Ahmet Taşgetiren: İmralı'dan sinyal alındı
Erdoğan'ın "Edirne'deki İmralı'dakine hesap verecek" sözlerini değerlendiren Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, "Cumhurbaşkanı satır aralarında böyle bir hesaba çekmeyi olumladı" yorumunu yaptı.
DUVAR - Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, Erdoğan’ın, "Edirne en büyük hesabı İmralı’dakine verecek" sözlerinin, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın HDP’li seçmene yollayacağı yeni bir mektubun habercisi olabileceği yorumunu yaptı.
'İMRALI'DAN BÖYLE BİR SİNYAL ALINDIĞINI GÖSTERİYOR'
Taşgetiren, "Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerinin bir bilgiye dayandığı açık. Acaba bu bilginin kaynağı nedir? İddia, İmralı’nın Edirne’yi hesaba çekeceği anlamında olduğu ve satır aralarında Cumhurbaşkanı’nın böyle bir hesaba çekmeyi olumladığı, yani İmralı’nın tavrından yana durulduğu şeklinde olduğuna göre, İmralı’dan böyle bir sinyal alındığını gösteriyor. Acaba öyle mi? Cumhurbaşkanı ya da Devlet adına birileri İmralı ile görüşmeler yapıyor ve Cumhurbaşkanı’na İmralı’dan böyle bilgiler mi geliyor?” diye soran Taşgetiren, “Acaba ilerdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de HDP’nin konumu son derece stratejik olduğuna göre İmralı, Cumhur İttifakı’nın beklentileri -en azından HDP’nin tarafsız kalması yönünde- bir açıklama yapacak mı?” diye sordu.
Taşgetiren’in "İmralı-Edirne" başlıklı yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan son grup konuşmasında HDP’yi değerlendirirken ilginç bir cümle kullandı. Şöyle dedi:
“Şu an Edirne’deki (Demirtaş) en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediliyor ki şu an her yer toz pembe. Onların da kendi içlerinde hesaplaşmaları var, bu hesaplaşmayı yapacaklar.”
Bu sözlerin ilginçliği, hem verilen bilginin mahiyeti, hem durulan yer, hem de bu bilgiye nasıl ulaşıldığı ile ilgili. Bilgi ya da iddia şu:
“Edirne’deki (yani Demirtaş) İmralı’dakine (yani Öcalan’a) hesap verecek. Kendi içlerinde hesaplaşma var, bu hesaplaşmayı yapacaklar.”
Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerinin bir bilgiye dayandığı açık. Acaba bu bilginin kaynağı nedir? İddia, İmralı’nın Edirne’yi hesaba çekeceği anlamında olduğu ve satır aralarında Cumhurbaşkanı’nın böyle bir hesaba çekmeyi olumladığı, yani İmralı’nın tavrından yana durulduğu şeklinde olduğuna göre, İmralı’dan böyle bir sinyal alındığını gösteriyor. Acaba öyle mi? Cumhurbaşkanı ya da Devlet adına birileri İmralı ile görüşmeler yapıyor ve Cumhurbaşkanı’na İmralı’dan böyle bilgiler mi geliyor?
Böyle bir sonuç çıkarılması yadırgatıcı olmaz. Çünkü 2019 yerel seçimleri sürecinde İmralı’dan tam da HDP kitlesini Cumhur İttifakı’nın seçim stratejisine uygun davranmaya yönlendiren bir mektup getirildi, sahiplenildi, devletin ajansı tarafından (AA) açıklandı, okutuldu. Hem de kritik ikinci seçimden (23 Haziran) üç gün önce, yani 20 Haziran’da…
Cumhurbaşkanı o mektubun açıklanmasından sonra çıktığı bir tv mülakatında da mektubu yorumlama (nasıl bir iş bu?) çerçevesinde “hesaplaşma”dan bahsetmiş. Şunları söylemiş:
“Özellikle Demirtaş’ın 7 ayrı açıklaması var. Bu açıklamayı bizler de öğrendik. Çok açık ve net şu anda CHP’nin adayına bu desteği açıklıyor. Çok ilginç olan nedir? Burada Apo’nun (Apo? Yazar notu) yaptığı açıklamadır. Olaya şöyle bakıyorum. Bizim derdimiz o değil. Oralardan bize ne gelir, ne gelmez bunları az çok kestiriyoruz. Burada bir iktidar mücadelesi var. Bu iktidar savaşında HDP-PKK kanadında yaşanan Öcalan-Demirtaş noktasında iktidar savaşında ciddi kayma gösteriyor. Bu süreç içerisinde Öcalan kendi iktidarını bunlara kaçırmak istemiyor. Demirtaş’a hesap sormaktan tutun da dağa hesap sormaya varıncaya kadar. Onların kendisine ihanet ettiği yönünde. Buna yönelik kesin tavırları var. Bu süreç içerisinde yaptığı açıklamada ‘eğer siz beni destekliyorsanız, benim arkamda olan bir partiyseniz ne oraya ne şuraya değil siz kendi gücünüzü ortaya koymalısınız, herhangi bir yere değil kendi tarafsızlığınızı ortaya koymalısınız’ diye bir şey. O anlaşılıyor.”
Aradan 2.5 yıl geçiyor, Devletin (mi?) Ak Parti’nin (mi?) Cumhurbaşkanı’nın (mı?) siyasi değerlendirmeleri içine yeniden “İmralı-Edirne hesaplaşması” giriyor. Acaba ilerdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de HDP’nin konumu son derece stratejik olduğuna göre İmralı, Cumhur İttifakı’nın beklentileri -en azından HDP’nin tarafsız kalması yönünde- bir açıklama yapacak mı?
Burada tabii, meselenin bir de devam etmekte olan “Terörle mücadele” boyutu var, HDP’nin terörün uzantısı iddiası, Meclis’teki varlığı, kapatma davası var. En son HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in 2017’de öldürüldüğü açıklanan teröristle çekilmiş fotoğrafı bütün bunları daha keskin tartışma konuları haline getirdi.
Cumhurbaşkanı’nın konuşmasına yansıyan “Edirne–İmralı hesaplaşması” ya da “İmralı–Kandil hesaplaşması” terörle mücadele stratejisi ile mi ilgili yoksa 2023 seçim hesapları ile mi ilgili? Burada “Parti siyaseti ile devlet siyasetinin iç-içe geçtiği bir durumu mu yaşıyoruz?” sorusu akla gelecektir?
Muhtemelen Devlet, Öcalan’ın 2013 Nevruz’unda yaptığı “Silah dönemi bitti” açıklamasının arkasında durduğu, ama Kandil’in buna yanaşmadığı, HDP’nin de Kandil’in etkisinde bulunduğu değerlendirmesini yapıyor ve cezaevinde tuttuğu Demirtaş’ı İmralı üzerinden sıkıştırmayı düşünüyor. Kapatma davası vs. de bununla ilgili.
Bu devlet planı, Erdoğan’ın siyasi konumu sebebiyle “parti siyaseti” ile iç-içe geçmiş gözüküyor.
Bu strateji ile yerel seçimlerde Cumhur İttifakı adına sonuç alınamadı. Aksine “terör” konusunun siyaset aracı halinde kullanıldığı izlenimi doğdu. Şimdi de en tepeden İmralı–Edirne hesaplaşması hem de “siyaset hesabı” çerçevesinde gündeme getiriliyor. Neye faydası olur bunun, göreceğiz.
HDP–BÖYLE GİTMEZ
Bu arada HDP’nin köklü bir durum değerlendirmesi yapması gereğine işaret etmek isterim. Bunu genişçe yazmayı düşünüyorum. “Böyle gitmez” diye düşünüyorum. Böyle “milletvekili ve silahlı terörist” fotoğrafları ortaya çıktıkça, parti adına bütün savunma melekelerinin dümura uğrayacağı açık. Kürt sorununun nihai çözümü, Dağ, Silah, siyaset, Kürt halkı, Türkiye, Ortadoğu… Her şeyin yeniden tartıldığı bir iç muhasebe kaçınılmaz. Bunu yazacağım.