Ali Babacan: Siz zenginleşirken vatandaş insanca bir yaşamdan geri kalıyor

İktidara seslenen DEVA Partisi lideri Ali Babacan, "Siz zenginleşirken, yanı başınızdakiler zenginleşirken, bu ülkenin vatandaşları, çalışanlar, emekliler insanca bir yaşamdan geri kalıyor" dedi.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, DEVA Partisi’nin 1. Olağan İstanbul İl Kongresi’nde konuştu. Babacan, iktidara, "Siz zenginleşirken, yanı başınızdakiler zenginleşirken, bu ülkenin vatandaşları, çalışanlar, emekliler insanca bir yaşamdan geri kalıyor" diye seslendi.

"Ülkenin iktidarı da muhalefeti de bakıyoruz, çıkar neredeyse orada" diyen Babacan, "Ülkenin muhalefeti en ufak krizde kim olduğunu hatırlıyor; aslına rücu ediyor. Filistin’e destek mitinginde bir vatandaş mı yumruklandı? Dikkatle bakın: Muhalefet nerede? Şiddetin yanında. Bir yerlerde bir şekilde iktidarı ele mi aldılar? Muhalefet nerede? Eş dost kayırmanın yanında, haksız rantın yanında" diye konuştu.

Ali Babacan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Soruyorum: Türkiye bir sömürge ülke mi? Bu ülkenin vatandaşları bir sömürge valisinin boyunduruğu altında mı yaşıyor? Biz bağımsız, egemen bir ülke değil miyiz? Fakat, belli ki iktidardakilerin zihin dünyası farklı bir noktada. İktidarın başındakiler, ekonomi yönetimin başındakiler belli ki bu millete farklı bakıyor. Çıkıyorlar, ekran karşısında, ‘Yurt dışına gidenler zaten ayrıcalıklıdır’ diyorlar. ‘İmkânı olmayan biri nasıl yurt dışına gitsin’ diyorlar. ‘Madem imkânı var, ödesin yüksek harcı’ diyorlar. Gerçekten çok yazık. Bu zihniyet, gençlere ‘Çıkar telefonunu’ diyenlerin zihniyetinden farksız. Bu zihniyet, kendi vatandaşlarına ‘Çıkar bakalım pasaportu, paran yoksa o pasaportun cebinde işi ne?’ diyen bir zihniyet. Öğrencilere, emeklilere, ‘Haddini bil, senin neyine iyi bir hayat yaşamak’ diyen bir zihniyet. Biz de buradan ‘Hayır!’ diye haykırıyoruz. Siz zenginleşirken, yanı başınızdakiler zenginleşirken, bu ülkenin vatandaşları, çalışanlar, emekliler insanca bir yaşamdan geri kalıyor.

Defalarca söyledim, tekrar ediyorum. Güven nasıl kazanılır? Şeffaflık olmadan, güven olmaz. Güven olmadan da ekonomide başarı gelmez. Geçen hafta epey bir TÜİK konuşuldu değil mi memlekette? Kimsenin pek tanımadığı, bilmediği bir başkan vardı, şöyle bir kamuoyunun önüne çıktı ki millet ‘Eyvah, TÜİK’in başına böyle birisi mi varmış?’ dedi. Ta zamanında görevlendirilmiş, hükûmetin tanımıyla malum görev adamlarından bir tanesi. ‘Enflasyonu indir’ diyor indiriyor, ‘Düşür’ diyor, düşürüyor.

Şeffaf olmayan sadece TÜİK değil. Ben şimdi buradan ülkeyi yönetenlere, başta Sayın Erdoğan’a soruyorum, ekonomi yönetimine soruyorum: Tamam TÜİK şeffaf değil, son bir haftada millet de iyi anladı sanırım ama arkadaşlar, Merkez Bankası da şeffaf değil. Merkez Bankası niçin yaptığını ettiğini açıkça ortaya koymuyor. Niçin bu ülkenin Merkez Bankası hâlâ arka kapıdan döviz alıp satmaya devam ediyor. Özellikle de yeni ekonomi yönetimine seslenmek istiyorum: Yeni ekonomi yönetimindeki arkadaşların bir kısmı, ben ekonominin başındayken bizim ekipteydi değil mi? Biz 13 yıl neden Merkez Bankası’nın verilerini anlık yayınladık da siz bunu saklıyorsunuz?

'MUHALEFET EŞ DOST KAYIRMANIN, HAKSIZ RANTIN YANINDA'

Ülkenin iktidarı da muhalefeti de bakıyoruz, çıkar neredeyse orada. Biz, milletimize başka bir yolun mümkün olduğunu göstermek için dört yıl önce yola çıktık. İnsani değerleri, hakkı hukuku; hiçbir ayırım yapmadan, herkes için savunarak DEVA Partisi’ni kurduk. Emin olun, ilk gün partimizi nasıl kurduysak; yarınların birlik beraberlik içindeki Türkiye’sini de yine hep beraber öyle kuracağız. Bu ülkeyi, şiddeti savunanlara da ırkçılara da otoriterler eğilim gösterenlere de asla teslim etmeyeceğiz. Kimsenin şüphesi olmasın. 

Geçtiğimiz günlerde farklı şehirlerimizde şiddet olaylarıyla karşılaştık. Dükkânlar taşlandı, araçlar yakıldı, insanlar şiddet gördü. Antalya’da bir genç öldürüldü. Demokrasi diyenler, insan hakları diyenler sessiz kaldı. Ötekine saygıdan, farklılıkları kucaklamaktan bahsedenler sınıfta kaldı.

Bir siyasi parti, kendini nasıl tanımlarsa tanımlasın, olaylar karşısındaki duruşuyla aslını belli eder. Siyasi partilerin gerçek kimlikleri, sınamalarla ortaya çıkar. Her şey açık ve net arkadaşlar: Ülkenin muhalefeti en ufak krizde kim olduğunu hatırlıyor; aslına rücu ediyor. Filistin’e destek mitinginde bir vatandaş mı yumruklandı? Dikkatle bakın: Muhalefet nerede? Şiddetin yanında. Bir yerlerde bir şekilde iktidarı ele mi aldılar? Muhalefet nerede? Eş dost kayırmanın yanında, haksız rantın yanında.”

'KİEV’DE HASTANE VURULUNCA SAVAŞ SUÇU OLUYOR DA GAZZE’DE OLMUYOR MU?'

Geçtiğimiz günlerde Ukrayna’daki bir çocuk hastanesi, Rusya’nın hava saldırıları sırasında vuruldu. Bu saldırının hemen ardından liderler tek tek Rusya’yı kınadı, üstüne Ukrayna’ya yeni yardımlar yapma kararı aldılar. Bunlar doğru ve gerekli adımlardır. Hastanelerin, okulların hedef alınması savaş suçudur, kınanması gerekir. Ama şunu da sormak zorundayım: Kiev’de hastane vurulunca savaş suçu oluyor da Gazze’de hastane vurulunca savaş suçu olmuyor mu?

Srebrenitsa’da katledenler nasıl lanetle anılıyorsa, siz de öyle anılacaksınız. Onlar er geç nasıl hesap verdiyse, siz de öyle hesap vereceksiniz. İnsanların vicdanı önünde yargılandınız, fakat dünya kamuoyu önünde de mahkemeler önünde de yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz. Katliamcılar, katliamlara göz yumanlar, yardım edenler… Sizlere sesleniyorum: Karadzic nasıl yargılandıysa, Mladic nasıl yargılandıysa öyle yargılanacaksınız. Yüzlerce yıl onlarla birlikte anılacaksınız.

TRUMP’A GEÇMİŞ OLSUN MESAJI

ABD Başkan adayı Trump’a yapılan saldırıyı izledik. Siyasetteki kutuplaşmanın, gerginliğin, öfkenin, nefretin, toplumu hangi noktalara getirebileceğinin bir başka canlı örneğini gördük. Sayın Trump’a buradan geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Umarım ki bu hadise, başka yeni hadiseleri tetiklemez. Umarım ki bu hadise, herkesin aklı selime dönmesine vesile olur."