Almanya basınında geçen hafta: FDP görünümlü Yeşiller, ‘Pinokyo’ Scholz, Moskova’da 2 tank
Der Spiegel’den Fiedler, siyasetçilere yönelik saldırılara ilişkin yazısında, “Ülkedeki siyasi iklim o kadar acımasız ki, siyasetçilere yönelik nefret giderek şiddete dönüşüyor” yorumunda bulundu.
DUVAR - Almanya’da yükselişi son dönemde ivme kaybetmiş görünen faşist Almanya için Alternatif (AfD) partisi, önce Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili Maximilian Krah’ın asistanı hakkında ortaya atılan ‘Çin için casusluk’ iddiasıyla, ardından kendisine yöneltilen ‘Çin ve Rusya’dan para aldığı’ suçlamasıyla gündeme geldi. Son günlerde AP seçimleri için kampanya yürüten Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Yeşiller partili siyasetçilere yönelik saldırılar da 6-9 Haziran’daki seçimler öncesinde ülke siyaset ve kamuoyunda halihazırda devam eden ‘aşırı sağ’ endişesi ve tartışmalarını iyiden iyiye alevlendirdi.
Almanya, 2024'ün ilk çeyreğinde ülke ekonomisinin yüzde 0,2 büyüdüğünün açıklandığı günlerde, bir yandan da liberal Hür Demokrat Parti (FDP) lideri ve Federal Maliye Bakanı Christian Lindner’in sunacağı 2025 bütçesi ve tasarruf önlemlerini ve bakanların bu önlemlere itirazlarını konuşuyordu. Aynı hafta ülke basınına yansıyan haberler, SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan ‘trafik ışığı’ koalisyon hükümetinin Google reklamlarından, yaptıkları uçuşlara kadar nasıl harcamalarda bulunduklarına da ışık tuttu.
Bunların yanı sıra NATO ve Almanya’nın Rusya-Ukrayna savaşı politikasına ve Başbakan Olaf Scholz’un ‘yarım doğrularına’ yönelik eleştiriler de ülke basınında yer buldu. Geçen hafta Almanya basınına yansıyan haber ve yorumlardan bazı öne çıkanlar şöyleydi…
YEŞİLLER, ŞİRKETLERİN VERGİ YÜKÜNÜ HAFİFLETMEK İSTİYOR
Almanya Federal İstatistik Ofisi, 2024’ün ilk çeyreğine ilişkin büyüme rakamlarını 30 Nisan’da açıkladı. Handelsblatt’ın haberine göre, Ocak-Mart döneminde kaydedilen yüzde 0,2’lik oran ‘beklenenden daha güçlü’ bir büyümeye işaret etse de İstatistik Ofisi’nin 2023’ün son çeyreği için açıkladığı veriler, ülke ekonomisinin daha önce açıklandığı gibi yüzde 0,3 değil, yüzde 0,5 küçüldüğünü gösterdi. Bu revizyonu değerlendiren ekonomist Claus Michelsen, bunun bu yıl yaşanması umulan büyüme için de kötüye işaret olduğunu belirterek, “Bu, bu seneki toplam büyüme üzerinde bir yük oluşturacak” dedi. (30 Nisan)
Almanya ekonomisi, pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşının da etkisiyle yaşanan olumsuzlukları bertaraf etmeye çalışırken, hükümetten bu süreçte karışık sinyaller gelmeye devam ediyor. Yeşiller partili Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı Robert Habeck, çözümü işverenlerin vergi yükünü hafifletmekte bulmuş gibi görünüyor. Habeck, 29 Nisan'da yaptığı konuşmada, ‘kısa vadeli’ ve ‘güçlü’ bir vergi indirimi programı gerektiğini savunarak bunun yolunun ‘borç freninde reformdan’ geçtiğine işaret etti. Der Spiegel’e göre, Habeck’in sözleri bir Yeşiller partili siyasetçinin ağzından çıkmış gibi tınlamadı: “Habeck, ekonomiyi büyük ölçüde canlandırmak ve şirketlere vergi indirimi sağlamak istiyor. Kulağa radikal bir FDP planı gibi gelen bu istek, esasında tamamen Yeşil.” (30 Nisan)
SPD’Lİ BAKANDAN FDP’Lİ BAKANA ‘SOĞUK’ MEKTUP
Maliye Bakanı Christian Lindner ve partisi FDP, geçen hafta bir dizi öneri ve açıklamayla Almanya basınına yansıdı. Belirli şartların karşılanması koşuluyla 63 olarak belirlenen erken emeklilik yaşının kaldırılması, fazla mesai fikrinin çalışanlara yeniden ‘sevdirilmesi’ ve tasarruf önlemleri kapsamında federal bakanlıkların bütçelerinde kesintiye gidilmesi bunlardan yalnızca birkaçıydı. Alman Ekonomi Enstitüsü’nden (IW) uzmanlar, daha az çalışma isteğinin ülke refahını tehlikeye attığını ve haftada 1 ila 2 saat daha fazla mesai yapmak gerektiğini savunarak FDP’ye destek çıkarken (Berliner Zeitung, 2 Mayıs), Lindner’in tasarruf önerisi SPD’li Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser’a takıldı.
Lindner’in planı, İçişleri Bakanlığı’nın bütçesinin 2024'teki yaklaşık 13,3 milyar euro seviyesinden 2025 yılında 12,2 milyar euroya düşürülmesini öngörüyor. Faeser, bunun üzerine Lindner’e ‘kibar ifadelerin pek fazla kullanılmadığı bir protesto mektubu’ yazdı. Der Spiegel, konuya ilişkin haberinde şu ifadeleri kullandı: “İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Maliye Bakanı'nın kemer sıkma planlarını reddetti. Faeser, Christian Lindner'e yazdığı soğuk mektupta ne için daha fazla paraya ihtiyacı olduğunu sıraladı.” (3 Mayıs)
HÜKÜMETTEN GOOGLE REKLAMLARINA 2 MİLYON EURO
Öte yandan, geçen hafta basına yansıyan iki haber, hükümetin yaptığı harcamalara farklı bir ışık tuttu. İlk olarak, AfD’li vekil Barbara Benkstein’ın verdiği soru önergesini yanıtlayan federal hükümet yetkililerinin paylaştığı bilgiye göre, internette yapılan aramalarda daha ‘görünür’ olmak ve daha üst sıralarda yer almak isteyen bakanlıklar, hükümetin kurulduğu Aralık 2021’den bu yana Google’a toplam 2 milyon euronun üzerinde ödeme yaptı. Berliner Zeitung’un haberine göre, Eğitim Bakanlığı, Google reklamları için şimdiye kadar 698 bin euro, Ekonomi Bakanlığı 527 bin euro, Sağlık Bakanlığı ise 293 bin euro harcadı. (30 Nisan)
Sahra Wagenknecht Birliği vekili Sevim Dağdelen’in soru önergesine Savunma Bakanlığı’nın verdiği yanıt da Başbakan Scholz ve hükümetinin şubat itibarıyla devlet uçak ve helikopterlerini 1518 kez kullandığını ortaya koydu. Köln-Wahn’da hazır bekletilen uçakların çoğu zaman başkent Berlin olmak üzere uçuş yapılacak noktalara gönderilmesi gerektiği için ise bu süreçte 1301 ‘boş’ yani yolcusuz uçuş da yapıldı. Bu uçuşlar, getirdikleri mali yükün yanı sıra doğaya da zarar verdi: “Trafik ışığı (koalisyon hükümetinin) uçuşları sırasında atmosfere toplamda 40 bin tonu aşkın karbondioksit salındı. Bu sayı, yalnızca bu yılın ilk iki ayında yaklaşık 3 bin 240 ton seviyesindeydi.” (Der Spiegel, 3 Mayıs)
‘AŞIRI SAĞ VE MUHAFAZAKAR SİYASET ARASINDAKİ ÇİZGİ BULANIKLAŞIYOR’
Son bir hafta içinde Almanya’da SPD’li AP milletvekili Matthias Ecke ve Yeşiller partili siyasetçi Rolf Fliß fiziksel saldırıya uğradı. Gazeteci Maria Fiedler’e göre, bu yaşananlar, ‘2024 seçim yılının bir gerçeği’: “Partisi için kampanya yürüten herkes hakarete uğramaktan, taciz edilmekten, saldırıya maruz kalmaktan ya da yaralanmaktan korkmalı. Ülkedeki siyasi iklim o kadar acımasız ki, siyasetçilere yönelik nefret giderek şiddete dönüşüyor. Yumruklar siyasi tartışma aracı olarak kullanılıyor. Bu gelişme, aşırı sağcı ve popülistlerin demokratik siyasetçileri soğuk elit, halk düşmanı ve hain olarak resmettiği siyasi kültürün bir sonucu. Bu, Telegram kanallarında, YouTube videolarında ve WhatsApp gruplarında körüklenen radikalleşmenin bir sonucu.” (Der Spiegel, 4 Mayıs)
Almanya’daki ‘aşırı sağ’ ve popülizm tartışması bununla da sınırlı değil. Son dönemde iki kurumun almaya hazırlandığı kararları hatırlatan gazeteci Wolfgang Hübner, AfD ve seçmenlerinin tamamen dışlanmasının çözüm olmayacağı görüşünde: “Verdi, AFD’nin amaçlarını destekleyen üyelerini sendikadan atmak istiyor. Diakonie ise insana düşman yaklaşımları Hristiyan bir sosyal yardım kurumuna uymadığı gerekçesiyle AFD’nin destekçi ve seçmenlerini işten çıkarmak istiyor. Bu, anlaşılır olsa da sınırlara, olasılıkla da hukuki sınırlara takılacaktır. Üstelik bu her yerde de işe yaramaz. Öyle olsa bile, bir toplum, eğer her yerden çıkarılıp uzaklaştırılırlarsa, o kadar da küçük olmayan bu aşırı sağcı çekirdek kitle ile ne yapar? Siyasi tartışma, halen temel öneme sahip çünkü insanları kapı dışarı edebilirsiniz ama düşünceleri edemezsiniz.” (nd.Aktuell, 1 Mayıs)
Bir diğer nd.Aktuell yazarı Aert van Riel ise yaklaşan AP seçimlerini hatırlatarak, aşırı sağ ve muhafazakar siyaset arasındaki çizginin artık o kadar da net olmadığına işaret etti: “Haziran başındaki AP seçimlerinden sonra sağ partiler olasılıkla büyük kazanımlar elde edecek. Ancak bu sonuç, AB’nin mevcut politikasını değiştirmeyecek. AP’de üç grup ve bağlantısız vekiller olarak ayrılan sağcı kamp, fazla bölünmüş durumda. AB’ye şüpheyle yaklaşanlar ise küçük ölçekte büyüme kaydedecek. Bunun aksine, İspanya, Hırvatistan, İtalya ve diğer ülkelerdeki sağ partiler, mevcut güç sistemine entegre edilebilir. Pek çok AB ülkesinde aşırı sağ ve muhafazakar siyaset arasındaki sınırların bulanıklaştığı zaten aşikar.” (2 Mayıs)
‘KİM DEMİŞ ALMAN TANKLARI RUSYA’YA KADAR GİDEMEZ DİYE?’
Rusya Savunma Bakanlığı, hafta başında, Ukrayna’daki savaşta ele geçirilen, NATO ülkeleri menşeli silah ve askeri teçhizatları başkent Moskova’da sergilemeye başladı. Junge Welt gazetesinde NATO Genel Sekreteri hakkında “Günün masum kuzusu: Jens Stoltenberg” başlıklı bir portre kaleme alan gazeteci Reinhard Lauterbach, “Bir Alman tankının Moskova’ya kadar gidemeyeceğini kim söyledi? İki tanesi son birkaç gündür Moskova’nın batısındaki Poklonnaja Gora’da duruyor. Bunlardan biri Leopard’ın en yeni modeli 2A6, diğeri ise zırhlı personel taşıyıcısı Marder” diye yazdı. Bunun Rusya’daki 9 Mayıs ‘Zafer Günü’ dolayısıyla yapıldığını hatırlatan Lauterbach, Stoltenberg’in Rusya’nın bu adımını ‘medeni olmayan yöntemler’ diyerek eleştirdiğini, bunun NATO’nun Ukrayna savaşının bir parçası olduğu yönünde ‘yanlış bir izlenim’ yarattığını söylediğini aktardı. (2 Mayıs)
Geçtiğimiz hafta hakkında ‘portre’ yazılan bir diğer siyasetçi de SPD’li Başbakan Olaf Scholz’du. Focus dergisinden Gabor Steingart, “Scholz, yarım gerçekler ve boş sözlerle kendi dünyasını bize nasıl satıyor” başlıklı yazısında, Scholz’un sözleri ile gerçeklerin birbirine uymadığını söylediği sekiz vakaya yer verdi. “Olaf ‘Pinokyo’ Scholz ile sık sık karşı karşıya kalıyoruz” diyen Steingart’ın bahsettiği sekiz vakadan biri, Hamburg merkezli MM Warburg bankasının 81 yaşındaki eski CEO’su Christian Olearius ile ilgiliydi. Buna göre, Scholz, ‘Cum-Ex’ vergi anlaşmalarına onay vererek Almanya’yı 280 milyon euro zarara uğrattığı iddiasıyla yargılanan Olearius ile daha önce tanışıp tanışmadığını hatırlamadığını söylemişti. Fakat Olearius, günlüğüne Eylül 2016’da ve Kasım 2019’da, o dönemde Hamburg Belediye Başkanı olan Scholz ile görüştüğünü yazmıştı. Scholz, Warburg’un Cum-Ex adı verilen şüpheli hisse senedi anlaşmalarıyla devlet hazinesinden aldığı 47 milyon euroluk vergi iadelerini zamanında geri talep etmemekle suçlanmıştı. (3 Mayıs)
(DIŞ HABERLER SERVİSİ)