AİHM Yargıcı Saadet Yüksel: Türkiye aleyhine AİHM'de 24 bin dava dosyası var

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıcı Saadet Yüksel, "Türkiye aleyhine AİHM'de 24 bin dava dosyası var. Mahkeme önünde bekleyen tüm dosyaların yüzde 37'sini bu davalar oluşturuyor" dedi.

Fotoğraf: DHA
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Anayasa Mahkemesi'nde (AYM) bireysel başvuru kabulünün 12'nci yıl dönümü nedeniyle, 'Bireysel Başvurunun İkinciliği İlkesi Çerçevesinde Etkili Başvuru Hakkı' konulu sempozyum düzenlendi. Sempozyuma AİHM, AYM, Yargıtay ve Danıştay'dan hukukçular ile üniversitelerin öğretim görevlileri konuşmacı olarak katıldı.

DHA'nın haberine göre AİHM yargıcı Saadet Yüksel, ifade özgürlüğü bağlamında AYM ve AİHM içtihatları arasındaki farkın giderek azaldığını; ancak 15 Temmuz sonrasında, AİHM'de Türkiye aleyhine açılan bireysel başvuru sayısının arttığını belirtti. Yüksel, "Bu konferans serisine katıldığım her sene bu sayıyı paylaştım, güncel rakamı paylaşmak faydalı olabilir. Güncel olarak; Türkiye aleyhine AİHM'de 24 bin dava dosyası var. Mahkeme önünde bekleyen tüm dosyaların yüzde 37'sini bu davalar oluşturuyor. Bugün burada, AYM bireysel başvuru mekanizmasının yıl dönümünü kutlarken, bu mekanizmanın Türkiye'nin insan haklarına yaptığı önemli katkılardan da bahsetmek istiyorum. Bireysel başvuru hem ulusal hukuk sistemini güçlendirmiş hem de Türkiye'deki yargı makamlarının yaptığı değerlendirmelerin AİHM nezdinde güçlü bir rol oynamasına olanak sağlamıştır" ifadelerini kullandı.

'YERİNDE KULLANILIRSA İŞ YÜKÜ AZALACAKTIR'

AYM raportörü Hüseyin Kaya, bu yılki sempozyum başlığının anlamlı olduğunu kaydederek, "Bu sempozyum başlığının, 'Etkili başvuru hakkı' olarak seçilmesini, AYM raportörü ve büyük bir iş yükü altında ezilen dertli bir insan olarak anlamlı buluyorum. Çünkü etkili başvuru hakkı gerçekten tam iyi anlaşıldığı zaman ve yerine getirdiği zaman eminim ki AYM'nin ve doğal olarak AİHM'in de iş yükü azalacaktır" dedi.

'İNFAZ HAKİMLERİNİN KARARLARI ÖNÜMÜZE GELİYOR'

İnfaz Kanunu'nda yapılan değişikliklerle bireysel başvuru ihlallerinin azaltılmasının amaçlandığını vurgulayan Kaya, "Disiplin cezaları, bu Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Kanunu'nda yer alıyor. Hücreye koyma ve odaya kapatma cezası verildiyse durdurucu etkisi oluyor; yani infaz hakiminin onayıyla devam edilebiliyor. Yalnız tabi disiplin cezaları bunlardan ibaret değil. İnfaz hakimleri, temel hak ve özgürlükleri ilgilendiren, özellikle özel hayat, aile hayatı gibi ya da haberleşme hürriyeti, ifade hürriyeti gibi birçok alanda kararlar veriyor. Bunlarda otomatik bir durdurma yetkisi yok; ancak biz uygulamaya bakarak hareket ettiğimiz için şöyle bir durum ortaya çıkıyor; infaz hakimleri karar vermeden önce genelde ceza infaz kurumları, infazı gerçekleştirmiyor. Özellikle disiplin cezası ve mevzuat gereği iki istisnada karar veremiyorlar, diğerlerinde de ise mümkün olduğunca bekliyorlar. Bireysel başvuruda, infaz hakimliğinin, esasa girmeden verdiği kararlar önümüze geliyor. Mevzuatta yer alan 4'üncü maddeye dayanarak böyle hareket ediyor. Özellikle yetkili olmadığını söyleyerek verdiği karar türleri var. O zaman tabii biraz önce bahsettiğim gerekçede de bireysel başvuru ve etkili başvuru hakkıyla bağlantılı kurulan bir müessesenin, infaz hakimliği müessesesinin, 'Ben burada görevli değilim' diye çekildiği zaman sanki hiç bu kanun çıkarılmamış gibi oluyor ve etkili başvuru hakkı arasında sıkıntılı şeylere neden oluyor" diye konuştu.

Kaya, AYM önüne gelen bireysel başvurularla ilgili, "Bireysel başvuru açısından baktığımız zaman, örneğin kalabalık ortamda tutulma, işkence yasağını, kötü muameleyi ilgilendiren alanlarda ya da sağlık koşulları gibi diğer hususlar gibi meselelerde, bu şekilde edim yüklemeden karar vermesi ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Burada mesela Yargıtay Ceza Dairesi'nin bir kararına yer verdim. Burada mesela havalandırma imkanından yararlanamama meselesi var. Ceza İnfaz Kurumu, 'Bir inşaat faaliyeti var, o nedenle yararlandırılmadığını' söylüyorlar. İnfaz hakimi ve bakanlığın itirazı üzerine Ağır Ceza Mahkemesi aslında kabul kararı veriyor. Diyorlar ki; 'Bu mahpusun yararlanması gerekir' diyor. Yargıtay bunun üzerine, 'Sen idarenin yerine geçerek karar tesis edemezsin' diyor. Bu mevzuat açısından olabilir; ama Anayasal pencereden, bireysel başvurudan baktığımızda nihayetinde bu temel hakkı ilgilendiren bir mesele ve sorun bireysel başvurudan önce çözülmemiş oluyor" değerlendirmesinde bulundu.  

 

(DEMİRÖREN HABER AJANSI)