Aile evine dönenler anlatıyor: Para istiyor olmak gururumu kırıyor

Yıllarca emek verip mezun olduktan sonra iş bulamayan ve ailelerinin evine geri dönmek zorunda kalanlar anlatıyor: “Aile evinde barınmak için değişmek zorundasın”, “Aile evine dönünce küçülüyorsun."

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Üniversiteyi aile evinden uzakta okuyup kendisine bağımsız birey olma yönünde yol çizen genç yetişkinler yaşadıkları ekonomik belirsizlik sonrasında tekrar aileleriyle yaşadıkları evlere dönüyor. Alıştıkları, kendilerini özgür ve rahat hissettikleri kentlerden tekrar aile evine dönmek, çoğu zaman üniversite mezunu gençlerin ailelerine ve doğup büyüdükleri ev ortamına yabancılaşmasına sebep oluyor.

İşsiz kalmanın ve iş bulma sürecinde ekonomik yetersizliğin dayattığı mecburi dönüşle birlikte gençler kendi benimsedikleri yaşam tarzlarını rafa kaldırıyor, ailelerinin kurallarına uyum sağlamak zorunda hissediyor. Bu koşullar altında iş bulma baskısı, ruhsal bunalım ve ekonomik zorluklarla mücadele de beraberinde geliyor.

‘AİLEMİN GÖZÜNDE İŞİMİN OLMAMASI BAŞIMA GELEN EN KÖTÜ ŞEY’

Kocaeli’de inşaat mühendisliği bölümünü bitiren, iş bulamayan ve ailesinin Ordu’daki evine dönmek zorunda kalan Dilek Özüpek*, üniversite mezunu işsiz milyonlardan biri. Üniversitenin ardından iki yıldır anne ve babasıyla birlikte yaşayan Özüpek’e göre ailesinin kendisinden tek beklentisi bir işe girmesi. İşi olmadığı için ailesinin kötü hissettiğini söyleyen Özüpek, KPSS sınavına hazırlandığı bu süreçte ailesinin kendisine yönelik tutumunu şu sözlerle anlatıyor:

“Psikolojik olarak sadece çok kötü durumdaymışım gibi hissettiriyorlar. Şu an işimin olmaması ailemin gözünde benim başıma gelen en kötü şey. İlla iş bul kalk gez ara tarzında bir dayatma mevcut değil. Sadece sözlü olarak kendi kendilerine yakınıyorlar. Bir zorlama olursa zaten buna ters gideceğimi bildikleri için şu an sınava hazırlanma sürecimde pek üstüme gelmiyorlar”

‘AİLE EVİNDE BARINMAK İÇİN DEĞİŞMEK ZORUNDASIN’

Üniversitede okuduğu şehirden ailesinin yanına dönmenin hissettirdiği duyguyu, “Tüm özgürlüklerim elimden alınmış gibi hissediyorum” sözleriyle özetleyen Özüpek’e göre, uzun bir süre aileden uzakta kendi başına yaşayıp, bir süre sonra aynı evde yeniden yaşamak zorunda kalmak birçok sorunu beraberinde getiriyor.  Kendi alışkanlıklarını devam ettiremez hale geldiğini, aile evine dönünce “yeni bir ben” yaratmak zorunda kaldığını, anne ve babasının düzenine uyum sağlamak zorunda olduğunu söyleyen Özüpek, “Aile evinde barınmak için değişmek zorundasın. Yoksa sesler yükseliyor ve daha da zor bir duruma sokmuş oluyorum kendimi” diyor.

Ekonomik bağımsızlığının elinde olmaması nedeniyle “mutsuz ve umutsuz” hissettiğini, kişisel ihtiyaçlarını talep edemez durumda olduğunu, kendini “yük gibi” hissettiğini söyleyen Özüpek, “Kardeşim çalışıyor iyi de bir maaşı var. O gönlünce her şeyi alabilirken benim bir şey alabilmek için hala para istiyor olmam gururumu kırıyor. Güvenimi zedeliyor. Kendimi ister istemez aşağılara çekiyorum. Aciz hissediyorum. Başarısız. Olumsuz duygular mıknatıs gibi birbirini çekiyor. Bazen hiç mutlu olamayacak gibi hissediyorum. Hayata dahil olamayacak hep kıyıdan bakacak gibiyim” ifadelerini kullanıyor.

‘ÖZGÜRLÜĞÜM İÇİN KENDİME AİT BİR EVDE YAŞAMAK İSTİYORUM’

Özüpek, bu süreçteki en büyük hayalinin kendine ait bir evde yaşamak olduğunu söylüyor. “En çok özgürlüğüm için kendime ait bir evde yaşamak istiyorum” ifadelerini kullanan Özüpek sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Doya doya kimseye hesap vermeden ağlayabilmek için. Kimseye neden salonun ortasında öylesine yattığımın hesabını vermemek için. Kendim olabilmem için şart bu. O ev, benim dünyam, bana ait olan, rol yapmak zorunda kalmadığım, huzurlu hissettiren bir yer olacak. Günün sonunda tek gitmek istediğim yer olacak. Şimdi dertlerimden sıkıntılarımdan istesem de kaçamam. Ailemin evinde bazen banyoya kilitliyorum kendimi ve bekliyorum. Çıkmak istemiyorum oradan çünkü evin gerçekliğine adım atmak çok kötü hissettiriyor. Kendi evimde böyle hissedeceğimi düşünmüyorum. Şu an elimde olan tek şey ekonomik özgürlüğüm ile birlikte kendi evimde salonda öylesine yattığımı hayal etmek.”

‘AİLE EVİNE GERİ DÖNÜNCE KÜÇÜLÜYORSUN’

Ankara’da fizik mühendisliği okuyan ve buradaki evini kapatarak İzmir’e ailesinin yanında yaşamaya başlayan Mehmet Cem*, iş bulamaması nedeniyle aile evine dönenlerden biri. İki yıldır ailesinin evinde hayatına devam eden Cem, ailesinin yanına geri dönmeyi hiç istemediğini, uzun süre Ankara’da kalmanın yollarını aradığını fakat ekonomik anlamda hayatını idame ettirecek imkanları bulamayınca çaresinin kalmadığını belirterek, “Kendi paramı kazanmayı çok istedim, uzun süre iş aradım ama şimdi babamın eline bakıyorum. Özgürlüğüme düşkün bir insanım ama 28 yaşında hala özgürlüğümü elime alamadım. Tekrardan onu kazanmaya çalışıyorum” diyor.

Ailesinin kurallarına uymak zorunda olduğunu, “Özgürlüğüm tamamen onların elinde” sözleriyle anlatan Cem, “Ailemden iş konusunda bir baskı görmüyorum ama bir sorumluluk var. 28 yaşına gelmişim hala daha elle tutulur bir şey ortada yok. Üniversite okuduğunda insan kendi sorumluluğunu kazandığını hissediyor. Evden ayrılınca büyüyorsun. Aile evine geri dönünce küçülüyorsun. Tekrardan başa dönmek liseyi tekrar okuyormuşsun gibi hissettiriyor. Eve giriş çıkış saatine bile dikkat ediyorsun. Kendimi özgür hissetmiyorum” ifadelerini kullanıyor.

‘TEKRAR OKUL OKUYUP AİLEMİ BORCA SOKMAK İSTEMİYORUM’

Babasının emekli, annesinin ise belediyede temizlik görevlisi olduğunu söyleyen Cem, bu süreçte ailesine yük olmamak için hayal ettiği yüksek lisans eğitimini yapamadığını belirterek şunları söylüyor:

"Annem sokakta çalışıyor. Sokağı süpürüyor. Baya zorluklar yaşıyor, kar kış demeden. Benim evde durmam zoruma gidiyor. Bu süreçte ideallerini de yaşayamıyorsun. ALES’ten ve YDS’den iyi puan almama rağmen yüksek lisans yapamadım. Çünkü okuduğum okulda, Ankara’da yapmak istiyordum. Ev fiyatları almış başını gitmiş, tekrardan okul okuyup ailemi borca sokmak istemiyorum. Akademik bir kariye önceden çok istiyordum ama önceliklerim değişti ve hayatta kalmaya çalışıyorum. Artık kafama yerleştirdiğim tek şey bir an önce iş bulup hem aileme ve kendime bakmak."

‘GEÇEN YILLARI BOŞA YAŞAMIŞIM GİBİ HİSSEDİYORUM’

Çanakkale’de rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümünü bitiren Cemre Baysal* da üniversiteden mezun olmasının ardından atanamayan yüzbinlerce öğretmen adayından biri. Üniversite okuduğu şehirden annesinin İstanbul’daki evine dönen, üç yıldır annesiyle birlikte yaşayan Baysal, bir dönem özel bir okulda çalışmasının ardından buradan ayrıldığını ve KPSS’ye hazırlandığını söyledi.

Aile evine dönmeyi “hep korkutan bir şeydi” cümlesiyle anlatan Baysal, kısır bir döngü içerisinde kalmış gibi hissettiğini belirterek, “Aradan yıllar geçti ve yine aynı yerdeyim ve ders çalışıyorum. Sınava hazırlanmak da travmamı tetikliyor. ‘Bundan yıllar önce üniversiteye burada hazırlandım’ diyorum. Aynı şeyler, aynı kitaplar, aynı muhabbetler. Geçen yılları boşa yaşamışım gibi hissediyorum. Bir yerden hayatı ıskalıyorum ve geç kalıyorum hissi içimde hep var” diyor.

‘HAYATI ERTELİYOR GİBİ HİSSEDİYORUM’

Başarısızlık hissiyle aile evine döndüğünü, bu nedenle kısıtlanmış hissettiğini, çalışmamasından dolayı kendini özgür hissetmediğini belirten Baysal, “Çalışmadığım için keyfe keder bir şey yapmak istesem de ‘Neyse yapmayayım, erteleyeyim, ekonomik olarak birine bağımlıyım’ diyorum ve erteliyorum. Aslında biraz hayatı erteliyor gibi de hissediyorum. Yapmak istediğin bir şeyler var ama yapamıyorsun, engellenmişlik hissi de beraberinde geliyor” diyor. Annesinin çalışıp kendisinin çalışamamasının büyük bir sorumluluk doğurduğunu söyleyen Baysal, “Hayat hep gerekli şeyleri yaptığımız bir yolculuk değil aslında. Bazen insan daha rahat davranmak istiyor. Ama şu an isteklerimi rafa kaldırmış durumdayım ve bu hayatı bir yerden ıskalıyormuşum gibi hissettiriyor” ifadelerini kullanıyor.

Tek başına yaşamasının tek engelinin maddi olduğunu söyleyen Baysal’a göre aile evine dönüldüğünde özellikle akrabaların söylemleri motivasyon kırıcı olabiliyor. İnsanın kendi evinde, kendi odasında özgür kalmak istediği zamanların olduğunu, aileyle ev paylaşıldığında bunun sağlanamadığı durumların açığa çıktığını belirten Baysal şöyle devam ediyor:

“Akrabaların burnunu soktuğu bir toplumda yaşıyoruz. Çok alakasız insanlar tarafından yorum yapılmaya başlandığı zaman ufak kriz ve ataklara sebep oluyor. İnsanların hayatıma burnunu sokmasına tahammül edemiyorum ve bu öfke ile stres yaratıyor. Bazen, ‘küçük bir yerde kendi kendime kalabilsem keşke’ diyorum. Ama zor. Çekirdek ailemizde nispeten rahatız ama dışarıdan birisi konuya dahil olduğunda, ‘Aman el alem ne der’ cümlesi beraberinde geliyor. Toplumsal algı işin içine girince annemle de geriliyoruz. ‘O insanlar bu eve gelmesin’ diyemiyorsun çünkü müşterek bir ev burası.  ‘Şöyle yapsınlar böyle yapsınlar’ diyemiyorsun. Annem de arada kalıyor ve tampon görevi görüyor. “

*İsimler konuşanların talepleri doğrultusunda değiştirilmiştir.