YAZARLAR

AKP’ye ‘Sarı Kart’

31 Mart seçimleri bir yerel seçimin ötesinde bir anlam taşıyor. AKP+MHP ittifakının bu seçimleri kazanması halinde İslamcı faşizmin kurumsallaşması daha netlik kazanacaktır. Bu seçimde merkezi iktidar değişmeyeceği için seçmenin bir denge unsuru olarak yerel iktidarın muhalefette kalmasını talep etmesi mümkündür. Yani iktidara “sarı kart” göstererek uyarı görevini yapabilir. Aksi halde demokrasi güçlerini daha zor günler bekliyor…

31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimler, Türkiye’nin geleceği açısından önemli bir dönemeç noktasıdır. Bu seçimler, yerel seçimin ötesinden bir anlam taşıyor. Cumhur İttifakı’nın (AKP + MHP) seçimleri kazanması halinde ülkemizdeki İslamcı faşist gidişat daha da kurumsallaşacak, demokrasinin kırıntıları tasfiye sürecine girecek, sömürü ve baskının artmasıyla birlikte laiklik de tamamıyla rafa kaldırılacaktır.

Seçimler sonrası hayat pahalılığının daha da artması, ekonomik krizin derinleşmesi, yoksulluk ve işsizliğin çok büyük boyutlara ulaşması beklenmektedir. Özellikle genç nüfus açısından mevcut işsizliğe ilaveten her yıl 500 bin insanın istihdam sürecine girmesi, büyük sorunlara yol açabilecektir.

En az yüzde 4-5’lik bir büyümenin gerekliliği karşısında bunun gerçekleşmemesi, kriz sonucu yatırımların azalması, fiyat artışları ve kemer sıkma politikaları, işsizlik oranını katlayacaktır. Şimdiye kadar sınırlı bir işsizlikle idare edildiği halde seçim sonrası işsizliğin yoğunlaşması, büyük boyutlu tepkilere yol açabilecektir.

AKP’NİN SOMUT VAADİ YOK

Gerek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, gerekse de AKP’li yerel yöneticilerin seçmeni ikna edebilecek ciddi vaatleri bulunmamaktadır. Özellikle 60 milyonluk seçmen kitlesinin nerdeyse üçte birini oluşturan emekli kesiminin taleplerine cevap veremeyen, onların yoksullaşması karşısında çözüm getiremeyen siyasal iktidar ve Erdoğan, promosyon meselesini gündeme getirebilmektedir.

Aslında emeklilere verilen promosyon ödemesi, siyasal iktidarın değil bankaların sağladığı ek bir avantajdır. Kaldı ki promosyon ödemesinin emekli açısından belli koşulları vardır. Eski promosyon ödemesinin mahsup edilerek yenisinin verilmesi bile 3-5 bin liradan fazla değildir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, promosyon ödemesi için 8 ile 12 bin liradan söz ederken kamu bankalarının en fazla vereceği miktar 5 bin lira olarak açıklandı. Dolayısıyla hem bu konuda, hem de seyyanen zam konusunda emekliler büyük bir hayal kırıklığına uğradılar.

DİSK-AR’ın son araştırmasına göre, Türkiye’de ortalama emekli aylığı merkez Avrupa ülkelerinin 6’da biri düzeyindedir. Ortalama emekli aylığı İspanya ve Fransa’da 1400, Almanya ve İtalya’da 1500, Belçika’da 1700, Hollanda’da 2000 Euro’nun üzerinde iken Türkiye’de sadece 237 Euro’dur.

Öte yandan Erdoğan ve AKP’nin somut vaatleri olmadığı gibi çeşitli kesimlerin talepleri de sertlikle reddedilmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir mitingde çırakların sigortalılık süresinin emeklilik için sayılması yönündeki talebine sert çıkıp azarlamış, bu talep doğrultusunda pankart açanlar da kısa süreliğine gözaltına alınmıştı.  

İKTİDARDA OY KAYBI

AKP, Kasım 2015’te yapılan genel seçimlerde yüzde 49,5 oy almıştı. İktidar partisi, Mart 2019’da yapılan mahalli seçimlerde ise oy oranını yüzde 44,3’e kadar düşürmüştü. En son yapılan Mayıs 2023 genel seçimlerinde de AKP’nin oy oranı yüzde 35,6’ya kadar geriledi.

Yani iktidar partisinin oyu, 2015’ten itibaren sürekli düşüyor. Son seçimde de AKP’nin yüzde 8’lik bir kaybı oldu. Eğer AKP’nin oyu, önümüzdeki pazar günü yapılacak mahalli seçimlerde de yüzde 34’ün altında kalırsa ilk iktidar olduğu 2002 yılının da gerisine düşmüş olacak. Son anketlerde AKP’nin oy oranının yüzde 30-32 bandında olduğu ifade ediliyor.

Bu seçimde ekonomik sorunlar da daha başat bir konumda olduğu için siyasal iktidarın oy kaybetmesi mümkün gözüküyor. Kuşkusuz, diğer seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde de çeşitli manipülasyon, hile ve baskı yöntemlerine başvurulacaktır.

Erdoğan ve AKP, mevcudu korumak için elinde bulunan tüm olanakları kullanacaktır. CHP’nin başını çektiği muhalefet cephesi ise bu kez bir ittifak oluşturamadı. Ancak seçmenin stratejik oy kullanması mümkün olabilir, büyükşehirlerde CHP’nin adayları desteklenebilir.

İYİ Parti’nin oyunun bu seçimlerde düşmesi bekleniyor. DEM Parti, farklı aday çıkarmakla birlikte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi açısından Kürt seçmenin en az yarısının yine Ekrem İmamoğlu’na oy vereceği yönünde öngörüler bulunmaktadır.

Öte yandan Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) Cumhur İttifakı’ndan ayrı olarak seçimlere girmesi sonucu, AKP’ye yüzde 4-5’lik oranda bir oy kaybettirebileceği ifade ediliyor. YRP’nin eski Refah Partisi’nin “Adil Düzen” sloganına ağırlık vermesi, AKP’den memnuniyetsiz olan kitlenin bu partiye doğru yöneldiğinin işaretlerini taşıyor.

31 MART’IN ÖNEMİ

Bu yerel seçimler, Türkiye’nin siyasal geleceğini doğrudan etkileyebilecek bir özelliğe sahip gözüküyor. Nitekim İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bu seçimlere ilişkin değerlendirmesi şöyle oldu (Cumhuriyet, 24 Mart 2024):

“İstanbul kaybedilirse bu sadece İstanbul’un değil tüm Türkiye’nin direncinin çökmesi anlamına gelecek… Hem İstanbul yağmalanacak, hem de Türkiye’de demokrasi ve cumhuriyet gücünü kaybedecek. Tek adam rejimi, Türkiye’nin direncini yok edecek.”

Geçen Mayıs 2023 seçimlerinde muhalefete oy vermiş yüzde 48’lik kesim, ciddi bir moral bozukluğu yaşadı, seçmende bir yorgunluk ve umutsuzluk söz konusu. Ancak önümüzdeki dönemin çok daha ağır şartlarda geçeceği bilincine sahip seçmen kitlesi, “merkezi iktidar değişmese de”  mevcut rejimi protesto etmek, uyarıda bulunmak açısından böyle bir fırsatı kullanmak isteyebilir.

Seçmen, yerel seçimlerde AKP’ye “sarı kart” gösterebilir. Otoriterleşen ve tahakkümünü giderek artıracak olan siyasal iktidara karşı yerel düzeyde bir denge, bir dayanak noktası, nefes alabilecek bir alan oluşturabilir.

Aksi halde, yani AKP’nin İstanbul başta olmak üzere yerel seçimlerde başarı kazanması, demokrasi güçleri açısından önemli bir mevzi kaybına yol açabilecektir. Kuşkusuz insanlık tarihinde, kısa dönemli geri gidişler olmakla birlikte uzun dönemde ileriye doğru sıçramaların gerçekleştiği bir süreç söz konusudur.

Bu seçimlerde muhalefet cephesinin kaybı, dünyanın sonu değildir. Demokrasi güçleri, düzen muhalefeti dışında daha sol, emekten yana yeni oluşumlarla mücadelesini sürdürecektir. Hiçbir zaman umudu kaybetmemek gerekir. Halkımızın da belli bir “sağduyusuna” güvenerek bu yerel seçimlerde AKP’ye bir “sarı kart” göstereceği daha olanaklı gözüküyor.     

   


Atilla Özsever Kimdir?

1967 yılında Kara Harp Okulu’nu bitirdi. 12 Mart (1971) döneminde piyade üsteğmeni iken siyasi görüşleri nedeniyle ordudan çıkarıldı. 2.5 yıl cezaevinde kaldı. Daha sonra iktisat öğrenimi gördü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı, doktorasını İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı. 1974 – 2002 yılları arasında gazetecilik yaptı. 2003- 2011 yılları arasında da Maltepe Üniversitesi’nde kadrolu öğretim üyeliği görevinde bulundu. 2011 yılından itibaren de çeşitli üniversitelerde çalışma ekonomisi ve medya alanında dışarıdan dersler veriyor. “Tekelci Medyada Örgütsüz Gazeteci” ve “Mesele Teslim Olmamakta” isimli iki kitabı ile çeşitli kitap ve dergilerde yer alan makaleleri bulunuyor.