Almanya basınında geçen hafta: ‘Dışişleri Bakanı Baerbock yanlış ata oynadı’

Almanya’da başkentin yerel gazetelerinden Berliner Zeitung, Dışişleri Bakanı Baerbock’un ABD’deki Başkanlık seçiminde Harris’e açıkça sempati göstererek ‘yanlış ata oynadığı’ yorumunda bulundu.

Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock ve Savunma Bakanı Boris Pistorius. (Fotoğraf: Reuters)
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - ABD’de erken oy verme süreciyle başlayan ve 5 Kasım’da sona eren Başkanlık seçimini Cumhuriyetçilerin adayı ve eski başkan Donald Trump kazandı. Trump’ın Demokrat rakibi ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e karşı kazandığı bu ‘zafer’ dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi Almanya basınında da geniş yankı buldu. Die Tageszeitung (taz) gazetesinde çıkan bir yoruma göre, bu, çoğu kişinin olmasından korktuğu ama çok daha az kişinin gerçek olacağına inandığı bir sonuçtu. Die Zeit gazetesinden Nele Pollatschek ise seçimin ardından kaleme aldığı yazıda kısa ama etkili bir başlıkla tepkisini dile getirdi: ‘S****r’ (ya da İngilizce aslını söylemek gerekirse: ‘Fuck’). Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un Harris’e açıkça destek vermesi ‘yanlış ata oynadığı’ yorumlarını beraberinde getirirken, Trump’a tebriklerini ileten siyasetçiler ‘bir faşisti tebrik etmekle’ eleştirildi. 

Almanya, ABD seçiminin yarattığı sarsıntıyı henüz atlatamamıştı ki bu sefer de kendisini aslında haftalardır ayak sesleri duyulan başka bir krizin içinde buluverdi. Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan ‘trafik ışığı’ federal koalisyon hükümeti, SPD’li Başbakan Olaf Scholz ve FDP’li Maliye Bakanı Christian Lindner’in arasındaki gerilimin zirve yapmasıyla, kurulduktan yaklaşık 3 sene sonra dağıldı. Siyasiler arasında ‘güven oylaması’ ve ‘erken seçim’ tarihleri tartışıladursun, Almanya basını ‘trafik ışığı’nın bir daha asla geri dönmemesi gerektiği konusunda az çok hemfikir görünüyor. 

‘Saksonyalı Ayrılıçılar’a yönelik baskının ‘manidar zamanlamasından’ Almanya’nın vatandaşının idam edildiği İran’a sürdürdüğü sınır dışılara yönelik eleştirilere geçtiğimiz hafta Almanya basınına yansıyan haber ve yorumlardan öne çıkan bazıları şöyleydi…

5 KASIM: ‘SAKSONYALI AYRILIKÇILAR’ İÇİN DAHA İYİSİ OLAMAZDI

Almanya Federal Başsavcılığı, ABD’de seçim heyecanının yaşandığı 5 Kasım Salı günü bir açıklama yaparak ‘Saksonyalı Ayrılıkçılar’ isimli neo-Nazi oluşumuna baskınlar düzenlendiğini ve sekiz şüphelinin gözaltına alındığını duyurdu. Bu isimler arasında faşist Almanya için Alternatif (AfD) partisi ile bağlantılı olanlar da vardı. Başsavcılığın açıklamasına göre, doğudaki eyaletlerde Nasyonal Sosyalizm modelinde bir devlet ve toplum kurmayı amaçlayan grup, bunun için gerekirse etnik temizlik yoluna gitmeye de hazırdı. nd-Aktuell’den Sebastian Weiermann, ABD’deki seçim sonuçları netlik kazanmadan önce kaleme aldığı yazıda, Ocak 2021’de ABD Kongre binasını basan Trump’ın destekçileri ile Almanya’da cebir ve şiddet yoluyla demokrasiyi yıkmak istediği söylenen ‘Saksonyalı Ayrılıkçılar’ arasında paralellik kurarak, “Federal Başsavcılık, ‘Saksonyalı Ayrılıkçılar’ın gözaltına alınması için daha iyi bir tarih seçemezdi. ABD’de seçimler var ve insan hangisinin daha kötü sonuçlarının olacağını merak ediyor: Trump’ın zaferinin mi yoksa yenilgisinin mi? En son yenildiğinde bir güruh Washington’daki Kongre binasına baskın düzenlemişti. Bu sefer ise bir ayaklanma tehdidi var” değerlendirmesinde bulundu. (5 Kasım)

‘HARRIS KAYBEDİNCE BAERBOCK DA KAYBETMİŞ OLDU’

ABD’deki Başkanlık seçimini Donald Trump’ın kazandığının netleşmesinin ardından Almanya basınında hem seçim öncesi Trump’a mesafeli olan siyasetçilere hem de seçimin ardından Trump’ı tebrik edenlere eleştiri vardı. Başkentin yerel gazetelerinden Berliner Zeitung’dan Nicolas Butylin, Yeşiller Partili Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un seçim öncesindeki yaklaşımını mercek altına aldığı yazısında, “Dışişleri Bakanı, ABD’deki seçim kampanyası sırasında Kamala Harris’e açıkça sempati duyuyordu. Ancak Demokrat aday kaybetti; onunla birlikte Baerbock da” diyerek “Baerbock, yanlış ata oynadı” yorumunda bulundu. Butylin’in bu noktada hatırlattığı olaylardan biri de Trump ile bakanlık arasında yaşanan ‘kedi ve köpek’ polemiğiydi. Trump, Harris ile canlı münazarada Almanya’nın enerji politikasını dolaylı olarak eleştirmiş, ırkçı yaklaşımını sürdürerek Haitili göçmenlerin ‘kedi ve köpekleri yediğini’ ileri sürmüştü. Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın bu ifadelere sosyal medya hesabından “Bu arada; kedi ve köpekleri de yemiyoruz” sözleriyle yanıt vermesi ise ABD’nin eski Berlin büyükelçilerinden Cumhuriyetçi Richard Grenell tarafından ‘seçimlere müdahale’ olduğu iddiasıyla eleştirilmişti. Butylin’in değerlendirmesine göre, Grennell, yıllardır Trump’a yakın isimlerden biri; aynı zamanda Dışişleri Bakanlığı koltuğu için de en büyük favorilerden. Bu bağlamda “Baerbock için işler daha da kötüleşebilir” yorumunda bulunan gazeteci, yazısına şu sözlerle son verdi: “Eleştirel paylaşımlar ve diplomatik olmayan açıklamalar da dolayısıyla Alman dış politikası için sorun teşkil edebilir.” (6 Kasım)

‘FAŞİSTLER TEBRİK EDİLMEZ’

Donald Trump’ın ABD’nin 47’nci Başkanı seçildiğinin netlik kazanmasının ardından Başbakan Scholz ve Dışişleri Bakanı Baerbock kendisi için tebrik mesajları yayınladı. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier de yaptığı yazılı açıklamada, Trump’a ‘önünde duran büyük işler karşısında’ şans ve başarı anlamına gelen ‘mutlu bir el’ diledi. Der Spiegel yazarı Margarete Stokowski, bu durumu “Faşistler tebrik edilmez” başlıklı yazısında eleştirdi. Siyasetin büyük bir bölümünün doğru kelimeleri bulmaktan geçtiğini, bu sebeple de kelimelerin ‘otomatiğe bağlanmasının’ tehlikeli olduğunu anlatan Stokowski, Steinmeier’in sözlerine atıfla, “Ah evet, doğru; kadın haklarını ve basın özgürlüğünü daha da kısıtlamak, yargının içini boşaltmak ve azınlıklara eziyet etmek için insan elbette sağlam bir ele ihtiyaç duyar” dedi. “Donald Trump gibi siyasetçiler seçim kazandığında neden üzerlerine güller yağdırmalıyız ki? Sırf görgü kurallarında öyle yazdığı için mi?” diye soran Stokowski, “Verilecek tek doğru tepki ayaklarının dibine çiçek atmak olurdu” değerlendirmesinde bulundu. Buna göre, FDP’li Thomas Kemmerich, 2020 yılında AfD grubunun da oylarıyla Thüringen Eyalet Başbakanı seçildiğinde Sol Partili Susanne Hennig-Wellsow, kendisini tebrik etmek yerine ayaklarının dibine bir demet çiçek bırakmayı seçmişti. (7 Kasım)

‘MAHKEME FRENE BASINCA KOALİSYONUN DÜŞÜŞÜ DE BAŞLAMIŞ OLDU’

ABD’deki seçimler Almanya gündeminde geniş yer bulmuş olsa da takvimler 6 Kasım’ı gösterdiğinde ülkede gündem neredeyse tamamen değişti. Liberal FDP’li Maliye Bakanı Christian Lindner, ekonomi politikasında köklü değişim talebiyle çıktığı yolda - tabiri caizse - el yükseltti ve SPD’li Başbakan Olaf Scholz’dan erken seçim talep etti. Scholz ise daha sonra sert bir açıklama yaparak Lindner’i görevden aldı. FDP’nin buna yanıtı hükümetteki tüm bakanlarını çekmek oldu. Ulaştırma Bakanı Volker Wissing bu karar uymayarak FDP’den ayrılmış ve bakanlığa devam etme kararı almış olsa da bu hamlesi ‘trafik ışığı’ koalisyonunu kurtarmaya yetmedi. Gazeteci Sebastian Fischer, Der Spiegel için kaleme aldığı “Bittiği iyi oldu” başlıklı analizde, dağılan koalisyonu ‘bir daha asla geri gelmemesi gereken bir koalisyon’ sözleriyle tarif etti. Anayasa Mahkemesi’nin 2023 yılının sonunda aldığı bütçe iptali kararını hatırlatan Fischer, “Koalisyonun üç ortağı, ortak biz zemin bulamadı. Hantal SPD, kibirli Yeşiller, sürekli taş koyan FDP - Hepsi kendi gündemlerini takip etti. Bu, en başında işliyordu çünkü ikincil bütçelerden para geliyordu. Federal Anayasa Mahkemesi geçen sonbaharda buna ‘dur’ deyince, trafik ışığı koalisyonunun da düşüşü başladı. Bunların hepsinin artık sona ermesi iyi oldu. Çünkü trafik ışığı koalisyonu sadece kendisine zarar vermekle kalmadı, aynı zamanda siyasi sisteme olan güveni de sarstı” diye yazdı. 

Tüm bu olanlarda Scholz’un partisi SPD’nin küçük de olsa bir şansı olabileceğine işaret eden gazeteci, özetle şu değerlendirmede bulundu: “Şurası açık ki SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan bir koalisyonun federal düzeyde geleceği yok. Ne muhtemelen baharda yapılacak erken seçimden sonra ne de öngörülebilir gelecekte…. Burada söz konusu olan, birlikte deneyen ama yine de sürekli başarısız olan üç ortak. Trafik ışığı, şimdilik geri dönüşü olmayan bir ittifak… Scholz’un Lindner’e saldırısı ise SPD’de şimdiden belli bir heyecan uyandırdı. Bir numara yaşıyor. Belki de trafik ışığının dağıldığı açıklaması (Scholz’un) başbakanlığının en güçlü performansıydı. Peki, Scholz, partisi CDU kamuoyu yoklamalarında kendi partisini ikiye katlayan Friedrich Merz’e yaklaşabilecek mi? Zor.” (7 Kasım)

İDAMA TEPKİ, İRAN’A SINIR DIŞILARA DEVAM

İran’ın Almanya-İran vatandaşı Cemşid Şarmehd’i ‘terör suçu’ iddiasıyla ekim ayında idam etmesi Berlin-Tahran hattında gerilimi iyiden iyiye artırmıştı. İran yargı erki, daha sonra bir açıklama daha yaparak Şarmehd’in idam cezası infaz edilmeden önce öldüğünü söylese de iki ülke arasında sular durulmuş değil. taz gazetesinin haberine göre, tüm bunlar olurken Almanya, İran’a sınır dışılara ise devam ediyor. Konuya ilişkin yazısında “Peki bunlar Almanya’daki İranlı mültecilerin güvensiz durumunda bir şeyleri değiştiriyor mu?” sorusuna yanıt arayan Dinah Riese, sadece 2023 yılında 853 kişinin idam edildiğini hatırlatarak, “Büyük insan hakları ihlallerine rağmen, Almanya’da koruma arayan İranlılara çoğu zaman sığınma hakkı verilmiyor. Esasında, İran’dan gelen insanlara ayrılan kota, 2024 yılının ilk dokuz ayında yüzde 38 seviyesindeydi. Yetkililerin İranlıların yaptığı sığınma başvuruları hakkında içeriğine dayanarak karar verdiği vakaların yüzde 62’sinden ise ret kararı çıkıyor” ifadelerini kullandı. Almanya’da İran’a sınır dışı yasağının ocak ayında sona erdiği hatırlatılan yazıda, Federal İçişleri Bakanlığı’nın taz’ın bilgi edinme talebine verdiği yanıta da yer verildi. Buna göre, bu yıl şu ana kadar İran’a 11 kişi sınır dışı edildi. Bakanlığa göre, sınır dışı kararlarının ya da bu kararların geçici olarak durdurulmasının sorumluluğu eyaletlere ait. Sığınma hakları örgütü ‘Pro Asyl’ bu bağlamda ‘İran’da yaşananların durumun ne kadar hayati tehlike yaratıcı’ olduğunu gösterdiğine dikkat çekerek ‘İran’la yapılan ve insanların sınır dışı edilmesine olanak sağlayan tüm doğrudan ya da dolaylı işbirliklerine son verilmesini’ talep etti. ‘Pro Asyl’ konuya ilişkin şu gözlemleri paylaştı: “Sığınma talepleri reddedilenlerin çoğu Almanya’da rejimi protesto ediyor ya da İran’da zulme uğramalarına sebep olabilecek bir dine mensuplar veya cinsel yönelime sahipler. Dolayısıyla da İran’da son derece risk altındalar. Bu insanlar sürekli sınır dışı korkusuyla yaşıyor.” (4 Kasım)