Akşener iklim hedeflerini açıkladı!
Akşener'in konuşmasının asıl vurucu tarafı iklim değişikliği, atık yönetimi, döngüsel ekonomi ve Yeşil Mutabakat’ı aynı kefeye koyup iş dünyasına da mesaj göndermesi.
Geçen hafta İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener grup konuşmasında partisinin iklim hedeflerini açıkladı. Doğru duydunuz. Hem de Türkiye gibi “iklimi değiştirme hedefi” değil, “iklim değişikliğini durdurma hedefi” açıkladı. Yani hükümetin politikaları ile taban tabana zıt şeyler söyledi. Ötesinde, ortaya koyduğu hedefler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli- IPCC’nın önerilerine uygun, Biden’ın geçenlerde açıkladığı ABD’nin planından ise birkaç adım önde bile diyebiliriz.
Türkiye AK Parti iktidarında 550 milyon ton asfalt serdi, 1 milyar ton çimento döktü, yarım milyar ton kömür ithal edip 1,7 milyar ton kömür yaktı ve bundan elde ettiği enerji kadar gazı ve varil varil ithal ettiği petrolü yaktı. Bunun için değeri 650 milyar dolardan fazla fosil yakıt yaktı. Böylece 2020 yılında 984 iklim felaketi ile rekor kırdı. Şimdi ise bırakın 2050-2060’a kadar sıfırlamayı, azaltmayı ya da sınırlamayı, 2030’a kadar katlamayı bir mücadele planı olarak sundu. Bu konudaki kararlığını geçenlerde açıkladığı “İklim Değişikliğiyle Mücadele Sonuç Bildirgesi“ ile bir kez daha gösterdi.
Dönelim Akşener’in iklim hedeflerine.
Akşener konuşmasında fosil yakıt desteklerini aşamalı olarak kaldırıp, yerel yönetimlere, enerji planlaması yapmaları için yetki verip, dağıtım şirketlerinin, maliyetlerini şişirmelerini engelleyeceğini söyledi. İmtiyazlı fiyatla elektrik satan kömür ve gaz santralleri sahipleri ve dağıtım şirketlerine aktarılan yüksek meblağları düşündüğümüzde oldukça iyi bir hamle. Ancak kamulaştırmadan bahsetmemesi ve bu şirketlerin şimdiye kadar kamuyu soktukları zarara dair bir şey ifade etmemesi önemli bir eksiklik.
Elektrik üretmeyen santrallere bir yılda 7,2 milyar TL aktarılması, devlete ait santrallerde 29 kuruşa elektrik üretilirken, devletin devrettiği santrallerde 50 kuruşa üretmesi, bazı santrallerin 101.8 kuruştan ürettiği elektriği satması oldukça can alıcı örneklerdi. Bunun nedeninin tabii ki halkın soyulurken doğanın da yok edilmesi olduğunu hepimiz biliyoruz.
Akşener’in en yüksek tüketim anında bile 45 bin MW’lik santral kapasitesinden bahsetmesi, bu kadar boşa kapasite için “üretimdeki verimsizlik” olarak ifade etmesi de önemli bir eleştiri.
Ancak konuşmasının asıl vurucu tarafı iklim değişikliği, atık yönetimi, döngüsel ekonomi ve Yeşil Mutabakat’ı aynı kefeye koyup iş dünyasına da mesaj göndermesi. Malum Türkiye’nin ihracatının neredeyse yarısı AB ülkeleriyle; ve AB’deki döngüsel ekonomi ve Yeşil Mutabakat düzenlemelerine atıfta bulunması özellikle iş dünyasının ilgisini çekecek bir durum.
2035’TE ELEKTRİK, 2050’DE ÜLKE KARBONSUZLAŞIYOR!
Akşener açıkladığı hedefler içinde asıl hedef tabii ki 2035’te elektrik üretimini, 2050’de ise ülkeyi sıfır karbonlu hale getirmek. İşte bu diğer politikaların da üstünde, hepsini kesen bir hedef. Bunun politikasını yapabilirse bu ülkede çok şey değişir. Hatta rejim bile bundan nasibini alır.
Bu iki hedefin altını doldurmak o kadar kritik ki. Mesela 2035’te elektrik üretiminde emisyonları sıfırlamak demek, bugün lisans başvuru yapan bütün termik santrallerinin iptal edilmesi, inşa edilenlerin durdurulması anlamına geliyor. Dahası eski santrallerin hemen kapatılması, kalanların ise aşamalı olarak kapatılmaya başlaması anlamına geliyor.
Ülkeyi 2050’de karbonsuzlaştırmak hedefi, 2035’ten önce ülkenin emisyonlarını en az yarıya indirmek gibi bir ara hedefi şart koşuyor. Bu hedef 3. köprü, 3. havalimanı, Osmangazi köprüsü, kent içi otoyollar, enerji tüketimi merkezi olan AVM ve rezidansların sonu, ülke içinse sıfır enerjili evler, enerji verimliliği, yayalaştırma, toplu taşıma gibi sistemlerin geri dönüşü anlamına gelecek. Aynı zamanda boşa yatırımların da bitmesi anlamına geliyor.
Akşener bu geçiş dönemi içinse karbon kotası koymaktan bahsediyor. Bu üretimin dönüşümü için gerekli bir adım. Böylece, işini iklimi değiştirerek yapan ile değiştirmemeye çalışan arasında bir fark yaratmış olacak.
Şimdi elimizde iklimi daha hızlı değiştirmeye çalışan bir iktidar var. İktidar daha çok petrol, kömür ve gaz ithalatı üstünden daha çok vergi toplamak ve bunlarla bir ekonomi yaratma derdinde. Sorunu çözerek değil, büyüterek politika yapıyor. Akşener’in planı ise bilime paralel, Biden’dan bir adım daha önde. Şimdi burada iki temel sorun var. Birincisi Akşener bunu bir konuşma ile yeterli görecek mi, yoksa peşini getirecek mi? İkincisi ise; bu düzeyde hiçbir partinin hedefi yokken onlar ne yapacaklar? İşleri zor çünkü hiçbirisi 2050’den önce emisyonları sıfırlayacak bir görgüye, politik bakışa sahip değiller. 2050’den geç bir tarih de vermeleri hoş olmaz.
Türkiye her yıl 40 milyon ton kadar asfalt seren, 60 milyon tonda fazla çimento döken, 450 milyon tonu inşaat ve çimento malzemesi olmak üzere 680 milyon ton madeni doğadan çıkartan, 385 bin kilometrekareyi petrol arama için şirketlere açmış, 136 bin kilometrekareye maden ruhsatı vererek yok eden bir ülke. Bu kötülük için her yıl 40 milyar dolara yakın yakıt ithal ediyor. Bu haliyle Akşener’in hedefleri bu politikalarına cevap gibi.
Akşener iklim hedeflerini açıkladı. Peki diğerleri?