YAZARLAR

Aldırma İran, senin kazanacak futboldan daha önemli şeylerin var

Bu Dünya Kupası’nı kimin kazanacağı bilinmez. Çok da önemli değil. Ama 2022’nin tüm dünyadaki şampiyonu şimdiden belli: Aşağılık bir rejime karşı özgürlükleri için canları pahasına savaşan İranlı kadınlar ve onlarla birlikte dövüşme onuruna erişen İranlı erkekler.

Tarihin en politik Dünya Kupası’ndaki en politik maç: İran-ABD. Aynı zamanda bir rövanş maçı. 1998’in rövanşı. İran’a kaybedip bir üst tura yükselemeyen ABD, yirmi dört yıl sonra hesabı kapatmak istiyor.

Maç öncesi ortam ise geçen onca yıla rağmen çok farklı değil. 1998’deki maç sırasında bir terörist grubun tribünlerde eylem düzenlemeyi planladığına dair söylentiler vardı. Bu nedenle Lyon’daki Stade de Gerland’ın çevresine 150 silahlı polis mevzilenmişti. Televizyon yayıncılarına da tribünlerde gerçekleşecek herhangi bir olayı veya politik mesajların verildiği pankartları görmezden gelmeleri için kesin talimat verilmişti.

Dünkü maç öncesinde de muhabirler, güvenlik önlemlerinin diğer tüm maçlardan daha sıkı olduğunu ve stadyumun etrafında çok sayıda helikopterin ve insansız hava aracının uçtuğunu belirttiler. 

İki maç arasındaki fark ise İranlıların maça bakışıydı. 1998’de bu maç, İran için hayati önemdeydi. Öyle ki, o maçın devre arasında İran hükûmetinin üst düzey bir yetkilisi soyunma odasına gelmiş, İranlı futbolcuların tüm pasaportlarını toplamış ve “Bu maçı kaybederseniz asla eve dönemezsiniz” diye tehditler savurmuştu.

O dönem ABD teknik direktörü olan Steve Sampson, The Guardian’a verdiği röportajda, “Bizim için bu bir futbol etkinliğiydi, siyasî bir etkinlik değil. Ama İranlılar tam olarak yapmak istedikleri şeyi yapmışlar ve bunu siyasî bir olay hâline getirmişlerdi. Öyle ki, bizi yendikten sonra, İranlı oyuncuların her birine İran hükûmeti tarafından yeni evler verilmişti. Birleşik Devletler’de bu asla olmazdı” demişti.

ESKİ HESAPLAR, YENİ GERİLİMLER

Dünkü maç öncesindeyse ABD futbol federasyonunun (USSF) sosyal medyada İran’ın ulusal bayrağını İslâm Cumhuriyeti’nin amblemi olmadan paylaşmasının ardından ortam gerildi.

USSF, bunu İran’daki protestocuları desteklemek için bilerek yaptıklarını söylerken, İran hükûmeti ise ABD’yi ulusal bayraklarından Allah’ın adını çıkarmakla suçlayıp tepki gösterdi ve FIFA’ya ABD’yi Dünya Kupası’ndan atmaları için çağrıda bulundu.

Ardından ABD’nin web sitesinde İslâm Cumhuriyeti’ne ait sembol İran bayrağına geri döndü, ancak USSF’nin bu hareketi, FIFA’nın saha dışı tartışmalardan uzak durmasını umdukları Ortadoğu’nun ilk Dünya Kupası’na yeni bir siyasî tartışma nedeni ekledi.

Ama İran Millî Takımı için en baştan bu yana konu saha içine hiç gelmedi. İngiltere’ye karşı oynanan ilk maçtaki seremonide millî marşlarını söylemeyi reddeden oyuncular, ikinci maçtaysa bu eylemlerini sonlandırdılar, çünkü İran Devrim Muhafızları tarafından ailelerine yönelik tehditler geldiği iddia edildi. Aynı şekilde Katar’daki İranlı kadın taraftarların da hükûmetin “gözcüleri” tarafından takip edildiği söyleniyor. Portekiz-Uruguay maçında sahaya giren bir protestocunun üç mesajından biri de İranlı kadınlara destekti. 

Kısacası zaten her şeyiyle tarihin en politik turnuvası olan Katar 2022’yi, İran’ın varlığı başlı başına daha da politikleştirdi. İyi de oldu.

Yine de, yirmi dört yıl sonraki maçı bu defa bir ölüm kalım meselesine getiremezdi İran hükûmeti. Zira artık futboldan daha önemli meseleleri vardı; ülkedeki isyan hareketlerini bastırıp baskıcı rejimlerini ayakta tutmak gibi. Hatta bu kez bunun sadece bir maç olduğunu, kendilerinin görevinin ise yalnızca futbol oynamak olduğu mesajını veren İran teknik direktörü Carlos Queiroz’du. 

QUEİROZ, ABD HAKKINDA SÖYLEDİKLERİNDE HAKLIYDI

İngiltere’ye 6-2 kaybettikleri ilk maçın ardından tribünde millî marşlarını yuhalayan ve İran hükûmetini protesto eden İranlı taraftarları hedef alacak kadar “futbolun içinde kalmak isteyen” Queiroz, dünkü maç öncesindeyse rakiplerine övgüler yağdırdı. “Bence grubumuzda geride kalan iki maçta en tutarlı ve en iyi performansı sergileyen takıma karşı oynayacağız,” diyen Portekizli teknik direktör, “İlk maçta Galler’e ve sonrasında İngiltere’ye karşı çok iyi oynadılar. Bizim takımımız da dâhil olmak üzere diğer tüm takımlar olarak onlar kadar tutarlı değiliz. Dolayısıyla onlara karşı yaşayacağımız zorlukları biliyoruz. Çok iyi organize olmuş bir takımla oynayacağız” dedi. 

Ve en sonda bir kelime oyunu yaparak, ABD’nin soccer’dan futbola sıçradığını belirtti.

Maç ise Queiroz’u haklı çıkaran türdendi. ABD başından sonuna dek maçın tek hâkimiydi. Bir üst tura çıkmak için beraberliğin yettiği İran, tıpkı Ekvador gibi, sahaya kendilerine yeten o bir puanı almak için çıkmış gibiydi. Ama bu bakış açıları Ekvador’a Senegal karşısında nasıl kaybettirdiyse, İran’a da ABD karşısında kaybettirdi. Yine de İran sahaya kazanmak için çıksaydı da fark etmeyebilirdi. İki takım arasında bariz bir güç farkının olduğu rahatlıkla görülüyordu. 

ABD’nin dün geceki on birinin yaş ortalaması 24 yıl, 321 gündü. Bu aynı zamanda 2022 Dünya Kupası’nda şimdiye kadarki en genç kadrosuna sahip oldukları anlamına geliyordu. İran ise beş yaş daha yaşlı bir kadroya sahipti. Hâliyle bu iki takım arasındaki net bir fiziksel farkın bulunduğunu gösteriyordu. İranlılar sahip oldukları teknik kaliteyle bu farkı kapatmaya çalışsalar da, turnuvada şu ana kadar olduğu gibi, teknik kalite fiziksel kaliteyi bir kez daha kıramadı.

Tyler Adams ise ABD’nin sahip olduğu fiziksel kaliteyi tek başına en iyi temsil eden oyuncu olabilir. İlk maçtan bu yana takımını adeta sırtına alıp taşıyor. Oyunun iki yönünde de çok etkili. Gerek rakiplerin ataklarını kesmek, gerekse oyunun temposunu yönetmek konusunda orta sahanın en iyi oyuncusu konumunda.

HOLLANDA’NIN BAŞI BELÂDA

Dünkü maç aynı zamanda ABD’nin her oyunu oynayabilecek komple bir takım olduğunu göstermesi açısından da önemliydi. İki yarıda bambaşka iki oyun oynadılar. 

İlk yarıda topun ve oyunun tek hâkimi onlardı, kendileri yeterince gol pozisyonları üretirlerken, İran’aysa tek bir şut imkânı dahi vermediler. İkinci yarıda bu defa topsuz oyun odaklı, alanını koruyan bir oyuna yöneldiler ve yine İran’a hiç şans tanımadılar.

Son 16’da Hollanda’yla eşleşen ABD’nin, İran maçının ikinci yarısında olduğu gibi yine topsuz oyun odaklı bir oyun oynayacağını ve Hollanda’nın da hücumda ciddi üretim sorunlarının olduğunu düşünürsek, Louis van Gaal’in takımının başının belâda olduğunu şimdiden söyleyebiliriz.

İRAN’IN GERÇEK MAÇI FUTBOL SAHASININ DIŞINDA

İran için ise utanılacak bir şey yok. Olağanüstü şartlar altında bir üst tura yükselebilmek için son ana kadar mücadele ettiler, ama olmadı. Her ne kadar Queiroz, onlar için en önemli şeyin futbol olduğunu söylese de, elbette öyle değildi. Herkesin aklı haklı olarak İran’da yaşananlardaydı.

İran Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, dün yaptığı açıklamada Mahsa Amini’nin ahlâk polisi tarafından öldürülmesinin ardından başlayan protestolarda 300’den fazla kişinin hayatını kaybettiğini söyledi. Ve bunu şöyle söylemeyi tercih etti: “Elimde son veriler yok. Ama 300’den fazla kişi şehit oldu ve öldü.”

Yani ona göre hayatını kaybeden güvenlik güçleri “şehit”, protestocular ise “düz ölülerdi”. 

Bu Dünya Kupası’nı kimin kazanacağı bilinmez. Çok da önemli değil. Ama 2022’nin tüm dünyadaki şampiyonu şimdiden belli: Bu aşağılık rejime karşı özgürlükleri için canları pahasına savaşan İranlı kadınlar ve onlarla birlikte dövüşme onuruna erişen İranlı erkekler.


Onur Özgen Kimdir?

1989, İzmir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudu. Gazetecilik hayatına 2008 yılında aylık sosyalist bir dergi olan RED Dergisi'nde başladı. Ardından sırasıyla Campaign Türkiye, FourFourTwo Türkiye, GOAL Türkiye ve Mackolik'te içerik editörlüğü ve yazarlık yaptı. Bir dönem BJK TV'de Avrupa futbolu üzerine yorumlarda bulundu. Son olarak ise GOAL Türkiye'de yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Şu anda Gazete Duvar ve Socrates Dergi'de futbol yazarlığı yapıyor ve Parodi Yayınları'nda yine futbol üzerine çocuklara yönelik kurgusal biyografi kitapları kaleme alıyor. Ayvalık'ta yaşıyor.