Adana'nın rengârenk, hüzünlü karnavalı: Karsambaç
Zafer Doruk'un kitabı 'Karsambaç', Sel Yayınları tarafından yayımlandı. Doruk on bir öyküden oluşan kitabında okuru Adana'nın arka sokaklarında gezdiriyor.
Vecdi Çıracıoğlu
Zafer Doruk, yaşadığı şehrin, Adana'nın yaşama biçimini, kültürel özelliklerini özümsemiş, iyi gözlemlemiş bir öykücü; öykülerinin malzemesini de buralardan çıkarıyor. Doruk'un kişilerinin ve mekânlarının gerçek hayatta bir karşılıkları var. Yazarın, içinde on bir öyküsünün yer aldığı kitabı 'Karsambaç', Sel Yayıncılık tarafından yayımlandı. Birbirinden güzel on bir öyküyü kapsayan kitabımıza genelde bir göz gezdirelim.
"Guguklu Saat" ve "Horoz" adlı öykülerin ortak kahramanı Tahir Bey, sıcak bir karakter olarak karşımıza çıkar. İçimizden, sokağımızdan bir memur emeklisidir. Onca yıllık karısı bir gece yataklarını ayırınca yaşlandığını, hayatının bir anlamının kalmadığını düşünerek evhama kapılır, hayat arkadaşına olan kırgınlığını ölümden kurtardığı bir dövüş horozuyla yarenlik ederek unutmaya çalışır. O kadar doğal ve içtendir ki onunla karşılaşınca yabancılık duymayız.
"Berber Kemal"de anlatıcı, bir dönemin kaybolmaya yüz tutmuş berberlik kültürünü zihninde canlandırdığı eski bir berber üzerinden anar. Çocukluğundan ona tanıdık gelen Berber Kemal, döneminin parlak, renkli bir kişiliğidir. Anlatıcı yazarın çocukluğunda gözlemlediği düğün, damat tıraşı, arkadaşlık âlemi gibi yaşantılar canlı betimlemelerle anlatılır.
"Günebakan Çekirdeği"nde, anlatıcının evinin balkonu, eski bir yazlık sinemanın yıkılmak üzere olan duvarına bakmaktadır. Anlatıcı, bir bahar akşamı balkonda otururken duvara bakarak çocukluğunun yazlık sinemalarından birine gider; sinemanın önündeki çizgi roman tezgâhını, günebakan çekirdeği tablasını, gazoz, dondurma, bici bici ve karsambaç satıcılarını görürüz. Çocuğun sinema heyecanına, aşk acısı çeken makinistin duygularına ortak oluruz.
"Düztaban Zöhre"; Adana'da baskın bir erkek uğraşı olan güvercin yetiştiriciliğini, halk arasında bilinen adıyla kuşçuluk mesleğini uğraş edinmiş, babası tarafından erkek gibi yetiştirilmiş bir kızdır. Öykü bu yönüyle kuşçuların anlatıldığı öykülerden ayrı bir yerde duruyor. Kuşçular âleminde erkeklerle her türlü yarışan, gerektiğinde onlardan iyi olduğunu kanıtlayan Zöhre, Süslü Yakup gibi zorba, kaba saba ama Zöhre’ye de hayranlık duyduğunu sezdiğimiz bir kuşçunun karşısında bile geri adım atmaz, onunla uğraşmakta ısrar eden Yakup'un hayatını karartır.
"Destan" adlı öykü bir genelevde geçer. Destan ve çalıştığı evin yaşlanmış, çaptan düşmüş Abla'sı, ezilmişliğin, horlanmışlığın acısını onları bu yola iten erkek milletinden çıkarır, fırsat buldukça onları aşağılar, azarlar, yarasını bu yolla dindirmeye çalışır.
"Zakkum Çiçeği Başlıyor" adlı öykünün Maral'ı da bu öfkeli ve isyankâr kadınlardan biridir. Şehrin işlek caddelerinden birinde, bir kışlık sinemanın önünde müşteri beklerken tanıştığı eski bir mahkûmla takıldığı bir akşam anlatılır. Birkaç saatlik arkadaşlık sürecinde sıra dışı, iç burkan ama sonunda insanı gülümseten bir macera yaşarlar.
"İsmiyel", şehrin bir dönemine özgü kabadayılık kültürünün günümüzle kıyaslandığında içinde barındırdığı güzellikleri bir anma/anımsama öyküsü.
"Ayışığının Bilirkişiliği", gönderisi, içeriği ve kahramanları açısından diğer öykülerden ayrı duruyor. Öykü, gerçekte yaşanılmış bir yargısız infaz olayını işlemiş. Öykü, anlatıcıyla onun çocukluğunun gözünden üç ayrı zaman ve mekânda geçiyor.
'Karsambaç'ın her öyküsünde insanın farklı bir yanını buluyor ama şaşırmıyoruz çünkü anlatılan şeyler insana özgü. En karamsar ânımızda bile yüreğimize dokunan, hayattan umut kesmememizi kulağımıza fısıldayan öyküler.