı. Bu şekilde yapılan kayyum atamaları YSK’nın seçim süreçlerinde zaten yıpranmış olan güvenilirliğini daha da sarsmış ve hukuksal gerekçelendirme gerektiren kararlarda yargı organının “hukuka aykırılık iddialarını kesin olarak çözme” işlevini zedelemiştir” ifadelerine yer verildi.  

NORMLAR HİYERARŞİSİ BOZULDU: KAVALA VE DEMİRTAŞ KARARLARI TANINMADI 

 Raporda, AYM ve AİHM gibi yüksek yargı organı kararlarının alt mahkemeler tarafından uygulanmamasının, normlar hiyerarşisi prensipleri yönünden sorun yaratmaya devam ettiği ifade edilerek şöyle denildi: 
“Önceden soruşturulmuş ve haklarında AYM tarafından beraat kararları verilmiş bazı siyasilerin tekrar aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınmaları da hem toplum nezdinde yargıya güveni sarsmaya devam etmiş, hem de yargı erkinin bağımsızlığı ve siyasi tarafsızlığı ilkelerine zarar vererek yargı erkinin siyasi olarak araçsallaştırıldığı algısını arttırmıştır. Örneğin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları iç hukukta tanınmamış ve bu kararların gereği yerine getirilmemiştir.” 

REFORM PAKETLERİ ÇARE SUNMADI 

Yargı Reformu Strateji Belgesi çerçevesinde çıkarılan paketlerin etkisinin sınırlı kaldığı belirtilen raporda, yargının işleyişine dair bazı iyileştirici adımlar atılmış olsa da, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile temel hak ve özgürlüklerin önemli sorun alanları olarak kalmaya devam ettiği belirtildi. Raporda, “Bu sorunlar Türkiye’de sağlıklı işleyen demokratik bir denge ve denetleme sisteminin kurulması önünde temel engeller olarak varlıklarını korumaktadırlar. Bu çerçevede Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişle beraber sorun alanlarında ilerleme sağlanamamış gözükmektedir” denildi. Raporda ayrıca şu tespitlerde bulunuldu:  

ANAYASAL REFORM ÇAĞRISI 

Denge ve Denetleme Ağı tarafından hazırlanan belgede, 'yargıya güveni sağlamak için acilen atılması gereken adımlar' şöyle sıralandı: 

*HSK’nın oluşumunda Cumhurbaşkanı’nın ağırlıklı atama yetkisi, tüm paydaşların katılacağı bir anayasal reform süreciyle yeniden düzenlenmelidir. Türkiye’deki aşırı disiplinli ve kişiselleşmiş siyasi parti yapıları göz önüne alındığında, Cumhurbaşkanı’nın yürütmenin başı ve parti lideri statüleri, yürütmenin yasama üzerinden de yargı alanına yoğun etkisini ortaya çıkarmaktadır. Kurulda Adalet Bakanı ve Bakan Yardımcısının doğal üyeliği de yeniden düzenlenmelidir 

*Yüksek yargı atamalarında meclis onayı, şeffaflık ve mecliste dinleme usulü hayata geçirilmelidir 

 *Adil yargılanma kapsamında yargılama süreçlerinin savunma haklarına saygılı ve savunma ve iddia makamlarının eşitliğini güvence altına alan yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Özellikle avukatların dava dosyalarına ve belgelerine erişimleri kolaylaştırılmalıdır. 

 *SEGBİS uygulama alanı, genişletilmek yerine bu uygulamanın bir istisna seviyesinde uygulanması mahkeme önünde yüzyüzelik ve hakim önünde dinlenilme ilkelerinin hayata geçirilmesi yönünden önem teşkil etmektedir. 

*Hakim ve savcıların haksız uzun tutukluluk sürelerinin yarattığı hak kayıplarının sorumluluğunu paylaşmaları gerekmektedir.