Afganistan, Taliban yönetimi altında belirsiz bir geleceğe doğru ilerliyor

Afganistan'da mevcut duruma yol açanlar da dahil olmak üzere, tüm ülkeler artık inisiyatif alarak Afganların haklarını korumak zorunda.

Google Haberlere Abone ol

Nematullah Bizhan

İki gün önce, Afganistan’da yaşayan bir dostum Kabil’in bir mezarlık gibi göründüğünü söyledi. Susturulmuş. Çaresiz. Ve umutsuz. Bu durum, bana 1990’ların sonlarında Taliban egemenliği altındaki boş sokakları ve umutsuzluğu anımsatıyor. İnsanlar Kabil ve diğer şehirlerin sokaklarında, ailelerini beslemek ya da ülkeyi terk edebilmek için yolculuk masraflarını ödemek amacıyla ev eşyalarını sattılar. Altı yaşın üzerindeki kız çocuklara eğitim yasaklandı. Kadınların çalışmasına izin verilmedi.

1996-2001 yılları arasındaki dönemde Taliban dini temel alan bir totaliter rejim kurdu. Afganistan’ın Taliban’ın eline geçmesinden ve cumhuriyetin bu hafta son sürat ölümünden sonra, Afganlar, grubun eski politikalarına geri dönmesinden ve güvence altındaki temel haklarını kaybetmekten endişe duyuyorlar. Belki de insanlar haklıdır. Taliban’da henüz bir değişiklik işareti görülmüyor.

En büyük endişeyi kadınlar yaşıyor. Afganistan’daki en büyük üçüncü şehir olan Herat’ın düşüşünün sonrasında, Taliban tarafından kadınlara işe ya da üniversiteye gidiyorlarsa, çıkışta evlerine gitmeleri söylendi.

Afganistan’ın kuzeyinde bulunan bir şehirde yaşayan meşhur bir gazeteci bana bir Taliban üyesinin evine dört kez gittiğini ve ailesine nerede olduğunu sorduğunu aktardı. Farklı bir yerde ve güvendeydi ama yakın aile üyelerinin zarar görmesinden korktuğu için dehşete düşmüştü. Bu durum, Taliban siyasi liderliğinin herkese af sunan ‘değişim’ anlatısıyla uyuşmuyor. Bugün, tanınmış bir aktivist ve analizci bana, “Bu durumda burada kalma imkânım yok. Kendimi boğulmuş gibi hissediyorum. Tanrı yardımcımız olsun. Ne olacağını bilmiyorum” dedi.

KASVETLİ GÜNLERE RAĞMEN KAZANIMLARI KORUMAK MÜMKÜN

Şu anda Afganistan’daki insanlar arasında belirsizlik ve korku duygusu hâkim. Büyük kısmı ülkeyi topluca terk etmeye çalışarak, Taliban’ın yönetimi ele geçirmesine tepkisini gösterdi. Kabil havaalanında binlerce kişi asfalt piste koştu ve bazı insanlar o denli çaresizdi ki, havalanmakta olan bir Amerikan askeri jetine tutundular. O gün yedi kişi öldürüldü.

Ordu, ekonomi ve hayati öneme sahip kamu hizmetleri birkaç hafta içinde çöktü. Afganlar, Biden yönetimi ve müttefikleri ve hatta ülkeden kaçan ve onları kaosa sürükleyen kendi başkanları tarafından ihanete uğramış gibi hissediyorlar.

Afganistan’daki bir kaynağın bana aktardığı kadarıyla Taliban, ABD ile barış sürecini kullanarak zaman kazanması ve Afganistan’ı ele geçirmesi nedeniyle Afganlara da ihanet etti. Artık Afganların güveneceği hiç kimse kalmadı. Afganistan şu anda büyük bir tehlike altında. Her şeyi yitirmemiş olsak bile, özellikle de uluslararası toplum ve BM kayıtsız kaldıkça, çok yakında yitireceğiz.

Son yirmi yılda elde edilen ve güçlükle ulaşılan kazanımlar yok olabilir. İfade özgürlüğü, eğitim ve bir iş bulmak için eşit erişim fırsatı dahil olmak üzere, vatandaşların temel hakları büyük tehdit altında. Buna karşın, kimi kazanımları koruma ve insani krizin büyümesini önleme şansı mevcut.

Birçok soru henüz yanıt bekliyor. Yeni yönetim biçiminin Taliban’ın eski İslam Emirliği’ne geri dönüp dönmeyeceği şimdilik bilinmiyor. Taliban yönetimine karşı silahlı bir direniş olsa bile, önceki hükümete bağlı unsurlarla siyasi bir çözüme varılıp varılmayacağı da belli değil.

ULUSLARARASI TOPLUM NASIL YARDIMCI OLABİLİR?

ABD ve müttefikleri, Afganistan’daki kozlarının büyük kısmını yitirmiş olsalar bile, yine de üç alanda olumlu katkılar sağlayabilirler.

İlk olarak, savunmasız kişilere ve Taliban tarafından zulme uğrama ihtimali daha yüksek olan insanlara koruma sağlayabilirler. Bu, tıpkı Kanada’nın yaptığı gibi, daha önce koruma başvurusunda bulunan ve belirsizlik içinde bekleyen Afganlara özel mülteci giriş izinleri sunarak ve koruma sağlayarak gerçekleştirilebilir.

İkinci olarak, uluslararası toplum, Taliban’a ve onu destekleyen ülkelere son yirmi yıl boyunca elde edilen kazanımları korumaları amacıyla baskı ve hatta yaptırımlar uygulayabilir. BM’nin nasıl tepki vereceği büyük önem taşıyacak. Afganistan’da 3 binden fazla çalışanı bulunan BM, çok yakında Taliban hükümetini tanıyıp tanımamaya ve Afganistan iktidarını ona verip vermemeye karar vermek zorunda kalacak. Güvenlik Konseyi yeni bir hükümet hususunda görüşme çağrısında bulunsa da ancak daha güçlü girişimlerin Taliban’ın eylemleri üzerinde gerçek bir etkisi olabilir.

Üçüncü olarak, uluslararası toplum, ülke içinde yerinden edilen insanlara ve son savaştan etkilenen diğer kişilere insani yardım sağlamalı. Bunlara ek olarak, bölgedeki güçler de -Çin, Pakistan, İran ve Rusya- hayati bir rol oynayabilirler. Ne var ki henüz niyetleri belirsiz. Bir kısmı Taliban’ın zaferini kısmen memnuniyetle karşılarken, bazıları Afganistan sınırında bulunan güvenlik güçlerini takviye etti.

Yapabilecekleri en kolay şey, sınırlarını savunmasız olan ve üçüncü bir ülkeye sığınan Afganlara açık tutmak olur.

Afganistan, son kırk yıl boyunca büyük güçlerin ve bölgesel rekabetlerin beslediği çok fazla çatışma ve istikrarsızlığa tanık oldu. Bu durum, benzersiz insani acılara ve trajedilere yol açtı. Gelecekte bu güçler yaptıkları şeylerden ötürü pişmanlık duyabilirler ama şimdi Afganistan ve halkıyla dayanışma zamanı.


Yazının orijinali The Conversation sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)