Ahmet Aras: Bodrum'da büyük bir sermaye tahakkümü var
Turizm merkezi Bodrum’da barınmadan doğa tahribatına, yapılaşmadan kıyı işgallerine kadar pek çok sorun mevcut. Belediye Başkanı Aras, “Acil koruma eylem planına ihtiyaç var” diyor.
Selçuk Arslan
BODRUM - Yerleşik nüfusu yaklaşık 300 bin olan Bodrum, yaz aylarında ciddi bir hareketlilik yaşıyor. Nüfusu pandemi döneminde 1 milyonu bulan, büyük şehirlerden göç alan ve son dönemde de ev kirası, lahmacun fiyatı, plaj giriş ücreti gibi kalemlerde fahiş rakamlarla gündeme gelen Bodrum, turizm beldeleri içinde en çok tercih edilen yerlerden biri olmayı sürdürüyor.
Ancak Bodrum gerek nüfus artışı gerekse de orman içlerine yayılan yerleşim yerleri ile doğal güzelliğini ve dokusunu kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya. Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras da bunlara karşı Bodrum’un acil bir koruma eylem planına ihtiyaç duyduğunu belirtiyor.
Bodrum kıyılarında işgallerin artması, kamu arazilerinin özelleştirilerek imara açılması, doğadaki tahribatın etkileri ve Cennet Koyu’nda belediyenin tavrı gibi pek çok konuyu Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras ile konuştuk.
‘TURİZMİ 12 AYA YAYMALIYIZ’
Bodrum’un bu sene turizmdeki hedefini 1 milyon olarak açıklamıştınız. Hedefinize ulaştınız?
Hedef olarak 1 milyon turist beklentimiz vardı. Sezon devam ediyor ve şu an itibariyle 650 bin rakamlarındayız. Bu rakamlar, hedefimizin altında bir rakam ama sezon sonunda 1 milyon hedefini yakalayacağız. Tabi durumun ekonomiyle bağlantısı var. Yerli turist açısından beklediğimiz gibi bir süreç olmadı. 2022 yılında ciddi ekonomik sıkıntı yaşandı. Fiyatlar birden arttı, enflasyon arttı, döviz kurları keza aynı şekilde... Bu durum ister istemez yerli tatilcileri etkiledi. Artan maliyetler karşısında insanımız tatile çıkamadı. Yerli turist açısından sorun var.
Bu sene yabancı turistlerin ilgisi ne durumda?
Yabancı turistler açısında şu an bir sorun yok. Geçtiğimiz senelere göre, bu sene talebin ve ilginin olduğunu söyleyebiliriz. Toplam 1 milyon turistin geldiğini düşünürseniz, bunların ekonomiye katkısının yüksek olması lazım. Türkiye’de şu anda kişi başı bazında bir turistin harcaması 650 dolar civarında. Yabancı turistler Bodrum’a geldiklerinde buna yakın bir harcama yapıyorlar. Bizim hedeflerimiz arasında kişi başı harcamaları 850 dolara çıkarmak var. Böylelikle kişi sayısı az da olsa 1 milyon turist için belirlediğimiz ekonomik kazancı yakalamış oluruz.
Tabi burada atılması gereken adımlar da var. Yatak kapasitemizi yükseltmek ve turizmi 12 aya yaymak gibi...
Yanı başımızdaki yerler, bizden daha fazla turist ağırlıyor. Hırvatistan veya İtalya, 2,5 milyon turist ağırlıyor. Çünkü bu yerlerde bütün yıla yayılmış bir turizm var. Biz ise sadece 4 veya 5 sezon açığız. Sezonu yıla yaydığınızda kaynaklar sürdürebilir oluyor, nitelikli personel çalışıyor. Ama '6 ay çalıştır sonra kapat' durumu, turizmin sürdürülebilirliğini zorlaştırıyor. Kongreler yapıyoruz, fuarlar gerçekleştiriyoruz, kültür sanat etkinliklerine imza atıyoruz... İnsanlar sadece eğlendiğimizi sanıyor. Oysa bütün bu çalışmaları, turizmin geliştirilmesi için yapılan çalışmalar olarak ele alıyoruz.
‘ÖZELLİKLE KIYI BÖLGELERİNDEKİ KAMU ARAZİLERİNİ KORUMAK ZORUNDAYIZ’
Bodrum’un ülke turizmi açısında konumu ne? Bodrum turizm gelirlerinin yüzde kaçını oluşturuyor?
Bu soruya Muğla bazlı cevap vermek gerektiği düşüncesindeyim. Türkiye’de turizm gelirleri açısından Antalya birinci, İstanbul ikinci, İzmir de üçüncü sırada. Muğla bu sıralamada dördüncü konumda. Bu bağlamda baktığımız zaman Muğla, ülke turizminin yüzde 15’ni oluşturuyor. Bodrum, bu payda önemli bir yere sahip ama bu rakamların yukarıya çekilmesi lazım.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından Bodrum'da kamuya ait araziler, özelleştirme yoluyla satılıp imara açılıyor. Bu alanlara imar yetkisini kim veriyor?
Bodrum’da, kamu mallarının elde tutulması, özelleştirilmemesi lazım. Bunların vasıflarının korunması lazım. Şimdi size örnek veriyorum; Gökçebel’de, Cennet Koyu’nda, Ortakent’te özelleştirilen büyük parseller var. Bu alanlarda süreç şöyle ilerliyor: Özelleştirme İdaresi Başkanlığı plan yapıyor, Turizm ve Kültür Bakanlığı veya Çevre Şehir Bakanlığı imara açabiliyor. Bu yolla büyük arazilerimiz imara açılmış oluyor.
Özelleştirme sürecine itiraz ettiğiniz nokta nedir?
Arazilerin satışları yapıldıktan sonra biz alan insanlarla karşı karşıya geliyoruz. İtirazımız buna. Oysa satan veya alanın hiçbir suçu yok. Tabi satıldıktan sonra zaten imara da açılmış oluyor, bizim hukuken yapacağımız bir şey kalmıyor artık. Biz burada kişisel davranmıyoruz, yatırımcıyla bir sorunumuz yok. Burada yöntem hatası var ve biz buna itiraz ediyoruz.
Bir diğer itirazım da kamu arazilerimizin korunmamasına yönelik. Özellikle kıyı bölgelerindeki kamu arazilerini korumak zorundayız. Çünkü insanların kıyılardan yararlanması zorlaşıyor. Zaten Bodrum Yarımadası'nda her bastığınız yerde ya tarihi eser ya da endemik bir bitki türü ya da biyoçeşitlilik var. Burası çok özel bir yarımada, buraları 'ranta kurban etmeyelim' istiyoruz. Zaten özel mülkler yapılaşıyor. “Bari son kamusal araziler korunsun” diyoruz.
‘BODRUM’UN ARTIK VERECEK BİR ŞEYİ KALMADI’
Özelleştirmeler, Bodrum’un geleceği açısından nasıl bir sonuç yaratacak?
Burada büyük bir sermaye tahakkümü var. Bodrum’da özelleştirmeler yapılıyor ve geniş halk kitleleri mülksüz kalıyor. Maden alanları açılıyor, zeytinlikler yok oluyor. Köylülerin köyleri yok oluyor, onlar kente taşınmak zorunda kalıyor ve kentlerde varoşlar oluşuyor. Orman, köylülere yasak ama turizm amaçlı tahsis için binlerce ağaç kesilebiliyor. Yani bir tarafta rant ve para var, öbür tarafta halkın yaşam alanları var. Sermaye sonuçta parasını değerlendirmek istiyor, yatırım yapmak istiyor ama Bodrum’un artık verecek bir şeyi kalmadı, 'acil koruma eylem planına' ihtiyacı var.
Bodrum’un gidişatı iyi değil. Var olan sorunlarla mücadele ederken, her zaman diğer taraftan yeni sorunlar ortaya çıkar. Doğanın tahribatı söz konusu. Bodrum’un o doğal görüntüleri, yeşili yavaş yavaş tahrip oluyor. Hatta son dönemde daha da hızlandı. Bu konuda oturup hep beraber, bütün Bodrumlular olarak gelecek açısından bazı planlar yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Sizin imara açtığınız alanlar var mı?
Biz göreve geldiğimizden bu yana tek bir yere imar izni vermedik. 1970 yılından bu yana 287 tane mevzi imar planı yapılmış ve dağlar, taşlar site olmuş. 1999’dan sonra da 11 ayrı belediye durumuna geçilmiş ve imarlar verilmiş. Biz şu an onların vermiş olduğu yerlerin sadece ruhsatlarını kesiyoruz. Merkezi siyasi irade de sermayeyi destekliyor ve bu sonuç kaçınılmaz oluyor. Arazilerin değeri yüksek olunca, kamu bütçesi de ihtiyaç duyuyor. Bu durumda araziler satılıyor.
‘BİZE HAK VERİYORLAR AMA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK’
Baskıya maruz kaldığınız zamanlar oluyor mu?
Şahsıma yönelik bir baskı söz konusu olmadı. Olmuş olsaydı söylerdim. Ama Bodrum’a yönelik bir baskı, bir rant yönelimi var. Mesela Türkbükü ve Gölköy mahallemizin imar planları var. Geçmiş dönemde yapılmış 56 tane imar planı var. Belediye yapmış, bakanlık yapmış, özelleştirme yapmış ve oralar imara açılmış bir şekilde. Ruhsat alma sürecinde veya imar durum belgesi verirken, içimiz parçalanıyor. İstemesek de imar planlarını veriyoruz. Bu da bir baskı sonuçta.
Yaşanan süreçlere ilişkin merkezi hükümet ile bir temasınız oldu mu?
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile görüşme talebimiz olmadı. Fakat bakanlıklar düzeyinde hükümet ile temaslarımız oldu. Turizm ve çevre bakanlıklarıyla temaslarımız oluyor. Ben yaptığımız görüşmelerde yaşananları anlatıyorum. Bize hak veriyorlar ama değişen bir şey yok. Sistem aynen devam ediyor. Burada büyük bir çelişki var. Mazı’da köylüler, plan olmadığı için ev yapamazken, herhangi bir hazine arazisi turizm amaçlı tahsis edilip oralara devasa projeler yapılabiliyor.
‘ÖZELLEŞTİRMELERE KARŞI MÜCADELE VERİYORUZ’
Geçtiğimiz yıl çıkan yangınlarda Bodrum da çok zarar gördü. Bu alanların yapılaşmaya açılması iddialarına ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Bodrum’da bir yapılaşma var. Fakat yanan yerlerle ilgili bir yapılaşma söz konusu değil. Yanan yerler anayasa tarafından koruma altında. Yangında ormanlar ciddi zarar gördü zaten. Mevcut yasalar, ormanları turizm amaçlı tahsis edebiliyor. Bunun da yapılacağını tahmin etmiyorum. Zaten yanan yerde orman kalmadı.
En çok tartışılan konulardan birisi de Cennet Koyu’nun imara açılması oldu. Bu alanla ilgili politikanız ne olacak?
Biz göreve geldiğimiz günden bu yana özelleştirmelere karşı mücadele veriyoruz. Yasal zeminde davalarımızı açıyoruz. Ortakent Mahallesi’ndeki arazi için de davamızı açtık, takibini sürdürüyoruz. Cennet Koyu’na ilişkin de yine görüşümüzü ifade ettik. Fakat bu alanın plan değişikliği, 2012 yılında yapılmış ve satılmış. O dönemde görevde bulunan Bodrum Belediyesi yönetimi itirazda bulunmamış ve özelleştirme planlarına dava açmamış. Yerel yönetim dava açarsa mahkeme dikkate alıyor. Şimdiye kadar hep bu itirazları ve davaları TMMOB açmış. İlk defa benim dönemimde belediye istisnasız, Gökova’nın yapılaşma planlarına, bütün özelleştirme planlarına, hepsine dava açıyor. Cennet Koyu’nda sit değişikliğine dava açtık, çünkü artık orada özelleştirmeye karşı dava açmamız, zaman aşımına uğramıştı.
‘BURAYA LOJMAN YAPAMAZSAK KAMU PERSONELİ GETİREMEYECEĞİZ’
TOKİ’nin Bodrum’a konut yapma planları hakkında ne söylemek istersiniz?
TOKİ’nin Bodrum’da 200 dönümlük bir alan üzerinde konut yapacağı açıklandı. Ucuz konut olarak açıklandı fakat bizim ucuz konuta değil, lojmana ihtiyacımız var. Buraya lojman yapamazsak kamu personeli getiremeyeceğiz. Sen oraya ev yapıp satacaksın, yine rant kapısı olacak. Bu yanlış bir şey, yapılmamalı bence. TOKİ, lojman yapacaksa gelsin, biz de yer gösterelim, ruhsat verelim. Kamu arazileri satılmasın, lojman yapalım. Kamu ve hizmet sektöründe çalışan insanlarımız, bu alanlardan faydalansın.
Yapılaşmanın hız kazanmasıyla kıyılar adeta işgal edilmiş durumda ve insanlar denize girecek yer bulamıyor. Kıyı işgallerine yönelik bir önleminiz var mı?
70’e yakın halk plajı yaptık. Bu sayıyı artırmak için çalışmalarımız devam ediyor. Turizm tesisleri, kendi önlerindeki alanı plaj olarak kullanıyor. Vatandaşın da hakkı var. Mesela, konumu denize sıfır olan siteler var. Bu siteler, kilit vuruyor kapılara. İşletmelerde de durum aynı. Site, sırf kendi keyfi için kıyı kapatıyor. Buna kesinlikle müdahale etmek zorundayız. Farklı bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Bütün işletme ve tesisler için geçerli bir sistemin olması lazım ve buna çalışıyoruz. Sitelerin kesinlikle plajı özel kullanmalarının önüne geçmeliyiz. Belediye plajlarına 10-20 lira arasında şezlong ücreti koymaya başladık. Bu bir başlangıç ama sadece hizmet verdiğimiz yerlere koyduk bunu. Çünkü istismar ediliyor.