Almanya basınında geçen hafta: ‘Halep şimdi Türk şehri mi olacak?’
Berliner Zeitung gazetesinde çıkan bir haberde, Suriye’de HTŞ’nin öncülüğündeki cihatçı grupların kontrolüne geçen kentlerden Halep’in ‘şimdi Türk şehri olup olmayacağı’ sorusu soruldu.
DUVAR - Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) öncülüğündeki cihatçı grupların 8 Aralık’ta başkent Şam’ın kontrolünü ele geçirmesi ve Devlet Başkanı Beşar Esad’ın - en azından basına yansıyan haberlere göre - yakın çevresine dahi haber vermeden ülkeden kaçarak Rusya’ya sığınması ile Suriye’de bir dönem kapanmış oldu. ABD ve Türkiye gibi ülkelerin ‘terör örgütleri’ listesinde yer alan HTŞ, yeni döneme dair ılımlı mesajlar verme çabasında olsa da gelecek ayların ve yılların ne getireceği uzun bir süre belirsizliğini koruyacağa benziyor.
HTŞ ve diğer cihatçı grupların Suriye ordusuna saldırı için neden bugünü beklediğinden iç savaş sebebiyle ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan Suriyelilerin bundan sonra ne yapacağına ve Rusya, Türkiye ve İsrail gibi aktörlerin 8 Aralık sonrası dönemde Suriye’deki rolüne kadar bir dizi soru ise halen cevaplanmayı bekliyor. Bu sorular, geçtiğimiz hafta Almanya basınına yansıyan yorum ve analizlerde de kendisine geniş bir yer buldu.
‘SALDIRI İÇİN LÜBNAN’DA ATEŞKES SAĞLANMASINI BEKLEDİLER’
Beşar Esad yönetiminin nasıl bu kadar çabuk yıkılabildiği ve HTŞ’nin öncülüğündeki cihatçı grupların Suriye ordusuna saldırı başlatmak için neden 27 Kasım 2024 tarihini beklediği gibi bir dizi konuda değerlendirmede bulunan Chatham House’dan Suriye uzmanı Dr. Haid Haid’e göre, cihatçı grupların bu tarihi seçmesinin İsrail ve Hizbullah arasındaki çatışma ve karşılıklı saldırıları durdurmak için 27 Kasım’da Lübnan’da başlayan ateşkesle yakından ilgisi var. nd-Aktuell’den Pauline Jäckels’in sorularını yanıtlayan Haid, “Peki, neden şimdi?” sorusuna cevabında şu ifadeleri kullandı: “Muhalif gruplar, Suriye’nin içinde yıllarca bu saldırı için hazırlık yaptı. İki etmen bilhassa önemliydi: Birincisi; Hizbullah başka bir çatışmanın içindeydi ve savaşçılarını Suriye’den çekmişti. Rusya’nın da Ukrayna’daki savaş sebebiyle dikkati dağılmış durumdaydı. İkinci olarak ise söz konusu gruplar saldırılarının İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırılarının bir parçasıymış gibi algılanmasını engellemek istedi; dolayısıyla, Lübnan’da ateşkesin sağlanması beklendi. Buna ek olarak rejim, son birkaç aydır Suriye’nin kuzeybatısındaki sivil hedeflere yönelik saldırılarını yoğunlaştırmıştı. Muhalifler için buna bir karşılık vermek sadece bir zaman meselesiydi.”
Peki, nasıl olmuştu da Esad yönetimi, Suriye ordusu ‘neredeyse hiç direnmeden’ düşmüştü? Esad’ın Rusya’nın hava desteğinin yanı sıra İran ve Hizbullah’a da çok fazla güvendiğini söyleyen Haid, “Esad ordusunun morali de düşük ücretler ve ordu içindeki yolsuzluk sebebiyle bozuktu. Eğer geçinmenize ucu ucuna yetecek bir ücret alıyorsanız hayatınızı feda etmeye daha az istekli olursunuz. Rejimin müttefiklerinden aldığı silah ve finansal kaynakların çoğu yolsuzluk yüzünden heba oldu” değerlendirmesini yaptı. (9 Aralık)
ALMANYA’DAKİ SURİYE VATANDAŞLARI ŞİMDİ NE YAPACAK?
Der Spiegel haftalık siyaset dergisinden Carlotta Böttcher, Dresden kentinin sokaklarına çıkarak Almanya’da yaşayan Suriye vatandaşlarının bundan sonra ne yapmayı düşündüklerini sordu. 2016 yılında Almanya’ya gelen 40 yaşındaki Zeynep El Durra, Böttcher’in sorusuna verdiği yanıtta, “Savaşta iki erkek kardeşimi kaybettim. Biri işe giderken hava saldırısında öldü, diğeri ise evdeyken. Dokuz yıldır artık ailemi görmüyorum. Ailemizi yeniden görmek için ne zaman oraya gidebileceğimizle ilgili bilgi bekliyoruz. Ama burada yaşamaya devam etmek istiyoruz. Çocuklarım başka bir yerde yaşamayı düşünemiyor” dedi. Almanya’da kendi işini kurmuş olan Hüseyin El İbrahim ise Suriye’ye dönmek istediğini şu sözlerle anlattı: “Dün arkadaşlarımla birlikte kutlamalara katılmak için Berlin’e gittik. Çok gözyaşı döküldü. Artık gökyüzünde uçaklar, roketler ya da kurşunlar yok. Ömrümüz boyunca bunun böyle olacağını düşünmüştük. Burada, Almanya’da halimden memnunum. İşimi seviyorum. Belki iki ay içinde Almanya vatandaşlığı alacağım. Aslında parfüm dükkanımı büyütüp zincir haline getirme planım vardı. Hafta sonundan bu yana ise bunu istemiyorum. Suriye’deki durumun nasıl gelişeceğini görmek için biraz daha beklemek, sonra ise belki bir yıl içinde geri dönmek istiyorum. Burada iyi kazanıyorum ama kendimi burada çok iyi hissetmiyorum. Ailem de burada değil. Anne ve babamın buradaki tek oğulları benim. Suriye’de yaşlı bakım evleri ya da sosyal destekler yok. Onların benim yardımıma ihtiyaçları var. Ama çok fazla Suriyelinin geri dönmek istediğine inanmıyorum. Burada eğitim gören ya da çalışanlar muhtemelen burada kalır. Suriyelilerin sınır dışı edileceğine inanmıyorum. Almanya’nın iş gücüne ihtiyacı var; bunu her yerde görüyorsunuz.” (10 Aralık)
‘PARAMIZI DOLARA YA DA TL’YE ÇEVİRMEMİZİ SÖYLEDİLER’
Başkentin yerel gazetelerinden Berliner Zeitung, Esad’ın düşmesinden bir gün sonra yayınladığı bir haberde tüm bunlar olurken Suriye’de bulunan insanların neler yaşadığını aktardı. Ülkedeki siyasi tutukluların serbest bırakıldığına ancak onlarla birlikte ‘uyuşturucu satıcılarının, katillerin ve hırsızların da ülkede dolaştığına ve ordu ile polisin geri çekildiğine’ dikkat çekilen haberde, “Gıda fiyatları katlandı ve halk kendi başının çaresine bakmak durumunda bırakıldı” gözlemine yer verildi. Cihatçı grupların Suriye’de ele geçirdiği ilk büyük şehir olan Halep’ten ismi verilmeyen bir doktor, 8 Aralık’a giden süreçte özel kliniğini kapatmak zorunda kaldığını, çalışanlarının korkudan evden çıkamadığını anlatarak, “Durum iyi değil, kaygı ve korku hakim… Ne olduğunu bilmiyoruz ve çok fazla çelişkili bilgi var” diye yazdı. Karin Leukefeld imzalı haberin “Halep şimdi Türk şehri mi olacak?” alt başlığında ise şu ifadeler kullanıldı: “(Doktor) 7 Aralık’ta yazdığı mesajda şöyle diyordu: ‘Üç gün önce Halep’te yeni bir sağlık yetkilisi ortaya çıktı ve artık her şeyin daha iyi yapılacağını söyledi. Sonrasında ise bize bir ay içinde Suriye liralarımızı ABD dolarına ya da Türk Lirası’na çevirmemiz söylendi. Şimdi de Türk cep telefonu şirketlerinin cep telefonlarını ve SİM kartlarını satıyorlar. Turkcell ya da Syriaphone var.’ Halep’in artık bir Türk şehri olup olmayacağı sorusuna ise doktor, ‘Bu oldukça mümkün’ yanıtını verdi.” (9 Aralık)
‘ESAD’IN DEVRİLMESİ, PUTİN İÇİN TARTIŞMASIZ BİR YENİLGİ’
Die Tageszeitung (taz) gazetesinde yayınlanan iki ayrı analizde ise Suriye’deki son gelişmelerin olası kazananlarının ve kaybedenlerinin kim olduğu ele alındı. Tigran Petrosyan, Rusça ve İngilizce yayın yapan ve Rusya’da yaklaşık iki yıldır yasaklı olan Meduza haber portalından yaptığı haftalık derlemede, Esad’ın devrilmesinin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için de ‘tartışmasız bir yenilgi’ anlamına geldiği değerlendirmesine yer verdi. 2011’de Suriye iç savaşının başlamasının ardından Putin’in Esad’ın iktidarını koruduğu, bunu yaparken de Rusya’ya bir dünya gücü ve istikrar güvencesi imajı kazandırdığı ifade edilen derlemede, şöyle denildi: “Siyasi analist Alexander Baunow, Meduza ve Carnegie Rusya Avrasya Merkezi için kaleme aldığı makalede, Vladimir Putin’in 2015 yılında Suriye’ye asker gönderirken üç amacının olduğunu yazdı. Buna göre, Rusya, böylelikle ‘Kırım krizi sonrası izolasyondan kurtulacak’ ve ülkenin küresel önemi artacaktı. İkinci olarak, Putin, Rusya’yı Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra nüfuz kaybı yaşadığı Orta Doğu’ya geri döndürmek istiyordu. Bu amaca ulaşıldı: Rusya, müdahalenin zirve yaptığı dönemde paralı askerler de dahil olmak üzere 6 bin kadar savaşçıyı Suriye’de konuşlandırmıştı. Üçüncü olarak da ‘Rusya, dünya haritasında bir rejim değişikliğini engelleyebilecek ve tüm dünyadaki müttefiklerinin yanında durabilecek durumda olan bir güç olarak görünmeliydi’. Bu model, yıllarca başarılı oldu. Rusya ve İran tarafından desteklenen Esad rejiminin hayatta kalması, Moskova’ya örneğin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerdeki rejimler açısından bir güvenlik garantörü olarak güvenirlik kazandırdı.” (11 Aralık)
‘SURİYE’DE KAZANAN İSRAİL OLABİLİR’
Gazze Şeridi’ne bir yılı aşkın süredir saldırılarını sürdüren İsrail’in Esad yönetiminin devrilmesinin ardından bölgedeki ilk hamlelerinden biri, Suriye ile İsrail arasındaki tampon bölgeye girmek oldu. İsrail tanklarının başkent Şam’ın 25 kilometre kadar yakınına geldiği haberleri İsrail ordusu tarafından yalanlanırken, İsrail hava kuvvetleri de Suriye ordusunun askeri altyapısını hedef aldığını söylediği yüzlerce hava saldırısı düzenledi. taz’da Klaus Hillenbrand imzasıyla konuya ilişkin yayınlanan analizde, “Suriye rejiminin sonu, Orta Doğu’daki çatışmaların seyrini değiştirebilir. İran ve Rusya burada kaybedenler olurken kazanan İsrail olabilir” değerlendirmesinde bulunuldu. “Hem Hizbullah hem İran o kadar zayıflamış durumda ki Şam’daki müttefiklerinin yanında etkili bir şekilde müdahalede bulunamadılar. Ukrayna’ya takılıp kalmış olan Rusya ise Orta Doğu’daki müttefikinin kılıçtan geçirilmesine göz yumdu” denilen analizde, İsrail’in ‘Hizbullah ve İran’a karşı savaşının böyle bir etkisinin olmasını isteyip istemediğinin’ başka bir soru olduğuna işaret edildi. Esad yönetiminin Tel Aviv’de ‘öngörülebilir’ görüldüğüne ve ‘Esad’ın, ordusunun İsrail’e karşı çok saldırgan davranmasını nasıl engelleyeceğini bildiğine’ dikkat çekilen yazıya şu ifadelerle son verildi: “İran ve Rusya, Esad’ın düşüşünün büyük kaybedenleri. O halde kazanan İsrail mi olacak? Komşu ülke, gelecekte Yahudi devletini tanımaya, hatta onunla dostane ilişkiler kurmaya karar verecek mi? Bunu uzmanlar dahi bilmiyor.” (9 Aralık)