Ahmet Taşgetiren: Demirtaş’ın ‘açılım’ını önemsiyorum

Karar Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın aydın, sanatçı, akademisyen ve gazetecilere yaptığı çağrıyı köşesine taşıdı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, bugünkü yazısınında 4 Kasım 2016 tarihinde tutuklanarak Edirne Cezaevi'ne konulan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın aydın, sanatçı, akademisyen ve gazetecilere yaptığı çağrıyı, "Anladığım kadarıyla Demirtaş, “iktidar karşısında eleştirel duruş”u ortak zemin olarak değerlendiriyor ve ülke geleceği için bir 'ortak duruş' çağrısında bulunuyor" sözleriyle değerlendirdi. "Demirtaş'ın  'açılım'ını önemsiyorum" dedi.

Taşgetiren'in yazısından bir bölüm:
Halen Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş, eşi Başak Demirtaş kanalıyla bir çok aydın, yazar, kanaat önderi ile birlikte bana da bir mektup göndermiş. Anladığım kadarıyla Demirtaş, “iktidar karşısında eleştirel duruş”u ortak zemin olarak değerlendiriyor ve ülke geleceği için bir “ortak duruş” çağrısında bulunuyor.

Sayın Demirtaş’ın bu mektubu, muhataplarının “farklarını fark etmeden” yazdığı düşünülemez. Farkları dikkate alarak yazdığı noktasından hareket edildiğinde ise amacın, “Farklara rağmen ülke için ortak zeminler üretilebilir” kanaatinin ürünü olduğu sonucu çıkar. 

'REZERVLERİM OLABİLİR AMA ÖNEMSİYORUM'

Demirtaş’ın mektubuna yansıyan tüm değerlendirmelere rezervlerim olabilir, ama bu tavrı önemsediğimi belirtmek isterim.

Uzunca zamandır iktidar cenahının MHP’nin genel yaklaşımının gölgesi altına girdiğini ve HDP’ye karşı 'düşmanca' bir tavrı benimsediğini belirtiyor, bunun ülke bütünlüğü açısından son derece zararlı olduğunu yazıyorum. Sonuçta Meclis’te üçüncü büyük parti olan, 6 milyon küsur seçmenin oyunu alan, yüzde 10-13 arasında bir seçmen topluluğunu temsil eden ve ağırlıklı olarak Kürt kimlikli vatandaşlarımızın siyasi temsilini ifade eden bir partinin düşmanlaştırılması, şeytanlaştırılması, oy veren vatandaşlarda da dışlanma duygusu oluşturur ve bu ülke bütünlüğü için büyük risktir.

Bunları ifade ederek geliyorum. Sağlıklı duruş bu değildir, diyorum. 22 Nisan tarihli “Baba bir hırsız tuttum” başlıklı ve “mülteci sorunu”nu değerlendiren yazımın ilk paragrafında, ülkemizin sancılı sosyal yapısına işaret ettim. Şunları yazdım:

“-Bir kere 6-7 Eylül olaylarını, Maraş, Çorum, Başbağlar, Madımak olaylarını yaşamış, halen 'siyasi kamplaşma'nın herkesi rahatsız eder hale geldiği, ülkenin Doğu – Güneydoğusunda onlarca belediyenin kayyımla yönetildiği, toplumdan yüzde 10 civarında oy alan ve Meclis’te üçüncü grup olarak temsil edilen bir siyasi partinin terör iltisakı gerekçesiyle kapatma davasına maruz kaldığı, dini zeminde oluşmuş bir yapının darbe yapmaya kalkıştığı ve ülkeyi olağanüstü yönetimlere sürüklediği bir ülkeyiz. Yani içerde ahenk, insicam, barış problemleri yaşayan bir ülkeyiz.”

Yazının devamında 'sağlıklı entegrasyon gerçekleşmediği takdirde göçmen sorununun da bu sancıyı artıracağı' değerlendirmesi yapılıyordu.

Şöyle bir bakalım: Ümit Özdağ’ın mülteciler karşısındaki çizgisi ile iktidar siyasetinin HDP – Demirtaş karşısındaki çizgisi arasında bir fark var mı? İktidar 'mültecilerin dışlanması'nı sorun olarak görüyorsa, HDP’ye yönelik tavrın 'Kürtlerin dışlanması' gibi bir sonuç doğurmayacağından nasıl emin olabilir?

Ben iletişimi önemsiyorum. Türkiye için ortak arayışlar zemini bulunmasını, oluşturulmasını önemsiyorum. Onun için Demirtaş’ın “Açılım”ını önemsiyorum.

YAZININ TAMAMI