'Aile arabuluculuğu' İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek için ön hazırlık'

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Avrupa Konseyi ülkelerinin neredeyse tamamında olan “Aile arabuluculuğu”nun Türkiye’de de uygulanmasıyla ilgili, “Bu konu hassas olduğu için tüm paydaşlarla mutabık kaldığımızda önümüzdeki dönem arz edeceğimiz bir husus” dedi. Kadın örgütleri zorunlu arabuluculuk uygulamasına karşı mücadelelerini sürdürürken, avukat İdil Yalçıner Şimşek, “Bu sistemin getirilmek istenmesi İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek için bir ön hazırlık” dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Türkiye’de iş hukuku ve ticari hukuktan doğan uyuşmazlıkların çözümünde bir yeni yol olarak devreye giren arabuluculuğun “aile arabuluculuğu” olarak boşanmalar için de uygulanması gündemde. 

Aile arabuluculuğu sistemi, ilk olarak ’Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi’ amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu raporunda yer aldı. 2016 yılında hazırlanan raporda, aile arabulucularının 300 saatlik bir eğitimle çekişmeli boşanmalarda görev alması istendi ancak çok sayıda kadın örgütünden gelen tepkiler üzerine hayata geçirilmedi. 

'AVRUPA KONSEYİ'NDE AİLE ARABULUCULUĞUNUN ÖNEMİ VURGULANIYOR'

2016 yılında kurulan komisyonun başkanlığını yapan AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir konuyu Meclis’te Adalet Bakanlığı’nın bütçe görüşmeleri sırasında bir kez daha dile getirdi. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e seslenen Keşir şunları söyledi:
“Daha önce bu konuyu Adalet Bakanlığı'nda da ifade ettik, arabuluculuk dairesi de çeşitli çalıştaylar yaptı, biliyorum. Aynı zamanda ilgili uluslararası sözleşmeler de bize bunu söylüyor. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 98 Nolu tavsiye kararında, aile arabuluculuğunun önemi vurgulanıyor. Burada tabii ki şiddet şikâyetleri (bu hem İstanbul Sözleşmesi’nden hem de 6284’ten kaynaklanan da bir durum) özellikle hariç. Boşanmaların çekişmeli geçmemesi için aile arabuluculuğunu da mutlaka çalıştınız biliyorum. Bunun da tekrar gündeme alınması, sosyal taraflarla tekrar istişare edilmesi gerektiği kanaatimi ifade etmek isterim.” 

BAKAN GÜL: SİSTEM ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM MECLİS‘E GELECEK 

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Keşir’in bu çağrısına olumlu yanıt verdi, 'taraflarla mutabık kalındığında önümüzdeki dönem takdire sunulacağını' söyledi. Gül, “Aile arabuluculuğu konusu da yine kadına yönelik şiddet hariç olmak üzere -bu konu asla arabuluculuğa dâhil olmamak üzere- Avrupa Konseyi'nin hemen hemen tamamında olan bir uygulama. Bu konu da hassas olduğu için tüm paydaşlarla mutabık kaldığımız da önümüzdeki dönem yine arz edeceğimiz, takdire sunacağımız bir husus” dedi.

'KADIN ERKEK TARAFINDAN BASKI ALTINA ALINACAK'

Kadın hakları konusunda çalışan uzmanlar ise zorunlu arabuluculuk uygulamasının aile hukukuna getirilmesine karşı. Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı İdil Yalçıner Şimşek, uygulanmak istenen arabuluculuk sisteminin temel amacının kadını ailenin içinde tutmak olduğu görüşünde.

Arabuluculuk sisteminin sağlıklı işleyebilmesi için kadınların baskı ve korku altında olmaması gerektiğine dikkat çeken Şimşek, “Kadınlar boşanmaya zaten güçlükle karar veriyor. Bir de arabuluculuk ile süreç uzatıldığında kadın erkek tarafından baskı altına alınacak ve hem maddi, hem manevi hem de psikolojik olarak yıpranacak. Uzlaşma bürolarına giden dosyalarda da gözlemlediğimiz kadınlar korktukları için uzlaşıyor. Siz iki tarafı eşit masa çevresine oturtmuyorsunuz. Kadın güçsüz ve baskı altında olduğunu hissedecek” dedi.  

'KADIN CİNAYETLERİNDE ARTIŞ YAŞANABİLİR'

Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’nde “Taraf devletler, sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerinde arabuluculuk ve uzlaştırma da dâhil, zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm süreçlerini yasaklamak üzere, gerekli hukuki veya diğer önlemleri alacaklardır” maddesinin yer aldığına dikkat çeken Şimşek, arabuluculuk sisteminin hukuken getirilmesinin mümkün olmadığını ifade etti. 

İktidarın İstanbul Sözleşmesi'nden imzasını çekmek istediğini, bu sisteminin gündeme getirilmesinin de sözleşmeden çekilmek için bir ön hazırlık olduğunu savunan Şimşek, “Zaten asıl amaç kadının evde tutulması. Kadın dayak yesin ama kutsal aileye sadık kalsın isteniyor. Bu sistem ile kadın cinayetlerinde bir artış yaşanabilir. Arabuluculuk esnasında güvenlik zafiyetleri doğabilir. Güvenlik açısından tehlikeli bulunduğu için de olmaması gerekiyor. Ankara Barosu olarak süreci takip edeceğiz” ifadelerine yer verdi.