Almanya basınında geçen hafta: ‘Erdoğan kendi söyleminin kurbanı olabilir’
Almanya’nın Die Tageszeitung gazetesi, Erdoğan'ın İsrail’e yönelik Libya ve Karabağ hatırlatmalı sözlerine ilişkin analizinde, ‘kendi söyleminin kurbanı olabileceği’ yorumunu yaptı.
DUVAR - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’ne saldırılarını sürdüren İsrail’e yönelik sarf ettiği “Nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız” sözleri, İsrail’de olduğu gibi Almanya’da da yankı uyandırdı. Almanya basınında çıkan bazı analizlerde, İsrail Dışişleri Bakanı İsrael Katz’ın son dönemde hız verdiği sosyal medya paylaşımları da hatırlatılarak İsrail’in Erdoğan’ın öfkeli itirazlarına neredeyse hiç tepki vermediği, bunun ise Erdoğan’ın kendi söyleminin kurbanı olma tehlikesini beraberinde getirdiği yorumları yapıldı.
Geçtiğimiz hafta Türkiye’yi Almanya gündemine taşıyan bir diğer konu ise şüphesiz aralarında ABD ve Rusya’nın da olduğu 7 ülkeden 26 tutuklunun Türkiye arabuluculuğunda Ankara’da takas edilmiş olmasıydı. Almanya’nın anlaşma kapsamında cinayetten hüküm giymiş bir ismi serbest bırakması ülkede tartışma yaratırken, takasın ‘Batı için başarı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için ise zafer’ olduğu değerlendirmeleri basına yansıdı.
İsrail’in Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta Hizbullah komutanı Fuad Şükür’ü öldürmesi ve bundan sadece saatler sonra İran’ın başkenti Tahran’da Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’ye düzenlenen suikast ise dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi Almanya’da da Orta Doğu’da bölgesel bir savaş ihtimalini bir kez daha tüm somutluğuyla gündeme taşıdı.
‘İran’ın İsrailli köstebek korkusundan’ Rusya ile tutuklu takasının Almanya vatandaşlarını ‘hedef’ haline getirme olasılığına geçtiğimiz hafta Almanya basınına yansıyan haber ve analizlerden öne çıkan bazıları şöyleydi…
NETANYAHU, ABBAS VE ERDOĞAN’IN ‘PROPAGANDA DARBESİ’
İsrail’in ‘Gazze Şeridi’ndeki savaşının genel olarak Türkiye’nin ama özellikle de kişisel olarak Erdoğan’ın gittikçe daha fazla öfkesini uyandırdığını’ aktaran gazeteci Jürgen Gottschlich’e göre, ‘Erdoğan, artık provoke edici açıklamaları ile tanınıyor.’ Cumhurbaşkanı’nın Yunanistan’a hitaben sarf ettiği “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözünü hatırlatan gazeteci, Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas’ın Türkiye ziyareti açıklanmadan kaleme aldığı yazısında, “Erdoğan, bir propaganda darbesi olarak, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Washington’daki Kongre’de konuşma yaptığı sırada Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Türkiye meclisinin karşısına çıkmasını planlamıştı. Ama Abbas böyle bir şey yapmakla ilgilenmiyordu” değerlendirmesinde bulundu. İsrail Dışişleri Bakanı Katz’ın Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin benzetmesiyle birlikte yaptığı sosyal medya paylaşımının anımsatıldığı haberde, “İsrail hükümeti onun öfkeli itirazlarına neredeyse hiç yanıt vermediği için Erdoğan artık kendi söyleminin kurbanı olma tehlikesiyle karşı karşıya. Katz, Erdoğan'ın pazar akşamı zar zor gizlediği askeri tehdidine anında yanıt verdi” denildi.
“Türkiye şimdi de Orta Doğu’da savaşın tarafı mı olacak?” sorusuna “Bu, olası değil” cevabını veren Gottschlich, “Erdoğan geçmişte söylemleriyle fiili politikaları arasında her zaman net bir ayrım gözetti” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Ordunun kullanımını her zaman çok soğukkanlılıkla hesapladı. Azerbaycan'ın onun desteklediği Dağlık Karabağ'a yönelik saldırısı uluslararası hukukun kapsamına giriyor; Libya'daki askeri operasyon da görünüşte BM’nin tanıdığı Libya hükümetine destek işlevi görüyor. Hüseyin'in aksine Erdoğan, Hamas yüzünden İsrail'le ve nihayetinde ABD'yle askeri çatışma riskini pek göze almayacak, soğukkanlı, hesapçı, uluslararası deneyime sahip biri. Arap kitlelerinin Sünni lideri ve kahramanı olmak istiyor; bunun için de tiz söylemler yeterli.” (taz, 29 Temmuz)
‘HANİYE ÖLDÜRÜLMEDEN DE BÖLGE SAVAŞIN EŞİĞİNDEYDİ’
İsrail, 30 Temmuz akşamı, Golan Tepeleri’nde aralarında çocukların olduğu 12 kişinin öldüğü roket saldırısının ardından Beyrut’ta Hizbullah komutanlarından Fuad Şükür’ü hedef aldı. Bu olayın üzerinden henüz saatler geçmişti ki dünya, Hamas lideri İsmail Haniye’nin Tahran’da öldürüldüğü haberiyle yeni güne başladı. İsrail, Şükür saldırısını üstlense de benzer bir açıklama Haniye için yapılmadı. Der Spiegel, “İsrail’in baş düşmanlarına karşı çok riskli çifte darbe” başlıklı analizinde, 7 Ekim’de Hamas’ın rehin aldığı İsraillilere atıfla, “Bu, İsrailli rehineler için çok kötü haber. İran’ın yanıt vermek için pek çok seçeneği var. Büyük bir savaş mümkün” değerlendirmesine yer verdi. Bu durumun Gazze Şeridi’ndeki insanlar için de kötü haber olduğuna işaret edilen yazıda, “Takas anlaşması ve ateşkese ilişkin müzakerelerin en azından şimdilik durma noktasına gelmesi muhtemel. Molla rejimi ve onun gölge ordularının bu çifte aşağılamaya şiddetle tepki vermesi olası” ifadeleri kullanıldı. Analizde ayrıca şu değerlendirmelere yer verildi: “Bölge, İsmail Haniye'nin öldürülmesinden önce halihazırda büyük bir savaşın eşiğindeydi. Taraflardan hiçbiri bu noktada bunu yapmakla ilgilenmese de... İran liderliği, Hizbullah'ın bazıları son teknoloji ürünü roketleri de içeren dev cephaneliğini öncelikle İsrail'in nükleer programına yönelik bir saldırısına karşı hayat sigortası olarak görüyor; bunu Gazze'de Filistinlilerle yapılacak bir savaşta feda etmek istemiyor. Şii grubun 7 Ekim'den sonra İsrail'in kuzeyine insansız hava araçları ve roketlerle saldırmaya başlaması ise öncelikle itibarını kurtarmak içindi." (31 Temmuz)
HANİYE SUİKASTI: ‘İRAN’DA İSRAİLLİ KÖSTEBEK KORKUSU’
Hamas lideri Haniye’nin Tahran’da uğradığı suikastla ilgili ortaya atılan iddialardan biri de ABD’nin The New York Times (NYT) gazetesinin dile getirdiği, Haniye’nin İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı bir misafirhaneye 2 ay önce yerleştirilen bir bombanın infilak ettirilmesiyle öldürüldüğü iddiasıydı. İsrail, her ne kadar suikastı üstlenmemiş olsa da İngiltere’nin The Telegraph gazetesine göre de İsrail Dış İstihbarat Örgütü Mossad, söz konusu patlayıcıyı yerleştirmek için İranlı ajanları kullanmıştı. Devrim Muhafızları, Haniye’nin odasının dışından fırlatılan, üzerinde yaklaşık 7 kiloluk bir savaş başlığı bulunan kısa menzilli bir mühimmat ile vurulduğunu açıklayarak bu iddiaların önünü almaya çalışsa da bu ajan iddiaları Almanya basınında da kendine yer buldu. Der Spiegel, “İran’ın İsrailli köstebek korkusu” başlıklı analizinde, “Hamas lideri Haniye’ye saldırı, İran’ın güvenlik aygıtındaki zaafları ortaya çıkardı. Gizli servisler, rejimin önlerine koyacağı sonuçların tehdidiyle karşı karşıya” değerlendirmesinde bulundu. Haniye’nin cenaze namazını kıldıran İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in bu esnada endişeli bir şekilde etrafına baktığı anları hatırlatan dergi, “Saldırı, İsrail gizli servisi Mossad’ın İran içinde de operasyonlar yapabileceğinin altını çizdi" diyerek Orta Doğu ve Küresel Düzen Merkezi (CMEG) Direktörü, siyaset bilimci Ali Fathollah-Nejad’ın “İsrail, İran’ın içinde dikkate değer bir altyapı inşa etti” görüşüne yer verdi. Habere göre, İran’ın eski istihbarat bakanı Ali Younesi de 2021 yılında Mossad’ın ülkenin en üst kademelerine kadar sızdığı konusunda uyarıda bulunarak “Mossad, rejimin çeşitli bölgelerine o kadar büyük ölçüde sızmış durumda ki İslam Cumhuriyeti’ndeki her yetkilinin canından korkması gerekiyor” demişti. (3 Ağustos)
TUTUKLU TAKASI: ‘BATI İÇİN BAŞARI, PUTİN İÇİN ZAFER’
1 Ağustos’ta Ankara da gerçekleşen ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) koordinasyonunu yürüttüğü tutuklu takasına dahil olan ülkelerden biri de Almanya’ydı. Federal hükümetin anlaşma kapsamında serbest bırakmayı kabul ettiği bir isim ise Almanya’da özellikle tartışma yarattı. Başkent Berlin’de eski bir Çeçen militanı öldürdüğü gerekçesiyle 2019 yılında mahkum edilen, Kremlin’in de Federal Güvenlik Servisi (FSB) mensubu olduğunu kabul ettiği Vadim Krasikov, anlaşma kapsamında serbest bırakılarak ülkesine döndü. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in havalimanında karşıladığı isimler arasında Krasikov da yer alıyordu. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, bu kararın kolayca alınmadığını söylerken, Der Spiegel’in sürecin nasıl ilerlediğini ele alan haberinde, “Batı için başarı, Putin için zafer” başlığını kullandı. Takas kapsamında serbest bırakılanlar arasında Rusya’da tutuklu olan The Wall Street Journal (WSJ) muhabiri Evan Gerşkoviç ve Rus muhalif Vladimir Kara-Murza gibi isimlerin de olduğunun hatırlatıldığı haberde, Almanya kamuoyunda ‘Tiergarten katili’ olarak da bilinen Krasikov’un serbest bırakılmasına ilişkin şu değerlendirmede bulunuldu: “...Ancak bu başarı ağızda kekremsi bir tat bırakıyor. Federal hükümetin devlet teröristi ve katil Krasikov’u takas etmeye hazır olması, Kremlin’deki iktidar sahibi Vladimir Putin için bir zafer. Krasikov cezasının sadece 5 yılını parmaklıklar arkasında geçirdi - İşlediği suçun vahşeti düşünüldüğünde bu, Moskova’yı Avrupa’da başka sözleşmeli cinayetler işleme konusunda motive edebilir.” (2 Ağustos)
‘BİR DAHA TEKRARLARSAK ALMANLAR HEDEF HALİNE GELİR’
‘Trafik ışığı’ koalisyon hükümetinin ortaklarından liberal Hür Demokratik Partili (FDP) Federal Meclis Savunma Komitesi Başkanı Markus Faber’e göre ise bu durum Almanya vatandaşlarını özellikle bir hedef haline getirebilir. Welt TV kanalına konuşan Faber, "Her Alman'a Rusya'ya seyahat etmemesini tavsiye ederim” dedi. “Tutuklu takası ahlaki açıdan son derece zor bir anlaşma. Muhalifler Almanya'nın kendisini şantaja açık hale getirmesini eleştiriyor” bilgisine yer verilen haberde, Faber, Kremlin’in Krasikov’un ajan olduğunu kabul etmesinin ‘Rusya’nın Almanya içinde devlet terörü işlediği’ anlamına geldiğini söyledi. Rusya’dan serbest bırakılarak ülkelerine geri dönebilen isimler için mutlu olduğunu söyleyen Faber, burada bir ‘Ama’ eklemesi gerektiğini belirterek, “Bunu bir daha tekrarlamayalım; yoksa Almanlar hedef haline gelir” değerlendirmesinde bulundu. Kendisine yöneltilen “Putin’e iyilik mi yapıldı?” sorusuna da yanıt veren FDP’li siyasetçi, esasında iki tarafın da birbirine iyilik yaptığını belirterek, “Evet, Putin şu anda kutlama yapıyor ama aslında kim hakkında konuştuğumuzla ilgili son maske de düşmüş oldu. Burada bir katilden, devlet teröründen bahsediyoruz. Bence artık Almanya’da bunun sadece Ukrayna’da yaşanmadığı yönünde bir netlik oluştu” ifadelerini kullandı. (2 Ağustos)