Ahmet Taşgetiren: Muhafazakar çevre karnından konuşmasa iktidar ayağını denk alabilir

Karar yazarı Ahmet Taşgetiren muhafazakar çevreye yüklendi, iktidarı eleştirirken işlerine geldiği gibi davrananların değerler dünyasında harabiyete neden olduğunu ileri sürdü.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Karar yazarı Ahmet Taşgetiren,  iktidarın uygulamalarının muhafazakar camiada rahatsızlık yarattığını ama kimsenin cesaret edip açıktan konuşmadığını belirtti, "Karnından konuşanlar açıktan konuşsaydı demokrasi demokrasi olurdu öncelikle… Seçmen seçmen olurdu… Halkın denetimi halkın denetimi olurdu…" diye yazdı. 

Taşgetiren'in "Karnından konuşanlar açıktan konuşsaydı..." başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle: 

"Birtakım ortamlarda karşılaşıyorum, meğer muhafazakâr hukukçularımız, mesela son FETÖ yargılamalarında çokça kullanılan 'Nitelikli pişmanlık' uygulamasının tam bir jurnal düzeni getirdiğini, bir kısmı örgüt yöneticisi de olanların kendilerini kurtarmak için pek çok kişiyi ihbar ettiğini, böylece ortaya milyona baliğ olan akla ziyan bir 'Terör örgütü' çıkarıldığını, bunun da sıradan insanların hayatını cehenneme çevirdiğini biliyor, görüyorlarmış…

Peki bunu görmüşler de sesleri çıkmış mı? Bence karınlarından konuşmuşlar sadece…Sesleri çıkmamış çünkü 'FETÖ’cü' diye suçlanmaktan korkmuşlar, çıkmamış, çünkü bu iktidar döneminde iş yapamayacaklarından endişe etmişler, çıkmamış, çünkü açıktan eleştirinin iktidarı zayıflatacağını ve seçim kaybettireceğini hesap etmişler… Ondan sonra gelsin 'Hazreti Ömer adaleti…' , gelsin 'Kenar-ı Dicle…' söylemleri…

AYM’nin, AİHM’in mesela Osman Kavala konusunda gördüklerini bizim arkadaşlar başka türlü gördüler de sesleri çıkmadı? Acaba 'Yargı bizim işimize geleni yapsın' anlayışı, 'Adalet duyarlılığı'nın önüne mi geçti?

Şimdilerde bakıyorum, Milli Eğitim, Aile, Gençlik gibi alanlardaki dibe vuruş muhafazakar diye nitelenebilecek whatsapp gruplarının yakınma meşgalesi… Eminim, açıktan seslendirseler iktidarın yıpranmasından endişe edecekler… Nitekim eleştiride azıcık ileri gidenler hemen 'O kadar da değil' mevziine tosluyor. Belli ki birilerimizde iktidarı savunmak, iktidarın yanlış yaparken sergilediği cür’eti bile görmezden gelecek kadar hasbi!

İktidarın ekonomi – politikasına KKM hesabıyla milyarlar kazananların itiraz etmesi beklenmeyebilir. Alacakları döviz üzerinden hesaplanan ve tıkır tıkır ödenen kamu – özel işletmesi ortaklarının şikayetine de gerek olmaz. Enflasyon sebebiyle elindeki mülkünün değeri katlananların da şikayet etmeyeceği belli. Ülke servetinin yüzde 40’ı yüzde 1’in elindeymiş, yüzde 70’i yüzde 10’un kontrolündeymiş, yüzde 30’unu da halkın yüzde 90’ı paylaşıyormuş… Artık orada da adalet varsa ve kimin payına ne düşüyorsa…

Şu yüzde 90… Yüzde 90 yani… Herhalde onların içinde yüzde 52 de vardır, yüzde 48 olduğu gibi… Ekonomi üstatları da vardır, iş insanları da vardır… Milliyetçi ve muhafazakar… İşçiler de vardır, memurlar, çiftçiler de… Cumhurbaşkanı’nın uçağına binen – binmeyen medya mensupları da…

Bakıyorum, bir şey söyleyecekler ama kıvranıyorlar… Belli ki karnından çok şey konuşuyorlar, çok çok şey… Ama gün yüzüne çıkarken süzülüyor süzülüyor, sineğin kanadındaki yağa dönüşüyor mesaj…

Başlıkta dedim ki 'Karnından konuşanlar açıktan konuşsaydı….' Ne olurdu sizce? Demokrasi demokrasi olurdu öncelikle… Seçmen seçmen olurdu… Halkın denetimi halkın denetimi olurdu…

(...)

İktidara kimi zaman 'Aklından bile geçirme' denebiliyorsa, orada iktidar ayağını denk alacaktır. Başından beri bizim 'muhafazakâr camia'ya sitem ediyorum ya, iktidar kadroları gelir geçer, ama bir değerler dünyası iyi sınav vermezse, onun ortaya çıkardığı harabiyeti tamir etmek hiç de kolay olmaz. Benden söylemesi… Bir Allah’ın kulu şu hengâmede 'Nassın başına ne geldiğini' sormadı be kardeşim… 'Nassın nerelerde kaldığını…” (HABER MERKEZİ)