Afetlere dayanıklı bir toplum için ‘yerelleşme’

İnsan onuruna yaraşır bir yaklaşımla, afetten etkilenen kişileri birer mağdur olarak değil, tam aksine hayatı yeniden kurabilecek güçte özneler olarak tanımlayarak topluluklarla çalışmak çok değerli.

Fotoğraf: Hayata Destek Derneği
Google Haberlere Abone ol

Türkiye’nin farklı bölgelerinde meydana gelen afetlerde insani yardım müdahaleleri yürütürken çıkardığımız önemli bir ders var: Yereldeki ihtiyacı ve bu ihtiyaca yönelik en işlevsel çözümleri en iyi bilen, tasarlayabilen yine yerelin kendisi oluyor. 6 Şubat Depremleri sonrası bir kez daha gördük ki afet sonrası iyileşme, kalkınma ve de afetlere hazırlık için yerel toplulukların sürece katılması, harekete geçmesi kalıcı iyileşme için elzem. Yerel yönetimlerin ve yerel halkın afetlere hazır olması, afet sonrası dayanıklılıklarını doğrudan etkiliyor. Bu tecrübeler ışığında, Hayata Destek Derneği olarak, son 3 yıldır afet bölgelerinde yerel toplulukların müdahale kapasitesinin geliştirilmesi için ‘Yerelin Liderliğinde Güçlenme Programı’nı uyguluyoruz. 12 Kasım Afet Eğitimi Hazırlık Günü’nü vesile ederek, yerelleşmeyi odağına alan ve afete dayanıklılık konusunda kritik önem taşıyan bu programa mercek tutmak istiyorum.

TOPLULUK LİDERLİĞİNDE KRİZ VE AFETLERE MÜDAHALE

Nedir Yerelin Liderliğinde Güçlenme Programı? Dünyanın farklı bölgelerinde meydana gelmiş birçok farklı afette topluluk liderliğinde müdahale, iyileştirme ve afetlere yönelik önlemler gibi insani yardım alanının kritik alanlarında başarıyla uygulanan ‘Supporting Community-Led Response/SCLR’ anlayışının Hayata Destek tarafından Türkiye’de uygulanan versiyonu olarak tanımlayabiliriz. SCLR yaklaşımını ilk geliştiren oluşumdan bahsetmek lazım: ‘Local to Global/L2GP’. L2GP, 2009 yılında krizlere verilen toplumsal tepkiler üzerine bir araştırma ile kuruldu. Bu araştırma, topluluk liderliğindeki kriz müdahalesi yaklaşımının temelini oluşturdu. L2GP bu yaklaşımı Burma/Myanmar, Kenya, işgal altındaki Filistin toprakları, Filipinler, Güney Sudan, Sudan ve Zimbabve gibi farklı bölgelerde uyguluyor; bunu yaparken de çeşitli uluslararası, ulusal ve yerel kuruluşlarla ortaklıklar kuruyor.

Mara El Sanatları Atölyesi-Hatay

Aslında SCLR, geleneksel insani yardım paradigmasındaki köklü bir değişikliğe işaret ediyor. Çünkü afete hazırlık ve müdahale çalışmalarında, yerel kapasiteyi güçlendirmeyi önceliklendiriyor ve geleneksel insani yardım perspektifinde sadece yardım edilen, edilgen bir konumda olan ‘afetten etkilenen kişileri’, o bölgeyi bilen, dayanışma içinde çalışmalar yaparak kendi ayakları üzerinde durabilen özneler olarak yeniden tanımlıyor. Bu yaklaşımın sağladığı motivasyonla, toplulukların ihtiyaçlarını tespit etmesine ve uygulamasına alan sağlamanın daha güçlü bir afet sonrası kalkınma süreci sağlayabileceğine ve bu etkinin daha sürdürülebilir olacağına inanıyoruz. Öte yandan afet durumunda, olaya ilk ve son müdahale edenlerin o bölgede yaşayan yerel topluluklar olduğunu çalışma yaptığımız her bölgede gözlemliyoruz. Bu gerçeklikten yola çıkarak afetlere müdahale etmiş ve önlem almaya çalışan toplulukların oluşturdukları proje ve girişimleri, Hayata Destek Derneği olarak mikro-hibelerle destekliyor, projelerin yürütülme aşamasında topluluklara yardımcı oluyoruz.

TOPLUMSAL GÜÇLENME İÇİN YEREL ÇÖZÜMLER

Afete dayanıklılık çalışmalarında yerelleşmeyi odağa aldığımız programın Türkiye’deki uygulama serüvenine genel hatlarıyla değinmek isterim. İlk olarak 2021’de Ege ve Akdeniz’de meydana gelen orman yangınları ve Batı Karadeniz’de meydana gelen selde programı uygulamaya başladık. Yapı-onarım, afet sonrası rehabilitasyon, geçim kaynakları projeleri bu dönemde ön plana çıkan başlıklar oldu. Burada edindiğimiz deneyimi açık kaynak olarak raporlaştırdık. Yerelin Liderliğinde Güçlenme Programı, Mayıs 2023’ten bu yana da 6 Şubat Depremleri’nin en çok etkilediği illerden, Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya’da uygulanıyor. Hatay ve Kahramanmaraş özelinde hazırladığımız raporda sürecin detaylarına göz atmak mümkün.

Hatay Bir Aradayız Aşevi

Projeleri uygulayan toplulukların fikirleri, ihtiyaç tespitleri neden yerelin kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiğine cevap niteliğinde. Deprem sonrası geçici barınma alanlarında yaşayan ya da bulundukları bölgede hayatı yeniden normalleştirmeye çalışan topluluklar neler yaptı, yapıyorlar birlikte göz atalım. Yerel topluluklar, konteyner kent alanlarında çocuklar ve gençler için kütüphane, etüt merkezi gibi çalışma alanları, tiyatro etkinlikleri, kadınlar için dikiş atölyeleri gibi projelerin yanında, yine bu alanlarda yaşayan herkese hizmet sunan sağlık kabini ve ortak mutfak gibi birçok farklı projeyi hayata geçirdiler. Hatta Adıyaman’da bir kolektif tarafından kurulan kadın dikiş atölyesi sürdürülebilirlikleri için kooperatif olma yolunda ilerliyor ve etkilerini genişletiyorlar. Bulundukları bölgede normale dönmeye çalışan topluluklar içinse depremin ilk günü ve sonrasında yaşananlar tetikleyici nitelikteydi. Bu yüzden acil bir durumda ya da herhangi bir toplu etkinlikte başlıca toplanma alanı sayılabilecek köy konağı, taziye evi ve sosyal tesis gibi alanları afetlerde oluşabilecek ihtiyaçlara göre güçlendiriyorlar. Acil durumlarda, bölgede yaşayan her insanın ihtiyacına cevap verebilmesi için bu alanların mutfak, çocuk alanı, engelli rampası gibi fiziki kapasiteleri geliştirilirken, ilk yardım, yangın ve arama kurtarma ekipmanları tedarik ederek alanın afetlere müdahale kapasitesini artırıyorlar. Afet sonrası edindikleri tecrübeler, bulundukları bölgeyi en iyi bilen, bu bölgelerde yaşayan insanların kolektif çalışmasının ne kadar hayat kurtarıcı olduğunu göstermiş. Bu tecrübelerden yola çıkarak; mesela Malatya’da öğretmenlerden kurulu kolektif bir girişim başlattılar ve bir arama kurtarma ekibi kurup, gerekli ekipmanlar için proje tasarladılar. Bu örneklere ek olarak; su kaynaklarını koruma, kesintisiz elektrik için sürdürülebilir enerji dönüşümleri de yine bize ulaştırılan, desteklediğimiz projeler arasında.

Yerelin Liderliğinde Güçlenme yaklaşımında, mikro-hibe projelerinin başvuru kısmından raporlanmasına kadar bütün sorumluluğu topluluklar üstleniyor. 12 Kasım’ın önemine de paralel şekilde, ihtiyaç duydukları kapasite geliştirme ve eğitim ihtiyaçlarını da bizlerle paylaşarak veya kendi çabalarıyla ilgili kurumlarla iletişime geçerek afetlere bütüncül bir hazırlık sağlamayı amaçlıyorlar.

DAYANIŞMA RUHU VE KOLEKTİF GÜÇLENME

Topluluklar, yaptığımız görüşmelerde en başta bir projeyi uygulayabileceğine inanmadıklarını fakat sonrasında dayanışma sayesinde hem proje yönetimi hem de kolektif çalışmalarda ortaya çıkan yeteneklerini keşfederek ileriye dönük kolektif yapılarını güçlendiren önemli bir tecrübe edindiklerini belirtiyorlar. Yani topluluklar, afetlere yönelik sorumluluk alarak bu yönde birlikte çalışabileceklerini ilk defa keşfediyorlar. Bazı topluluklar da projelerini uyguladıktan sonra farklı ihtiyaçlarını tespit edip yeni proje fikirleriyle bize başvuruyorlar. Proje uygulayan farklı topluluklar birbirleriyle deneyimlerini paylaşıyorlar. Kamu kurumlarıyla doğrudan iletişime geçerek süreç yönetiyorlar. Bazı topluluklar olası afet durumlarıyla ilgili yerelde risk yönetimi bile yapmaya başladı. Bu kapsamda belirledikleri dezavantajlı koşulları ve güçlü yönleri doğrultusunda farklı destek ve kaynak geliştirme arayışında olduklarını belirtiyorlar.

Programın başından bu yana sahada görev alan ben ve ekip arkadaşlarım için de bu süreç hayli öğretici oldu. Alıştığımız çalışma şeklinden farklı olarak, yerelin inisiyatifiyle ve gücüyle birlikte yürümek, karşılıklı yardımlaşmayı amaç edinmek, insani yardım alanındaki pratiklerimizi, görüşlerimizi kökten ve olumlu yönde değiştirdi. Gerçek anlamda, insan onuruna yaraşır bir yaklaşımla, afetten etkilenen kişileri birer mağdur olarak değil, tam aksine hayatı yeniden kurabilecek güçte özneler olarak tanımlayarak topluluklarla çalışmak çok değerli. Afet sonrası ihtiyaçları birlikte değerlendirirken biz de mevcut duruma yerelin gözüyle, en gerçekçi kadrajdan bakabiliyoruz. Belki de hiç anlayamayacağımız ya da gözden kaçırabileceğimiz ufak bir detayın o bölgede afetten etkilenmiş bir çocuk, bir anne, bir yaşlı, bir engelli için ne kadar kritik olduğunu artık biliyoruz. 

TOPLULUKLARIN YANINDA

Afetlere karşı müdahale geliştirme ve önlem almanın en iyi yolunun, bilinçli bir toplum ve iyi bir afet risk yönetiminden geçtiğini 12 Kasım Afet Eğitimi Hazırlık Günü’nde bir kez daha vurgulamak istiyorum. Biz de bu amaçla toplulukların yanında, birlikte hareket ediyoruz. Sivil toplum, özel sektör ve kamudaki paydaşlarımızla yerelleşmeyi ve yerelin liderliğinde güçlenmeyi nasıl geliştirebileceğimiz üzerine toplantılar, atölyeler ve çalışmalar organize ediyoruz, koordinasyon ağları oluşturuyoruz. Hayli yol kat etmiş olsak da yaşadığımız çoklu afetler çağında gidecek hala hayli yolumuz var. Yeni yılda, farklı afetlerden edindiğimiz tecrübelerle güçlü bir yerelin liderliğinde güçlenme stratejisi yayınlamayı ve yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Yerel kapasiteyi güçlendirerek afetlere dayanıklı, hazırlıklı ve bilinçli bir toplum oluşturmak en büyük hedefimiz.

* Hayata Destek Derneği Program Uzmanı / İstanbul