Ali Babacan: Uluslararası yatırımcılar bize yeni hükümeti soruyor

“2002 seçimlerine giderkenki ortamı uluslararası yatırımcılardan aynen seziyorum” diyen Ali Babacan: “Projeksiyonları bir sonraki hükümete çevirdiler.”

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - DEVA Partisi ilk mitingini hafta sonu Antep’te yaptı. Genel Başkan Ali Babacan yaklaşık bir saat boyunca güneşe karşı konuştuğu miting sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Açıklamalarının başında yüzü güneşten yanmış olarak indiği kürsünün yerinin doğru seçilip seçilmediğine ilişkin soruyu, “Ya ben yanacaktım ya da mitinge katılanlar, ben yandım” diye yanıtlayan Babacan, partisinin ilk mitingine ilişkin bir not olarak da “gençliğin coşkusunu çok iyi bulduğunu” söyledi. Yaz ayları boyunca 5-6 miting daha yapmayı hedeflediklerini belirten Babacan, şehirleri nasıl seçtiklerini ise, “Gönüllü olan illerimiz bildirdiler, en son Gaziantep’te karar kıldık. Bugün burayı görünce istekliler çoğalır” sözleriyle açıkladı.

'TEK SEÇİM İÇİN KURULMADIK'

Partisinin sadece 2023 seçimleri için kurulmadığını, dolayısıyla biraz daha fazla milletvekilleri olması için başka partilerin listelerinden seçime girmeye sıcak bakmadıklarını belirten Babacan, sık sık yabancı yatırımcılarla da görüştüklerini ve bu görüşmelerde kendilerine ‘kurulacak yeni hükümetin nasıl hareket edeceğinin sorulduğunu’ aktardı.

CHP’nin Maltepe’de düzenlediği Milletin Sesi Mitingi ile aynı güne denk gelen DEVA Partisi’nin ilk mitingi sonrasında Babacan’a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:

Siyasette herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın memleketi de orada olduğu için Karadeniz çok ilgi çekiyor. Karadeniz’de teşkilatlanma çalışmalarınız nasıl gidiyor, miting düşünceniz var mı?  

Orta Karadeniz’den başlayayım. Samsun’da avukat bir il başkanımız var. Siyasete bizimle başladı. Samsun’daki ekibimiz çok iyi bir ekip. Trabzon’da il başkanımız 28 yaşında. Rize il başkanımız Metin Bey maalesef vefat etti. Şimdi Ömer Bey götürüyor. Doğu Karadeniz’de çok iyi bir ekibimiz var.  Rize ekibimiz biraz daha tecrübeli, Trabzon biraz daha yeni. İl büyüdükçe genç ve siyasete ilk defa giren arkadaşların şansı daha fazla oluyor. Daha çok aday çıkıyor. Küçük iller göç verdiği için doğal olarak genç nüfus azalıyor. Rize’de bir miting yapabiliriz.

Bu mitingleri düzenlemekle muradınız nedir tam olarak? Seçim süreci de başlamadı.

Kasım’da olursa seçime çok yok.

Öyle bir ihtimal var mı size göre?

Öyle bir ihtimal var. İşlerine gelebilir. Çünkü AK Parti gittikçe zayıflıyor. Zayıflama sürdükçe eski kanunla da gidebilirler seçime. Belli olmaz, orada bir denge var. O dengeyi kaçırdıkları anda eski kanunu tercih edebilirler. Çok da önemli değil yeni kanun, eski kanun. Tamamen psikolojik bir şey. Zaten bu psikolojik ortamı oluşturmayı amaçladıklarını anlayınca il başkanlarımızla görüştük. “Başka partiden seçime gireceğimiz dedikodusunu kesmemiz lazım” dediler. Tabandan talep geldi, teşkilatlardan talep geldi. Biz de kendi adımız ve amblemimizle seçime gireceğimizi açıkladık. Sonra başkanlık kurulu, genel merkez kurulu derken baktık herkes hazır. Takvim yakın yani. Gelecek sene mayıs ya da haziran olsa bile yakın. Sayılı gün çabuk geçiyor.

Babacan, miting sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Anketlerin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz daha hiç kendi anketimizi yaptırmadık. Ama şimdi teklifler almaya başladık. 81 ilde istiyoruz bunu. Yine de vatandaşlarla temasımız en büyük anket. Teşkilatlarımızla biraz konuşsanız, sohbet etseniz “anketler nerede, teşkilatlardaki motivasyon nerede” diyeceksiniz. Teşkilatlar sahayı bildikleri için anketlerle alakası yok yani. Bu mitingi de Gaziantep teşkilatımız çok istedi.

Altılı masa olarak iktidar adayısınız ve sınırsız sayıda da cumhurbaşkanı yardımcısı koltuğu söz konusu. Ya da cumhurbaşkanı adaylığınız için kararın ne olacağını da bilemiyoruz. Ama bu ihtimalleri bir yana bırakarak soracak olursak, sizi milletvekili aday listesinde görecek miyiz?

Altılı masanın üzerinde çalıştığı hususlardan biri, geçiş sürecinin yol haritası. Geçiş sürecinin yol haritasına dair şu an bir mutabakat yok. Çalışma var ama henüz bitmedi. Geçiş sürecinin yol haritası netleştikten sonra biraz daha anlayacağız o dönemin nasıl bir dönem olacağını. Normal şartlarda altılı masada uzlaşma olur mu? Ortak bir aday çıkar mı? Amacımız ortak aday çıkarmak da olsa, çıkmazsa, benim adaylığım milletvekilliği değil cumhurbaşkanlığı adaylığı olacaktır. Dolayısıyla o süreç gitsin, sonra kararımızı veririz. Altılı masadaki gidişat önemli, burayı önemsiyoruz. Ötesini zaman gösterecek.

Altılı masa devam ediyor ama sizin de içerisinde bulunduğunuz ya da bulunmadığınız başka ittifak modelleri olabilir mi?

Bizim şu ana kadar açıklayıp da kendimizi bağladığımız en önemli husus kendi ismimizle seçime gireceğimizdir. Vatandaşlarımız oy pusulasını açtıklarında DEVA Partisi’ni görecek. Damlanın altına evet diyecek. Açıkladığımız tek husus bu. Altılı masa altılı bir ittifak da oluşturabilir. İttifak harici başka bir iş birliği de olabilir. Kaldı ki seçim güvenliğiyle ilgili ortak mekanizma kurduk. Altılı masa içindeki partilerle alakalı ayrı bir iş birliği gelişirse onları da değerlendiririz. Biz kapıları kapatmış değiliz. Ama başka bir partinin listesinden seçime gireceğimiz dedikodusunu kesmemiz gerekiyordu. Hiçbir zaman öyle bir niyetimiz olmadı, çok konuşulunca da açıklayalım bitirelim dedik. Kendimiz için o kapıyı kapattık. Ama diğer kapılar açık.  

Kendi logonuzla gireceksiniz ama 2018 seçimlerindeki Saadet Partisi örneği de var. 41 ilde seçimlere girip ama başka partilerin listesinden de aday göstermek… 41 ilde katıldığınızda da seçime kendi adınızla girmiş oluyorsunuz. Saadet Partisi öyle yapmıştı ve adayları CHP listelerinden seçilmişti. Bu yönteme de mi tümüyle kapalısınız?

Bu kadar yeni ve bu kadar iddialı, 81 ilde örgüt kurmuş ve çok güçlü bir şekilde ilerleten bir parti olarak diğer modellerin hepsi örgüt yapımızı düşürür. Diyelim ki herhangi bir ilde seçime girmiyoruz. O ile yazık değil mi? O il başkanlıklarımız, teşkilatımız niye var o zaman? Ne yapacaklar? Gidip başka bir partiye mi destek verecekler? On yıllık, yirmi yıllık parti olsak, Türkiye genelindeki destek haritamızı bilsek, ‘bazı illerde ümidimiz yok, o illerde başka partilerle iş birliği yapabiliriz’ deriz ama öyle bir şey yok. Şu anda zayıf olduğumuz bir il yok. 81 ile baktığımızda ‘şurada zayıfız’ diyemiyoruz. İstisnai durumlar olabilir belki ama 81 ilde hızla örgütü büyüyen bir partinin, bazı illerde ‘ben seçime girmeyeceğim’ demesi, kendi adıma söylüyorum, bizi çok zayıflatır. O ildeki arkadaşlarımız çok üzülürler. Daha önce seçime girip kendini ölçmüş bir partinin yaklaşımıyla bizimki farklı olmak zorunda. Bir de biz bir seçimlik kurmadık ki partiyi. Bu, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu, boşluğu dolduracağını düşündüğümüz siyasi parti. 150 bini geçtik üye sayısında. Geçmiş seçimlerde üyelerinin yüzde 30’u AK Parti’ye, yüzde 20’si CHP’ye, yüzde 10’u HDP’ye, yüzde 10’u İYİ Parti’ye, yüzde 5’i MHP’ye oy vermiş başka parti var mı? Ben bilmiyorum. Bu çok kıymetlidir. İşin çok başındayız. İki milletvekili az mı çıkardık çok mu çıkardık derdine düşersek yazık ederiz. Biz Türkiye’nin 81 iline de koşmak zorundayız. 2023’ten sonra daha 2024 yerel seçimleri var. Yerel seçimde, herhangi bir ilçede bir numara olduğunuz zaman belediyeyi alıyorsunuz. Bizim oradaki beklentimiz çok yüksek. Çok sayıda belediye alacağımızı düşünüyoruz. 2023’te o ilden seçime girmeyip, teşkilatın moralini bozup sonra da 2024’te belediyede nasıl iddialı olacağız? Bu bir maraton. 2023 seçimi de ilk bir kilometresi diyebiliriz.

‘Sayılı gün çabuk geçer’ dediniz ama seçime bu kadar az zaman kalmışken altılı masa ortak aday noktasında hiçbir renk vermedi. Partilerin gönlünden geçen isim kim olacak?  

Altılı masada bugüne kadar tek bir isim dahi telaffuz edilmedi. Şu olabilir ya da şu olamaz diye. Bize göre cumhurbaşkanı adayı belirlenmeden önce, geçiş sürecinin yol haritasında partiler arasında mutabık kalınmasında büyük fayda var. Temel politikalar alanlarında da ilkeler ve hedefler olarak bir söylem birliği üzerine çalışmakta fayda var. Çünkü cumhurbaşkanı adayını belirlediğiniz anda ilk gün ilk dakika herkes ona odaklanacak. Çok soru soracaklar. O soruların cevabını neye göre verecek? ‘Ben bilmiyorum partilere sormam gerekiyor’ dese bir türlü, kafasına göre konuşsa başka türlü. Ortak cumhurbaşkanı adayının altılı masanın ortak politikaları çerçevesinde, o işe inanan, gönül veren ve benimseyen bir insan olması lazım. Cumhurbaşkanı adayı altı partinin genel başkanından biriyse zaten sorun yok, çünkü masada. Ama dışarıdan biriyse, içselleştirmesi lazım. Önereceği şeyler de olabilir. Bu sefer altılı mutabakat değil yedili mutabakat gerekir. Önemli bir iş, kolay değil. Biz her şeyi çalışıyoruz. Çok detaylı çalışıyoruz. Hepsini altılı masaya koymaya hazırız.

Altılı masadaki diğer aktörlerle altını çizdiğiniz konularda mutabakat var mı?  

Bugün için yok ama ben çok yakında o mutabakatın sağlanacağına inanıyorum. Mutabakat demek altıda altı demek. Altıda bir tanesi bile istemiyorsa olmuyor demek. Bugün için mutabakat yok ama çok yakında olacak diye düşünüyorum çünkü başka türlü yürütmek imkansız.

Bunu umut mu ediyorsunuz, yoksa hazırlıkları görerek mi diyorsunuz?  

Her konuda ortaklaşacaksak partiler kendilerini nasıl farklılaştıracak? Her partinin kimliği, teşkilatı var. Bir miktar farklılaşmaya da ihtiyacı var. O da karşıt görüş demek. Ama ilkeler ve hedeflerde mutabakat sağlanırsa her partinin farklı projeleri olabilir. Her parti kendi projeleriyle damgasını vurup, bu projeler ilke ve hedefler açısından da birbiriyle çelişmezse herkes farklılığını ortaya koyabilir. Ama ilke ve hedefler konusunda ortaklaşılmazsa işimiz çok zor. Vatandaşın karşısına çıktığımız zaman da, oy istediğimiz zaman da zor olur. Hele de cumhurbaşkanı adayı çok zor duruma düşer. Şubat ve mart toplantılarımızda ısrarla bu konu üzerinde durduk. Uzlaşmaya yakın olduğumuzu hissediyorum.

Altılı masa cumhurbaşkanı adayını belirlemek üzere bir takvim üzerinde anlaştı mı?

Takvim şöyle var: Bugün çok erken. Sürecin sonuna doğru bunu ele alalım, dedik. Bu konuda da herkes hemfikir. Bir an önce belirlememiz gerekir, diyen yok.

Maltepe mitingi sonrası, CHP’den gelen mesajlar Kılıçdaroğlu’nun adaylığıyla ilgili çok net ifadeler içeriyor. CHP, genel başkanını altılı masaya cumhurbaşkanı adayı olarak önerirse tavrınız ne olur?  

Altılı masada oturan her partinin genel başkanı doğal bir cumhurbaşkanı adayı zaten. Aksi halde iddiası olmayan bir parti masaya oturmuş oluyor. İddialı bir partiyiz. Her partinin genel başkanı doğal olarak o partinin cumhurbaşkanı adayı olmalı. Ortak aday ise altı partinin mutabakatını gerektiren bir husus… Sayın Kılıçdaroğlu da bugüne kadarki açıklamalarında, “Ben aday olmak isterim ama altı partinin de desteği olursa” dedi.

Siz ortak aday olmak istiyor musunuz?

O da yine altı partinin mutabakatını gerektirecek.

Partiniz önerecek mi?

Bugüne kadar partimiz içerisinde cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili bir değerlendirme hiç yapmadık. Bunun erken olduğunu da kendi aramızda konuştuk. Ortak adaylıkta anlaşılamazsa, altılı masada bir şekilde mutabakat sağlanamazsa bizim parti teşkilatlarımıza da genel başkandan başka birini aday olarak kabul ettirmek zor olabilir. 150 bin üyemize sorduğumuzda genel başkandan başka bir ismi cumhurbaşkanı adayı olarak düşünmezler. Ama bunlar münferiden seçime girdiğimiz senaryolar. Altılı masada cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili nasıl bir strateji izleyelim nasıl bir yol izleyelim diye biz parti içerisinde görüşmedik. Çünkü parti içerisinde görüşüldüğü zaman parti içerisinde kalmıyor. O konuyu hızlıca konuşup, bağlayıp açıklama yapmamız lazım. Süründürmek, ortada tartışmak, isimleri dolaştırmak bana göre doğru değil.

Partiniz aday kriteri üzerinde de mi durmadı?

Altılı masanın son toplantısında cumhurbaşkanı aday kriterlerini açıkladık.

Partinizin ‘AK Parti tabanından da rahatlıkla oy alacak bir isim olmalı’ şeklinde bir görüşü oldu mu? Sayın Kılıçdaroğlu aday olduğunda AK Parti tabanı rahatlıkla oy verir mi? Bunları kendi aranızda konuşuyor musunuz?

Kendi içimizde konuştuğumuz tek husus, seçime kendi adımızla girersek cumhurbaşkanı adayının doğal olarak genel başkan olması gerektiği. İş birliği modellerinde şu olur mu olmaz mı diye girmedik. Benim olduğum ortamlarda da bunun tartışılmasını arzu etmiyorum. Tabii ifade özgürlüğü var ülkede herkes her şeyi tartışır, arkadaşlarımız da tartışır. Ama genel başkanın olduğu ortamlarda bu tartışılmaya başlanırsa o artık kurumsal süreç demektir. Ben o kurumsal süreçleri bu güne kadar işletmedim.  

Yeni kurulan partilerin yapılacak ilk seçimde Meclis’te olabildiğince çok milletvekili sokabilmesi muhalefet açısından önem arz ediyor. Tek başına ya da ittifakla seçime girme seçeneklerinin hangisi daha çok milletvekili kazanmayı mümkün kılan senaryo?

Partilerin bir arada olması ya da ayrı ayrı olması toplam desteği azaltabilir ya da çoğaltabilir. Bunu bilmek mümkün değil. Sabit bir oy yok ki. Oluşturacağınız iş birliği modalitelerine göre alacağınız destek çoğalabilir, ya da azalabilir. Çok erken. Biz kendimizi 81 ilde görüp, destek oranımızı ölçelim. Ondan sonra bakarız. Şu ana kadar attığımız adımların hepsi çok olumlu oldu. Anayasa değişikliği gerektiren bir çalışmada altı partinin ön mutabakat sağlaması seçimden sonra işimizi çok kolaylaştıracaktır. Ne olursa olsun. İttifak olsun ya da olmasın. Ortak aday olsun ya da olmasın. Parlamenter sistemde mutabakat, ortak adaydan bağımsız bir şey. Ortak adayımız olmayabilir. Parlamenter sistem için de anlaşamayabilirdik. Ama anlaşmak için oturduk ve anlaştık. Ortak aday konusunda da niyet var. Ama kesin olacak diyemiyoruz. Konuşacağız. Niyetimiz o. Ortak adayın iyi olacağını en başından beri savunanlardan biriyim. Hedef o ama hedefe ulaşamayabiliriz.

Seçime tek başınıza girdiniz ve yüzde 7 aldınız diyelim. Ama barajı geçen bir parti matematiksel olarak hiç vekil çıkaramayabilir...

Matematiksel olarak bütün partilerin oyunun sabit olduğu varsayımıyla altı partinin tek bir listeden seçime girmesi lazım değil mi? Maksimizasyon öyle. Altı parti tek bir partiden girecek, maksimum milletvekili çıkacak. Çıkar mı? Asla.  Başarısız bir şey ortaya çıkar. Meclis’te çoğunluk bile sağlanamayabilir. Her partinin ayrı ayrı hitap ettiği bir kitle var.  Ayrı ayrı iddialarla seçime girdiğinizde alacağınız oylar var.

Bir de medyada DEVA, Gelecek ve SAADET üzerinden bir ‘üçlü kombinasyon’ olabileceği ancak sizin bu konuda çok sıcak davranmadığınız, hatta Gelecek Partisi’yle aranızda bir mesafe olmasını istediğiniz yorumları yapılıyor. Sizce bunlar niye yazılıyor?

‘Bunlar niye tek değil ki’ demek işin özüne ve partilerin varlık sebebine aykırı. Bize şu ana kadar gelen tek teklif, geçen senenin ortalarında Sayın Davutoğlu tarafından yapıldı. “Gelecek, DEVA ve SAADET ortak bir deklarasyon yayınlasak” dedi. Biz de bunu başkanlık kurulumuzda konuştuk, 21’de 21 kabul edilmedi. “Bugün için böyle ama ileride otururuz, konuşuruz, şartlara göre bir daha bakarız” dedik. Altılı masaya doğru da gidiyorduk o günlerde. Bu çalışma devam ederken masadaki üç partinin ayrı deklarasyonu zihinleri karıştırabilir diye endişe ettik. Bu baskıları garip karşılıyorum. “Niye beraber değilsiniz” diye soruluyor. Değiliz çünkü ayrı ayrı partileriz. “Babacan, Davutoğlu aynı hükümetteydi, niye beraber değiller?” Çünkü ayrı ayrı partilerdeler de onun için. Altılı masaya oturulurken ne diye oturuldu? İleride ittifak da olabilir diye oturuldu. Bir ittifak perspektifiyle oturduk. Hatta şu anda komisyonlardan bir tanesi olası ittifakın ilke ve değerlerini çalışıyor. O komisyon altılı ittifakı konuşurken “siz niye üçlü ittifak yapmıyorsunuz” denmesini doğru bulmuyorum.

Bizim derdimiz oradan buradan iki milletvekili değil. Çok büyük bir vizyonumuz var. Oraya doğru da gidiyoruz. Yüzde 7’nin derdinde olsak bu işleri hiç yapmamamız gerekir. CHP ile İYİ Parti ittifaktalar. “Sizin baraj sorununuz mu var, niye ittifaktasınız” diye sorulmuyor. Bize de sorulmaması lazım ama sorduruluyor. Organize yani bunu da görüyoruz. Ben de açık baskıyı hiç sevmem ve tam tersini yaparım. O zaman dönülür başka şeye. Ama burada bu konuşulurken dönüp de arada şunları da konuşalım olmaz.   

Gelecek seçimler sistem değişikliğinin anahtarı olarak görülüyor. Türkiye’nin demokrasiye mi başka bir yöne mi evrileceğinin anahtarı... Kamuoyu ise halen sizden güçlü mesajı alamadığını düşünüyor.

Güçlü mesaj, parlamenter sistemin diğer partilerle çalışılması gerektiğini ilk gündeme getiren parti olmamızdır. Altılı masanın ortak cumhurbaşkanı adayı olmasını vurgulayan tutumumuz, bu işi Türkiye meselesi olarak ne kadar önemsediğimizi gösteriyor. Yoksa “biz hiç kimseyle hiçbir şeyi konuşmayız” derdik. Öyle diyen partiler de var değil mi?  Parlamenter sistem çalışmamız ve ortak aday olması çağrımız bu meseleye Türkiye perspektifiyle bakmamızın kanıtıdır. Bizim münferiden başarılı olmamız Türkiye’nin çıkarınadır. DEVA Partisi münferiden ne kadar başarılı olursa bu Türkiye’nin menfaatinedir.

Babacan, partisinin ilk mitinginde eşi Ülkü Zeynep Babacan ve DEVA yöneticileri ile...

Cumhurbaşkanının 45 gün içinde seçime gitme yetkisi var. Böyle bir şey olsa, altılı masa görüşmeleri çözüp seçime hazırlanabilir mi?

Altılı masanın varlığı ve iş birliği, diyalog zemininin olası bir baskın seçimde hızlı mobilize edilebileceğini gösteriyor. Altılı masa hiç olmasaydı, altı genel başkan acele toplansaydı uzlaşma olmayabilirdi. Biz her toplantıda birbirimizi daha iyi anlıyoruz ve diyaloğumuz gelişiyor. Arkadaşlarımız birbirini daha iyi tanıyor. Bu sıcak zemin hızlı bir iş birliği mekanizması olarak şu anda daha rahat işletilebilir. Ben bir şeyler olsa diye aceleyi görüyorum ama olunca sağlam olmasını istiyoruz.

Ekonomi konusunda altılı masaya öneriniz var mı?

Ekonomi, dış politika, eğitim, göç gibi konuların hepsinin altı siyasi parti tarafından ortak çalışılması gereken konular olduğunu söylüyoruz. Sadece ekonomide değil birçok alanda ortak çalışmak gerekir, ilkeler ve söylemler noktasında da birliktelik gerekir. Parti olarak bu zamana kadar açıkladığımız her şeyi, eylem planlarımızı altılı masaya koymaya hazır olduğumuzu da söyledim. Diğer partiler de çalışmalarını koyarlar. Ortaklaştırılmaya çalışılır. Ortak payda bulunduğu anda da ortak payda ortak çalışma olur.

Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda farklı düşünen bir parti var mı? Yok. Çıkıp açıklayalım ‘Merkez Bankası bağımsız olsun’ diye. Buna benzer 20 tane başlığı buluruz. Bunu söylediğiniz zaman da işin yüzde 90’ını bir çerçeve içerisine koymuş olursunuz. Bu çok önemli. Kaldı ki bizim son dönemlerde artan bir tempoyla uluslararası yatırımcılarla görüşme trafiğimiz var. Partimiz kuruldu kurulalı başladı ama artan bir tempoyla devam ediyor. Son bir ay içerisinde bir toplantı yaptık, yüzden fazla fon üyesi katıldı. Dünyanın en büyük fonları bunlar. Yönettikleri para korkunç miktarlar ediyor. Dünyanın en büyük bankasının risk yönetiminin başındaki kişi çıktı geldi. Neler neler soruyorlar, didik didik ediyorlar. Geçen sene ile bu senenin farkını, yeni yönetimin ekonomi politikasını soruyorlar artık. Mevcut yönetim artık bitiyor bunu görüyorlar. Bütün yatırım planlamalarını yeni kurulacak hükümetle ilgili sorular sorup belirlemeye çalışıyorlar. Ben bunu 2001-2002 seçimlerinde yaşamıştım. O zaman üçlü koalisyon, kriz derken bizim yaptığımız temaslarda belliydi ki AK Parti iktidara yürüyordu. Bizim ekonomiye bakışımızı çok soruyordu herkes. Seçildiğimiz anda da sıfırdan başlamadık, hazırlıklarımızı uyguladık. Şu anda aynı ortamı seziyorum. 2002 seçimlerine giderkenki ortamı yatırımcılardan aynen seziyorum. Uluslararası yatırımcılar projeksiyonları bir sonraki hükümete çevirmiş durumda. Dolayısıyla seçimden sonra nasıl bir ekonomi politikası uygulanacağı noktasında yeteri kadar güven oluşturamazsak yazık olur. Böyle bir şey şart. Ortak cumhurbaşkanı adayı da çok zorluk çeker. “Özelleştirmeyi ne yapacaksınız?” diye soracaklar. Şu anda ortak bir cumhurbaşkanı adayımız olsa, herkes soracak. Ben bilmiyorum diyecek. Ben bilmem diyen kişiyle nasıl seçime gideceksiniz? Kararlı, güçlü, altı partiyle görüşleri örtüşmüş kişiyle seçime gitmemiz lazım.

Kemal Bey’in SADAT hakkında açıklamaları oldu. Sizin bakışınız nedir? Seçim güvenliğiyle ilgili size gelen bir istihbarat var mı?

SADAT benim iyi bildiğim bir kurum değil. Kuruluşu 2012 diye biliyorum. Benim kopuş sürecim yani. “Başımıza bir şey gelmeden 2015’i tamamlayalım da gidelim” dediğim dönemler. Milli Güvenlik Kurulu toplantılarına sekiz sene katıldım. Orada gündeme gelmedi. Anladığım kadarıyla yaptığı işte mahrem konuları çalışıyorlar. Mesele güvenlik olunca o konular çok da kamuoyunun gözü önünde yürümüyor. Böyle olunca da ister istemez soru işaretleri olabiliyor. Bizim elimizde SADAT’la ilgili somut bir belge yok. Ama diğer partilerde olabilir. Eminim Sayın Kılıçdaroğlu bu iddialarda bulunduğuna göre bizde olmayan bilgi, belge elinde olabilir. Seçim güvenliği ise altılı masanın ortak konusu. Tamamen meşru hukuk çerçevesinde görevlendirdiğimiz sandık müşahitleriyle, ortak avukat kadrolarıyla sandıkları koruyacağız. 50 bin okul var, 50 bin avukat gerekecek. 200 bin sandık var, en az 1 milyon gönüllü gerekecek. Bunu altı parti bir araya gelince yapmamız daha kolaylaşıyor. “Seçim olmaz mı” gibi sorular Türkiye’ye yakışmaz. Onlar üzerinden iddiaları, senaryoları, hazırlıkları doğru bulmam. Seçim, zamanı gelince yapılır. Demokrasimiz her ne kadar hasta da olsa ölmedi. Nefes alıyor. Yabancı diplomatlardan da böyle sorular geliyor, “seçim günü gelince o seçim olur” diyorum.

Ana muhalefet lideri beş firma için ‘beşli çete’ ifadesini kullanıyor. Ali Babacan ve DEVA bu ifadeyi kabul ediyor mu? Bu gruplarla ilişkiniz, iletişiminiz var mı?

Bu beş firmayla herhangi bir temasımız yok. Sahipleriyle de yıllardır yüz yüze görüşmem olmadı. Eskiden hukukumuzun olduğu insanlardı. Ekonominin başında olup da belli başlı firmaların sahipleriyle görüşmemek diye bir şey olmuyor. Bakanlık döneminde görüştük. DEVA Partisi kuruldu kurulalı yüz yüze bir görüşme olmadı. Bazen bayram tebrikleşmeleri oluyor. Herkese gönderildiğinde bize de geliyor. Taahhüt işi alan bu beş firmanın ismi ön planda ama orada daha bir sürü firma var. Beşi sembolleşti ama altıncısı var, yedincisi var. Kamu ihale yasasının istisna hükümleri var. Davet usulü gibi. Bazılarını hiç davet bile etmiyorlar. Kendi bildikleri firmaları çağırıyorlar. Her ihalede de az sayıda firma çağrıldığında paylaştırılıyor. Bu dünyada klasiktir. Anlaşarak ihale. Geri kalmış ülkelerde yaygın. Biz Türkiye’yi o ligde görmüyoruz. Bambaşka bir lige çıkarmak istiyoruz. Avrupa Birliği’nin kamu ihale mevzuatı neyse Türkiye’de aynısının uygulanmasını istiyoruz.

İktidarda olsanız şu an uygulanan dış politika kalemlerinden hangisini 180 derece değiştirmek isterdiniz?

Değişmemesi gereken çok az şey var. Ne değişmemeli? Doğu Akdeniz’deki haklarımızı korumak çok önemli ama metodu değişmeli.

‘Alevi aday olursa Erdoğan karşısında seçilemez’ deniyor. Sizin görüşünüz nedir?

İnanın bu dönemde herhangi bir vatandaşımızın Cumhurbaşkanı adayı olup olmamasıyla alakalı etnik, mezhebi, dini inançlarıyla ilgili konuları gündeme getirmekten ben hicap duyarım. Bugünün Türkiye’sinde bunlar artık gündem olmamalı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıysa, eğer eşit vatandaşlık esassa bunların tartışma konusu bile yapılmaması lazım.