‘Açlık grevleri vahim boyutlara ulaşmadan adım atılsın'
Diyarbakır’daki sivil toplum kurumları açlık grevleriyle ilgili çağrıda bulundu: "Adalet Bakanlığı'nı mahpusların ulusal ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını titizlikle yerine getirmeye, açlık grevindeki mahpusları da açlık grevi eyleminden vazgeçmeye davet ediyoruz."
DUVAR - İHD Diyarbakır Şubesi, Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası ve Hak İnsiyatifi Diyarbakır Temsilciliği cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerinin vahim boyutlara ulaşmaması için ortak basın açıklaması düzenledi. Açıklamada Adalet Bakanlığı'na hak ihlallerine son verilmesi çağrısında bulunuldu.
“Türkiye hapishanelerinde 27 Kasım 2020 tarihinde süresiz-dönüşümlü başlatılan açlık grevi eylemi 04.02.2021 tarihi itibari ile 70. gününe girmiş bulunmaktadır” denilen açıklamada, eylemcilerin, Türkiye’deki hapishanelerde yaşanan insan hakları ihlallerinin sonlandırılması, ağırlaşan infaz koşullarının düzeltilmesi ve İmralı Cezaevi'nde uzun zamandır sürdürülen ağır tecrit ve izolasyona son verilmesi talepleri hatırlatıldı.
‘TALEPLERİMİZ DİKKATE ALINSIN’
Açıklamada şöyle denildi: “Otoriterleşen idari sistem ve bağımlı hale gelen yargı krizi, hapishanelerdeki mahpus sayısında ciddi artışlara sebep olmaktadır. 2020 yılının nisan ayında, Anayasa’daki eşitlik ilkesi ve Anayasa kurallarına aykırı bir şekilde çıkarılan İnfaz Yasası ile binlerce mahpusun serbest bırakılmasına rağmen daha bir yıl dolmadan cezaevlerindeki doluluk oranı neredeyse aynı seviyeye gelmiş durumda. Türkiye’nin Kürt meselesi başta olmak üzere, ekonomik, sosyal ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin sorunlarının güvenlik odaklı olarak ele alınması ve geliştirilen palyatif 'çözümlerin', sorunları çözmek yerine daha da derinleştirdiği görülmektedir. Bu nedenle hapishanelerde yaşanan sorunların çözümü için temel hak ve özgürlükleri referans alan, adil, eşit ve bütünlükçü bir politika geliştirilmediği sürece kalıcı bir çözüme kavuşturmak da mümkün değildir. Ceza adalet sisteminin demokratikleştirilmesi, infaz sisteminin eşit ve adil bir şekilde yeniden düzenlenmesinin temel bir ihtiyaç olduğunu defalarca dile getirmemize rağmen bu taleplerimiz maalesef dikkate alınmamıştır."
‘EYLEM CİDDİ RİSKLER TAŞIYOR’
İnfaz Kanunu’nun eleştirildiği açıklamada, cezaevlerindeki hak ihlallerine de şöyle vurgu yapıldı: “2020 yılının nisan ayında yürürlüğe giren yeni İnfaz Kanunu, cezaevi standartlarını geliştirmek bir yana, öngördüğü eşitsiz ve karmaşık infaz sistemi nedeniyle sorunları daha da ağırlaştırmıştır. Cezaevlerinde işkence, tecrit ve diğer hak ihlallerinde artışlar da bunu göstermektedir. Öyle ki infaz sistemi açısından aynı kategoride olan ve aynı yasal düzenlemeye tabi olan mahpuslar bile keyfi olarak farklı uygulamalarla karşılaşmaktadır. Bu keyfi ve yasaya aykırı uygulamalar nedeniyle mahpusların başlatmış olduğu açlık grevleri bir kez daha gündeme gelmiştir. Bizler bu eylemin yaşam hakkı başta olmak üzere ciddi riskleri de barındırdığını, daha önceki deneyimlerimizden biliyoruz. Bu nedenle de endişeliyiz. 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na ve bu kanuna dayanak olarak çıkarılan Yönetmelikteki hükümleri de aşan keyfi infaz uygulamalarının sebep olduğu tecrit ve insan hakları ihlalleri uygulamalarının sonlandırılması, hukuk devleti anlayışının gereği olarak yasaların uygulanması zorunluluktur.”
ADALET BAKANLIĞI’NA ÇAĞRI
Adalet Bakanlığı ve mahpuslara çağrıda bulunan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bu nedenle biz aşağıda imzası bulunan kurumlar olarak; Cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemlerinin daha ağır sonuçlar doğurabileceğini akılda tutarak mahpusların başlatmış olduğu süresiz ve dönüşümlü açlık grevinin daha ağır sonuçlara yol açmaması için, Adalet Bakanlığı ve ilgili kurumları tecrit, adil ve eşit olmayan infaz uygulamaları ile diğer hak ihlallerinin sonlandırılması için bir an önce adım atmaya, mahpusların ulusal ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını titizlikle yerine getirmeye, açlık grevindeki mahpusları da açlık grevi eyleminden vazgeçmeye davet ediyoruz." (DUVAR)