Adıyaman’da deprem psikolojisi: 'Destek hizmetleri artırılmalı'
6 Şubat depremlerinin 1’inci yılında Adıyaman’da barınma, gıdaya erişim, alt yapı gibi temel sorunlar devam ediyor. Ancak uzmanlar depremzedelerin psikolojisine de dikkat çekiyor.
ADIYAMAN - Maraş depremlerinin yıldönümünde Adıyaman’da genç nüfusun birçoğu göç etmiş durumda. Uzmanlara göre hem şehirde hem de insanlarda iyileşme süreci henüz başlayamadı.
İyileşme süreci, depremden etkilenen kişilerin ‘temel ihtiyaçlarının’ karşılanmasından sonra psiko-sosyal olarak güçlendirilmesini ve yeniden yapılanma aşamasına geçişe hazırlanmasını kapsıyor. Fakat durum Adıyaman’da böyle değil. Şehre baktığımızda birçok ağır hasarlı bina hâlâ yıkılmamış, üstelik yıkımlar oldukça yavaş ilerliyor. Bu durum insanların deprem travmasına sürekli maruz kalmasına ve aslında olağan yaşama geçmesine engel teşkil ediyor.
Depremin ilk zamanlarından bu yana Adıyaman'da çalışma yürüten psikolog Ayça Anı Atılbaz ve sosyal hizmet uzmanı Birhat Avcı depremin bir yılını değerlendirdi.
‘DEPREM BİTMEDİ, DEVAM EDİYOR’
Avcı, Adıyaman’da çocuk, yaşlı ve engelli gruplarla çalışıyor. Burada durumun pek iç açıcı olmadığını vurgulayan Avcı şu ifadeleri kullanıyor, "Depremden sonra süreç birkaç aşamada ilerlemektedir. Bu aşamalar müdahale, iyileştirme ve yeniden yapılanma olarak sıralanabilir. Fakat Adıyaman’da 1 yılın sonunda geriye dönüp baktığımızda maalesef iyileştirmenin ötesine geçememiştir. Hatta kimi yerlerde iyileştirme sürecinin başlamamış olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Öte yandan deprem sonrası iyileşmenin ve yeniden yapılanmanın en önemli unsuru, depremden etkilenen kişilerin sürece dahil edilerek edilgen değil etken birey olmasıdır.’’
Bir konteyner alanında yapılan sosyal hizmet çalışmalarının o konteynerde yaşayan insanların özgünlüğüne ve farklılığına uygun bir biçimde yapılması gerektiğini vurgulayan Avcı, "Fakat bugün gördüğümüz şey maalesef ki tek bir program üzerinden bütün her yerde aynı çalışmanın yapıldığıdır. Bu durum depremden etkilenenlerin psiko-sosyal destek süreçlerine dahil olmasına engel oluşturmakta ve insanların sosyal destek mekanizmasına ulaşmalarında güçlük yaratmakta. Bir diğer durum ise sahada yeteri kadar meslek elemanın olmaması, var olan meslek elemanlarının da fazla iş yükü dolayısı ile verimli çalışamamasıdır. Örneğin 1000 kişilik bir konteyner alanında 3 sosyal hizmet uzmanının olması ne kadar verimli olacaktır? Sanırım bu sorunun cevabı net bir biçimde, verimli olmayacağıdır. Fakat yukarıda aktardığım şeylerden dahi şunu anlayabiliyoruz, bu şehirde deprem bitmedi, deprem süreci devam ediyor. Her sabah yıkılan binaların sesiyle uyanan ya da balkona çıktığında yıkılan bir binanın tozuna maruz kalan bir insanın ruh sağlığı ne kadar iyi olabilir ki.. Sanırım bu kadarını söylemek burada yaşayan insanların ruh sağlığının ve şehrin ne durumda olduğunu anlatmak için yeterli olacaktır’’ diye konuştu.
ENGELLİ BİREYLER
Depremde önce dezavantajlı gruplar olarak çocuk, kadın, yaşlı, engelli gibi gruplardan bahsedildiğini fakat şu anda toplumun neredeyse her kesiminin dezavantajlı bir durumda olduğunu belirten Avcı şöyle devam etti: "Tabi yine dezavantajlı grupların yaşadıkları özgün sorunlardan kısaca şöyle bahsedebiliriz. Deprem sonrası Adıyaman genelinde 58 konteyner alanı açıldı. Konteyner yerleşim biçimlerimin, konteynerlerin fiziki durumları neredeyse hepsi aynı, özellikle engelliler açısından konteynerlere erişim, konteyner içi yaşam durumu oldukça zorlayıcı olabiliyor. Bizim hayatımızda çok zorlayıcı olmayan konteyner giriş yüksekliği, engelli bir birey için oldukça zorlayıcı olabiliyor.’’
YAŞLI BİREYLER
Konteynerde yaşayan yaşlı bireylerin durumunu da değerlendiren Avcı, ‘’Deprem öncesinde yaşlılar aslında evlerinde, sokaklarında, mahallelerinde kendi iç sosyal destek mekanizmalarını oluşturmuşlardı. Fakat deprem sonrasında bu sosyal destek mekanizmaları yıkılmış oldu. Bugün konteynerlerde yaşlı bireyler sosyalleşebilecek alanlardan yoksun durumdalar, neredeyse günlerinin çoğunu konteyner içinde tek başlarına geçiriyorlar bu durum da beraberinde psikolojik ve fizyolojik sorunları getiriyor’’ dedi.
Bölgede genç ve ergen grubuna yönelik çalışmaların oldukça sınırlı durumda olduğunu ifade eden Avcı, ‘’Genç ve ergen grubun bu sosyal destek mekanizmalarına erişememesi ya da olmaması, bu grubun gelişim sürecine olumsuz etki ediyor. Özellikle sosyal alan eksikliği, gençlerin bir araya gelebilecek alanlarının olmaması bu grubun sorunlarını daha da derinleştiriyor. Aslında burada her dezavantajlı grubu detaylandırabiliriz fakat bu çok uzun sürer. Kısaca ve genel olarak şunu yeterli olabilir: Sorunlar gittikçe derinleşiyor, bu sorunlar başka sorunlara zemin teşkil ediyor. Bundan dolayı depremden önce zaten dezavantajlı olan bireylerin bu durumları daha kronik hale geliyor. Dezavantajlı olmayan bireyler ise dezavantajlı durumdalar. Yani oldukça özel ve yapılandırılmış bir programın uygulanması bu grupların desteklenmesi açısından önem arz ediyor’’ diye konuştu.
‘DOĞAL İYİLEŞME EVRESİ GECİKTİ’
Psikolog Ayça Anı Atılbaz ise, “Deprem sonrası şehirde yaşayan insanların gözle görülür bir şekilde birçok psikolojik sorun yaşadığını gözlemledik. İnsanlar arasında artış gösteren boşanma oranları, intihar vakaları, aile içi şiddet gibi olgular, insanların yaşadığı psikolojik travmaların birer göstergesi. Burada özellikle çocuklar ve gençlerin yaşadığı stres, travma ve kaygılar, uzun vadede ciddi psikolojik sorunlar doğurabilir. Bu nedenle Adıyaman'da psiko-sosyal yardım hizmetlerine daha fazla önem verilmesi gerekiyor. Ayrıca, halkın deprem sonrası yaşadığı psikolojik sorunlara yönelik farkındalık eğitimleri düzenlenmeli ve psikolojik destek hizmetleri artırılmalıdır. Uzun vadede, bu tür olayların etkisini en aza indirmek için kalıcı çözümler üretmek gerekiyor” dedi.
Geçen 1 yılı mülteciler ve LGBTİ+ bireyler açısından da gözlemleyen Atılbaz, "Burada mülteci gruplarla çalışırken şunu fark ediyoruz, süreç içinde çok fazla ayrımcılığa maruz kaldılar. Hakları ihlal edildi. Bu yüzden aslında dezavantajlıyken bir kez daha dezavantajlı hale düşürüldüler. Şehrin çok uzağına kamplar yapıldı ve bu şehrin uzağındaki kampları aslında bir gettoya benzetiyorum. Mültecilerin haklarına erişimi ise halen çok kısıtlı. Bunlar içinde hastaneye, hukuka erişim haklarını ekleyebilirim. Adıyaman Bebek’te oluşturulan mülteci kentinde ise tuvalet alanı, çamaşırhane gibi eksikler halen devam ediyor’’ dedi.
‘TEMEL İHTİYAÇLARA ERİŞEMİYORKEN PSİKOLOJİK DESTEKTEN BAHSEDEMİYORUZ’
Depremzedelerin halen temel ihtiyaçlarına erişemediğini vurgulayan Atılbaz, ‘’Bizler burada halen temel ihtiyaçları ve hak ihlallerini çözmeye çalışıyorken psikolojik destekten de bahsedemiyoruz. Fakat genel perspektife bakarsak 6 Şubat depremi hiç kimsenin hazırlıklı olmadığı bir afetti. Fakat psikolojik olarak bizi sevindiren şey ise dayanışmanın gücü. Burada hep birlikte yalnız kalmamanın gücüne şahit olduk. Bunlar da zaten baş etme mekanizmalarımızdan biri. Bir yıl içerisinde dayanışmayı, zor duygularla baş edebilmeyi öğrendik. Evet çok zor bir yoldan öğrendiler. Fakat sivil toplumun ya da kurumların, organizasyonların, projelerin güdümlemesiyle aslında insanlar yalnız olmadıklarını gördüler. Ve onlar da kendilerini daha hızlı bir şekilde doğal iyileşme sürecine adapte edebildi’’ diye konuştu.