Ahlak, Trabzonspor ve Abdullah Avcı
Abdullah Avcı, oyuna fırsat vermemizin fırsatıdır. Fatih Terim, Şenol Güneş dahil, Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi oyun tasarımcısı, bana göre tartışma götürmez şekilde Avcı’nın kendisidir. Avcı'nın Türkiye’nin geleneğe ve ekolleşmeye en açık ve en elverişli potansiyeli olan Trabzon’la buluşması, tarihi bir fırsattır.
Trabzonspor’un gasp edilen şampiyonluğundan sonra, gaspçı sisteme temelden itiraz etmeden 2011 yılından bu yana lige iştirak etmesi, Trabzonspor’un ahlaki gerekçelerini tartışmalı hale getiriyor. Sadece lige devam etme zorunluluğu için ileri sürülen nedenler ve gerekçeler, başka bakış açılarını ve nedenlerini de meşru hale getirir. Ne demek istiyorum; demek istediğim şu, Türkiye Süper Ligi'nin kesintisiz müdavimi olan Trabzonspor, sırf bu yüzden hiç kimseyi, Abdullah Avcı da dahil hiç kimseyi, şike bahsinden ötürü, gayri ahlaki bir konumla suçlayamaz, itham edemez. Ahlaki olarak ‘’şike yoktur’’ ile ‘’şikeci bir lige devam etmek’’ arasında ilkesel bir nitelik farkı yoktur.
Eğer ahlaki angajmanları geri çekmeye niyetliysek, ki- öyle olmak zorunda, çünkü lige devam ediliyor- sportif olarak, Trabzonspor yönetiminin Abdullah Avcı’yı işbaşına getirmesi, Türkiye ölçülerinde olabilecek en doğru karardır.
Biliyorum, Türk ve Kürt futbol kamuoyunda oyun pek makbul kabul edilen ve takdir edilen bir hadise değil. Skorlar ve sonuçlara müptela bu kamuoyu, gece kafasını yastığa huzurla koymayı, sonuçlara endekslemiş. Kendini sadece sonuçlardan sorumlu hisseden bir taraftarlık algısı bu. Diğer bir deyimle, futbol ve sonuç ilişkisi duygusal ve kişisel bağımlılık yaratmış. İşte bu yaklaşım oyunu hem itibarsızlaştırıyor hem de oyunu, futbol için yabancılaştırıyor.
Oysa bereketli bir hasat için tarla neyse, futbol içinde oyun aynı şeydir. Esastır, temeldir. Olgun bir oyunun sonucu olarak skorlar, lezzetli meyve haline gelebilirler.
Kürt ve Kürt futbol kamuoyu hâlâ oyuncuyu öldürmeye kıyamıyor; sırf bu basiretsizlik, futbol imparatorluk tahtına oyunu koyamıyor ve imparatorluk tacı teknik direktörün başına konulamıyor. Deyim uygunsa bu perspektifsizliğin en belirgin sonucu da, istikrarsız, ilkesiz ve melez kaotik futbol oluyor. Gelenek boy gösteremiyor, işlerin yapılma biçimi bir ekole evrilemiyor. Her seferinde her şey sil baştan yapılıyor.
Abdullah Avcı, oyuna fırsat vermemizin fırsatıdır. Fatih Terim, Şenol Güneş dahil, Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi oyun tasarımcısı, bana göre tartışma götürmez şekilde Avcı’nın kendisidir. Avcı’nın Türkiye’nin geleneğe ve ekolleşmeye en açık ve en elverişli potansiyeli olan Trabzon’la buluşması, tarihi bir fırsattır. Hiç kimsenin bu büyük tarihsel fırsatı, kişisel sabırsızlığına kurban etmeye hakkı yoktur.
Abdullah Avcı’nın sabırdan başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve bir oyun inşa etmek de dünyanın en çok sabır gerektiren işidir. Ben anlamıyorum, bir oyun tasarlayıp, inşa etmeye sabır göstermeyeceğiz de neye sabır göstereceğiz.
Trabzonspor, Türkiye futboluna yeni bir nefes, yeni bir renk ve hiç değişmeyecek yeni bir zirve katmak istiyorsa, Abdullah Avcı’ya ihtiyaç duyduğu sabrı göstermelidir.