YAZARLAR

Acılar, kayıplar ve yıkımların ekonomiye etkisi ne olacak?

Bu iki deprem öyle bir dönemde vurdu ki, ekonomik krizin daha da ciddi bir boyuta geleceği kesin. Nereden baksanız, siyasi tüm göstergeler, normalleşme sürecinin önünde bir engel. Öncelikle iktidara olan güven ciddi bir şekilde sarsılmış durumda. Kutuplaşma zirvede ve iktidarın anti-demokratik uygulamalarla yoluna devam etmeye çalışacağını da biliyoruz. Seçim ekonomisine devam edip seçimlere gitmesi oldukça zor görünüyor.

Dünya basınında ‘Türkiye-Suriye Depremi’ olarak anılan tarihin en büyük karasal depremlerinden birinin hiçbir zaman tümüyle netleşmiş yıkım tablosunu bilemeyeceğiz, tıpkı Marmara Depremi’nde olduğu gibi... Bu ölü sayısı için de, toplam maddi zarar için de, sosyal travmaların sonuçları açısından da geçerli. Türkiye ekonomisini ve siyasetini ne ölçüde değiştireceğini ise zaman gösterecek, ancak bazı tahminler yapmak mümkün görünüyor.

110.000 KİLOMETREKARE, 13.3 MİLYON İNSAN

Öncelikle, Pazarcık merkezli 7.7M ve Ekinözü merkezli 7.6M büyüklüğündeki her iki depremin de hâlâ büyüklüğü bile tartışma konusu, bunu belirtelim. Belki de bir süre sonra Pazarcık için 7.9M’yi telaffuz edecek bilim insanları... Yaklaşık 110.000 kilometrekarelik bir alanı etkileyen, iki ilimizi ise neredeyse yerle bir eden iki deprem söz konusu olan. Toplam 10 ilden söz ediyoruz, ancak çok ciddi yıkımın yaşandığı Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman ile Gaziantep’in belli bir bölümü dışında, yıkımın ‘kısmi’ kaldığını söylemek mümkün.

GERÇEK YIKIMI ÖĞRENMEK ZAMAN ALACAK

Henüz hasar tespit çalışmaları yüzeysel olarak yapılabilmiş durumda. Gerçek hasar tespit çalışmalarından yaklaşık maddi zararı tespit etmek mümkün olacak, o da zaman alacak. Görünen o ki, bu bölgede büyük sanayi tesisleri, organize sanayi bölgeleri ve sanayi sitelerindeki hasarın düzeyi tam olarak bilinmiyor. Henüz bu meseleyle ilgilenecek ne lüksümüz var, ne de vaktimiz. Aynı şekilde işyerleri için de bu durum geçerli. Bunun yanı sıra, enkaz kaldırıldıktan sonra bir süre depremzedelerin barınma, yeme-içme ve sağlık sorunlarının giderilmesine yoğunlaşılacak. İşte ondan sonra nasıl bir ekonomik yıkımla karşı karşıya olduğumuzu anlayabileceğiz.

Ölü sayısının en az 70 binler civarında olacağı öngörülüyor, ama bu da afaki bir hesaplama üzerinden… Çok daha fazlası da olabilir ne yazık ki! Yıkılan bina sayısını biliyoruz, ama ağır ve orta hasarlı binaların sayısı konusunda net bir bilgi elimizde yok. Bu bilgiler çerçevesinde yeniden inşanın maliyeti netleşebilir ancak. Bunun yanı sıra afet bölgesinde sayılmamakla birlikte Elazığ’da önlem amaçlı olarak bazı binaların yıkımına başlandığını da hatırlatalım. Altyapının uğradığı zarar, şu anda doğrudan etkilenilen alanlarda bire bir yaşananlardan anlaşılıyor. GSM şebekesi, elektrik, su, ulaşım altyapısında ciddi bir yıkım olduğu ortada... Yapılan açıklamalara göre bölgedeki petrol boru hatlarında herhangi ciddi bir yıkım söz konusu değil.

AFET BÖLGESİNİN TOPLAM MİLLİ GELİRDEN ALDIĞI PAY YÜZDE 9.3

Tüm bu belirsizliklere karşın, şimdiden bazı öngörüler yapılıyor. Söz gelimi Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), ‘2023 Kahramanmaraş Depremi Ön Değerlendirme Durum Raporu’nu kamuoyuyla paylaştı. Rapor, afet bölgesi ilan edilen illerde toplam 13.3 milyon kişinin yaşadığı tespitiyle başlıyor. Bu rakam, Türkiye nüfusunun yüzde 15.7’sine karşılık geliyor. Deprem bölgesindeki illerin toplam milli gelirden aldığı pay yüzde 9.3. Tarım, imalat ve sanayi sektörlerinin payı ise bu oranın üzerinde… 10 ilin tarım sektörünün milli gelirdeki payı yüzde 14.3. Finans ve sigorta sektöründeki payı ise oldukça düşük, yüzde 4.4. Ancak ülke çapındaki toplam girişimlerin yüzde 11.7’si bu bölgede. Gelir vergisi ve kurumlar vergisi faal mükellefelerinin yüzde 15’i bu 10 ilde bulunuyor.

EN FAZLA ETKİLENECEK SEKTÖR TARIM

Bu bölge ülke çapındaki tarımsal üretimin yüzde 20.9’unu karşılıyor. Tahıllar ve bitkisel üretimin yüzde 12’sini gerçekleştiriyor. İşlenen tarım alanlarının yüzde 14.5’i, büyükbaş hayvan varlığının yüzde 12 ve küçükbaş hayvan varlığının yüzde 16.3’üne sahip. Bu rakamlar dikkate alındığında, zaten kurak geçen bir yılda, ciddi bir sıkıntı yaşanması ve gıda enflasyonu artışına etkisi olması oldukça muhtemel. Zira insan kaybı ve yaşanan şok sebebiyle bu yıl üretimin ve hasadın ne ölçüde yapılabileceği bilinmiyor.

Bankacılık sektörü açısından da ciddi sorunlar söz konusu olacak gibi… 10 il, toplam kredilerde yüzde 9, mevduatlarda yüzde 5.2 ve takipteki kredilerde yüzde 16 paya sahip. Bu kredilerin geri ödemesi ertelenecek, mevduatlar büyük oranda çekilecek ve takipteki kredilerin de yapılabilmesi neredeyse imkansız gibi…

İHRACAT HACMİ 15 MİLYAR DOLARIN ALTINA GERİLEYEBİLİR

Gelelim bu 10 ilin ihracat potansiyeline...  Afet bölgesinde yer alan iller, toplam ihracatın yüzde 8.7’sini gerçekleştiriyor. Bu illerin ihracattaki payları büyük farklılık gösteriyor. Söz gelimi 2022 yılında bölgeden yapılan toplam ihracat 19.76 milyar dolarken, bu ihracat hacminin 10.52 milyar dolarlık kısmı sadece Gaziantep’ten gerçekleştirildi. Sırasıyla, Hatay 3.56 milyar dolar, Adana 3 milyar dolar ve Kahramanmaraş 1.76 milyar dolarlık ihracat yaptı. Bu açıdan bakıldığında, Gaziantep’in kısmen yıkıma uğradığı düşünülerse, bölgedeki ihracatın en çok sekteye uğrayacağı iller Hatay ve Kahramanmaraş olarak görünüyor. Yine dikkate alınacak bir başka konu ise ihracat kalemleri ve onların üretim tesisleri... Bölgeden yapılan ihracatta hububat, bakliyat, yağlı tohum ve mamulleri, gıda, çelik, tekstil ve hazır giyim ürünleri ilk sıralarda yer alıyor. Bunun anlamı, sanayi tesislerinde yıkım olmuş olsa bile, bir otomotiv ya da elektronik sektöründeki yeniden üretime geçiş için gerekli onarım ve yenilemeye göre çok daha hızlı toparlanabileceği. Yani üretimdeki kesinti süresi biraz daha kısa olabilir. Ama başka bir sorun var... İllerin milli gelire katkılarındaki azalmaya paralel olarak afete maruz kalan 10 ilin ihracatının, ihracatı göğüsleyen liman altyapısının bozulmasının da etkisiyle, 15 milyar dolar düzeyinin altına düşebileceği öngörülebilir.

İYİMSER BİR TAHMİNLE YIKIMIN MALİYETİ 84.06 MİLYAR DOLAR

Bu saydıklarımın hepsi, yıkımdan sonraki ekonomik öngörülere ilişkin. Şimdi gelelim depremin yıkım faturasına, ki TÜRKONFED’in bu öngörüsünün biraz iyimser olabileceğinin de altını çizmeden edemeyeceğim… Umarım bu rakamlarla sınırlı kalır! Tabloda da göreceğiniz gibi bu tahminler, Marmara Depremi’ndeki yıkımla kıyaslanarak ve bugünkü cari fiyatlar üzerinden hesaplanmış. 2023 Kahramanmaraş Depremi’nin 70.75 milyar doları konut zararı, 10.4 milyar doları milli gelir kaybı ve 2.91 milyar doları işgünü kaybı olmak üzere, toplamda 84.06 milyar dolar hasara neden olmasını bekleniyor, TÜRKONFED’in hazırladığı rapora göre.

İÇ VE DIŞ GÖÇ DALGASI CİDDİ BİR SORUN OLACAK

Tüm bu ekonomik öngörülerde hesaba katılamayan, çünkü tahmin edilmesi oldukça güç birkaç mesele daha var. Birincisi deprem sonrasında kısa bir süre içinde başlayacak yurtiçi yoğun göç, bir diğeri ise depremin ciddi yıkıma sebep olduğu Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye gelebilecek göç dalgası… Halep, İdlip, Afrin ve Lazkiye’den ciddi bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalabiliriz. Deprem sonrası yardım alması dahi uzun süre engellenen Suriye'ye yönelik Belçika Başbakanı Alexander De Croo’nun aklına ilk gelen şey, “Bize gelmesinler, Türkiye’ye gitsinler” oldu. Türkiye ve Suriye’de yaşanan depremin yeni bir mülteci dalgası yaratmasından endişe ettiğini belirten De Croo, mağdurların Türkiye’de barındırılması gerektiğini söyleyip, “Aramızda bir şeylerin kırılmasını önlemek için bu konuda Türkiye ile iyi anlaşmalar yapmalıyız” dedi bile... Yani Avrupa Birliği bize biraz nakdi yardım yaparak bu işten sıyrılmak isteyecek, bunu öngörmek hiç de zor değil işte! Bu göçün yan etkileri, bazı komşu iller ve büyükşehirlerde kira fiyatlarında astronomik yükselişlere sebep olacak, hatta bu acılı günlerde bile ev sahipleri fiyatları üçe katlamaya başlamış. Başta işsizlik olmak üzere çevre kentlere getireceği sosyal krizler ayrıca konuşulacak.

DIŞ YARDIMLAR NE KADAR ETKİLİ OLUR?

Peki tüm bu olumsuz etkenlerin yanında, deprem sonrasında ekonominin yeniden toparlanması için karşılıksız dış yardımlar ve başta Dünya Bankası ve IMF olmak üzere uluslararası kuruluşlardan uygun faizli destek kredileri gelir mi? Büyük olasılıkla bir ölçüde gelecek, bunların bir kısmı da karşılıksız yardım olacaktır. Ancak burada işin içine siyasetin de gireceği kesin. ABD ve AB ile arası oldukça limoni olan iktidarla Batı blokunun pazarlık yapacağına hiç şüphe yok. Bunun yanı sıra, yolsuzluk gerekçesiyle yardımların asgari düzeyde kalması da mümkün. Belki Çin, Rusya, İran, Pakistan, Hindistan benzeri ülkeler bir ölçüde teknik, lojistik ve finansal destek sağlayabilir, ama o da bir yere kadar... Bunu pek yakında göreceğiz. Tabii bu yardımların doğru bir şekilde kullanılıp kullanılmayacağı meselesi var ki, o da kocaman bir soru işareti.

EKONOMİK KRİZ DÖNGÜSELLEŞECEK

Bu iki deprem öyle bir dönemde vurdu ki, ekonomik krizin daha da ciddi bir boyuta geleceği kesin. Nereden baksanız, siyasi tüm göstergeler, normalleşme sürecinin önünde bir engel. Öncelikle iktidara olan güven ciddi bir şekilde sarsılmış durumda. Kutuplaşma zirvede ve iktidarın anti-demokratik uygulamalarla yoluna devam etmeye çalışacağını da biliyoruz. Seçim ekonomisine devam edip seçimlere gitmesi oldukça zor görünüyor. Seçimi anayasaya aykırı olarak erteleme ihtimali var mı? Var!.. Peki öyle olursa seçim ekonomisi uygulamaları daha da uzun bir süreye yayılmayacak mı, siz buna yukarıdaki 84.06 milyar dolarlık yıkım maliyeti ve bunun yanı sıra kısa vadede bölgedeki ekonomik durgunluğun süreceğini de ekleyin. Bizi hem siyasi hem sosyal hem de ekonomik açıdan bir karabasanın beklediğini söyleyebiliriz.

AFET ETKİSİ UZUN VADELİ OLMUYOR AMA...

Son bir not, bu da bir karşılaştırma üzerinden, doğal afetlerin ekonomiye etkileriyle ilgili bir analizden söz edeyim. Bu rapor 2004 Hint Okyanusu Depremi ve tsunaminin ülke ekonomilerine etkisini inceliyor. 2022’de yayımlanan ‘A Study of the 2004 Indonesian Tsunami: The Effects on GDP and Tourism Post-Disaster’ (2004 Endonezya Tsunamisi Üzerine Bir Çalışma: Afet Sonrası GSYİH ve Turizm Üzerindeki Etkileri) araştırmasına göre, deprem ve tsunaminin hemen ardından, afetten etkilenen ülkelerin GSYİH’sinin yıl içinde ciddi bir düşüş yaşadığı görülüyor. Bir sonraki yıl dipten dönüş başlıyor. Birkaç yıl boyunca dalgalı bir seyir izleniyor. Sonrasında, ülkenin 'olağan' ekonomik göstergelerine uyumlu bir büyümeye geçiliyor. O dönemde, tsunamiden etkilenen ülkelerde, Türkiye'deki gibi bir çok etkenli ekonomik kriz ve siyasi kutuplaşma yoktu. Yine de, bu genel hızlı toparlanma eğilimini, küçük bir avuntu gibi görebiliriz. Bu kadar acı ve zorluklar arasında!